14 Aralık 2019

Huzursuzluğun iki siyasi fotoğrafı

Davutoğlu şu kadar oy alır, Babacan bu kadar oy alır, ne kadar alırlarsa alsınlar, artık geri dönülmez bir gerçek var: AKP ve sistem çatırdıyor

Çok net, çok açık, pek çok belirti, ondan öte somut bilgi var.

AKP içinde ciddi huzursuzluk var. Türkiye pek çok yönden rahatsız, kötü yönetiliyor, kötü yönetim artık AKP içine yansımış bulunuyor.

Ortada iki somut gelişme var.

1. AKP içinden birileri bu rahatsızlığı doğurdan Tayyip Erdoğan’a iletiyor. Yandaş medyada buna ilişkin haberler ve yorumlar gırla gidiyor.

2. Bir zamanlar AKP’de başbakanlığa, bakanlığa yükselmiş, milletvekilliği ve il başkanlığı yapmış olanlar şimdi yeni parti kuruyor.

AKP içindekiler de, yeni parti kuranlar da ortak görüşlerde birleşiyor:

"Bu böyle gitmez."

Tek adam rejimi

Dünyada eşi benzeri bulunmayan, demokrasiyi askıya alan, parlamenter demokrasiyi kaldıran "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" ile ilgili eleştiri ortak görüşün başında geliyor.

Herkes gibi, AKP’liler de, yeni parti kuranlar da, "tek adam rejiminin iflas ettiğinde" birleşiyor. Zaten en büyük hastalık burada.

Ortak görüşler o kadar çok ki, sanırsınız ki, AKP içinde bulunup da, Erdoğan’a aksaklıkları iletenler ile yeni parti kuranlar sanki birlikte çalışıyor!

Yandaş medyanın bir işe yaramadığı, hatta aleyhe çalıştığı ve basın özgürlüğü...

Hukuk devletine dönüş zorunluğu... Kuvvetler ayrılığının yeniden oluşturulması...

Hırçın dilden vazgeçme...

Baskı ve korku rejiminden vazgeçme...

Neden ortak görüş? Huzursuzluk, haksızlıklar, adaletsizlik herkesi etkiliyor da ondan.

Davutoğlu'nun partisi

Ahmet Davutoğlu partisinin kuruluşunu dün resmen ilan ediyor. O fazladan olarak şunları vurguluyor, hatta sürpriz biçimde:

- "Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal

- Özgürlükçü laiklik

- Meclis’in etkin çalışması

- Eğitim sisteminin yeniden ele alınması."

Tek adım rejimini "vesayet rejimi" olarak niteliyor, parlamenter demokrasiye dönüş zorunluğunun altını çiziyor.

AKP içinde kalanların da, yeni parti kuranların da ortak bir başka özellikleri var.

Bir zamanlar bu rejime hepsi su taşıyor, Davutoğlu üstelik Başbakanlık koltuğunda oturuyor. Sisteme, bütün uygulamalara toz kondurmayan, uygulamada bizzat rol alanların şimdi aklı başına geliyor.

Bir zamanlar "Kötüye gidiyoruz" uyarılarına kulak tıkayanlar, şimdi aynı çizgiye geliyor.

Yolsuzluk suçlamaları, mal varlığı tartışmaları cabası.

Davutoğlu şu kadar oy alır, Babacan bu kadar oy alır, ne kadar alırlarsa alsınlar, artık geri dönülmez bir gerçek var:

AKP ve sistem çatırdıyor.

* * *

Çöken "mutabakatla" karışık Ermeni Soykırımı

İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalya’da kolundan ağır biçimde yaralanıyor. Ülkesi Amerika’ya döndüğünde, kendisini bir Ermeni doktor tedavi ediyor. Doktor kolunu kurtarıyor, kurtarmakla kalmıyor, Ermeni Soykırımı ile ilgili ciddi ciddi bastırıyor.

Ermeni doktorun tedavi ettiği Robert Dole 1980’lere gelindiğinde, Amerikan Senatosu'nda çoğunluk lideri. Amerikan Başkanlık yarışında George Bush’a karşı aday oluyor ancak, kaybediyor.

1989’da Senatoya "Ermeni Soykırım tasarısını" getiriyor. Gerek Amerikan iç politikasındaki manevralar, gerek George Bush’un tavrı, o yıllarda Körfez Savaşı ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile diyaloğu o tasarıyı rafa kaldırıyor. Ne var ki, Robert Dole’ün o girişimi ile Ermeni soykırımı Amerikan iç politikasının dosyalarından biri haline geliyor.

Oysa, 1950’li yıllarda Cumhurbaşkanı Celal Bayar Amerika’yı ziyaret ettiğinde, Ermenilerle de görüşüyor, diğer azınlık gruplarla da, o tarihte Amerika’da böyle bir sorun yok.

29 Ekim günü

Zaman zaman Amerika’da açılan Ermeni Soykırım dosyası, her sefer sümen altında kalırken, bu yıl öyle olmuyor.

Hem de, tam 29 Ekim günü, bizim Cumhuriyet Bayramı gününde Amerikan Temsilciler Meclisi’nde 11’e karşı 405 gibi ağır bir sonuçla kabul ediliyor.

Önceki gün de Senato’da kabul ediliyor. Burada dikkat çeken nokta, oylamaya katılanların hiç bir karşı oy kullanmıyor.

Şu anda herhangi bir bağlayıcılığı olmayan bu karar Başkan Trump’ın önüne gidecek. Trump’ın sağ solu belli değil, ne yapar, herhangi bir öngörüde bulunmak mümkün değil.

Her gün şehit haberleri

Sarayda 4.5 saat görüşme, ardından anlı şanlı, yaldızlı açıklamalar... Ne oluyor?

Türkiye ile Amerika arasında mutabakat imzalanıyor. Buna göre:

YPG Suriye’nin kuzeyinden otuz kilometre geriye çekilecek-miş,

Türkiye ile Amerika ortak devriye dolaşacak-mış,

Teröre karşı mücadelede kimse kimseyi tek başına bırakmayacak-mış, vs.

O mutabakat sözde terörü durduracak-tı!

Ortak devriye bir iki kez şöyle bir tur atıyor, ondan sonra sen sağ, ben selamet, adı bile unutuluyor.

YPG yerinde!.. Değil otuz kilometre, otuz metre bile geri gittiği filan yok. "Ortak mücadele" derken, Türkiye teröre karşı yine tek başına.

Hemen her gün bölgeden şehit haberleri geliyor.

Bu nasıl mutabakat ise!..

Zaten "büyüklerimiz" iki de bir, "mutabakat işlemiyor" derdini anlatmakla meşgul.

Ve de soykırım tasarısı

Trump’ın hakaret dolu o mektubu, S-400 krizi, "yaptırımlar tehdidi" derken, şimdi de Ermeni Soykırım tasarısının kabulü.

Trump bunu onaylar onaylamaz, ayrı.

Ancak, Amerika Türkiye’yi her yönden sıkıştırıyor. Sıkıştırmayı da sürdüreceğe benziyor.

Tasarının Senato'dan geçmesi onun işareti.

Yazarın Diğer Yazıları

Steinmeier’in sıra dışı ziyareti: Döner ve ötesi

Gezi “resmi gezi” ancak, Tayyip Erdoğan’la görüşmesi gezinin son gününde

"Boykota" göz yaşartıcı destek!..

Şimdi aniden balıklama destek!.. Çünkü, ekonomik felakette suçu lokantaların üstüne atıyor. İris Hanım!.. Neden yaptınız bu çağrıyı?..

"Three Who Made A Revolution": Devrim Yapan Üç Adam

İktidarla ve diğer partilerle günlük siyasi polemiklerin ötesinde, bu "üçlünün" devrim hedefi belli: Her alanda Cumhuriyet'in yüz yıllık fabrika ayarlarına dönüş!..