31 Ekim 2019

AİHM’in hükmü ve soykırım kavramı

AİHM, parlamentoların ‘Ermeni Soykırımı’ tasarılarının hiçbir hukuki dayanağı olmadığını, siyasetçilerin bir mahkeme kararı olmadan soykırım kavramını içeren bir hükme varamayacaklarını söylüyor

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Ermeni Soykırımı’na ilişkin “Perinçek-İsviçre” davasında, İsviçre'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğü ile ilgili 10. Maddesi’ni ihlal ettiği yönünde karar vermişti.

Perinçek, İsviçre'de Ermeni soykırımının olmadığı yönündeki sözleri nedeniyle 2007’de cezalandırılınca 2008’de AİHS’in 10. Maddesi uyarınca ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini söyleyerek AİHM’e başvurmuştu.  

AİHM kararının en önemli bölümü, soykırım konusunda herhangi bir yargı kararı bulunmadıkça ülkelerin bu yönde kararlarının siyasi olduğuydu. 

Önceki gün ABD Temsilciler Meclisi, ‘Ermeni Soykırımı'nın resmi törenlerle anılması, inkârının suç sayılması ve bu konunun eğitim yoluyla anlaşılmasının teşvik edilmesi' yönünde bir karar aldı. Daha önce 29 ülke de benzer kararlar almıştı. 

Ancak AİHM’in önce 2013’te sonra da temyiz sürecinde de 2015’te aldığı karar, parlamentoların bu türlü tasarılarının hiçbir hukuki dayanağı olmadığını, siyasetçilerin bir mahkeme kararı olmadan soykırım kavramını içeren bir hükme varamayacaklarını söylüyor.

AİHM’e nasıl taşındı?

AİHM başvurusuna ilişkin 17 Aralık 2013'te aldığı kararla, İsviçre'nin sözleşme maddesini ihlal ettiğine karar verdi. İsviçre, AİHM 2. Dairesi’nin verdiği bu kararı temyiz için Büyük Daire’ye taşıdı. Büyük daire de, “soykırım” kelimesini ayrıntılı bir şekilde tanımlayarak, ‘hukuki’ bir kavram olduğuna dikkat çekmiş ve karara gerekçe olarak da 1915 olaylarının hukuki tanımıyla ilgili akademik camiada genel bir uzlaşma olmadığını belirtmişti. 

AİHM’nin Perinçek-İsviçre davasında verdiği karara göre, “Soykırım suçu hukuksal kavramı çerçevesine sokulmuştur. Bu karar ifade özgürlüğünü savunmakta ve bir kişi, hoşa gitmeyebilecek, hatta şoke edebilecek görüşler ileri sürse bile, düşüncesini ifade etmesinin mahkûmiyet sebebi olamayacağını vurgulamaktadır. AİHM bu konuda daha önce de benzer kararlar vermişti.

AİHM, kararında, mahkemenin tarihsel olayları değerlendirmeye ve o olayların soykırım niteliği taşıyıp, taşımadığı hakkında karar vermeye yetkili olmadığını açıkça belirtti. Soykırım ya da insanlığa karşı işlenen suçun “herkes tarafından kabul edilen gerçek” sayılması için yetkili mahkeme tarafından verilmiş bir karara dayanması gerektiğini vurguladı ve sanıkların yargı kararı olmadan suçlu ilan edilemeyeceğine hükmetti. Bir toplumun bir bölümünün, hatta çoğunluğunun, siyasal bağlamda bir eylemi soykırım saymasının, o eylemin hukuken soykırım suçu olduğunu göstermeyeceğini kaydeden AİHM, ‘1915 olaylarının soykırım olduğu hakkında yetkili mahkemece verilmiş bir karar yoktur’ dedi.

AİHM ayrıca, Ermeni soykırımını tanıyan başka ülkelerin, bu savı yadsıyanları cezalandırılmak için yasa kabul etme gereksinimi duymadıklarının da altını çizdi. “Varlığı tam olarak saptanmamış konularda tartışmayı harekete geçirmeye hizmet etmesi beklenen ifade özgürlüğünün temel amaçlarından biri, azınlıkta kalan görüşleri de korumaktır” dedi.  

AİHM, bu gerekçeyi kararına yazarken, Fransa Anayasa Konseyi’nin, Fransa’nın Ermeni soykırımı iddiasını reddedenleri cezalandırmaya yönelik yasasını iptal etmiş bulunduğunu da hatırlattı.

ABD Temsilciler Meclisi ve birçok dünya ülkesinin kararlarını AİHM hükümlerine bakarak değerlendirmek gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları

Altılı masa ve sarsıntılar

Altılı Masa'nın şunu unutmaması gerekiyor: Bu halk masadan kalkan, zayıf karnından vurulan, masaya tekme atan, iktidarın oyununa gelen, sarsıntılara karşı dayanamayıp sallanan ya da yıkılanı hiç ama hiç unutmayacak

Avrupa-Türkiye karşılaştırması ve terazinin kefesi

Bu ülkede yaşayan gençlerin yüzde 80’inin Avrupa’da yaşamak istemesinin nedeni, Türkiye’de yaşanan bolluğu bırakıp, orada kıtlık içerisinde bir dünya kurmak mı? Sorun bakalım bu insanlara, ‘Terazinin kefesi hangi yönde ağır basıyor?’…

İsrail ile normalleşme süreci

Orta Doğu'da şekillenmekte olan yeni dengeler Türkiye'nin normalleşme çabalarına çok uygun bir zemin sunuyor