22 Mayıs 2020

Sermaye kalmayınca; Anıtkabir’de kopartılan fırtına

Sık sık gündem değiştirmek gerek. Ve elbette CHP’ye yüklenerek...

Felaket yobaz bir büyükelçi atıyor İran Ankara’ya. Kadınların elini sıkmıyor, diplomatik bir törende durup dururken, dua okumaya başlıyor, her olayı din üzerinden yorumluyor. Bununla kalmıyor, daha Ankara’ya adım atar atmaz, ne mal olduğu anlaşılıyor.

Her ülkenin bir geleneği, diplomatik bir nezaketi var. Ankara’ya yeni atanan büyükelçiler normalde, faaliyetlerine başlamadan önce Anıtkabir’i ziyaret ediyor ve defteri imzalıyor.

Bu herif bunu yapmıyor, uyarılıyor, yine oralı değil. Daha sonra üstüne vazife olmayan başka olaylara karışınca, Ankara onu "persona non grata" (istenmeyen adam) ilan ediyor ve İran geri çekmek zorunda kalıyor.

Sudan Devlet Başkanı El Beşir Ankara’ya geliyor. Anıtkabir’e gidip defteri imzalaması gerek, onun yerine yardımcısı ziyaret ediyor. Resmi gezi bir anda "diplomatik skandala" dönüşüyor.

Ekrem İmamoğlu 31 Mart yerel seçimlerinde seçiliyor, 2 Nisan’da Anıtkabir’i ziyaret ediyor, defteri "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı" olarak imzalıyor, bir mesaj yazıyor. Malum, çevrilen dolap nedeniyle, "sen seçilmedin" denilince, yazdığı mesaj Anıtkabir Komutanlığı tarafından defterden çıkartılıyor. Seçim 23 Haziran’da yenileniyor, 800 bin oy farkla seçildikten sonra 12 Temmuz’da Anıtkabir’e tekrar gidiyor ve defteri yeniden imzalıyor.

Anıtkabir’de buna benzer kural dışı olaylar, sık olmasa bile, yaşanıyor.

Bunun dışında...

10 Kasım’larda, 29 Ekim’lerde, ulusal bayramlarda yurdun dört bir yanından on binlerce insan Atatürk’ün kabrini ziyarete geliyor, olağanüstü insan seli...

Protokolü var

"Atatürk’ün aziz naaşının defnedildiği" cümlesiyle başlıyor yönetmelik, "Anıtkabir Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Yönetmelik", bir anlamda protokol.

Anıtkabir’in bakımı, onarımı, korunması, törenlerin düzenlenmesi, çeşitli hizmetlerin yürütülmesine ilişkin 85 maddeden oluşan, çok ayrıntılı bir yönetmelik. 28 Şubat 1982’de 12 Eylül askeri rejimi tarafından düzenleniyor. Bir iki kez ufak tefek değişiklik yapılıyor ancak, özü halen yürürlükte.

Törenlerle ilgili düzenlemelere yine ayrıntısıyla yer veriliyor. Tören için saat kaçta gelinecek, tören kaçta yapılacak, "Aslanlı Yol’da" nasıl yürünecek, yürürken oradaki askerler ne yapacak, tören ne kadar sürecek gibi, tek tek belirtilen ayrıntılar.

Özel ziyaretler

Kitle halinde değil de, özel ziyaretlerle ilgili aynı yönetmelikte iki madde var.

Madde 38, "ziyaretin 24 saat önce Anıtkabir Komutanlığına bildirilmesini" öngörüyor.

Madde 39 "çelenk bırakma ve tören sabah 09 ile günbatımı arasında yapılır" diyor.

"Günbatımı"... Bu önemli, çünkü "CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının" 19 Mayıs günü Anıtkabir ziyareti hiç yoktan, aniden malum TV’lerde ve bazı yandaş kalemlerde nasıl "konuya, soruna ve bilmem neye" dönüştürülüyor, bu çarptmayı yeterince açıklıyor.

CHP'nin başvurusu

18 Mayıs sabahı CHP yetkilileri Anıtkabir Komutanlığına dilekçe veriyor. "Kılıçdaroğlu dahil, on kişinin 19 Mayıs günü saat 19.19’da Anıtkabir’i ziyaret etmek istediğini" bildiren bir dilekçe.

"On kişi... İsim isim bildiriliyor."

Özel bir izin gerekiyor. O komutanlık Genelkurmay Başkanlığı ile Milli Savunma Bakanlığına bağlı.

Aynı gün, saat 17.55’te Anıtkabir Komutanlığı'ndan CHP’ye bir telefon geliyor:

"Anıtkabir ziyaretleri, yönetmelik gereği, saat 18’e kadar olduğu için sizin de o saate kadar gelmeniz gerekir."

"Günbatımı" gereği...

Tamam, sorun yok.

Partililer de orada

Kılıçdaroğlu ve dokuz yöneticinin Anıtkabir’e gideceklerini öğrenen bir grup partili oraya gidiyor. Giriş belli bir yerden itibaren kapalı, barikat konulmuş, hani o bilinen telden barikatlar.

Kılıçdaroğlu ve arkadaşları Aslanlı Yol’a giriyor, diğer partililer barikatın öteki tarafında kalıyor.

On kişilik CHP grubuna bir binbaşı eşlik ediyor.

Grup yürüyor, Anıtkabir’e giriyor, tören yapılıyor ve CHP’liler oradan ayrılıyor.

Arada oraya gelen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile iki CHP milletvekili Kılıçdaroğlu’nun arabasıyla Anıtkabir’e alınıyor.

Olayın hepsi bu.

CHP kameraları ve bir ajans

Aynı gün ve ertesi gün TV’lerdeki haberleri görünce, CHP’liler şaşırıyor. Senaryo üstüne senaryo:

"CHP’ye izin önce iptal edilmiş, sonra saati değiştirilerek verilmiş... CHP bir töreni bile düzgün organize edememiş... CHP içindeki anlaşmazlık törende ortaya çıkmış... Kılıçdaroğlu törende yalnız kalmış..."

Ve daha bir sürü benzeri palavralar...

O zırva da, Anıtkabir’de çekilen görüntülere dayandırılıyor.

Olay çok normal, her şey olağan seyrinde ve görüntüleri çeken CHP’li kameraman, yani partinin görevlisi... Ayrıca bir haber ajansının kamerası daha var.

O görüntülerden hareketle, yandaşlar ve troller "idrardan karakter tahlili" yapıyor, saçma sapan yazılar ve sözler, laf ola beri gele yorumlar...

Mesele başka

Oysa, mesele çok başka.

Zaten yüksek olan ve fakat pandemi nedeniyle hızla büyüyen işsizlik, ekonomik çıkmaz, azalan refah, özellikle gıda ürünlerinde patlayan fiyatlar nedeniyle AKP çok ama çok zorda. 18 yıllık iktidarın en zor dönemi ve bu daha başlangıç. İktidarına mâl olabilecek bir süreç.

Onun için sık sık gündem değiştirmek gerek. Ve elbette CHP’ye yüklenerek...

Eh, emir - komuta zinciri içinde medyanın yüzde doksanı buna zaten teşne.

Olmayan, yaşanmayan olayları büyütmek, gerçekmiş gibi göstermek, dikkatleri başka yerlere çekmek...

Olağan bir Anıtkabir ziyaretini bile ters yüz edip, üzerine saçma sapan yorumlar patlatmak...

Kala kala, elde kalan sermaye palavralar dizisi.

Yazarın Diğer Yazıları

"Three Who Made A Revolution": Devrim Yapan Üç Adam

İktidarla ve diğer partilerle günlük siyasi polemiklerin ötesinde, bu "üçlünün" devrim hedefi belli: Her alanda Cumhuriyet'in yüz yıllık fabrika ayarlarına dönüş!..

"Ekonomist" Erdoğan açıklasın: 818.182 .863.710 lira zarar

Bu zararı ve bütçe açığının nedenlerini halka açıklamak zorunda

Filmin sonu: Istakoz!..

Ortalama lokantalarda, yerine göre, bir porsiyon ıstakoz bin lira ile beş bin lira arasında değişiyor. On bin lira aylık alan bir emeklinin yarı maaşı!.. Ya da asgari ücretin üçte biri!..