17 Aralık 2021

Devlet, Ape Dedo'ya çektirdikleriyle kime, ne mesaj vermek istiyor?

Kendi başına yaşamını idame ettiremeyen ve masumiyetine dair delilleri ortaya koymasına rağmen 25 yıldır cezaevinden çıkamayan 83 yaşındaki Ape Dedo, şimdi de Covid oldu!

Ape Dedo'nun (dede amca) devlet karşısında drama dönmüş hayatını, ben dahil onlarca yüzlerce insan yazdı paylaştı.

Kızı Selma'nın "Babamız son nefesini evinde versin" yakarışlarını kamuoyuna duyurduk.

83 yaşında, işlemediğini kanıtlarıyla ortaya koyduğu, devlet tarafından üzerine yıkıldığı yolunda kuvvetli şüphe taşıyan 'suç' nedeniyle 25 yıldır cezaevinden çıkamamış Kürt bir vatandaşımız olan Mehmet Emin Özkan'ı anlattık.

En son elinde idrar sondasını taşıdığı torbası, yürümekte zorlanırken kolluk güçlerinin kolunda bir oraya bir buraya sürüklendiği görüntülerle gündem olmuştu. Yaşam mücadelesini en ağır koşullarda vermekte olan bu yaşlı adam için hepimiz var gücümüzle haykırdık.
25 yıldır hapis yatan, masum olduğu ortaya çıkmış olmasına rağmen 'işleyiş'ten süründürülen dedemiz yaşında birine çektirilen bu zulüme isyan ettik.

Ape Dedo'nun yaşadıklarını daha detaylı öğrenmek isterseniz geçmiş bir yazıya yönlendireyim sizi: "Bırakın babamız evimizde ölsün!" | Ape Dedo'nun vebali hangi 'derin ifşa'yla ödenecek?

Ve güncel gelişmelerle devam edeyim anlatmaya trajediyi.
Bağırsaklarından ameliyat olmuş, böbrekleri iflas etmiş, o yıllarda gördüğü işkencelerden dolayı oluşan sağlık sorunları olan, kulakları duymayan, kendi başına yaşamını idame ettiremeyen, tuvalete dahi yardımsız gidemeyen, hafızası fazlaca gidip gelen bir yaşlı adamcağız.
Bu adamcağıza hastane "Cezaevinde kalamaz" diyor ama Adli Tıp "Kalabilir" diyor ısrarla.
Neden?
Kime neyin dersi verilmek isteniyor?
Devlet burada ne mesaj veriyor?
Anlayan yanındakine de anlatsın lütfen.

Neyse, sonuçta bugüne kadar sayısız başvuru yapmış aile ama hepsinde de "Cezaevinde kalabilir" raporu verilmiş 83 yaşındaki dedeye!
Şimdi ise Mehmet Emin Özkan Covid oldu!
Evet yanlış duymadınız!
83 yaşındaki "ağır hasta" Ape Dedo, "bir gün daha o koşullarda kalmamalı" denen bir insan şimdi de Covid!
Hastalandığı fark edilince apar topar hastaneye kaldırışmış.
Zaten haftada en az bir kez hastaneye kaldırılmak yaşamsal rutini haline gelmiş adamcağızın.
Fakat bu sefer altı gün boyunca sırt üstü yatmak suretiyle yatağa kelepçelenmiş, refakatsiz bir şekilde acı çekmiş. Yakınları tabii endişeyle hastane kapısına üşüşmüşler yine.
Görememişler.
O kadar zorlanmış ki yatağa kelepçeli, hareketsiz altı koca gün sonunda adamcağız hastaneden cezaevine geri dönmek için adeta yalvarmış doktorlara.
Ve bir şekilde cezaevine geri gönderilmiş.

Covidli ağır hasta 83 yaşındaki Mehmet Emin Özkan'dan yakınları haber alamıyor, görüş izni yok.
Telefonda soğuk bir ses "Durumu iyi" diyor sadece.
Aylar önce babasının hikâyesini dinlemek için aradığım Selma bu sefer daha da bitkin, daha da endişeli.
"Cezaevlerinde yatan hasta tutsaklardan gelen kötü haberler çok daha umut törpülüyor" diyor. Yakarırcasına "Babamın durumunu gündeme taşıyın ne olur" diyor…

Çok acı, inanın insan yaşadığı hayattan utanıyor.
Bizde yaşlılık bir mertebedir.
Artık o aşamadan sonra sadece hayatını kolaylaştırmaya çalışırız yaşlılarımızın.
Aile büyüklerimizde varsa dedelerimiz ayağına taş değmesin diye çabalarız.
Hâl böyle olunca Selma'nın telefonda titreyen sesi altında eziliyor insan.
Birileri ezerek bir imaj çiziyor, bir mesaj yayıyor, bizler de acı içinde olan biteni seyrederek yaşamaya çalışıyoruz.
Cezaevlerinde hasta, tedavi göremeyen, aksine durumları giderek kötüleşen insanlara eziyet etmek en ağır insan hakları ihlallerindendir şüphesiz.
Hele ki Ape Dedo gibi yaşamının son demlerine gelmiş, artık evinde son nefesini vermekten başka arzusu kalmamış birine ve ailesine bu zulmü yaşatmanın adı nedir, nasıl adlandırmak gerekir, inanın bilemedim!

Yazarın Diğer Yazıları

Kobani duruşmasında umut yeşerten tek hamle "yeni CHP"den geldi!

Kobani davasının geleceğe dair umut yeşerten hamlesi, CHP’nin duruşmayı izlemek üzere bir heyet yollaması oldu. Yeni CHP, "Barış masası olacaksa kimse bu masa için Erdoğan’a mecbur değil" mesajı vermeye devam ediyor. Umarım bu tavrı tüm siyasi tutukluların davalarında da gösterirler…

Türkiye'de âdetten değildir ama, bu bir özür ve özeleştiri yazısıdır!

Politik bir tutum olarak sandığa gitmedim… Ülke insanına, sandığa topyekûn bir inanç kaybı ve küskünlük yaşadığımı anlayamamışım… Küserek hakkımı aramaktan vazgeçme noktasına savrulmuşum, bunun özeleştirisini vermekle yükümlüyüm… Ben bu seçim sonuçlarını öngörememiş olmanın özrünü değil, insanımıza dair girdiğim bu inançsızlaşma süreci için özür diliyorum… Ve evet CHP'de 'iyi çalışan' o azınlığı görmezden geldiğim için de o CHP'li azınlıktan özür diliyorum…

Gökhan Zan’ın sorumluluğu Erkan Baş’ta da değilse kimdedir?

Çevrelerinden kimseyi bir Gökhan Zan kadar beğenememiş olduklarından, adayları üstelik de böyle kritik bir kentte, bu kişi olmuş-olabilmiş… E tabii ‘Kaf Dağı’ tenha olur, şüphesiz!.. TİP’i uzun zamandır böyle açıktan konuşmak -masalarda bırakmamak-gerekiyordu aslında. Elbette hepimiz her şeyin farkındayız, belki de sizlerin vekillik kariyerlerinden uzundur buralardayız! Ama dinlemediniz, ama duymadınız, ama sözüm ona yasakladınız!