19 Aralık 2019

'Müslüman Kadınlar için Liderlik' programındaki şaşaa ve ruh hâlimiz: Dertliyiz, yorgunuz, umutsuzuz...

İmkânsızlıklardan dolayı kafayı bir türlü doğrultamayan ve sonunda da ölmek zorunda bırakılan kadınlara yönelik bir çalışma yapılamaz mıydı mesela?

Bakın dikkat edin, konu Müslümanlığın şaşaa ve debdebe ile yan yana gelmesi olduğunda hep büyük tartışmalar çıkıyor.

Aslında doğaldır; adından, unvanından, varlığından önceye inancını koyanlar, inançlarının altın kaidelerinden olan israf ve gösterişin pençesinde görüntüler verince haliyle üzerine konuşacak, tartışacak malzeme de çıkıyor.

Ben misal, bu tarz görüntüleri ti'ye alarak yorumlamayı severdim.

Bu gibi söylem ve yaşam pratiği uçurumları, ağızdan çıkanlarla ortaya dökülen arasındaki tezatlık üzerine gülünmeyi hak eden bir durumdu bana göre.

Aslında bu görüntüye de gülünebilirdi; gülmememize vesile olabilecek mekanizmalarımız birkaç önceki felaket, acı, elim, travmatik yaşanmışlıklarımızla törpülenip körelmeseydi!

O yüzden artık fazlasıyla ciddiye alıyoruz.

Fazlasıyla gerçek tarafından bakıyoruz.

Fazlasıyla hesap kitap yaparak okuyoruz artık o şaşaalı karaleri.

Bence aklı başında herkes de öyle yapıyor.

Çünkü dertliyiz.

Çünkü yorgunuz.

Çünkü umutsuzuz.

Çünkü endişeliyiz.

Hâl böyleyken ekranlarımıza düşen "Genç Müslüman Kadınlar için Liderlik programına 1 milyon 163 bin lira harcandı" haberine bakıp "Ne saçmaymış" diyemiyoruz, eskisi gibi sarkastik tonla konuları yorumlayamıyoruz.

Çok değişti her şey. Acı, haksızlıklar, adaletsizlikler içinde boğuldu ülke. Ve kadın da bu karanlık tablonun en ortasında, birçok konu gibi o da sistemden yaşamasını sağlayacak girişimler, çalışmalar beklemeye devam ediyor.

"Müslüman Kadınlar için Liderlik" programına harcanan para haberinin görseli; bembeyaz ışıklar saçan dev avizelerin aydınlattığı, dev bir salona kurulmuş, dev bir masanın etrafına oturmuş başörtülü kadınlardan oluşuyordu.

Aman yanlış anlaşılmasın, kadınların örtüsüne vurgu filan yapmıyorum.

Aksine.

Devlik burada vurguyu hak eden tek unsur!

Her şey dev.

Ortam da dev, harcanan miktarlar da…

Haberde bu şaşaalı toplantının ihaleyle organize edildiğinden, uluslararası bir toplantı olduğundan bahsediliyor. Maksat 'güçlü Müslüman kadınlar yaratmak' sanıyorum.

Vahdettin köşkü gibi görkemli bir yerde,

Emine Erdoğan ve kızlarının da katılımıyla, ışıl ışıl, avize avize, dev dev bir kadın kuvvetlendirme çalıştayı…

Olay Türkiye'de geçiyor ve Türkiye'de pek de ışıl ışıl bir ortam yok. Ne kadın konusunda, ne de ekonomik ortamda ışıldayan avizeler göremiyoruz…

Aksine Türkiye'de son dönemlerde gün geçmiyordu ki ekonomik gerekçelerle can yakıcı hikâyeler ortaya dökülmesin.

Gün geçmiyordu ki -müslim/gayrimüslim fark etmez- kadınlar dayak yemesin, tecavüze uğramasın ve öldürülmesin.

Türkiye şimdilerde adı alışverişlerle anılan kara rengini üzerine giymiş, kara günlerin ta kendisini yaşıyordu.

Günde kaç iflas, kaç işsizlik, kaç çaresizlik haberiyle kursağınızın kilitlendiğine dikkat ediyor musunuz?

Ben ediyorum.

Gündemi yakından takip eden herkes de aynı durumda. Bunu söyleyeni terörist ilan ediyorlar ama ne yapalım, gerçekler bunlar…

Hâl böyleyken o avizeler, o ışıltı, o 'Müslüman Kadınlar için Liderlik' programı adı altındaki şaşaa, israf diye bağırıyor ve pek tabii göze batıyor, rahatsız ediyor.

Derdimiz kadınları güçlendirmekse o şaşaaya hiç gerek yok.

Hatta o şaşaa için ayrılan bütçenin kapatacağı yüzlerce delik var.

İmkânsızlıklardan dolayı kafayı bir türlü doğrultamayan ve sonunda da ölmek zorunda bırakılan kadınlara yönelik bir çalışma yapılamaz mıydı mesela?

Bu kaynaklar kadın cinayetlerini önlemek için kurulacak oluşumlara aktarılamaz mıydı mesela?

Müslüman, Hristiyan, Musevi, Alevi... Fark etmez, Türkiye'de kadının liderlikten önce yaşam sorunu, hayatta kalabilme sorunu vardır. Bu tarz kaynakların kadına yaşam hakkı için, elle tutulur sonuçlar elde edebilmek için seferber edilmesi gerekmez mi?

Ayrıca ekonomik olarak da avizelerin altında şıkır şıkır toplantılara ihtiyaç duyulan bir dönemde olmadığımız da aşikâr.

Zaten bu görüntü karşısında ister istemez, madem imkânlarımız bu derece sınırsız o halde büyük harcamalar yapmaya hazır o kaynakları pozisyonlarınızı kullanarak sokaklarda yardım bekleyen onlarca insana çevirmeniz beklenir, insanlık adına.

Tamam illa "Müslümanlık" kriteri arıyorsanız merak etmeyin o konuda da sıkıntı çekmezsiniz. Sokaklar, hastaneler, okullar, yurtlar, cezaevleri, sığınma evleri o toplantılara harcanan miktarlarla kurtarabileceğiniz ve şüphesiz içinden liderlerin çıkabileceği o kadınları da barındırıyor.

Ama 'yok biz böyle dostlar alışverişte görsün'cüyüz diyorsanız hiç kusura bakmayınız, işte orada da bizler devreye girer yıllardır yaptığımız gibi yine 'kral çıplak' deriz.

Bu döngü de bir gün gerçekten hak yerini bulmaya başlayana kadar sürer gider.

Yazarın Diğer Yazıları

Kobani duruşmasında umut yeşerten tek hamle "yeni CHP"den geldi!

Kobani davasının geleceğe dair umut yeşerten hamlesi, CHP’nin duruşmayı izlemek üzere bir heyet yollaması oldu. Yeni CHP, "Barış masası olacaksa kimse bu masa için Erdoğan’a mecbur değil" mesajı vermeye devam ediyor. Umarım bu tavrı tüm siyasi tutukluların davalarında da gösterirler…

Türkiye'de âdetten değildir ama, bu bir özür ve özeleştiri yazısıdır!

Politik bir tutum olarak sandığa gitmedim… Ülke insanına, sandığa topyekûn bir inanç kaybı ve küskünlük yaşadığımı anlayamamışım… Küserek hakkımı aramaktan vazgeçme noktasına savrulmuşum, bunun özeleştirisini vermekle yükümlüyüm… Ben bu seçim sonuçlarını öngörememiş olmanın özrünü değil, insanımıza dair girdiğim bu inançsızlaşma süreci için özür diliyorum… Ve evet CHP'de 'iyi çalışan' o azınlığı görmezden geldiğim için de o CHP'li azınlıktan özür diliyorum…

Gökhan Zan’ın sorumluluğu Erkan Baş’ta da değilse kimdedir?

Çevrelerinden kimseyi bir Gökhan Zan kadar beğenememiş olduklarından, adayları üstelik de böyle kritik bir kentte, bu kişi olmuş-olabilmiş… E tabii ‘Kaf Dağı’ tenha olur, şüphesiz!.. TİP’i uzun zamandır böyle açıktan konuşmak -masalarda bırakmamak-gerekiyordu aslında. Elbette hepimiz her şeyin farkındayız, belki de sizlerin vekillik kariyerlerinden uzundur buralardayız! Ama dinlemediniz, ama duymadınız, ama sözüm ona yasakladınız!