22 Mayıs 2020

Şen ola bayram...Basın kartıma dokunma...Kemal Gökhan'a çıplak poz vermedim...

Cihangir Park konserleri bu pazar saat 17'de son buluyor, 65 plus'ın maskeli ve mesafeli twist şovu

Bayramlar içinde en sevdiğim olan Şeker Bayramı iyi zamanda geldi. Şimdi hemen Ramazan Bayramı deyip düzeltmeye kalkmayın. O bayram 13-14 yaşına kadar her çocuk için bol harçlık, çikolata, baklava, kadayıf bayramıdır. Çocuklar için ne Kurban ne de 23 Nisan Şeker Bayramı ile aşık atabilir. Hatırlasanıza, sabahın köründe toplamaya başladığımız paraları ne çabuk harcardık. Annemin ikinci gün para istediğimizde tepkisi hiç değişmezdi: "Gözünüz kör olmasın o kadar bayram harçlığı bir günde bitti mi!"

Bu bayram, Korona ve Hazine ve Maliye Bakanı'nın bile sinirlerinizi bozmasına izin vermeyin. Bayram çocuğu gibi şen olun. Biraz zor mu? Benim gibi yapın, bayram likörünüzden bir fırt daha alın.
Keşke hepimiz bayramda bayram çocukları gibi olsak

Üçlemenin sonuncusu bu pazar

İkinci özgür günümüzde icra ettiğimiz Another Brick in the Wall (Pink Floyd), The Beatles'ın Yesterday'i gibi dünyanın her tarafından on binler izledi. Esas performanstan önce oğlumun çektiği prova bile binlere ulaştı.
 
Saime Tuğrul gelmedi ama onun yerine saçları mor ve yeşile boyalı mahallenin psikiyatrı Şahika Yüksel ekibe katıldı.
 
Koreografi biraz zayıf bulundu ama prova için çok az vaktimiz olduğunu unutmayın. Üçlemenin son ayağı yine pazar 17'de ve dans ağırlıklı olacak. Twist tabii ki.
 
Üçleme deyip duruyorum, tıpkı Lütfü Ö. Akad'ın Gelin, Düğün, Diyet'i gibi (o güzelim üçlemenin bütün büyüsünü Hülya Koçyiğit bozuyor. Düşünsenize onun yerine Türkan Şoray, Fatma Girik ya da Selma Güneri olsaydı).
 
Dinletimiz Cihangir Park'taki bazı 65 plus'ların katılımıyla üç dakikada bitti. Şarkının sözleriyle  azıcık kendimize uydurduk:
 
We don't need no segregation
We don't need no speech control
No dark sarcasm in the country
Ey Big Snot leave people alone
 
Çok sevdiniz değil mi? Anlayanlar anlamayanlara anlatsın. 
65 plus son şovunda Pink Floyd söyledi

Basın kartıma dokunma

Canım meslektaşım Aydın Engin son yazılarından birinde yeni rengi turkuaz olan basın kartını hâlâ alamadığını söyleyip, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a bağlı çalışan Fahrettin Altun'a efendice hesap soruyordu.
 
Aynı şey benim de başımda. 1975'te TRT Haber Dairesi'nde gazeteciliğe başladım, benim durumum da aylardır aynı. Üstelik benim canım meslektaşım Aydın Engin'e göre hiç övünülemeyecek bir avantajım var. Dava gördüm ama hiç hapis yüzü görmedim.
 
Basın kartımı hâlâ inceleyen merciilere, 45 yıllık basın hayatım boyunca ders verip yüzlerce öğrenciye katkı yaptığım iletişim fakültelerini yazıp kendimi övgü payı çıkaracağım ve incelemenin bitmesini talep edeceğim. Derslerin adı Temel Gazetecilik ve Haber Yazma,
 
1. Ankara Ü. BYYO
2. İstanbul Bilgi
3. Beykent
4. Eskişehir Anadolu
5. Kıbrıs Doğu Akdeniz
6. İzmir Ekonomi Ü.
7. Marmara Ü. İletişim (canım Ünsal Oskay hocam)
8. Bahçeşehir Ü.
9. Kadir Has Ü.
 
Son beş yıldır ders vermiyorum çünkü sarı noktam iyice azdı. Öğrencilerimin güya çaktırmadan arkamdan konuşmalarını çok özledim; "Yav bu herif çatlak ama gazetecilik işini iyi biliyor galiba."
 
Yıllardır taşıdığım sürekli sarı basın kartımın turkuaz hâlini derhal vermesini otoritelerden şiddetle talep ediyorum.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun

Dayanışma.... Dayanışma

Kadıköyde Ahmet Ziyal ve iki arkadaşı mahalle dayanışması için bir site kurmuşlar ve hızla büyüyorlarmış. 

İzmir'den ses
 
Konak Kent Konseyi Mülteciler Meclisi Korona günlerinde hem mültecilere hem de ihtiyacı olanlara kira desteği çağrısı yapıyor. Dayanışmanın yürütücülerinden biri de İzmir Mülkiyeliler Şube'den Mete Hüsünbeyi.
 

Tarihimden yapraklar

Fotoğraf 60'ların ilk yarısından. Orta eğitimime Karşıyaka Lisesi'nde (yeşil-kırmızı) başladım ve fotoğrafta gördüğünüz Özel Erdem Koleji'nde bitti.. Müdür Sırrı Özerdem'di. Eğlenceli bir sınıftı. Son beş on yılda gördüklerimi yazayım siz karar verin.

Fotoğraf gönderen Sabri Ekmekçioğlu bizim için hep tuğlacıydı. Şimdi Kilsan'ı yönetiyor ve aynı zamanda kendi ürettiği üzümlerden şarap yapıp dostlarına armağan ediyor. Bir diğer ünlümüz Seracettin Sakıpağa. Dünyanın en güzel yoğurdunu almak için annem elime tepsi verir o zaman babası Tevfik Abi'nin çalıştırdığı mandıraya gönderirdi. O zaman soyadları Hakyemez'di. Seracettin bir ara Kaf Sin Kaf futbol klübünün başkanlığını da yaptı. Şimdi çarşıdaki dükkanda İzmir'in en güzel dönerini yapıyorlar ama beleş bir döner ayran daha nasip olmadı.
 
Bülent Ruscuklu ise son gördüğümde Dışişleri'nden emekli olmuş, gizli servisli romanlar yazıyordu. Resimaltını yazarken kimseden yardım almadım o yüzden soyadlarını koymadıklarım yaşıma versinler.

En önden başlayarak soldan sağa: Fuat Atlan, İftahar Adalalı, Bülent Ruscuklu, Neslihan Savran, İlker Sönmez, Serap Harman, Pamir Teker, Nuran Özbaran (Berrin Apt), Şenay Dinç, Üstün, Bilgin, Seracettin Sakıpağa, Mefharet, Tuğrul, Sabri Ekmekçioğlu, Kemal, Ali Çapa, Nur Altuğ.

 
 
Bu fotoğraf da 60'ların ikinci yarısıdan (1968). Hiç isim yazmayacağım zaten geçen hafta da Betül Dursun'u yanlış yazmışım. Neyse...
 
Ünlü pikniklerimizden birine giderken ya arama tarama ya da mola nedeniyle askerlerle bir araya gelince bu toplu fotoğraf çektirilmiş. Bu, bana o zaman Dev-Genç'in gözde marşlarından birini hatırlattı: Jandarma biz sosyalistiz, biziz yalnız dost sana, kurtuluşun bizimledir elini uzatsana.
 
Ne kadar yanılmış olduğumuzu iki sene içinde görecektik. Şimdi bu marşla fotoğraftakileri karıştırmayın. Fotoğrafın çoğu yüksek bürokrat, akademisyen, iş insanı oldu. Şansları ya da şanssızlıkları o dönemde, yani Dev-Genç etkisindeki Mülkiye'de okumalarıydı. Eminim ki onlar da gizli ya da açık çok memnundurlar.
 
Fotoğrafı gönderen 2566 Gaye Köseoğlu'na, 2567 Tuğrul Eryılmaz'dan teşekkürler.

Bu linkler ihmâl edilmesin

* Susma Platformu'ndan kültür profesyonelleri için fonlama atölyesi,
 
* Medyascope'un ev sohbetleri,
 
* Gazeteciler hâlâ içeride.
 

Sıkça sorulan sorular ve cheap shots

* Hayır unutmadım. Arkadaşım ve ülkenin yetiştirdiği en iyi yönetmenlerden biri olan Yavuz Özkan aramızdan 22 Mayıs'ta ayrılmıştı. Savoy'da içtiğimiz kahveleri çok özledim. Hiç unutulmayacak.
 
Özkan'ın unutulmaz filmlerinden Maden
 
* Bazı okurlarım geçen hafta övdüğüm arkeoloji projesi SARAT'tan fotoğraf koymamamı eleştirdiler. İşte fotoğraf ve bir düzeltme: Gül Pulhan, İngiliz Kültür Heyeti adına koordinasyon sağlıyormuş. Fırsattan istifade projenin iki emekçisini de anayım: Nurbanu Kocaaslan ve Gülşah Günata.
 
SARAT projesinin hem güzel hem iş bitiren kadınları atölyede
 
* Bu Korona herkesi özel-genel pek bir etkiledi. İşte aramızda en az modern olan Hürriyet editörlerinden Trabzonlu Erkan Aktuğ'un başına gelen. Yogaya başladı. Tövbe, tövbe...
 
Hürriyet editörü Erkan Aktuğ
* Emekli olup memleketi Iğdır'a yerleşen bir arkadaşım söyledi. Kayyum gelince meydanda İstiklal Marşı okunmuş. Sonra da Hasan Mutlucan'dan türküler başlamış. Darbe gibi değil mi? Bu arada çarşamba gecesi elektrikler kesilmiş. Anneciğimin ünlü lafıdır "Allah'ın sopası yok ki."
 
* Karantinaya Pera'da yakalanan Adalılar. İzin almadığım için isimlerini yazmıyorum ama üçü de 68'li (Benim fraksiyonumdan değil). Hanımefendinin beylerin arkasında yürüdüğüne dikkatinizi çekerim.
Adalılar Pera'da. Fotoğraf: Hüseyin Özdemir 

K.G.G.

Müzik önerisi

Bu haftaki müzik önerimizi, haberi olmadan, okulun en güzel kızlarından sonra da Dışişlerinin en güzel sefirelerinden Canset Oral seçti. Mary Hopkin'den Those Were the Days.
 

Yazarın Diğer Yazıları

Magazin noir girişimlerine yavaş yavaş başlıyorum

Gonzo gazeteciliğimin bu aşaması en fazla 6-7 ay sürecek, çünkü sizlere veda etmeyi düşünüyorum...

Happy bayrams!

Bayram seyran demeyip Cihangir kafelerini gezerek yazımı yazdırmayı becerdim, etraf pek boş...

Seçimlerle gelen rahatlama...

Yeniden, hafif çekinerek de olsa gülmeye başlamak ne kadar güzel bir şey, değil mi?