26 Eylül 2021

Ekolojik bariyerler olarak sınır duvarları

Ekolojik bariyerler olarak sınır duvarları, yaklaşık 700 memeli türünün iklim değişikliğine uyum sağlamasını zorlaştırıyor. ABD-Meksika sınırındaki duvarların hassas biyolojik çeşitlilik ve hayvan göçü üzerindeki yıkıcı etkisini belgelemek için bölgede 16 ay kadar zaman geçiren Prieto, sınırda geçirdiği bu süre boyunca, çok sayıda hayvanın sınır duvarlarına kadar gelip geri döndüğüne doğrudan tanıklık ettiğini söylüyor


(Alejandro Prieto'ya 2021 Yılı Kuş Fotoğrafçısı Ödülünü kazandıran fotoğrafı)

 Meksikalı fotoğrafçı Alejandro Prieto'ya 'Yılın Kuş Fotoğrafçısı' unvanını kazandıran 'Blocked' isimli fotoğrafı, bir yolunu bulup da sınır duvarlarını görmediğimizde iyimser bir manzara tablosu aslında. Açık mavi ve seyrek bulutlu gökyüzü, ine çıka dağlara uzanan kızıl yol ve yolun ortasında bir kuş. Sahneye kazara girmiş, silik, tozlu bir 'roadrunner'. Tıpkı bir zamanların ünlü Roadrunner ve Coyote çizgi filmindeki gibi tarladan delice koşarak çıkmış, yolun ortasında öylece kalakalmış. Sanki Coyote'nin gelip, duvara bir tünel çizmesini bekliyor. 

Yüksek sınır duvarları karşısında küçücük kalan roadrunner, yılın kuş fotoğrafları yarışmasını kazananlar arasına giremeyecek kadar sönük. Yakından bakıldığında çok güzel bir kuş aslında. Uzun bir kuyruğu, vücudunun üst kısmında siyah, kahverengi ve beyaz çizgileri, gözünün arkasında mavi ve turuncu bir deri parçası var. Ama bu fotoğrafta oldukça silik ve sönük görünüyor. Bu yüzden de roadrunner fotoğrafın merkezinde değil

miş gibi bir izlenim oluşabiliyor. Fotoğraf, doğal yaşam alanlarını kompartımanlara bölen insan yapımı duvarların canlıları nasıl etkilediğini, insan göçünü engellemeyi amaçlarken, aslında başka canlıların da hareketini kısıtladığını, duvara çarpmış gibi şaşıp kalan roadrunner'ın bakışı üzerinden çarpıcı bir şekilde gösteriyor. 

Sınır duvarları, insanlardan çok hayvanların hareketini engelliyor 

Fotoğrafta, ABD-Meksika arasındaki toplamda 3.145 km uzunluğundaki sınır duvarının küçük bir kısmı görülüyor. “Zamanımızın en büyük potansiyel ekolojik felaketlerinden biri” olarak değerlendirilen bu sınır duvarlarının inşası 1990'larda başlamış. Sonraki yıllarda da aralıklı olarak devam etmiş. Son olarak buna, 2016'da seçim vaadi olarak ABD ve Meksika arasında “büyük ve güzel” bir duvar yaptırma sözü veren Donald Trump'ın yönetimi sırasında 730 km'lik bir duvar kesiti daha eklenmiş. Bu uzadıkça uzayan duvarlarla, Orta ve Güney Amerika'dan göç ve uyuşturucu akışının durdurulacağına inanılıyor. 

ABD-Meksika sınırındaki duvarların hassas biyolojik çeşitlilik ve hayvan göçü üzerindeki yıkıcı etkisini belgelemek için bölgede 16 ay kadar zaman geçiren Prieto, sınırda geçirdiği bu süre boyunca, çok sayıda hayvanın sınır duvarlarına kadar gelip geri döndüğüne doğrudan tanıklık ettiğini söylüyor. Kendisine büyük ödülü kazandıran bu etkileyici sahneyi, bölgede arabasıyla dolaşırken şans eseri yakalayan Prieto, hemen arabasını durduruyor ve sadece birkaç fotoğraf çekebilecek kadar vakti oluyor. Çünkü sınır duvarını karşısında gören roadrunner, kısa süre içinde hızla geldiği yere geri dönüyor. 

Kanatlar sınırlardan geçişi garanti edemiyor 

Fotoğrafta, duvarın karşısında takılıp kalan roadrunnerı görünce akla kuşların uçabileceği geliyor. Fakat roadrunner tıpkı yine bu bölgede yaşayan cüce baykuşlar gibi çok yükseğe uçamıyor. Zamanlarının çoğunu karada geçirip, havada uçmaktansa yerde hızla koşmayı tercih ediyor. 80 ve 90'lı yıllarda doğanlar kolayca hatırlayacaktır, roadrunnerları benzersiz yapan bu özellikleri, çocukların favorisi Roadrunner ve Coyote isimli çizgi filme de ilham kaynağı olmuştu. Roadrunner uçmuyor, ama hep koşuyordu.

Ulusal sınırları güvence altına almak için yapılan duvarlar ve çitler çölleri, dağları ve hatta nehirleri aşıyor. “Duvarların yükseldiği bölgeler, 1.500'den fazla bitki ve hayvan türüyle biyolojik çeşitlilik açısından çok zengin. Ayrıca bu bölgelerde pek çok göçmen hayvan türlerinin de yaşadığı biliniyor.” Bu nedenle bu engeller, binlerce dönümlük yaşam alanını tahrip ediyor ve parçalara ayırıyor, nesli tükenme tehlikesinde olan türleri tehdit ediyor. Bazı hayvanların hayatta kalabilmeleri, ulusal sınırları doğal bir serbestlikle geçebilmelerine bağlıdır. Bu nedenle, sınır ötesi göçü engellenen türler için duvarlar ciddi bir tehdit oluşturuyor. Dahası, araştırmalar “sınır duvarlarının yaklaşık 700 memeli türünün iklim değişikliğine uyum sağlamasını zorlaştırabileceğini” gösteriyor. İklim ısındıkça, canlıların uygun yaşam alanı bulmak için yer değiştirmesi yaşamsal bir gerekliliğe dönüşecek.

Bu bakımdan Prieto'nun fotoğrafı, günümüzde neredeyse çılgınlık derecesine varan sınır duvarlarını, bizim dışımızdaki başka canlılar, bitkiler, hayvanlar ve genel olarak, ekolojik yaşam alanlarının bölünemezliği açısından da sorunsallaştırmaya davet ediyor. 

Duvarlar, hiç olmadığı kadar popüler 

Yabancıları dışarıda tutmak için duvarlar inşa etmenin geçmişi MÖ 10.000 yıllarına, Eriha şehri etrafına örülen duvarlara kadar götürülebiliyor. Dışarıdan gelecek saldırılara karşı savunma amaçlı inşa edilen en ünlü surlar arasında Çin Seddi (MÖ 3.yy- MS 11.yy), Hadrian Duvarı (MS 2.yy) ve Konstantinopolis Surları (5.yy) yer alıyor. Modern zamanların en ünlü duvarı ise Berlin Duvarı. Alışılmışın aksine bu duvar, insanları dışarıda tutmak yerine içeride tutmaya yarıyor. Yani Berlin Duvarı, Doğu Almanya'dan Batı Almanya'ya göç akışını engellemek için inşa ediliyor. 

1. Dünya Savaşı'nın sonunda, dünyada beşten az sınır duvarı varken, 1989'da Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle, duvarların sayısında düzenli bir artış kaydediliyor. Kültürel ve ekonomik küreselleşmenin insanların, ticari malların ve iş gücünün serbest dolaşımını teşvik ettiği bir çağda, paradoksal olarak, yabancıları dışarıda tutmak için her zamankinden daha fazla ülke sınırlarına duvarlar örüyor. Günümüzde “dünya çapında en az 63 fiziksel duvar bulunuyor” ve birçok ülke daha fazlasını yapmak için kendi içinde tartışıyor. “Duvar inşasında, dünya genelindeki en hızlı artış ise 2014-2015 yıllarında yaşanıyor. Sadece bir yıllık bir süre içerisinde, çoğunun Avrupa Birliği ülkelerinde yer aldığı toplam 14 sınır duvarı inşa ediliyor.” Bu keskin artışın en önemli sebebi olarak, Suriye Savaşı'nın neden olduğu kitlesel göçler gösteriliyor.

Suriye'nin beş komşu ülkesinden dördü, Suriye ile sınırlarına duvar ördü 

Suriye'ye komşu beş ülkeden Lübnan dışında dördü tarafından (İsrail, Türkiye, Ürdün ve Irak) Suriye sınırlarına duvarlar inşa edildi. Duvarlarla komşu olması bakımından Suriye eşsiz bir örneği teşkil ediyor. Suriye'nin diğer komşu ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de de Suriye sınırına inşa edilen duvarların gerekçesi olarak yasa dışı geçişler ve terör gösteriliyor. Türkiye'nin Suriye sınırı boyunca 2016 yılında yapımını başlattığı duvarlar, Çin Seddi ve ABD-Meksika sınır duvarından sonra dünyadaki en uzun üçüncü sınır duvarıdır. 2 metre genişliğinde, 3 metre yüksekliğinde ve her biri 7 ton ağırlığında beton blokların yan yana dizilmesiyle oluşturuluyor. Ön ve arka bölümleri hendeklerle çevriliyor.  Üstüne de, duvara tırmanmak isteyenlere karşı 60 santimetre yüksekliğindeki jiletli teller çekiliyor.

Eylül (2021) ayının başında, Suriye sınırına şimdiye kadar 892 kilometrelik duvar örüldüğü ve projenin yüzde 98'inin tamamlandığı açıklandı. Ayrıca, Afganistan'dan Türkiye'ye düzensiz göçü engellemek için Türkiye ile İran arasındaki 560 kilometrelik sınırın 147 kilometrelik bölümüne de duvar yapılmasının kararlaştırıldığı duyuruldu. 

  
(Türkiye sınırında yer alan Atmah IDP kampındaki bir grup Suriyeli çocuk, sınır duvarına tırmanıyor. 24/02/2021. REUTERS/Khalil Ashawi)

Peki sınır duvarları, hükûmet ve destekçilerinin iddia ettiği gibi her türden yasa dışı girişi (göç, terörizm, mal ve insan kaçakçılığı) engelliyor mu?

Türkiye hükûmeti tarafından Suriye sınırına inşa edilen beton duvarların, düzensiz göç ve doğal yaşam üzerindeki etkilerini inceleyen yeterli akademik çalışma bulunmuyor. Yanı sıra, Türkiye'ye yönelik her türden yasa dışı girişlerin duvarlar aracılığıyla caydırıldığına dair de çok az kanıt var. Bu yetersiz bilgilerin karşısında ise, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin daha kapsamlı verileri bulunuyor. Bu verilere bakıldığında, mevcut duvarların göçü engelleme konusunda başarılı olduklarını söylemek zor. Nitekim, duvarların yapılmaya başlandığı 2016'dan bu yana geçen 5 yıllık sürede 1.2 milyondan fazla Suriyelinin düzensiz yollardan Türkiye'ye giriş yaptığı biliniyor. Hükümetlerin, göçmen ve mültecilerin düzensiz girişlerini önlemek için aldığı sıkı önlemler, bu insanları çok daha tehlikeli rotaları kullanmaya zorlayarak daha fazla insanın hayatını riske atmaktan başka bir işe yaramıyor. Siyaset bilimci Wendy Brown, son yirmi yılda inşa edilen tüm duvarların çok pahalı olduğunu ve istenmeyen göçmenleri durdurmadıkları için “işe yaramadığı”nı söylüyor. Sınırlara inşa edilen her türden engel, doğa ve canlılar üzerindeki olumsuz etkilerine ve ülkelerinden ayrılan insan sayısında kayda değer bir düşüşe neden olmamalarına karşın, ülkeler sınırlarına duvar örme konusunda adeta birbiriyle yarışıyor. 

Sınır duvarlarının, göçü engelleme konusunda başarısız oldukları bir sır değilken devletler neden sınırlarını duvarlarla güçlendirmeye devam ediyor?

Bu durumun üç önemli gerekçesi olduğu söylenebilir: Birincisi, belki de en önemli gerekçe, heybetli bir sınır duvarı, düzensiz göçle ilgili yeterince önlem alınmadığına dair hükûmete yönelik eleştiriler için bariyer oluyor. Yüksek ve sabit duvarların varlığı, devletlerin bu konudaki eyleminin kanıtı olarak sunuluyor. Yani duvarlar, hükûmetlerin üstesinden gelmekte zorlandığı mevcut sorunlarının üstünü örten bir işlev görüyor. 

İkincisi, göç ve terörü engellemek için inşa edildiği söylenen duvarlar, tehditler ve risklerden bizi koruyan en ideal çözüm olarak sunuluyor. Sabit ve kalıcı bir duvarın varlığı, sınırın kapatılabilir olduğu şeklinde bir yanılsamaya yol açıyor. Böylelikle de istenmeyenleri dışarıda tutarak bizi tehlikelere karşı koruduğu düşünülen duvarlar, insanlarda bir tür rahatlamaya neden oluyor. 

Ayrıca unutulmamalıdır ki, duvar yapımıyla canlanan ve bundan büyük kazançlar sağlayan büyük bir sınır endüstrisi var. Sınır duvarları, basitçe bir duvar, çit veya herhangi somut bir bariyerden ibaret değildir. Duvarların beraberindeki tüm ekipman, otomatik kontrol, gözetleme, izleme, vb. teknolojileri ve hizmetler önemli kâr fırsatları yaratıyor. Genellikle yerel inşaat şirketleri veya ordu gibi devlet kurumları tarafından inşa edilen duvarlar, Türkiye'de TOKİ tarafından yapılıyor.

Sonuç olarak, sınır duvarları çirkinlikleri bir yana, pahalı ve amaçlanan hedeflerine ulaşma konusunda etkisizdir. Ayrıca doğal yaşama verdiği geri dönüşsüz zararlar da pek çok araştırma ile desteklenmiştir. Duvarlar, mültecilerin başka bir ülkeye gelme sürecini mümkün olduğunca insanlıktan çıkaran ve onları daha fazla yaşamsal risk almaya zorlayan bilinçli bir stratejinin parçası olmaktan öte bir şey değil gibi görünüyor. Yani bir grubun (hayvanlar) göçünü tamamen engelleyen duvarlar, diğerlerininkini (insanlar) daha zorlu ve tehlikeli yapıyor. Yılın kuş fotoğrafına dönersek, roadrunner kanatlı ama yükseğe uçamıyor. Duvarlar insanları engellemek için, ama geçmiş örneklerde de deneyimlendiği üzere insanlar her zaman duvarları aşmanın bir yolunu buluyor. 

Duvarlarla çevrili bir dünyada yaşamamak ve duvarların sebep olduğu tahribatı önlemek için düşündüğümüzden çok daha haklı sebeplerimiz olabilir. Çünkü tehdit altında olan, sadece insan veya aktif hareket yeteneğine sahip olan canlılar değil, aynı zamanda bitkiler ve ekosistemlerin bütünsel işleyişidir. Dahası duvarlar bir kez yapıldığı anda, onları yıkmak da yüksek kamu maliyeti ve emek gerektirecek.

Yazarın Diğer Yazıları

Dün her şey daha güzeldi...

Dünün daima daha güzel olduğu düşüncesi, sürgün edebiyatından önce, nostaljinin konusudur. Bir kelime olarak nostalji, “eve dönüş” ve “acı” anlamlarına gelen Yunanca sözcüklerden türer.

Agota Kristof'un üçlemesi: Sürgün, nostalji ve yas

"Ülkemi terk etmeseydim hayatım nasıl mı olurdu? Sanırım daha zor, daha yoksul ama daha az yalnız, daha az parçalanmış ve belki daha mutlu.”

İsmi dışında tamamen yazısız ve sadece resimlerden oluşan bir roman okudunuz mu?

'The Arrival' tamamen yazısızdır. Belirli bir sistematik dahilinde bir araya getirilen görseller, illüstrasyonlar ve simgeler, hikâyenin çeviriye gerek kalmadan ve yeryüzündeki hemen herkesçe anlaşılmasını mümkün kılar