08 Nisan 2021

Recep Tayyip Erdoğan yeniden cumhurbaşkanı adayı olabilir mi?

Bu sorunun biri tartışmasız, biri tartışmalı iki yanıtı var

Bu hafta iki farklı yazıda (1, 2) dünyada ve Türkiye'deki devlet başkanlığı seçim sayılarına dönük hükümlere ve kararlara yer vermiştim. O yazıları, günümüzde ve kısa sayılmayacak süre daha gündemimizde kalmaya devam edecek olan bir soruyla tamamlamak istiyorum: Recep Tayyip Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı adayı olabilir mi? Bu sorunun biri tartışmasız, biri tartışmalı iki yanıtı var.

Tartışmasız yanıt: Erken seçim yapılması durumunda aday olabilir

Önce tartışmasız noktadan başlayalım. Anayasa'nın 101'inci maddesinin 2'nci fıkrası açıktır: "Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir." Erdoğan ilkin 2014'te seçilmişti. 2018'de yeniden seçildi. Dolayısıyla iki defa seçilmiş oldu; kural olarak yeniden seçilemez. Buna karşın,  Anayasa'nın 116'ncı maddesinin 3'üncü fıkrası ise bu kurala bir istisna getirmiştir: "Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir." Dolayısıyla olası bir erken seçimde Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı adayı olabilir.

Fakat böylesi bir erken seçim için Meclis'in üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun seçimlerin yenilenmesine karar vermesi gerekir. Bu çoğunluk 360 milletvekili demektir. AKP ve MHP'nin bu sayıda milletvekilleri yoktur. Yanlış bilmiyorsam 339 milletvekilleri bulunuyor. Dolayısıyla diğer partilerden birinin erken seçim konusunda destek vermesi gerekir. 

Tartışmalı yanıt: 2023'te süresinde yapılacak seçimde aday olamaz

Konunun bir de tartışmalı bir yönü var. Bu tartışmalı yön herhangi bir erken seçim yapılmadan 2023'teki olağan zamanda yapılacak seçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden aday olup olmayacağına noktasında toplanıyor. Şu ana değin bu konuda görüş bildiren anayasa hukukçularının çoğunluğu (Kemal Gözler, Şule Özsoy, Murat Sevinç ile Ergun Özbudun, İbrahim Kaboğlu, Süheyl Batum, Sevtap Yokuş) bu olasılıkta Erdoğan'ın aday olamayacağı görüşünde. Benim de savunduğum bu görüşün ortak noktası Anayasa'nın kendi sözüdür: "Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir." Bu denli açıklık karşısında başkaca bir söz etmeye aslında gerek yok.

İkinci bir görüş ise iktidar çevreleri ile öğretiden bazı yazarlarca (Adnan Küçük ve Abdurrahman Eren) dile getiriliyor. Bu görüşün özü şöyledir:

"2017 Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanı ifadesi korunmuş olsa da, cumhurbaşkanlığı makamının anayasal statüsü değiştirilerek, başkanlık sistemine uygun başkanlık statüsü getirilmiştir. Dolayısıyla, "bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir" hükmü, Anayasanın 101 ve 102. maddelerinin değiştirilmesi ile yeni bir içerik kazanmıştır. Bu nedenle, mevcut Cumhurbaşkanının bu hüküm karşısındaki durumunu, Cumhurbaşkanının yeni anayasal statüsü üzerinden değerlendirmek gerekmektedir. (…) Anayasa Değişikliği hakkında 6771 sayılı Kanun'a göre (md. 18/b) ‘101 ve 102'nci maddelerinde yapılan değişiklikler, birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte, … yürürlüğe girer.' Bu hüküm gereğince ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvim, 30 Nisan 2018 tarihinde başladığından, 101. maddenin yeni halinde yer alan "Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir" hükmü de  24 Haziran 2018 tarihinde yapılan ilk birlikte seçimde uygulanmış olmaktadır. Dolayısıyla, 24 Haziran tarihinde seçilen Cumhurbaşkanının ilk başkanlık seçimidir. Bundan sonra yapılacak ilk birlikte seçim ikinci seçimi olacaktır."

Bunun yanında, bu sava destek olarak Anayasa Mahkemesinin Abdullah Gül'ün görev süresiyle ilgili verdiği karardaki "seçilme hakkı" lehine yorum da hatırlatılmaktadır.

Bu yaklaşıma katılmak en az dört nedenle olanaklı görünmüyor.

Birincisi sözel yorumun ulaştırdığı sonuç, bu denli zorlanamaz. Anayasa'nın "sözü" son derece açıktır. Temel bir yorum ilkesidir: "Kurallar geniş, istisnalar dar yorumlanır." (Exceptiones sunt strictissimae interpretationis.) Bir kişinin iki defa Cumhurbaşkanı seçilmemesi kuraldır; bundan sapma ise istisnadır. Yine temel bir yorum ilkesidir: "Yorum yoluyla istisna türetilmez." Gerçi kimi durumlarda, değişen koşullarda amaçsal bir yaklaşımla yorumla istisna üretildiği olur fakat bu ilgili normun konulmasından kısa bir süre sonra, yani tercihlerin taze olduğu günlerde yapılmaz. Dahası böylesi çıkarımlar, norm koyucunun istisnai koşulları akıl edemediği hâllerde geçerlidir. Oysa bu ana kuraldan (ikinci defa seçilme) ne zaman sapılacağı açıkça düzenlenmiştir: Cumhurbaşkanının ikinci döneminde erken seçim yapılması. Bundan başka bir istisnaya yer verilmemiştir. Dolayısıyla daha birkaç yıl önce değiştirilen Anayasa'da bir istisna açıkça ifade edilmemişken, ifade edilmeyen bir istisnayı yorum yoluyla türetmek ikna edici değildir. Bu sonucu farklı yorum kuralları da destekler. Örneğin "istisna bir arızi niteliktir bir arızi nitelik olarak istisnanın olabilmesi için açıkça öngörülmüş olması gerekir." Kuralı gibi… Keza, eğer Anayasa koyucu, böylesi ek bir istisna getirmek isteseydi bunu da açıkça ifade ederdi çünkü "kanun istediği zaman söyler; istemediği zaman ise susar." (Ubi lex voluit dixit, ubi noluit tacuit) gibi… Eğer gerçekten böyle bir irade olsaydı, daha önceki en fazla iki defa seçilmeye dönük kısıtlamanın mevcut Cumhurbaşkanı için takip eden seçimlerde geçerli olmadığı geçici bir maddeye açıkça yazılırdı. Fakat böyle bir düzenleme yoktur.

İkincisi tarihsel yorum da anılan türden bir sonuca ulaşmamıza izin vermez. Tarihsel yorumun bir parçası olarak "genetik yorum", yani "normu oluşturan kural koyucunun niyetinin ve bu niyet içindeki iradenin araştırılması ve böylece normun oluşum öyküsünün belirlenmesi" yöntemini benimseyecek olursak, bir kurala anlam verirken kuralın yapım sürecindeki tartışma tutanaklara, genel ve madde gerekçeleri ve tarihsel dayanak noktalarına odaklanmamız gerekir. Böyle bir tarama yapıldığında da sonuç yeniden Erdoğan'ın aday olamayacağına çıkmaktadır. Çünkü 2017 yılında yapılan Anayasa değişikliğinin Meclis Genel Kurulundaki tartışmalarında veya bu metnin kabul edilmesinden sonraki halkoylaması için yapılan propaganda sürecindeki konuşmalarda bu noktanın etraflı biçimde tartışılmadığı, halkın bu yönde bilgilendirilmediği ve dikkate değer bir değerlendirmenin gerçekleşmediği görülür. Cumhuriyet tarihinin en önemli Anayasa değişikliği sırasında, bir kişinin çok güçlü yetkilerle donatılan cumhurbaşkanlığı makamında yaklaşık 20 yıl kadar bulunabileceği sonucuna ulaşan bu yorumun, Anayasa'nın sözünde, hiç olmazsa oylanması sürecinde dile getirilmesi gerekmez miydi?

Üçüncüsü, bir norm yorumlanırken Anayasa'nın sistematiği ve amacı dikkate alınmalıdır. Bir kişinin ikinci defa seçilmemesinin hangi amaçla getirildiğini bir önceki yazıda yazmıştım: Cumhurbaşkanlığı sıfatının kötüye kullanımına engel olmak, Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığını sağlamak ve Cumhurbaşkanlığı makamına dinamizm kazandırmak. Türkiye özelinde yaşı ilerlemiş bir devlet başkanına karşı kaygılar bulunmakla birlikte karşılaştırmalı anayasa hukukunda olduğu gibi iktidarın kötüye kullanılması ve adı konmamış bir monarşist eğilimin baş göstermesinin frenlenmesi, kuralın temel amacıydı. Yine temel bir yorum kuralıdır: Bir kural yorumlanırken, o normun varlık koşulunun temeli oyulmamalı ve absürt sonuçlara ulaşmaktan (argumentum ad absurdum) kaçınılmalıdır. 2017 Anayasa değişikliğinin önceki seçim sayılarını sıfırladığı ve yeniden adaylık yapılmasının mümkün olabileceğini söylemek iki defa seçilme kuralını içini boşaltır. Örneğin bu yoruma göre Erdoğan, 2023'te ve 2028'deki bir erken seçim koşulunda yapılacak bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olabilecek, buna göre 2033'e kadar Cumhurbaşkanı olabilecektir. Bunun anlamı 19 yıl kadar cumhurbaşkanlığıdır.  Bu denli uzun bir süre boyunca Cumhurbaşkanlığı yapılabileceğini kabul edecek olursak, Anayasa'daki kuralın bir anlamı kalır mı? Bu koşullarda hâlâ bir anayasa sistematiğinden ve sözcüğün gerçek anlamıyla iktidarı sınırlandıran bir Anayasa'dan bahsedilebilir mi?

Dördüncüsü, bu sorunu hak kuramı uyarınca ele almak seçenek dahilindedir. Eğer böyle bir yaklaşım sergilenecek olursa tıpkı "belirsizlik hâlinde özgürlük lehine yorum yapılır" (uotiens dubia interpretatio libertatis est, secundum libertatem respondendum erit) kuralı devreye girebilir. Bu, tartışmalı da olsa Gül'ün 7 yıllık görev süresinden sonra, Anayasa'nın yeniden seçilmeye olanak tanıyan yeni ve açık hükmüyle ilgili olarak anlam bulabilirdi. Gelgelelim somut olayda böylesi açıklıkta bir yeni kural yoktur. Anayasa'daki en fazla iki defa seçilmeye dönük kuralın, yeni sistemle birlikte önceki cumhurbaşkanlığı sayılarını sıfırlandığına dair çıkarım yoruma dayamaktadır. Böylesi tartışmalı bir yorumla türetilen ve anayasalcılığın telosunu aşındıran bir kuralı, bir başka yoruma (özgürlük lehine yorum) eklemlemeye çalışmak zorlamadır. Gerçi, önceki yazılardan birinde aktardığım gibi karşılaştırmalı anayasa hukukunda böylesi örnekler yok değildir. Ne var ki bu örneklerin suiistimalci anayasacılık (yani anayasa hükümlerinin ve yorum kurallarının iktidarın pekiştirilmesi için kötüye kullanıldığı) bölümlemesinin içinde yer aldığı akılda tutulmalıdır. Dahası Türkiye'nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi bünyesindeki Venedik Komisyonu'nun yeniden seçilme hakkı diye bir insan hakkından bahsedilemeyeceği, ayrıca seçim sırasındaki koşullara saygı gösterilmesi kaydıyla seçilme sayısında kısıtlamalara gidilmesinin meşru ve haklı çıkarılabilir gördüğü de "uluslararası sisteme uygun yorum"  yaklaşımı uyarınca akılda tutulmalıdır.

Sonuç itibarıyla olağan durumda, Erdoğan'ın bir erken seçim olmadıkça yeniden Cumhurbaşkanı adayı olması olanaklı değildir. Şu anda sürdürmekte olduğu Cumhurbaşkanlığı görevinin sona ereceği an olan 9 Temmuz 2023 günü saat 00.00'dan sonraki herhangi bir seçimde de aday olamaz.



Cumhurbaşkanı kaç defa seçilebilir? (1) | Dünyadan örnekler

Cumhurbaşkanı kaç defa seçilebilir? (2) | Türkiye tarihinden notlar

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiyeli kavramı üzerine iki not

Türkiyeli sözcüğünün yeni ve uydurma olduğuna dönük, hatta sosyal medyaya bakılacak olursa PKK tarafından tedavüle sokulduğuna dair kimi yanlış savlara dair iki not düşmekten kendimi alıkoyamıyorum

TİKA’ya çağrı: Melikşah ve Nizâmülmülk’ün mezarlığına ilgi gösterin!

Biz, çağlar öncesinin figürlerinin heykellerini yıkmaya veya sanat/kültür eserlerini tahrip etmeye yönelen “iptalci “woke[3]” saçmalıklara varmadıkça, eleştirilere karşı değiliz. Fakat eleştirmek başka şey, kültürel varlıklara sahip çıkmak başka şey

Can Atalay kararındaki bitmeyen sorunlar ve “hürriyete, adâlete ve fazilete âşık evlâtların uyanık bekçiliği”

Atıf yapılan kararın “hükmün kesinleşmesine ilişkin onama kararı değil, yok hükmünde sayılması gereken 3 Ocak 2024 tarihli ‘AYM kararına uyulmasına yer olmadığı’na dair karar” olduğu söyleniyor. Bu, çok daha vahim bir görüntü. Zira AYM kararının muhatabı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ydi ki ille de bir karar eklenecekse bu, o karar olmalıydı