04 Aralık 2020

Önce Mülkiye/ Demirören'lerin Posta'sı/ pandemide Cihangir/ geçerken dokundurmalar...

Bu hafta fazla Mülkiyeli var diye kızmayın; AÜSBF olmasaydı ben, 74 yaşımda, bu anarko marksist magazini yazamazdım. Sizler de gonzo gazeteciliğin ne olduğunu asla öğrenemezdiniz. Biraz hoşgörü ve sabır...

"Tuğrul, Tuğrul kalksana, lambaları yaksana, Mülkiye Marşı elden gidiyor, çaresine baksana."

Bugun 4 Aralık. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, yani kısaca Mülkiye'nin, 161. kuruluş yıl dönümü. Yazının icadından beri her koşulda Hürriyet'te önemli olan meslektaşım Ertuğrul Özkök de beni eyleme çağırmış. Neymiş efendim, TRT Mülkiye Marşı'nı Vatan Marşı diye çalıyormuş. Benim de çok sevip saydığım üstad Metin de (Prof. Dr. Metin Kazancı) buna öfkeli.

Kurban olayım Metin hocam, bir ara benim de çalıştığım TRT epey bir zamandır neyi doğru yapıyor ki?Adını ne yaparlarsa yapsınlar, isteyenler onu hep Mülkiye Marşı olarak söyleyip hatırlayacak. Meraklısı, Mülkiye Marşı'nın hikâyesini, 1918'de şiiri yazan Mülkiye öğrencisi Cemil Edhem Bey'in, Ankara SBF'nin internet sitesinde de yayında olan anlatımından okuyabilir.
Hatırlar mısınız bilmem, Beyazıt Meydanı'nın adı Hürriyet Meydanı olmuştu. Köprü adlarına değinmiyorum bile. Hangimiz "Dersim dört dağ içinde"  yerine "Tunceli dört dağ içinde" ya da "Urfalıyız ezelden'"i Şanlıurfalıyız ezelden" diye söylüyoruz ki?

Bu arada Özkök, Mülkiye Dekanı Orhan Çelik'in marşı tescil etmek için başvurduğunu yazdı. Sayın Dekan mektebin en iyi hocaları darmadağın edilirken nerelerdeydi? Tebligatlar yapılırken odasında sessiz sedasız oturuyor muydu yoksa? 

Yok yok, yazıyı Mülkiye'yi perişan ettiler biz hâlâ marşıyla uğraşıyoruz, diye bitirmeyeceğim. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa... Mülkiyeliler Birliği şubeleri pandemi nedeniyle maddi olarak zorlanıyor. Önce pamuk elleri cebe atın, sonra da camları açıp bağıra bağıra Mülkiye Marşı'nı söyleyin. Ben olsam onun ardından bir de "Enternasyonel" attırırım. İşte benim gerçek Mülkiyeliliğim. 

Yine Mehmet Ertüzün arşivinden. Marşları ellerinden alınmaya çalışılan Cebeci Siyasal Bilgiler Okulu'nun ön bahçesi (1938). Dikkat ederseniz hiç kadın öğrenci görünmüyor. 

Mehmet Yakup Yılmaz'ı bile kızdırdılar

Mehmet Yakup Yılmaz, önce Troçkist ve sendikacı bir Mülkiyeli'ydi. Sonra ne akla hizmetse gazeteci olmaya karar verdi. Gelişim Yayınları'ndan tutun, Tempo, Posta, Radikal, Fanatik beni bile kıskandıracak biçimde hep onun marifetidir. Hürriyet ve Milliyet'i hepiniz bilirsiniz, onları karıştırmıyorum bile.
 
Şimdi bu hafta içinde, Hakan Çelik adlı gazeteciliği fena halde tartışılır şahsiyet, 25. yılı nedeniyle Posta için kaleme aldığı bir yazıda, gazetenin kuruluşunda Mehmet Y. Yılmaz'ın da dahli olduğu mealinde bir cümle kullanmış. Tek kaygısı Posta'nın yeni sahibesi Meltem Demirören'e hoş görünmek herhalde. Bu basın tarihini kendince temize çekme girişimi, "poker face" olmakla ünlü Mehmet Y. Yılmaz'ı sonunda sinirlendirmiş.
 
Bence Mehmet Y. Yılmaz sinirleneceğine, oturup tıpkı benim 68'li ve Gazeteci'de yaptığım gibi bir nehir söyleşi yapsın. İnsanlar ne olup bittiğini birinci ağızdan öğrensinler. Bu aynı zamanda bellek konusunda oldukça zayıf Türkiye halklarına karşı bir görevdir de.
 
Bu arada, hazır elime fırsat geçmişken Mehmet Y. Yılmaz'ın 2000 yılında güzelim Radikal'i ehil olmayan ellere bırakıp Milliyet'e yayın yönetmeni olmasını hiç affedemediğimi de söylemiş olayım. Nasıl oldu da İsmet Berkan ve yanındaki yazı işleri ekibine (Yeşim Denizel Boratav, Ali Topuz, Erdal Güven, Cüneyt Muharremoğlu, Hakan Çelenk...) bizleri bırakıp gidebildi...
Gerçi beterin de beteri olduğunu daha sonra görecektik ama bunu da söylemeden geçemedim.
 
Desen: Kemal Gökhan Gürses

Cihangir'den pandemi manzaraları

Covid-19 yetmiyormuş gibi başıma bir de siyatik derdi çıktı. Cihangir yollarına çıkıp günde bir saat yürürken çok hüzün verici manzaralar görüyorum. Her yer bomboş.
 
Tiny House Coffee'den tek başıma kahvemi alıp Kaktüs'ün kenarında gördüğüm iki üç kişiyle beş metre mesafeden sohbet edip evime dönüyorum. Ama hoş şeyler de olmuyor değil.
Cihangir Caddesi'nden geçerseniz Emel'le Emin'in Tiny House'unun kahvelerinin tadına bakın. Arkadaki figürân Uluslararası Yayıncılar Komitesi Yürütme Kurulu'ndan Kenan Kocatürk
Bir akşam kapım çalındı. Kapıyı açtım, karşımda herhalde İstanbul'un en yakışıklı genç adamı elindeki paketi bana verdi ve ekledi, "Kaktüs'ten Sevda ve Tahir Buca'nın sevgileriyle" diye. Dayanamadım sordum, "Çocuğum boyun posun yerinde, dizilerde falan bir iş bulamıyor musun?" Biraz mahcup, "Oyunculuk eğitimimi yeni bitirdim, zaten Best Model'e katılmıştım" diye cevap verdi.
 
Merak işte, duramıyorum, "Finale kalmışsındır canım!" Yine aynı mahcup ses cevap verdi: "Evet Tuğrul abi, 2019 birincisi benim!."
Ali Öner'i yakınlarda televizyonlarda görmezsek, televizyon dizileri hakkındaki olumsuz önyargım iyice pekişecek. 
Ali Öner'in Best Model birincisi olduğunu duyunca derhal birlikte bir fotoğraf çektirdim. (Fotoğraf Ramize Erer)

Tarihimden yapraklar

Haftada bir izin yapan KHK'lı Murat Sevinç ve ben gonzo gazeteci Tuğrul. (Fotoğraf: Şengün Kılıç)
Bu haftaki "Tarihimden yapraklar" fotoğrafının yeni olması sizi şaşırtmasın. Tarihi epey eskilere dayanır.
 
4 Aralık Mülkiye kuruluş yıl dönümü nedeniyle kullanmak da bana çok manalı geldi. Prof. Dr. Bahri Savcı'nın kurduğu anayasa hukuku kürsüsü ikimizin de hayatında çok önemli bir yer tutar. KHK ile A.Ü. SBF'den hukuksuzca atılan Doç. Dr. Murat Sevinç'le, 20 yıl arayla da olsa aynı hocalardan ders aldık: Mümtaz Soysal, Cem Eroğul...
 
Şimdi hepiniz "Prof. Dr. Yavuz Sabuncu'yu unuttun" diyeceksiniz, hayır unutmam mümkün değil. Sabuncu, Sevinç'in hocası, benim ise dönem arkadaşımdır, o yüzden ayrı tuttum.
 
Şimdilerde Diken ve Duvar'a yazan Murat Sevinç, aslında tam zamanlı bir ev erkeği oldu, karısı çalışırken kızını o büyütüyor. Bu fotoğraf da pandemi yasakları bu kadar sık olmadan önce izin gününde geldiği Cihangir'de, cami altındaki kahvede çekildi.

Bu linkler ihmâl edilmesin

* Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, daralan ve genişleyen sivil alanlar sempozyumu düzenledi.

* Bu yepyeni radyoyu inanın ki ben de yeni duydum. Bu galiba biraz da LGBTİ+ bireylerin tembelliğinden kaynaklanıyor: Boysan'ın Radyosu 

 
* Susma Platformu, yeni sosyal medya yasası kapsamında online (çevrim içi) alanda faaliyet gösteren kültür ve sanat yayıncılarına yönelik bir atölye gerçekleştiriyor: Sansür ve alternatifler
 

* Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği'nin Youtube kanalında "Bir Emekli Olamama Hali" serisinin 3. bölümünde gazeteci Mihail Vasiliadis var.  Sakıp Yaşar'ın video haberi çok iyi. 

 

Sıkça sorulan sorular ve cheap shots

* Bu hafta üzerime her taraftan Radikal yağdı. Önce Cevdet Aşkın'ın Galatasaray Üniversitesi'nde Radikal gazetesi üzerine yazdığı tez geldi. Ardından "Kısa Dalga" podcast'te Kemal Göktaş'ın esas olarak eski Hürriyetçi ve birazcık da Radikalci (Radikal.com.tr neşriyat müdürü) Ezgi Başaran söyleşisi yayımlandı.
 
Ezgi Başaran'a "cahil kız" demişsem çok ayıp etmişim. Çünkü yüzde 51 sevdiğim bir insan. Herhalde kastım "toy"du, benim 25-30 senede gelebildiğim yere üç beş sene içinde gelmesini kıskanmış olmalıyım.
 
Ama esas bizlerin yerini almak için Ertuğrul Özkök tarafından atanmış efsane ekip de beni korkutmuş olabilir. Kimler mi? Eyüp Can, Bülent Mumay ve Ezgi Başaran. Sonunda beklenen oldu. Gresham Kanunu çalıştı ve "Kötü para iyi parayı piyasadan kovdu!"
 
 
* Çok sayıda fanım ve okurum, geçen hafta sözünü ettiğim 'stok magazin'in ne olduğunu anlamamışlar.
 
Bir örnekle açıklayayım: Pandeminin bu kadar yasak getirmediği mutlu günlerimizde, Cihangir'de hayat ne güzeldi. Toplu yemekler yenirdi, tabii ki ben hepsine davet edilirdim. Yalnız aşağıda göreceğiniz fotoğraftaki yemeğe katılmayı reddetmiştim. Çünkü herkes kendi parasını ödeyecekti.
 
Yine de araya gizlice soktuğum stajyerim Tülay G.'ye bir fotoğraf çektirtmiştim. İşte pandemide eve kapatıldığım şu günlerde bu, stok magazin. Hepsi birbirinden ünlü, oyuncular, yazarlar ve iş kadınları.
Melahat Parlak, Nihal Yalçın, Bilal Dede, Tülay Günal, Selin Şekerci, Nurhan Özenen (soldan sağa).
*  Yayına başladığı 30 Kasım akşamı nedense kuşkuyla baktığım Olay TV'nin 19-21 ana haber bültenini izledim.
İlk izlenimime göre, Nevşin Mengü, başkaları gibi TV haberlerini köşe yazılarına çevirmeden sunarak başarılı bir sınav verdi. Bir de her şeye "canlı yayın" anonsu yapmasa... Neyse, böylelikle yandaş haber almamak için Fox ve Halk TV seyretme mecburiyetimizden kurtulmuş olduk. En azından artık bir rekabet olacak. Neyse, neyse...
Nevşin Mengü sevimli ve rahattı

Advertorial (!)

Zoom'lu bu toplantıya, kadınlar ve LGBTİ+'lar yanında tövbekâr ve suça bulaşmamış erkeklerin de bir şans vermesini öneririm.

Müzik önerisi

Mesafe zorunluluğu olan bu soğuk günlerde, içinizi ısıtmaya kararlıyım. B.B King ve Van Morrison'dan "If you love me." Herkes en az yarısını,  keyifle hatırlayacak.

Yazarın Diğer Yazıları

Happy bayrams!

Bayram seyran demeyip Cihangir kafelerini gezerek yazımı yazdırmayı becerdim, etraf pek boş...

Seçimlerle gelen rahatlama...

Yeniden, hafif çekinerek de olsa gülmeye başlamak ne kadar güzel bir şey, değil mi?

Seçimden önce son çıkış

Bu hafta seçimden başka bir şey ilginizi çekmeyebileceği için yine de dizilerle ve tiyatroyla bir şansımızı deneyelim, dedik...