17 Nisan 2020

Korona ziyafetleri, medya halleri; geç gelen şöhretle başa çıkmak zormuş

Bu hafta Zoom'la tanıştım. Gerçi Pelin, Asma ve Erdal için zor geçti ama ben beğendim. Belki T24'ten Zoom'a transfer olurum

Aman tanrım, şöhretin doruğuna çıkmak hem de Korona'yla birlikte ne kadar zormuş. Fanlarım sürekli aşağıdan bağırıp, cama çıkın bir selfie çekelim demiyorlar mı şaşırdım kaldım. Bu arada benden önce zirveye varan Türkan Şoray, Sezen Aksu, Mick Jagger, Zizek gibi 60 plus şöhretleri çok iyi anladım. Neler çekiyorlarmış meğerse. Biraz kişisel oldu galiba, haftanın olaylarına evden bakışa geçeyim.

.                                                                                                Türkan Şoray

Saat 17.00 gibi telefonum çaldı. Yıldırım Türker adını görünce (iPhone’um var da) biraz şaşırdım. "Ece yemek göndermiş. Senin için de var. Birini gönder de aldır" dedi. Kendisi daha yeni 60 oldu, sanki getiriverse eline yapışır.

Ece Aksoy

Saat 19.00 olmadan canım arkadaşım Seray Şahiner, yazdığı kitabı bırakıp yemekleri getirdi. Ece döktürmüş yine. Börekler, paskalya çörekleri, sarmalar, dolmalar ve etli nohut. Artık sevdiklerim listesinde ortalara düşen Türker, belli ki çoğunu kendine almış ama üç gün ziyafet gibi oldu.

Seray Şahiner

Cuma akşamı yemeğimi yeni bitirmiş rakımı içerken Cihangir'in en asil sokağı olan Kumrulu Yokuşu'nda bile (Havyar'ı Susam'a bağlar) az da olsa bir kıpırtı vardı. Meğerse tam sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş.

Hayda haberlerde bir şey yoktu Fox'ta. Herhalde Fatih Portakal akıl yürütmekten haberi vermeyi unuttu dedim. Değilmiş. Birden olmuş ama devlete bu ne güvensizlik. Solcu eski milletvekili Ufuk Uras bile "vakar" çağrısı yapmak zorunda kaldı.

Fakat benim devletimize de bir sitemim var. Sayın Cumhurbaşkanı'ndan sonra Berat Albayrak- Süleyman Soylu kavgası birkaç ay ertelenemez miydi? Şimdi herkes kim kazandı kim kaybetti peşinde. Korona güme gitti. Sonuç olarak olan bizlere oldu. Güvensiz, güvencesiz bekliyoruz. Hainleri, münafıkları bilmem ama söz konusu cansa her şey ama her şey teferruattır.

Neyse konumuz yemeğe dönelim. Ece'nin yemekleri bittiği anda karşı komşum Gonca Vuslateri yine imdada yetişti. Beşamel soslu spagettiden enginara tam iki günlük yemek. Gönderdiği tropik meyve salatasıyla rakı çok iyi gitti. Deneyin derim.

Gonca Vuslateri

Müşteri kızıştırmaya devam. Yarı reklamcı yarı New Yorker Tayfun Delice'nin hâlâ açık olan Savoy'dan getirdiği sütlaç da çok iyi sabah kahvaltısı oldu. Tekliflere açığım. Getirin sizleri de magazinimle şöhret yapayım.

Karantinada insan hakları

Ağırlıklı olarak Ankara Üniversitesi'nden KHK'lı hocaların İnsan Hakları Okulu’nu bilirsiniz. Üzülmeyin ben de tam farkında değildim bu gazeteci halimle. Kayıt olunan bir okul ama karantina günleri nedeniyle herkese açık, Youtube'dan izleyebileceğiniz dersler veriyor değerli öğretim üyeleri.

İlk dersi Kerem Altıparmak ve Şebnem Korur Fincancı vermiş. Ben ikinciyi yani Murat Sevinç'le Nail Dertli'ninkini yakaladım. Ama dert değil, hepsini izleyebilirsiniz verdiğim link'ten. Daha da dört beş haftası var zaten.

Yandaşlardan inciler

Sabah’ta Mehmet Barlas ve Engin Ardıç'ın incilerini okudum. "Zeka özürlüler", "Lumpen yoksullar", "Düşük semtlerde" yaşayanları işaret eden yazılarını okuyunca insan olarak utanç duydum.

Mehmet Barlas'ın TRT’de biz çalışırken yaptığı Haber Dairesi Başkanlığı'nı hatırladım (Torpille ve sevgili İsmail Cem torpiliyle). Engin Ardıç da Nokta'ya Hilmi Yavuz'un pet'i olarak gelmişti. Benim yaşlı yüzümün çirkinliği de bu kadar ruhuma vurmuyordur umarım!

Mehmet Barlas

Ahmet Hakan Çelik'ler

Bizi yönetenler sağ olsun hafta sonu yasağından sonra şaşkına döndük. Cumhurbaşkanı ya da Sağlık Bakanı bir açıklama yapar umudundaydık. Nerede? Neyse eski Doğan, yeni Demirören grubu imdadımıza yetişti. 'Ahmet Hakan Çelik'ler tabii. Ahmet Hakan olanı, Hürriyet'te İçişleri Bakanı'nı arayıp özeleştirisini almış. Sayın Hakan, hazır Bakan sizle konuşmuş, “İnsan keşke…” diye tribünlere oynayacağınıza karmaşaya ilişkin bir iki soru soramadınız mı? Örneğin, “Karar kimindi?” gibi.

Hakan'lardan Çelik olanı ise CNN'de ağırladığı İbrahim Kalın'ın sözlerinden çıkarak neden iki üç soru yöneltmedi? Kararı kimler veriyor? Büyükşehir belediyelerinden bir şikâyet yoksa ekmek, yardım yasakları ne? Protesto için Hakan Çelik'in TRT3 Radyo’daki “Tren Yolculuğu" programını virüs bitinceye kadar dinlemeyeceğim.

Tabii iki kişi arasındaki çok gizli diyaloğu vererek Abdülkadir Selvi de ekibini yalnız bırakmadı. Sonra gelişmeleri biliyorsunuz. Beni burada ilgilendiren 45 yıllık mesleğim.

Anglosakson gazetecilerin motto'sudur: "There is no free lunch!" Türkçesi, "Beleş mama yoktur!" Siyasetçiler hele iktidardaysalar, bir çıkarları yoksa boşuna haber kaynağı olmak istemezler; bir gıdım kuşku?

Tarihimden bir yaprak

1968 Mülkiye İnek Bayramı. İki mali şubeli, iki diplomasi. Birimiz Sayıştay'da, birimiz Devlet Planlama'da, birimiz Dışişleri'nde ve birimiz de gazeteci olduk.

Sınıf arkadaşımız Dev Genç Şefimiz Mahir Çayan da öldürülmeseydi Mali Şube mezunu olacaktı. O zaman yurttaki erkek tayfası hep çizgili pijama giyerdik.

Tuğrul Eryılmaz, Cengiz Tekin, Ferda Kınacı ve Aksel Ülker, 25'inde bizlerden koparılan Mahir Çayan

Bu linkler ihmal edilmesin

Diyarbakırlı küçük feminist

Amed'e son gidişimde Mezopotamya Ajansı'ndan genç meslektaşım Sedat Yılmaz'ın ilkokulu bu yıl bitirecek kızı Lorin'i görmüştüm.

Lorin yapımı ve çekimi kendine ait bir Küçük Feminist videosu yapmış. Bana da gönderdi. Anne ve babasından izin alarak yayınlıyorum. Akıllı ve güzel cadım benim.

Ayın Top 10'i

Bundan böyle her ay, bana en çok şefkat gösterenleri yayınlayacağım. Gerek kalırsa önümüzdeki ay ayrı bir nankörler listesi de yayınlarım. Tabii bu listeyi hazırlarken kendi çıkarlarımı biraz önde tuttum (Önce sonra yazılmak önemli değil):

  • Prof. Dr. Şahika Yüksel
  • Sezen Aksu
  • Prof. Dr. Melek Göregenli
  • Ece Aksoy
  • Gonca Vuslateri
  • Seray Şahiner
  • Prof. Dr. Erdal Yavuz
  • Kadir İnanır
  • Haşmet Topaloğlu
  • Murat Sabuncu
Ayın top 10 listesi

Sıkça sorulan sorular ve cheap shots

  • * Komşum Ahmet Mümtaz Taylan'ın Alef dizisi başlamış. Yazgülü Aldoğan'ın yazısından öğrendim. Kenan İmirzalıoğlu'nun da oynadığı dizi için davetiyeler, şifreler gönderilmiş. Ben magazinci olduğum için bana bir şey gelmedi. Cengiz Semercioğlu ya da Medya Radar'a gidip gitmediğini bilmiyorum. Bu gece seyredip Emin Alper'e rağmen haftaya çok olumlu olmayacağım hissine kapıldım. FX ve Blu TV'deymiş.
  • * Hilmi Yavuz 84 yaşına girdi tek başına. Yine güzel bir şiir paylaşmış. Nice yıllara. Engin Ardıç mı? O kadar kusur Hilmi Hoca'da bile bulunur.
  • * Bir dolu işsiz gazeteci aylarca İstanbul Telgraf diye yerel bir gazete çıkarmaya çalıştık. Parasızlık ve ne haddimizeyse şişik gazeteci egoları yüzünden beceremedik. Ama içimizden bir grup genç Jurnal diye bir internet gazetesini devreye soktu. Bir bakın...
  • * Şu Korona'nın Cemal Paşa'nın torunu eski ünlü gazeteci Hasan Cemal'e ettiklerine bakın.
  • Fotoğraf, gizlice çekip bana gönderen Ayşe Cemal'in intikamı. Kalem tutan eller bu aralar başarıyla bakla ayıklıyor. "Bebek'te oturuyorum bakla soymam" diye bir durum yok Korona günlerinde. Hepimiz bir tür ama sadece bir tür eşitlendik. Sınıf farkları devam ediyor.
  • Gazete mutfağından evin mutfağına

K.G.G.

Bir profesörün 'so called' eleştirileri

Anam babam bir zoom yaptım, Cihangir, Şişli, Moda, Anadolu Hisarı ve hatta İzmir ve Diyarbakır'ın lüks semtlerinde TT oldum. Çok saldırı var.

 Demokratlığımı göstermek için buradan ODTÜ ve Bilkent kökenli bir profesörün manasız yazısını yayınlıyorum. Sizler de itirazlarınız varsa bin vuruşu geçmeyecek şekilde bildirebilirsiniz. Ama artık isminizle yayınlarım. Çok da interaktifimdir.

"Epeydir dinlememiştik Tuğrul Eryılmaz’ı. Bir dinledik pir dinledik zaten. Öncelikle, o sesindeki meş’um sihirli ve sinirli törpüleme lezzeti, ne diyeyim, kulağımızın pasını sildi. Sonra dakika bir, gol bir. Pelin hanım tatlı tatlı kendisini tanıtırken, sanki Kaktüs tayfasındanmış gibi onu düzeltmeden de edemedi. Ankara Siyasal mezunu olduğunu söyleyince kulağımıza hırıltılı bir “Mülkiye!” sesi geldi ama ne kadar anlaşıldı pek anlaşılamadı. Neyse, şimdi kameranın gösterdiği “görsel şölene” dönelim. Işık arkadan süzülerek geldiği için T.E. biraz Freddie kıvamında ve yüzü gölgelerdeydi. Kabus’taki değil tabii ki ama Queen’deki gibiydi. Şimdi düzeltecek, biliyorum, birisi Freddy diğeri Freddie olarak yazılıyor, kıstıramadın beni T.E.!

Olabilecek en sıradan soru olan Korona günlerinde ne yapıyorsunuz sorusu gelince T.E. birdenbire makas değiştirdi, bir başöğretmen edasıyla tatlı tatlı “hayat dersleri” vermeye. Neymiş mesela? Dans edecekmişiz! Güzel, itirazım yok, iyi fikir! Sonra? Etrafta ona yemek yapacak “ünlü” arkadaşlar edinecekmişiz, araya da hemen birinin ismini sokup “ürün yerleştirme” yapıverdi, tabii adamın T24 reytingi iyi, Cihangir’in de pek çok ünlüsü var, doğru yatırım. Daha sonra? Burası pek eğlenceli. Pencereden sarkıp yoldan geçenlere bulaşacakmışız! Zaten itiraf da ediyor, bunu gören, dahası o kallavî sesini duyanlar koşarak uzaklaşıyorlarmış! Başka? Üstteki komşusuyla nihayet yakınlaşmış? Kaç yıldır aynı apartmanda oturuyorlardır acaba? Eskiler der ya, TE de 70’ini geçtiğine göre bilecektir, “şecaat arzederken sirkatin söyler…” diye başlayan bir söz vardır. Neyse. sustum.

Gelelim skandallara, asıl uzmanlık konusu üstadın, kendine dair dedikodu malzemesi olabilecek gaflar. Tabii ki ilki ve en şaşırtıcı olanı hayatında ilk kez Mandolin Konçertosu dinlemesi, bu acayip durumu farketmesiymiş. Öyle de tatlı bir şaşkınlıkla anlatıyordu ki; düşünebiliyor musun diyor hanım kızımıza, mandolin için konçerto yazıyorlarmış. Çalgının boyutu nedeniyle mi böyle dediğini, yoksa ilkokul çağında mandolinle yapılan müzik derslerinin bir mağduru mu olduğunu çıkaramadım. İkinci ve pek de tatlı gafı ise kullandığı video programı Zoom ile ilgili oldu. Sosyal medya araçlarını hemen hiç kullanmayan (bedava diye kullandığı WhatsApp hariç) bu çoklu video konferans programını da bir sosyal medya uygulaması sanıyormuş. Aynen şöyle dedi: Beni Zoom’la tanıştırdığınız için teşekkür ederim!

Son eğlenceli gafı da ona yardımcı olan ve bu video yayınını yapabilmesini sağlayan gençlere ve okullarına dair söyledikleriydi. Tanıyanlar bilir bu konularda hiç müdanası yoktur. Teknik ekipten Erdal’a (zavallı çocuk) neden ODTÜ’ye girmediğini sormuş, programın sunucusu hanımefendiye ise; ne o, Boğaziçi’ne girmeye puanın yetmedi mi demiş? Sunucu da bu konudaki kırgınlığını iletti, okuduğu bölüm Türkiye’de sadece Anadolu Üniversitesinde varmış!  Üzmesen olmuyor mu gençleri T.E. ?

Neyse, şaka bir yana, aslında çok eğlenceli, hatta T.E. düşünüldüğünde, çok “light” bir sohbetti. Yeni sempatik kulvarında pek bir “babacan” izlenimi veren ve aslında bizi şaşırtan T.E., canı isterse pek de “sevimli” olabileceğini de gösterdi. Tabii ki, çok da heveslenmeyelim, neticede “sanal alemde”ki bir T.E. bu. Huylu huyundan ne kadar vazgeçebilir? Sohbet esnasında arkadan gelen sesler çok karışıktı, alameti farikası olan “çıngıraklar” hiç duyulmuyordu! Çıkarmış mıydı acaba onları? Günün esas suali!"

Müzik önerisi

Bu haftanın müzik önerisi gazeteci ve frankofon Ragıp Duran'dan: Jacques Brel'den Vesoul. 

Yazarın Diğer Yazıları

Magazin noir girişimlerine yavaş yavaş başlıyorum

Gonzo gazeteciliğimin bu aşaması en fazla 6-7 ay sürecek, çünkü sizlere veda etmeyi düşünüyorum...

Happy bayrams!

Bayram seyran demeyip Cihangir kafelerini gezerek yazımı yazdırmayı becerdim, etraf pek boş...

Seçimlerle gelen rahatlama...

Yeniden, hafif çekinerek de olsa gülmeye başlamak ne kadar güzel bir şey, değil mi?