15 Ekim 2021

Arkadaşıma dokunma | Cihangir'in Sevda'sı | "The Wall" yıkılırsa

Saint Josephli, Darüşşafakalı, Mülkiyeli, ODTÜ'lü, Kabataşlı ya da İmam Hatipli denmesine sinirlenmek muazzep bir ruha işaret eder

Arkadaşım Nihal Yalçın ve kavalyesi Berker Güven - Fazıl Say caz yaptı - Vicdani retçi Vedat Zencir - Sevda Ferdağ vamp da oldu, esas kadın da, şarkıcı da

***

Mahallemizin en güzel kadınlarından ve de arkadaşım Nihal Yalçın, aldığı ilk Altın Portakal ödülüne sevinemeden kıyametler koptu. Kıyamet derken tabii ki "Apocalypse"i kastetmiyorum, bizimki üçüncü sınıf bir Türk kıyameti. Yani pek standart. Kadına saygısızlıktan başlayıp, HDP'ye Apo'ya kadar uzandı iş. Yeni Şafak'tan Devlet Bahçeli'ye, Hilal Kaplan'dan İmam Hatipli'ye (aşağıda buna ilişkin birkaç satır yazacağım) herkes duruma müdâhil oldu. Şaşırdım kaldım ama ne demiş atalarımız, muarızlarını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
 
Her gün HomeRoom'da keyifli ve akıllıca  sohbetler yaptığım Nihal Yalçın'da meğer neler neler varmış. Kendisine buradan söz veriyorum, ona bir daha "ben anarko-marksistim sen sadece bir oyuncusun" diye saldırmayacağım. Son bir not da fanlarıma, sanat dünyasının yanı sıra Cihangir nüfusunun sokağa çıkabilen yüzde 90'ı Nihal Yalçın'ın yanında. 
 
Heyecanı dışında bir sürü haksız saldırıyla karşı karşıya olan Nihal Yalçın'la Altın Portakal ertesi HomeRoom'da.
(Fotoğraf : Seray Şahiner)  

Cihangir'in İkinci Altın Portakallısı 

Nihal Yalçın'dan sonra yine Cihangir'de iki Altın Portakal'ı olan başka bir muhteşem kadınla beraberdim: Sevda Ferdağ. Yeşilçam'da 60'larda esmeye başlayan Sevda Ferdağ'ın, Yılmaz Güney'den Tarık Akan'a, Fikret Hakan'dan Kemal Sunal'a filmlerinde baştan çıkarmadığı star kalmamıştı.
 
Gençler bilmeyebilirler, biz sinemaya bu güzel "vamp"  jönü nasıl baştan çıkaracak diye görmeye giderdik. Haftada bir iki kez 21'de onunla iki tek atmak hala dünyanın en keyifli şeyi.
Yeşilçam hayranı ben, her daim cool olan Sevda Ferdağ, hayranlıkla bizi dinleyen senarist Nuriye Bilici.
(Fotoğraf: Şengün Kılıç)

Yurt Haberleri

ANKARA- (GONZO HABER AJANSI): Ankara'nın gayriresmi gazetesi Solfasol’un yayınladığı Solfasol Çocuk Gazetesi'nin sonbahar sayısı çıktı. Gazetenin içerik üretimi, tasarımı, hazırlanışı ve yayımı çocuklara ait, yayın kurulu da çocuklardan oluşuyor.
 
Çocuklara yardım eden Zişan Kürüm ve Aslı Baysuğ dışında toplantılara ve üretim sürecine hiçbir yetişkin katılmıyor. Gazeteye, 7-18 yaş arasında tüm gençler yazı yazabilir ve çizim yapabilir. İnternet sitesi Solfasol.tv üzerinden abone olarak ya da Ankara’daki kitap evlerinden gazeteye ulaşılabilir.
Solfasol Çocuk Gazetesi'nin muhabir ve editörleri.

Tarihimden yapraklar

Arjantin Grand Prix'si
Adlarını hatırlayamadığım iki pilot ve ben yarışlar sırasında. (Fotoğraf Neyyire Özkan)
Bu hafta İstanbul'da yapılan Türkiye F1 Grand Prix'si ile yatıp kalktık. Yok şampanya patladı yok patlamadı, yok izni İçişleri Bakanı Süleyman Soylu verdi. Bir sürü haber...Bunlar bana 2000li yılların başında meslektaşım Neyyire Özkan'la birlikte davetli olarak gittiğimiz Cordoba kentindeki Arjantin Grand Prix'sini hatırlattı. Üstelik ikimizin de (benim hâlâ) sürücü ehliyeti yoktu.
 
Utanarak itiraf ediyorum ki hafif avanta bir geziydi. Cordoba, barları ve yerlileri dışında pek eğlenceli bir kent sayılmazdı. Bu yüzden Neyyire Özkan'la ben kendimizi yarışlar biter bitmez Buenos Aires'e attık. O zaman 65+ değildik. Fakat yemin ederim oradaki paraları Neyyire'nin Hürriyet'ten, benim Radikal'den aldığım yolluklarla ödedik. Zaten aklımızda Formula 1 yarışları değil, seyrettiğimiz flamenkolar kaldı.  

Bu linkler ihmal edilmesin 

* Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Film Festivali, 19 Ekim'de sona erecek. Merak etmeyin hâlâ yakalayabilirisiniz.

* Halkların Demokratik Kongresi Sağlık Meclisi’nin 16-17 Ekim'de "Pandemiler Yeni Yaşama Çağırıyor" sempozyumu düzenliyor. 

***

 
The Wall
 
Merak etmeyin Pink Floyd'dan değil, Türkiye'nin en iyi haber sitelerinden Gazete Duvar'dan bahsediyorum. Bin bir emekle kurulan ve tutan Gazete Duvar'ın başındaki erkekler birbirlerine girmişler. 
 
HomeRoom'da otururken çizer bir arkadaşım, "karşılıklı testosteron patlaması" yorumunu yaptı. Solcu bir yazar arkadaşım da "Hiç şaşırmadım, bu memlekette erkekler konuşmayı bilmezler. Zaten aylardır konuşmuyorlarmış" dedi. 
 
Olayın kahramanlarından biri, daha pazartesi günü Kaktüs'te bana kahve ısmarlayan, bu arada yaptığı işi bol bol överek epey şaşırttığım Gazete Duvar Genel Yayın Yönetmeni Ali Duran Topuz. Diğeri ise, vicdani retçiliğini her zaman övgüyle karşıladığım patron, yani Vedat Zencir. Ne yazık ki bu tür yeni yayınlarda editoryal kadrolarla sermaye sahipleri ne kadar aynı safta görünseler de sermaye sahipleri yayının çizgisine el atmaktan kendilerini alamıyorlar. Keşke Gazete Duvar'da iki taraf da iletişim kanallarını açık tutsaydı da biz de bu kadar iyi bir yayından mahrum kalmasaydık. Belki de kapılar hâlâ kapanmamıştır. 
 
Sakın kimse magazinciliğine bakmadan arabuluculuğa soyundu demesin çünkü makul bir sermaye ile iyi gazeteciliğin bir araya gelmesi, müthiş iyi yazarların katılması (çoğu istifa etti) o kadar kolay bulunabilir bir durum değil. Benim tarafım tabii ki yayın çıkaranların tarafı. 
 
 
Zülfiyare Dokunmuşum
 
Geçen hafta İmam Hatipli dediğim için Demirörenler'in Hürriyet'inin GYY'si çok güzel bir fotoğrafımı kullanmasına ve ilk haberi olarak yazmasına rağmen feryat figan içinde beni hedef almış. Hemen baştan söyleyeyim vahşi kapitalist sistemde reklamın kötüsü olmaz, teşekkür ederim.
 
Tamam ben 70'inden sonra neredeyse onun kadar magazinciliğe düşmeme rağmen ne 12 Eylül karanlığında çıkan Nokta'da, ne sosyalistlerin Yeni Gündem'inde, ne ötelenmişlerin Sokak Dergisi'nde ve ne de Aydın Doğan'ın Radikal 2'sinde 180 derece dönüş yapmadım. Ne var İmam Hatipli demeye kızacak? Saint Josephli olsa Saint Josephli, Robert Kolejli olsa Robert Kolejli ya da Mülkiyeli ya da ODTÜlü olsa öyle seslenirdim. Ama söz, beni bağışlasın bundan sonra İlahiyatlı diyeceğim.
 
 
Hayatımda Aydın Doğan'la tavla oynamadığım gibi, toplam beş cümle bile etmedim. Daha doğrusu o benimle etmedi. Şimdi ben çeşitli yayın organlarında briç oynadığım arkadaşlarımı sayıyorum; Ahmet İnsel, Yıldırım Türker, Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder, Tarık Ziya Ekinci, Melek Göregenli, Aysel Tuğluk, Orhan Pamuk, Ayşe Kadıoğlu...Aralarına birkaç dönek sızdıysa benim suçumdur. Bu isimler ve daha çoğundan özür dilerim. 
 
Ayrıca İmam Hatipli Alper Taş'ın kampanyasında fiilen çalıştım. Bir de İlahiyatlı'nın bir satırlık resim altından yola çıkarak önemsiz bir çerez için yarım sayfa yazı yazma yeteneğini kıskandım. 
 

Sıkça sorulan sorular ve cheap shots

Elitleşen festival

Bir süre önce Antalya'daki Akra Caz Festivali'ne gitmiştim. Aynı adı taşıyan otelin sponsorluğundaki bu caz gecesi daha çok cıvıl cıvıl gençlerle doluydu. Bu sene kendim gidemedim, Gonzo Haber Ajansı'nı (GHA) görevlendirdim. Gelen fotoğraf beni epey şaşırttı.
 
Muhabirimin gönderdiği fotoğrafta pek öyle cazsever kılıklı genç yoktu. Artık festivalin daha elit ve biraz olgunca izleyicileri var. Konser öncesi ve sonrası sosyal demokrat entelektüeller, dost muhabbetleri yapıyorlarmış.
 
Antalya Film Festivali sırasında düzenlenen bu caz gecelerinde tabii ki her gece farklı bir grup varmış. Erşahin, Focan, Say gibi ünlü soyadların katıldığı haftada, muhabirim eğer beni aldatmadıysa en başarılısı Karsu imiş. Ben de Karsu'yu internetten dinledim ve çok beğendim.
Soldan sağa oturanlar: Doğan Kitap'tan Cem Erciyes, oyuncu Nalan Kuruçim, Hürriyet'ten İhsan Yılmaz, Borusan Contemporary Müdürü Kumru Eren. Ayakta duranlar ise Yekta Kopan dışında, oturanların aksine hepsi birbirinden ünlü oldukları için isimlerini yazmaya gerek duymadım.

- Evet, Deniz Türkali yine tekne turuna çıktı. Önce Datça'yı fethedecek sonra her gece Bodrum. Hayır en iyi arkadaşları YT ve onunla değil. Önce onlar da tatile gidiyor diye depresyona girmiştim. Neyse ki öyle değilmiş. Hafıza Merkezi'nin düzenlediği uluslararası bir konferans için gidiyorlarmış. Tamam ama eminim yine de deniz kenarında bensiz bir rakı-balık yapacaklardır.

Deniz Türkali'nin bu Datça fotosunu torununu "ikna" ederek ele geçirdim.

Advertorial (!)

Tomris Uyar mı?

Fotoğraf, okuhaber.com'dan alındı.

Kaan Erkam'ın yazdığı oyun kendini ünlü ve çok sevilen yazarımız Tomris Uyar sanan, akıl hastanesindeki bir kadın üzerine. Mehmet Ulay'ın yönettiği, "Tomris" oyunu tek kişilik.  Uyar'ı oynayan ise Janset Paçal. Janset, oyun için kaşlarını bile tıraş etmiş.

Tomris oyunu, 18 Ekim'de Trump Sahne'de, 20 Ekim'de Kadıköy Halk Eğitim'de, 26 Ekim'de tekrar Trump Sahne'de. 

Müzik önerisi

Bu haftanın şarkısını bilmeden TRT Radyo 3'ün Blues'un Tonları (Çarşamba 23.00) yapımcısı Eyüp İgla seçti. Maalesef ancak şimdi tanıdığım Teksaslı müthiş bir gitarist ve şarkıcı Carolyn Wonderland.
İçkinin ne faydası olduğunu soruyor.
 
 

Yazarın Diğer Yazıları

Magazin noir girişimlerine yavaş yavaş başlıyorum

Gonzo gazeteciliğimin bu aşaması en fazla 6-7 ay sürecek, çünkü sizlere veda etmeyi düşünüyorum...

Happy bayrams!

Bayram seyran demeyip Cihangir kafelerini gezerek yazımı yazdırmayı becerdim, etraf pek boş...

Seçimlerle gelen rahatlama...

Yeniden, hafif çekinerek de olsa gülmeye başlamak ne kadar güzel bir şey, değil mi?