22 Aralık 2021

Aman boş verin açlığı tokluğu şimdi, muhalefet hepsinin hesabını soracakmış, rahat edin oturun!

Açıkçası muhalefetin sloganlaşmış güzel bir söz bulup onu temcit pilavı gibi tekrar etmesine artık tahammül gösteremiyorum ben

Sıklıkla muhalefeti eleştiriyorum. 
Sizce neden?
Basit bir cevabı var aslında, çünkü benim bir vatandaş olarak muhalefetten beklentilerim var.
Ve çok çok uzun süredir karşılanmıyor beklentilerim.
Nedir mesela, ne olabilir beklentilerim?
Çok basit aslında.
Siyaset yapmaları.
Siyaset üretmeleri.
Dev bir ekonomik buhrandayız değil mi?
Açıkçası ben muhalefet yapan siyasetçilerin ağzından ülkeyi bu bataktan çıkartacak ekonomik çözümleri, yol haritalarını filan duymak istiyorum.
En azından çözüme dair kafa yorduklarını, harıl harıl çalıştıklarını gözlemlemek istiyorum.
Geleceğe dair umudumu yeşertebilecek siyasetçilerin var olduğunu ve yaşam kalitelerimizi (insan gibi yaşamamızı sağlamak da yeterli) artırmak için yollar aradıklarını bilmek istiyorum.
Ama onun yerine tek duyduğum şey "bugünlere gelmemize sebep olanları yargılayacakları" beyanı oluyor.
Dolar 20 liralara yaklaşıyor "Hesap vereceksiniz" diyorlar.
Millet açlıktan, ısınamamaktan ölüyor "Sorumlularını yargılayacağız" diyorlar.
Hülya Avşar çıkıp saçmalıyor "Seni de unutmayacağız. Sen göreceksin simit yemeyi" diyorlar.
Maraş katliamının yıldönümü oluyor "Aynı zihniyet iktidarda, hesabını soracağız" diyorlar.
Muharrem Sarıkaya bir medya emekçisini tokatlıyor "Bu vandallığın sebebi iktidar partisinden aldığı güçtür. Bunların hepsinin hesabı sorulacaktır" diyorlar.

Desen: Selçuk Demirel

İnanın bazen gündemi takip ederken nefes alamayacak kadar tıkanıyorum.
Biliyorum sizler de öylesiniz.
Gelecek korkumuz var, daha ötesi olabilir mi?
Önümüzü göremiyoruz, her yer kapkaranlık.
Yarın aç ve açıkta kalabilir miyiz, sorusu hepimiz, tüm ülke insanı için çok gerçek!
Çocuklarımız, onlar ne olacaklar? Onlar için ne yapabiliriz, nasıl kurtarabiliriz geleceklerini? Hadi biz
yetişkinleri geçtim, peki ya onlar ne olacak diye kıvır kıvır kıvranırken…
Muhalifler boğazlarından damarlar fırlarcasına "Yargılanacaklar" diyor.
İyi de bu bize tam olarak nasıl bir umut ışığı olarak yansımalı? İşte orada ben kalakalıyorum!
Öfkeleniyorum bu siyasetsizlik karşısında.
Sorun bende mi acaba?
"Aman boş ver ya, şimdi karanlıktayız belki yarın da karanlıkta olacağız ama bak bunların hepsinin hesabı sorulacakmış, oh ne âlâ" mı demem gerekir?
Aranızda bunu diyebilen, yarın sorulacak hesabın vaadiyle rahata erenler var mı?
Bizim gelecekten tek beklentimiz yargılamak, hesap sormak mı sanılıyor?
Neyiz biz? Birer aptal mı?
Hepimizin irili ufaklı mağduriyetleri, gasbedilen hakları var.
Farzımuhal bu muhalefet iktidara geldi; bugün sergiledikleri fazlasıyla rövanşist siyasi tavırlar karşısında hiçbir suçun hesabı gerçekten sorulamaz ki! Bu tamamen siyasi bir hesaplaşma olur. Ve bizler de bu siyaseti yaratanlarla mücadele etmek ve yaratacakları 'yeni mağdurlar'ın hakkını savunmaktan şahsımıza yapılanları da unutmak, sineye çekmek zorunda kalırız.
Yani her şekilde zararı yine bize!
Kaldı ki yargılanacakları gün farzımuhal yeni iktidarsınız, orada da mı taraf olacaksınız? E peki nerede kalacak yargının bağımsızlığı, hukuk devleti ilkeleri?
Biz hep aynı döngüyü farklı ellerde yaşayan zavallılar olarak mı tamamlayacağız bu ömrü!
Ki inanın bana bunlar bugünün konusu da değil.
Hatta bugün bunları konuşmak fazlasıyla lükstür aslında.
Bugünün tek bir konusu var, o da 'çıkış yolu çizen' siyasi vaatlerdir.
Çıkış yolu çizen, çizebilen siyasi aktörlerdir beklediklerimiz!
Sadece bunu üreten kazanır, kazandırır hem memlekete hem partisine, gerisi boş laf! 

Açıkçası muhalefetin sloganlaşmış güzel bir söz bulup onu temcit pilavı gibi tekrar etmesine artık tahammül gösteremiyorum ben.
"Unutmayacağız" deyip duruyorlar mesela.
Yahu unutmazsan unutma, kim unuttu ki?
Kaldı ki daha bitmemiş bir eziyet yaşanırken, nasıl unutulabilir ki?
Aşırı milliyetçi bir yerden beslenen rövanşist siyaset, 'yargılama' tanımıyla dillenince sola kaymıyor ama bunu da bilesiniz!
Aşırı ulusalcı bir yerden beslenen ve öfkeyi, nefreti, düşmanlığı harekete geçirerek oy almayı, taraftar toplamayı hedefleyen bir siyaset biçimini icra eden 'solcu arkadaşlara' veya sol tandanslı siyaset yaptığı iddiasında olanlara, demokrasiden ödün verilmeyeceği iddiasındaki siyasetçilere de şu iki şeyi söylemek şart:

Bir: Bize geleceğe dair bir imaj yaratın, gelecekle ilgili vaadinizi sunun. Size oy veren, nasıl bir dünya hayalinde olsun, onu çizin zihnimize. Karınlar doyacak mı, güvende olacak mıyız, çocuklarımızı nasıl bir gelecek bekliyor, onları anlatın.

İki: Sürekli "yargılanacaksınız" deyip durmayın. Sürekli "hesap vereceksiniz" deyip durmayın. Bıktık bu söylemden. Şayet niyetiniz hukuk devletine geri dönmekse, siyasetçiler bu derece hukuk adına konuşamazlar, siz de biliyorsunuz bunu aslında, en azından tecrübe ettiniz, öğrendiniz diyelim! Elbette suç işleyenlerin adil yargılanmasını gönülden isteriz ama bu sizin alanınız değil, hukukçuların alanıdır, müsaade edin de bu konuda sadece onlar konuşsunlar. Siz sadece, o günler gelirse, siyasi irade olarak, yargı bağımsızlığını sağlayın, hukuk devletini inşa edin.

Şunu da sakın unutmayın; bezmiş, bıkmış, yaşama dair korkuları olan, açlıkla burun buruna olan bir halk 'kavga ve rövanş' vaadiyle değil huzur, barış ve tokluk vaadiyle ilgilenir!

Siyasetçilerin ilk görevi de bunları sağlamaktır, en azından öyle olmalıdır…

Yazarın Diğer Yazıları

Kobani duruşmasında umut yeşerten tek hamle "yeni CHP"den geldi!

Kobani davasının geleceğe dair umut yeşerten hamlesi, CHP’nin duruşmayı izlemek üzere bir heyet yollaması oldu. Yeni CHP, "Barış masası olacaksa kimse bu masa için Erdoğan’a mecbur değil" mesajı vermeye devam ediyor. Umarım bu tavrı tüm siyasi tutukluların davalarında da gösterirler…

Türkiye'de âdetten değildir ama, bu bir özür ve özeleştiri yazısıdır!

Politik bir tutum olarak sandığa gitmedim… Ülke insanına, sandığa topyekûn bir inanç kaybı ve küskünlük yaşadığımı anlayamamışım… Küserek hakkımı aramaktan vazgeçme noktasına savrulmuşum, bunun özeleştirisini vermekle yükümlüyüm… Ben bu seçim sonuçlarını öngörememiş olmanın özrünü değil, insanımıza dair girdiğim bu inançsızlaşma süreci için özür diliyorum… Ve evet CHP'de 'iyi çalışan' o azınlığı görmezden geldiğim için de o CHP'li azınlıktan özür diliyorum…

Gökhan Zan’ın sorumluluğu Erkan Baş’ta da değilse kimdedir?

Çevrelerinden kimseyi bir Gökhan Zan kadar beğenememiş olduklarından, adayları üstelik de böyle kritik bir kentte, bu kişi olmuş-olabilmiş… E tabii ‘Kaf Dağı’ tenha olur, şüphesiz!.. TİP’i uzun zamandır böyle açıktan konuşmak -masalarda bırakmamak-gerekiyordu aslında. Elbette hepimiz her şeyin farkındayız, belki de sizlerin vekillik kariyerlerinden uzundur buralardayız! Ama dinlemediniz, ama duymadınız, ama sözüm ona yasakladınız!