12 Eylül 2020

Pandeminin gölgesinde 63. sezona merhaba derken, futbolumuz çıkmaz sokakta!

Süper Lig 11 Eylül’de perdelerini açıyor. Altmış Üçüncü kez Süper Lig’de başlama vuruşu yapıldı

Süper Lig'de 2020-2021 sezonu 11 Eylül'de yapılacak ilk hafta müsabakalarıyla başlayacak. İlk yarı 4 Ocak'ta sona erecek. İkinci yarı 22 Ocak'ta başlayacak ve sezon 8 Mayıs 2021'de yapılacak 34. hafta müsabakalarıyla sona erecek.

1959’dan bu yana Süper Lig…

1959 yılında Millî Lig adıyla İstanbul, Ankara ve İzmir bölgesel liglerinden 16 takımın katılımıyla başlayan Süper Lig, bu sezona pandeminin gölgesinde girdi. Çok önemli ekonomik, finansal, yönetsel ve sportif sorunlarla karşı karşıya olan Süper Lig şimdi de Covid-19’un yakıcı etkileriyle boğuşmak durumunda.

Türkiye Futbol Federasyonu’nun aldığı karar gereğince Koronavirüs nedeniyle Süper Lig’in ilk yarısı seyircisiz oynanacak.

Sportif kuraklık ile ekonomik ve mali çöküş içinde yolunu arayan Süper Lig 

Geçmiş sezonlarda olduğu gibi kulüplerimiz bu sezona da büyük sorunlarla başladılar. Üstelik bu sezonun bir başka ayırt edici özelliği ise pandeminin yol açtığı ilave sorunlar.

Türk futbolu kendisini sportif olarak taçlandırdığı Galatasaray’ın UEFA Kupası ve Süper Kupa’yı kazandığı 2000’den, Dünya Kupası’nda üçüncü olduğumuz 2002’den ve yarı final oynadığımızdan Euro 2008’den beri, bu topraklarda şiddetli sportif kuraklık çekiyor.

Gerek kulüpler özelinde, gerekse milli takımlar genelinde yukarıda ifade ettiğim Kupa ve turnuvalar bazında başımızı göğe erdirecek bir performansa bir daha ulaşamadık.

UEFA ve FIFA’da bir türlü yukarı çıkamıyoruz!

Türk futbolunun içinde bulunduğu ekonomik, finansal ve yönetsel sorunlar, onun sportif rekabet gücünü de olumsuz etkiliyor. Daralan rekabet koşullarında, Avrupa’da kulüplerimizin, ulusal maçlarda da milli takımımızın sportif performansları aşağıya gidiyor.

2020 Ağustos itibariyle UEFA’da 11. sırada bulunan Türkiye, önümüzdeki sezondan itibaren artık Şampiyonlar Ligi’ne direkt takım gönderemeyecek. İki ön eleme oynayacak şampiyonumuz ve üç ön eleme oynayacak lig ikincisi takımımız, bunları geçtikten sonra da birer maç play-off oynayıp Şampiyonlar Ligi’nde gruplara kalmaya çalışacaklar. Eğer Şampiyonlar Ligi’ne takımlarımız giremez iseler, bunun ekonomideki karşılığı ise milyon Eurolara ulaşan gelir kaybı olacak.

FIFA sıralamasında ise Türkiye bugün itibariyle 29.sıraya gerilemiş durumda.

Gerek UEFA, gerekse FIFA sıralamasında Türkiye 2000’in gerisine düşmüş durumda. Oysa, aynı dönemde Türk futbol gelirleri ise yüzde altı yüze yakın bir gelir artışı kaydetti. Yaşanılan bu büyük parasal gelir artışına karşın, sportif performansta ise ters yönlü hareket edip sıralamada geriye düşmemiz, Türk futbolunun çözülmesi gereken temel çelişkisi olarak karşımıza çıkıyor. İşte kulüplerimiz ve federasyonun, bu sorunu ortadan kaldıracak çözümlerin peşinde olması gerekiyor.

Sadece sportif yetersizlik mi sorun olan? Sportif başarısızlığın hüküm sürdüğü coğrafyamızda bir türlü futbolumuza can suyu olabilecek iktisadi, mali ve yönetsel alanlarda da gerekli hamleleri yapamadık. Futbolumuzu ekonomik ve mali çöküntüden kurtaramadık.

Kendi içimizde kalan düşük yoğunluklu bir rekabetin şekillendirdiği Süper Ligimiz, ne futbol, ne ekonomi, ne tribün ve gösteri olarak beklenen coşkudan çok uzak…

Bir şekilde para bulabildiğimiz, ancak onu yönetmekte zorlandığımız bu mecrada futbolumuz hâlâ çoğu kimseye gelecek için çok ümit vermiyor. Mevcut futbol yapılanmamız, oynanan futbolun kalitesini ve rekabet düzeyini artırabilecek yetkinlikte değil. Taraftar müşteri adeta bu kalitesizliğe mahkûm edilmiş vaziyette.

Kötü yönetilmekten kaynaklanan finansal sıkıntılar, giderek bozulan mali yapılar, bir türlü ulaşamadığımız finansal denge ve bütçe disiplini, satılamayan kombine kartlar, boş kalan statlar, düşen seyirci sayılarıyla azalan maç günü gelirleri, kulüp gelirlerini aşan takım maliyetleri, bir türlü tesis edemediğimiz kurumsal yapılar, kaybolup giden şeffaflık, kol kırılır yen içinde kalır mantığıyla aklanan yönetimler, verilmeyen hesaplar, önemsenmeyen taraftar ve paydaşlar, rekabeti ve kaliteyi artırabilecek çözüm önerilerine ilgi göstermeyen bir futbol yapılanması, bizden başka izleyeni olmadığı için göbeğinden yayıncı kuruluşa bağlı bir lig, kaçan sponsorlar, altyapıya ve üst yapıya odaklanmayan, günü kurtarmaya çalışan bir futbol anlayışı, haksız ve dengesiz rekabetin hüküm sürdüğü bir futbol coğrafyası, gibi daha nice sorunlar futbolumuzu bir kanser gibi sarmış durumda.

Kısacası, nerden tutsak, elimizde kalan bir futbol sistemi ve yapısıyla yeni bir sezona daha merhaba diyoruz. 

Altmış yılda devlete muhtaç hale getirilen bir lig

Son yirmi yılda kulüplerimiz gerek ekonomik konjonktürün olumsuz etkisi, gerekse iyi yönetilmedikleri için borç batağına sürüklenmiş durumdalar. Üstüne üstlük bir de Covid-19, bu sorunların tuzu biberi oldu.

2019’da borçlarını yapılandıran kulüpler, pandemik dönemde yaşadıkları gelir kayıplarının da etkisiyle mevcut yapılandırılmış kredilerini bile ödeyemez hale geldiler.

Bir yandan olumsuz konjonktürün etkisiyle sürekli ekonomik sorunlarla, kötü yönetimler nedeniyle finansal problemlerle ve düşen rekabet gücü nedeniyle de sportif başarısızlıklarla uğraşan kulüpler, şimdi de borçlarının yeniden yapılandırılması için federasyona başvurdular. Var olan yapılandırma koşullarının daha da iyileştirilmesini talep eden kulüplere henüz net olarak yeni bir yapılandırma planı sunulamadı. Burada sorunun çözümü tamamen siyasetin yetki ve inisiyatifinde kalıyor. Çünkü, yeniden yapılandırmayı gerçekleştirecek olan bir kamu bankası ve kamu bankası da devlet bakanlığına bağlı.

Son açıklamalara göre, toplamda 14 Milyar TL borca sahip futbol kulüplerimiz bugün devletten kendilerini kurtarmayı bekler vaziyette. Borçlarının yapılandırılmasını ve kendilerine soluklanma fırsatını verilmesini istiyorlar. Bu bağlamda gerçekleştirilen "borç yapılandırılmalarında" ise herhangi bir açıklık yok. Bazı kulüplerin borçlarının yapılandırıldığı gazetelerin spor sayfalarına manşet oluyor. Ancak, konuya ilişkin herhangi bir bilgi paylaşımı maalesef yok. "Ne miktarda bir borcun, ne oranda bir faizle, ne vadede ve ne tür bir teminatla" yapılandırıldığına ilişkin ne kulüplerden, ne de Futbol Federasyonu’ndan bir açıklama yok. Şeffaflık sizlere ömür!

Lig başladı yayın hakları konusunda hâlâ sıkıntılar var!

Daha önceden yıllık 500 milyon dolar ödemeyi kabul ve taahhüt edip ihaleyi kazanan yayıncı kuruluş, 2019-20 sezonunda lig başlamadan zarar ettiğini belirterek, dolaylı yoldan "bu lige bu para fazla" diyor ve kulüplerden özveride bulunmalarını istedi ve federasyon aracılığıyla sıcak para sıkıntısı içindeki kulüpleri ikna etti. Buna bağlı olarak kulüpler 90 milyon dolarlık bir özveride bulunmak zorunda kaldılar. Şimdi yine bu sezon başında, yayıncı kuruluş ligde takım sayısının artırılarak, zarara uğratıldığını iddia ederek, kulüplere bir ödeme planı vermiyor.

Pandeminin de etkisiyle önemli gelir kaybına uğrayan kulüplerin ne yazık ki, mesleki örgütü olan Kulüpler Birliği Vakfı bu gelişmeler karşısında sessiz ve sakin… 

Bu futbol yapılanması Türk futbolunun sorunlarını çözemiyor!

Bugünkü futbol yapılanmamız (siz bunu futbol federasyonu olarak da okuyabilirsiniz) Türk futbolunun sorunlarına çare olabilecek çözümler üretme konusunda maalesef yetersiz kalıyor.

Federasyon futbolumuzun ekonomik ve mali yönden sağlığına kavuşmasına yönelik Takım Harcama Limitleri belirlenmesi örneğinden de gözlemlenebileceği üzere, aldığı bazı yeni önlemler paketi ve yaptırımlarla, futbolumuza çeki düzen vermeyi hedefliyorsa da, hayatın olağan koşulları pek bu uygulamalara izin veremeyecekmiş gibi görünüyor. Çünkü, federasyon uzun erimli ve yapısal dönüşümü gerçekleştirerek, Türk futbolunu kalite ve rekabette üst seviyelere taşıyabilecek hamlelerden daha çok, günü kurtarmaya yönelik kalıcı olmayan uygulamalara yöneldi. Bunu yaparken de hep siyasetin tatlı sularında hareket etmeyi tercih etti. Örneğin, güncel en önemli sorunlardan birisi olan naklen yayın bedellerinin ödenmesi konusunda, siyasetle iyi ilişkiler içinde olan Katarlı yayıncıyı üzmeyecek, kulüp çıkarlarından daha çok yayıncının inisiyatifinde belirlenen ve yayıncının çıkarlarını maksimize eden, yayın bedelinin tutar olarak belirlenmesi, ödemelerde yayıncının önerdiği kurdan $/t kurunun sabitlenmesi, kulüpleri yeterince bilgilendirmeden sözleşme tutarında indirime gidilmesi gibi davranışsal yaklaşımlarla yola devam etmek gibi…

Bunların dışında, bugüne kadar Türkiye Futbol Federasyonu, futbol otoritesi olarak futbolumuza ilişkin gerekli denetimi ve yönetimi de gerçekleştiremedi, alınması gereken aksiyonları alıp hayata geçiremedi. Kulübüne göre işlem yapma uygulamasını kalıcılaştırdı. Hep tercihini İstanbul takımları lehine kullandı. Siyasi iktidar kulüplerimize doğrudan ve dolaylı sübvansiyonlarla onları kolaycılığa alıştırdı. Kulüplerimiz kendi dinamikleriyle gelir yaratma çabası yerine, devletten destek almaya, devlete el açmaya alıştırıldı. Sıkıştıklarında vergi borçlarını affetti. Onlara stat ve tesis yerleri verdi.

Kısacası, haksız rekabetin ligimizde yerleşmesine, kalıcılaştırılmasına uygun ortam ve olanak hazırladı. Futbolumuzun gelişimine olanak sağlayacak, rekabetçi yeteneğini yükseltecek, özkaynak yapısını güçlendirecek, genç yetenekleri bulup çıkartacak, futbolumuzu Avrupalı devlerle yarışır hale getirecek uzun vadeli stratejik planlamalar yerine, hep siyasi kaygılarla, günü kurtarmaya yönelik, içe kapalı bir lig yapılanması oluşturuldu.

Sonuçta, yetersiz rekabet ve düşük futbol kalitesine mahkum bir Süper Lig yaratıldı.

Bugün Türk futbolunun ana sponsoru devlet

Spor Toto Süper Lig, Spor Toto 1.Lig, Ziraat Bankası Federasyon Kupası ve İddaa aracılığıyla, Türk futboluna fon aktarmaya devam eden devlet, "parayı veren, düdüğü çalar" örneğinden hareketle siyasal iktidarı aracılığıyla futbola nüfuz ediyor.

Borç yapılandırma örneğinden de görülebileceği üzere, kulüpler bugün devlete "el açar" duruma gelmiş vaziyetteler…

Süper Lig sorunlarına çözüm bulabilecek mi? 

Futbolumuzu tehdit eden ve rekabet yeteneğini sınırlandıran bu sorunların nasıl aşılacağı da bir muamma!

Sahip olduğumuz ve kronikleşmiş yönetsel, finansal ve ekonomik sorunlar Türk futbolunun ayağındaki prangalar olarak, onu aşağıya çekmeye devam ediyor. Tüm bu olumsuzluklara karşın futbol yapılanmamız adeta komaya girmiş gibi. Bu sorunların çözümüne yönelik herhangi bir tepki veremiyor.

Yıllardır pençesinde boğuştuğu bu sorunlara çare bulmakta zorlanan Türk futbolu, bu süreçte futbol otoritesi destekli naklen yayın gelirlerine göbeğinden bağımlı, kendi iç dinamikleriyle gelir yaratmakta zorlanan, reytingi düşük, futbol kalitesi vasat, rekabeti zayıf bir lig haline dönüştü.

Kısacası, iç karartıcı ve sportif keyfimizi kaçırtacak konular ve sorunlar kapı önünde bizi bekliyor. Spor Toto Süper Lig perdelerini açtı ama, perdenin arkasında bir başka fırtına sürüyor. Ama tüm bunlara rağmen bu showun da devam etmesi gerekiyor.

İyimser olmak yetmez ama…

Yukarıda sıraladığımız sorunlar, futbolumuza ilişkin elbette bir karamsarlığı da beraberinde getiriyor ama yine de iyimser olmakta ve sorunlara karşı mücadele etmekte yarar vardır diye düşünüyorum.

Bu amaçla biz, biraz karamsarlığı dağıtmak için futbolumuzun sportif ve tarihsel bir panoramasını yaparak yazımıza devam edelim.

Geçmişten bugüne Süper Lig!

1959’da iki grupta oynanan ve bu grupların birincileri arasında yapılan iki maç sonunda şampiyonunu bulmuştu. 1962-63 sezonunda Türkiye 1. Futbol Ligi, 2001-02 sezonu başında da Süper Lig adı kullanılmaya başlanırken, bu dönemden sonra farklı sponsorların desteği nedeniyle lig adının başına sponsor adı eklenerek kullanıldı. Zaman içinde katılımcı sayısı ve format bakımından çeşitli değişikliklere uğradı.

Şimdiye dek 71 takımın mücadele ettiği Süper Lig'de beş takım; Galatasaray (22), Fenerbahçe (19), Beşiktaş (15), Trabzonspor (6) ve Bursaspor (1) ve Medipol Başakşehirspor 1 kez şampiyon oldu.

Türkiye 1. Liginin başladığı tarih TFF tarafından 1959 yılı olarak kabul edilmesine karşın, TFF Tahkim Kurulu'nun 09.05.2002 tarih, 2002/52E ve 2002/68K sayılı kararı tahtında BEŞİKTAŞ Kulübünün 1956-1957 ve 1957-1958 sezonlarında Türkiye Ligi şampiyonu olduğuna ve bu şampiyonlukların TFF Yıldız Kriterine dahil edileceğine karar verilmesi sebebi ile toplam şampiyonluk sayısı, toplam lig sezonu sayısından 2 fazladır.

Lig tarihinde Galatasaray 22 şampiyonlukla bu alanda lider konumundayken, bu takımı sırasıyla 19 şampiyonlukla Fenerbahçe, 15 şampiyonlukla Beşiktaş, 6 şampiyonlukla Trabzonspor ve birer şampiyonlukla Bursaspor ile İstanbul Başakşehir takip etmektedir.

2000-01 sezonundan itibaren takımlara lig tarihinde yaşadığı her beş şampiyonluk için formalarındaki amblemlerinin üstünde birer yıldız taşıma hakkı verildi. Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu'nun 09.05.2002 tarih, 2002/52E ve 2002/68K sayılı kararı gereğince, 1956-57 ve 1957-58 sezonlarında Federasyon Kupası'nı kazanan Beşiktaş'ın lig şampiyonu olduğuna ve bu şampiyonlukların yıldız kriterine dahil edileceğine karar verildi. Bu karar sebebiyle ligde elde edilen şampiyonluk sayısı, lig sezonu sayısından iki fazladır. 2001-02 sezonunda Galatasaray, 2003-04 sezonunda ise Fenerbahçe üçüncü yıldızı taşımaya hak kazandı. 2014-15 sezonunda lig tarihindeki 20. şampiyonluğuna ulaşan Galatasaray, dördüncü yıldızı taşımaya hak kazanan ilk takım oldu. 2016-17 sezonunda ise şampiyon olan Beşiktaş da üçüncü yıldızı elde etti.

Süper Lig'de bugüne kadar 71 takım mücadele etti!

Şimdiye dek 72 takımın mücadele ettiği Süper Lig'de beş takım; Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, Bursaspor ve Başakşehirspor şampiyonluk unvanı alabildi. Galatasaray 22 şampiyonlukla lig tarihinde en çok şampiyon olan takım…

Ligin kuruluşundan bu yana, ligin ilk sezonunda yer alan Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray ligin kuruluşundan bu yana 63 sezondur ligde yer alırken, 1974-75 sezonunda yükselen Trabzonspor da sürekli olarak ligdeki varlığını sürdürdü.

Aşağıdaki haritadan da görülebileceği gibi demografik olarak ta dengesiz dağılımın olduğu, daha çok merkez ve batıda yoğunlaşan takımlardan oluşan bir Süper lig yapılanmasıyla karşı karşıyayız. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan sadece iki takım Süper Lig'de yer alırken, Türkiye'nin en büyük üçüncü ili olan İzmir'in bir temsilcinin bulunması da bir başka dengesiz durumu ifade ediyor.

Demografik olarak Süper Lig 

Geçmiş yıllara nispeten Süper Lig’de daha dengeli bir demografik dağılım söz konusu. Bu kapsamda Süper Lig’de yer alan takımların altısı (yüzde 28’i) İstanbul’dan, yani Marmara Bölgesinde yer alırken, İç Anadolu Bölgesi’nden 5 Kulüp (yüzde 24’ü), Ege Bölgesi’nden, Akdeniz Bölgesi’nden, Karadeniz’den ve Doğu Anadolu’dan 2’şer kulüp, Çukurova ve Güney Doğu Anadolu’dan da 1 Kulüp bulunuyor.

1959’dan bu yana Süper Lige katılan takımlar

Not: 2020-21 sezonu dahil edilmiştir.

Finansal dengesini yitirmiş bir lig

Finansal dengelerini yitirmiş bir lig ile karşı karşıyayız.

Süper Lig kulüplerinin içinde bulundukları finansal yetersizliklere, bir de Covid-19’un mali krizi daha da derinleştirici etkisi ve yayıncı şirket ile yaşanılan sorunlar da eklendiğinde, Süper Lig kulüplerinin mali yapıları neredeyse çökme noktasına gelmiştir.  

Federasyonun ve Bankalar Birliği’nin liderliğinde, 2019’un son çeyreğinde kulüplerin borçlarının konsolide edilmiş olması, kulüplere geçici bir rahatlama sağlamıştı. Bu sayede Avrupa’ya gidecek kulüplerin UEFA ile imzalanan Settlement Aggrement’larında yer alan "borçların konsolide edilmesi" koşulu da böylece yerine getirilmişti. Ne var ki, finansal anlamda sürdürülebilir ve sağlıklı bir mali yapıya sahip olmayan kulüpler, bu süreçte Covid-19’a yakalanmışlar ve zaten sıkıntıda olan finansal sağlıkları bozulmuş, entübe olmuşlardı.

Ancak, son zamanlarda kulüplerin federasyon aracılığıyla ilgili kamu bankasıyla yaptıkları görüşmeler ortaya koymuştur ki, kulüpler 2019 içinde konsolide edilen borçlarını bile ödeyebilecek finansal yeteneğe sahip değiller. Bu yüzden mevcut yapılandırılmış kredilerinde ödemesiz dönem süresini uzatmak ve toplam kredi vadesini de on yıla çıkartmak istemektedirler. Bunu yaparken de, kredi maliyetlerinin de rayiç faiz oranlarının altında kalacak şekilde bir çözüm peşindeler.

Kendileri açısından olumlu ama finansör banka açısından pratikte çok da olumlu ve olanaklı olmayan bir yapıda nasıl bir uzlaşma ve dengeye ulaşılacağı merak konusu.

Varsayalım ki, kulüplerin istediği koşullarda yeni bir yapılandırmaya gidilse bile, Süper Lig’in temel finansal problemleri çözülmeden bu yeni yapılandırma, sadece sorunu ötelemekten başka pratik bir anlam ifade etmiyor. Büyük bir olasılıkla kredi anapara ve faiz ödemeleri gelmeden kulüpler yeniden siyaset aracılığıyla kamu bankasının kapısını çalacaklardır. Mevcut kredi yükü daha da artacak, finansal sorunlar daha da ağırlaşacaktır. Önemli olan bu dönemin nasıl atlatılacağından daha çok, daha sonraki dönem için kulüplerin ekonomik ve finansal sağlıklarına nasıl kavuşabilecekleridir.

Pandemi nedeniyle yayın paralarını almakta zorlanan, lig başlamasına karşın hala yayıncının ödeyeceği yayın bedellerinde belirsizlik bulunan bir ortamda, gelirlerinde yüzde 40’a varan düşüşler yaşayan ve oyuncu maliyetlerini aşağıya çekemeyen Süper Lig kulüplerini çok daha zor günler bekliyor.  

Sonuç

Yıllardır pençesinde boğuştuğu sorunlarına çare bulmakta zorlanan Türk futbolu bu süreçte, futbol otoritesi destekli naklen yayın gelirlerine göbeğinden bağımlı, kendi iç dinamikleriyle gelir yaratmakta zorlanan, reytingi düşük, futbol kalitesi vasat, rekabeti zayıf bir lig haline dönüştü. 

Bu sorunlar yumağında boğuşurken, bir de Covid-19’a yakalanan Süper Lig, ne yazık ki, içinde bulunduğu finansal yetersizlikten kendi başına kurtulabilme olanağına sahip görünmüyor. Yıllardır devam eden finansal nefes darlığı, haksız rekabetin yol açtığı dengesiz ve sağlıksız mali bünyenin daha da bozulmasına, finansal ve ekonomik krizlerle mücadele edebilecek bağışıklık sisteminin çökmesine neden olmuştur. Bu yapının oluşumunda temel sebeplerden birisi olan yönetsel ve örgütsel yeniden yapılanmanın kulüpler ve federasyon bazında gerçekleştirilememiş olması, sorunu kronikleştirerek, Türk futbolunu yönetsel olarak devletin/siyasetin solunum cihazına bağlı hale getirmiştir. Bu olumsuz süreçte Türk futbolunun sahibi konumundaki Kulüpler Birliği Vakfı ise Süper Lig’in içinde bulunduğu sorunların çözümüne yönelik herhangi stratejik ve sonuç veren hamle içinde bulunamamış ve kuruluşundan aldığı yetki ve sorumlulukları kullanma yerine, siyasetin sultasında kalmayı yeğlemiştir.

Kısacası, iç karartıcı ve sportif keyfimizi kaçırtacak konular ve sorunlar kapı önünde bizi bekliyor. Spor Toto Süper Lig perdelerini açtı. Ancak, perdenin arkasında bir başka fırtına sürüyor. Fakat tüm bunlara rağmen bu gösterinin de devam etmesi gerekiyor.

İşte bu ahval ve şerait içinde Süper Lig perdelerini açıyor. Bizler tribünlerde olmasa da, televizyon başında yerimizi alarak, bu gösteriyi izlemeye çalışacağız. Tüm takımlarımıza başarılar diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

Futbol nereye gidiyor?

Küreselleşen dünyada futbol kulüpleri ekonomik-finansal örgütlere dönüştü. Bu değişim kulüpleri küresel olmaya zorladı. Finansal futbol, küreselleşen kulüplere her alanda fazladan rekabet üstünlüğü sağladı

Renkler farklı, dertler ortak: Kulüpler faiz - döviz - enflasyon kıskacında kıvranıyor

Kulüplerimiz net borçlu; yükümlülükleri gelirlerinin üzerine çıkmış, zarar eden ve döviz pozisyon açığı taşıyan bir mali yapıya sahip. Borç baskısı altındaki futbol mali yapısı dengesini tamamen kaybetmiş ve sürdürülebilir olmayan bir yapıya evrilmiş durumda

Vergi oranını düşürmek, yasa dışı bahsi azaltır mı? Bahis ekonomisine genel bir bakış

Yasa dışı bahse karşı mücadele yapısal bir nitelik kazanmadan, vergi oranlarının düşürülmesi, yasal bahis gelirlerini artırmayacağı gibi vergi gelirlerinin düşmesine neden olur. Bu alanda bahis oynayanlarının gelirini maksimize artırır