18 Ekim 2019

IŞİD’li “üç kadın”ın hikâyesi

IŞİD, Suriye'deki operasyonla birlikte yeniden gündemde

Suriye’deki iç savaşın büyümesiyle birlikte en önemli figürlerden olan IŞİD’in “cihad alanları” olarak tanımladığı çatışma bölgelerindeki silahlı unsurları içinde yerel halkın yanı sıra dünyanın dört bir
yanından gelen farklı din ve mezheplerden savaşçılar da var.

Suriye’de hakimiyet kurmak isteyen ve bunda da başarılı olan IŞİD’in içinde erkek yabancı terörist savaşçılar (YTS) gibi kadınlar da bulunuyor. Sayıları azımsanmayacak kadar çok. Kimileri aktif cihatçı
kimileri de IŞİD saflarındaki kocalarının peşinden Suriye’ye giderek örgüte katıldılar.

Büyüteç’te bu hafta IŞİD kadroları içinde faaliyet yürüten Fransız uyruklu üç kadının hikâyesine yer vermek istiyorum.

İlk olarak Christine Allain’den başlayalım…

Paris’te doğup büyüyen Allain, 61 yaşında. Kendi ifadesiyle ülkesinde “şiddet gören çocuklar ve çocuk gelişimi” üzerine eğitimi almış bir Fransız vatandaşı. İki evliliğinden Thomas Collange ve Kevin Gonat
adında iki erkek çocuk sahibi.

Allain, Fransız devletinin verdiği resmi pasaport ile 24 Temmuz 2014’te karayoluyla geldiği Türkiye’ye Edirne Kapıkule’den giriş yaptı. Allain, bir süre Türkiye’de kaldıktan sonra yasa dışı biçimde
Suriye’deki çatışma bölgelerine geçti.

Allain, yine kendi ifadesine göre Suriye’ye geçmesine neden olan süreci şöyle anlatıyor:

“İlk eşimden olan Thomas, okulda felsefe eğitimi alırken İslam dinini tanımış ve İslamı seçmişti. Gelip bize İslam dinini anlatırdı. Biz bu yüzden Thomas’ın anlattığından etkilenerek Stephane Gonot (ikinci eşi) ile birlikte 2002’de İslamiyet’i seçtik. Oğlum Thomas Fransa’da yaşarken herhangi bir İslami cemaat ile bağı yoktu. 1986’da doğan Kevin Gonot, İslam dinini iyi öğrenmek için ve Arapça öğrenmek için Şam’a gitti. Daha sonra Arapça eğitiminin Mısır’da daha iyi olduğunu duyunca Arapça ve İslam’ı daha iyi öğrenme adına Mısır’a gitti.”

Oğlu Kevin’in IŞİD’in kurulduğunu sosyal medya ve televizyonlardan duyduktan sonra örgüte katıldığını ve “Mariam” adını kullandığını anlatan Allain, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Kevin’in yönlendirmesiyle ben ve eşim Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye geçerek Fransızların ağırlıkta olduğu minibüs ile Gaziantep’ten Cerablus’a geçtik. Eşim Stephane yaşlı olduğu için kısa süre askeri ve şeri eğitim verdiler. Daha sonra Rakka yakınlarına geldik. Rakka’da Kevin ve gelinimin yanında kaldık. Dört ay sonra diğer oğlum Thomas Suriye’ye geldi, hep beraber Rakka’da kalmaya başladık.

Eşim, 15 Kasım 2015’te motosiklet ile giderken uçak bombalaması sonucunda hayatını kaybetti, Rakka’da defnettik. Hep birlikte Rakka’dan Mayadin’e geçtik ve birlikte yaşamaya devam ettik. YPG saldırısı sonrasında önce Ebu Kamal, sonra Cezire ve Ebu Hamam bölgelerine yerleştik. DEAŞ ve YPG kendi aralarında anlaşmışlardı. PKK, bizi ‘İdlib’e götüreceğiz’ diye Azez’e bıraktı. Azez’de ismini
hatırlamadığım bir kampta kaldım. Suriye’de kaldığım süre içinde çok sayıda ismini hatırlayamadığım Fransız vatandaşı DEAŞ’lı gördüm.

Suriye’ye giderken Hilafet Devleti diye isteyerek gitmiştik. Ancak geçen zamanla birlikte IŞİD gerçek yüzünü göstermeye başladı. İnsanlara zulüm yaptığını gördüm. Kesinlikle İslam devleti değildir.”

***

İkinci isim, yine Fransız kökenli Jennyfer Gavelle Severine Clain. Fransa’nın Alencon kentinden olan Clain, 28 yaşında.

Babasının evi terk etmesi nedeniyle annesiyle birlikte 8 yaşındayken İslamiyet’i seçen Clain, 15 yaşındayken evlendiği Kevin Gonot’un eşi ve aynı zamanda Christine Allain’in de gelini. Beş çocuk annesi.

Clain, kendi ifadesine göre eşiyle imam nikâhlı. Bunun gerekçesini “Fransa’da İslam’a uygun evlilik olmaması” şeklinde açıklayan Clain, Suriye’de “Umm Sufyan” adıyla tanındığını belirtiyor.

Clain, beraberinde çocukları Soufyan Gonot, Hudhayfa Gonot, Ayman Gonot ve Aicha Gonot’la 28 Mayıs 2014’te İstanbul Atatürk Havalimanı’nda resmi olarak Türkiye’ye girdi. Suriye’de iç savaşın başlamasıyla birlikte yasa dışı biçimde Suriye’ye geçti.

Suriye’de yaşadığı beş yıllık süreci kendi ağzından şöyle anlatıyor Clain:

“Annem Diana Clain, Tunuslu eşi Muhammed Amr ile birlikte Türkiye’de yakalandıktan sonra Fransa’ya deport edildi. Yanlış hatırlamıyorsam, halen cezaevinde. Çocuklarımın babası Kevin Gonot ile ailece
tanışıyorduk. Kevin ile evliliğimden dört çocuğum oldu. Çocuklarımın Fransa’da büyümemesi için Mısır’a gittik. Eşim Mısır’da Arapça eğitimi alıyordu. Kısa süre sonra eşim Mısır’da kaldı, biz Fransa’ya geri döndük. Suriye’de Hilafet Devleti kurulduğunda eşim Mısır’dan Suriye’ye geçiş yaptı, bense 6 ay sonra İstanbul’dan giriş yaptım.”

Clain, İstanbul’dan sonra yaşadıklarını ise detaylı biçimde aktarıyor:

“Uçakla Hatay’a gittik. Hatay’da beni eşimin ayarlamış olduğu tanımadığım bir kaçakçı karşıladı. Bana ve dört çocuğuma sahte Suriye kimliği çıkarttılar. Hep birlikte yasal olarak Suriye’ye geçiş yaptık. Eşim bizi alıp Atme’de bir eve yerleştirdi. Orada yaşamaya başladık. Kevin, hangi DEAŞ grubuna katılacağına bir türlü karar veremiyordu.  Daha sonra Hilafet Devleti’ne katıldık. Türkiye’ye dönüp Gaziantep üzerinden Cerablus’a geçtik. Beni ve çocuklarımı Madafa'ya yerleştirdiler, bir gün kaldık. Burada Fransız bir kadın vardı, adı Umm Yasmin’di. Buradan otobüslerle Rakka’ya geçtik.”

Ailesiyle birlikte IŞİD’in ana karargâhının bulunduğu Rakka’ya geçtikten sonra Clain, beşinci çocuğunu 2016’da burada dünyaya getirdi. Adını Soumeyya koydular. Soumeyya Gonot, diğer kardeşlerinin
aksine çatışma bölgesinde dünyaya “merhaba” dedi.

Beş çocuğuyla birlikte Rakka’da yaşamaya başlayan Clain, “İslam Devleti’ne geçtiğimiz için çok mutluyum” derken ifadesinde şunları anlatıyordu:

“Kevin, muasker eğitimine gitti. Eşimin babası uçak bombalamasında öldü, fotoğrafını gördüm. Sonrasında eşimin annesi Christine Allain yanımızda kaldı. Eşim 1-2 ay yanımızda kaldı sonra Humus’a gitti. Kevin, savaşçıydı. 2-3 hafta sonra Humus’tan döndü, ketibesi (askeri birlik..T.Ş.) değiştiği için Kobani’ye gitti. Bu ketibe YPG ile savaşıyordu.

Eşim, Kobani’den sonra Münbiç’e yakın bir yerde savaşırken yaralandı. Münbiç’te bir süre tedavi gördükten sonra Rakka’ya, sonra da Musul’a tedavi olmaya gitti. Daha sonra savaşacak durumu olmadığı için DEAŞ’ta evrak işlerinde görevlendirildi. YPG Rakka’ya yaklaşınca önce Meyadin ve Ebu Kamal, sonra da Cezire’ye geçtik. Bu bölgede DEAŞ ve PKK anlaştığı için kamyonlarla Graniç bölgesine geçtik. İki hafta sonra Münbiç’e geçtik. PKK bizi eşimden ayırdı. Eşimi kamyonla Irak’a götürdüğünü ve orada idam cezası aldığını Kızılhaç’ta çalışan bir kişiden öğrendim.

Daha sonra PKK bizi İdlib’e götüreceğini söyledi ancak bizi Azez’e gönderdiler. ÖSO mensuplarınca yakalandık. Cezaevine atıldık ve 3 ay kaldık. Sonra ismini bilmediğim bir kampta kaldık. Sonra kaçakçılar vasıtası ile Türkiye’ye geçtik ve yakalandık.”

***

Ve hikâyesine yer vereceğim üçüncü kadın: Mayalen Duhart.

Duhart, ülkesindeki yüksek öğrenimi sırasında psikoloji eğitimi görmüş bir Fransız, 36 yaşında ve dört çocuk annesi.

Suriye’de 2006’dan bu yana yaşamakta olan ve iyi derecede Arapça bilen Duhart, diğer iki kadının aksine anlatımlarını Arapça tercüman aracılığıyla yapıyor.

Duhart, yakalanmasıyla ilgili Fransız resmi makamları veya başka bir kişiye haber verilmemesini isteyecek kadar “ketum” ve sert bir tutum sahibi.

Fransa’nın Atlantik kıyısındaki kasabalarından Biarritz’de dünyaya gelen Duhart, Toulouse Üniversitesi’nden mezun.

Duhart’ın eşi Thomas Collange. Yani, Christine Allain’in ilk eşinden olan oğlu. Duhart da Clain gibi Allain’in gelini.

Eşi Collange ile Fransa’da 2006’da dini nikâh ile evlenen Duhart da Allain ve Clain gibi İslamiyeti seçmiş.

Suriye’de “Umm Hasan” adını kullanan Duhart, yaşamından kesitleri şöyle anlatıyor:

“2004’te okulumdan mezun olduktan sonra aynı eğitimi gören okul arkadaşım Thomas Collange ile dini nikâhla 2006’da evlendim. O sıralarda kendi imkânlarımla araştırıp İslam dinini seçmiştim. 2006’da eşimin üvey kardeşi Kevin Gonot ile hep beraber Suriye’ye gittik. Şam Üniversitesi’nde 6 ay Arapça eğitim aldık. Eğitimden sonra Fransa’ya döndük. Kevin Gonot, Mısır’a gitti.

İlk çocuğum Khuzyma Sarah Collange’i 2006’da Fransa’da doğurduktan altı ay sonra 2007’de eşim ve çocuğumla tekrar Suriye’ye gittik, Şam Üniversitesi’nde Arapça eğitimi aldık. 2007 sonlarında Fransa’ya geri döndük. Eşim, kısa süreli işlerde çalışıyordu. Eşimle karar aldık ve 2010’da sürekli yaşamak için tekrar Suriye’ye geçtik.”

Duhart, Suriye’de başlayan iç savaş sonrasında yaşadıklarını ise kelimelere şöyle döküyordu:

“2010’dan 2011’e kadar Şam yakınlarındaki Duma’da yaşadık. 2011’de iç savaş çıkınca Fransa’ya döndük. 2014’de Suriye’de halifelik ilan edilince ‘İslamı daha iyi yaşayabileceğimiz yer’ diyerek Suriye’ye bilerek geldik. Çünkü Fransa’da İslamı yaşayamıyorduk. Fransa’da peçe takamıyorduk. Eşim o zamanlar üvey kardeşi Kevin Gonot’la sürekli temas halindeydi.

Eşimle, halifelik ilan edilen Suriye’ye gitme kararı aldık. Khuzyma Sarah, Husna, Hussayn ve Baraa adlı dört çocuğumla birlikte kendi aracımızla Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye giriş yaptık. Adana üzerinden Gaziantep’e geldik. Bir gün kaldık. Eşimin ayarlamış olduğu kişiler vasıtasıyla aracımızı önce otoparka bıraktık. Sonra bizi bir eve götürdüler, yanımızda birçok insanla birlikte Suriye’ye geçtik.
Sınırdan alıp bizi Cerablus’a götürdüler.

Oradan kısa süre sonra Rakka’ya geçtik. Ben iki hafta kadar madafada kaldım. Bizden önce 2014’te Suriye’ye giden eşimin annesi Christine Allain gelerek beni madafadan çıkardı. Sonrasında eşim ev kiralayarak orada kalmaya başladık.

Eşim Thomas hasta olduğundan dolayı DEAŞ içinde evrak işlerinde çalışıyordu. DEAŞ’te savaşan çok sayıda Fransız vardı. DEAŞ tarafından ben, eşim ve çocuklarıma toplamda aylık olarak 200 ABD doları
veriliyordu. Bu, düzenli olarak belirli bir süre devam etti, sonra zamanla vermemeye başladılar.

2017’ye kadar Rakka’da yaşamaya devam ettik. YPG, Rakka’ya girdiğinde biz buradan ayrılmaya karar verdik. Amacımız DEAŞ’tan kaçmaktı. Çünkü DEAŞ bize bakmıyor, aylık ödemiyordu. Eşim bizi yolcu etti, kendisi gelmedi. Bana da nereye gittiğini söylemedi. Biz Rakka’dan kaçıp Ebu Kamal’a geldik. O sırada YPG ile DEAŞ anlaşmıştı. YPG, bizim fotoğraflarımızı çekti. Üst araması yapıp 5 bin dolar, 5 bin Euro, 300 lira ve ziynet eşyalarıyla her şeyimizi aldılar.

Ziynet ve para karşılığı bizi alıp kamyonlara bindirip Cerablus’a götürdüler. Burada bizi ÖSO mensupları yakaladı. Sonra kaçakçılar aracılığıyla Türkiye’ye girerken polisler yakaladı. Eşimden iki aydır haber alamıyorum.”

***

IŞİD saflarında yer alan Fransız Christine Allain, eşi, iki oğlu, iki gelini ve dokuz torununun yer aldığı “çatışma bölgesi hikâyesi” bununla bitmiyor.

Ailenin gelini Jennyfer Gavelle Severine Clain’e adli soruşturma sırasında kendisine gösterilen ve IŞİD içinde savaşan Fransız asıllı örgüt üyelerinden bazılarını teşhis ediyor.

Bu teşhislere göre, Clain’in teyzesi Amelie Grondin İdlib’te. Teyzesinin eşi Muhammed Mergherbi, Ebu Muhammed kod adıyla IŞİD içinde yer alıyor. Clain, eniştesini bir ara Cezire’de yaşadığı dönemde gördüğünü ve son olarak PKK’nın elinde Derik’te esir olduğunu açıklıyor.

Clain’in teşhis ettiği diğer isim Jean Michael Clain. Clain, bu kişinin öz dayısı olduğunu belirtiyor. Dayısının IŞİD içinde “üst düzey” örgüt üyesi olarak faaliyet yürüttüğünü belirten Clain, bu kişinin aynı zamanda IŞİD’in Fransızca propaganda bölümünde görev yaptığını, örgüt içinde çok aktif görev aldığını, kendisini Rakka’da yaşadığı dönemde gördüğünü anlatıyor. Daha sonraları dayısının Baghuz
bölgesinde öldüğünü duyduğunu anlatan Clain, dayısının eşi Dorothe Maquere’nin 6 ya da 7 çocuğuyla birlikte Haseke’deki Hol kampında bulunduğunu belirtiyor.

Clain, diğer dayısı Fabien Clain’in de IŞİD saflarında olduğunu açıkladığı ifadesinde; bu dayısının da örgütte “üst düzey” görev yaptığını, hatta diğer dayısı Jean Michael Clain’den daha üstte bir konumunun olduğunu ve benzer biçimde Fransa’ya yönelik propaganda biriminden sorumlu olduğunu açıklıyor. Bu dayısını Meyadin bölgesinde gördüğünü ve sonrasında Baghuz’da öldüğünü duyduğunu açıklayan Clain, eşi Mielen Foucre’nin üç çocuğu ile birlikte yine Haseke’deki Hol
kampında yaşadığını açıkladı.

***

IŞİD içinde yaşam hikâyelerine yer verdiğim üç kadın ve dokuz çocuk, geçen Temmuz’da Kilis’te sınırı geçerken yakalandılar.

Polisin, 2 Temmuz günü öğle saatlerinde Akıncı Köyü yakınlarında durumundan şüphelendikleri üçü yetişkin kadın ve dokuz çocuktan oluşan 12 kişilik grubu yakalamasıyla bu yaşam hikâyeleri ortaya çıktı.

Üç kadının ifadeleri,  Suriye ve IŞİD konusunda önemli sosyolojik ipuçlarını barındırıyor. Örgüt içinde çok farklı ülkelerden binlerce yabancı uyruklu terörist savaşçı olduğu biliniyor.

Burada yazılanlar sadece üç kişiye ait. Gün ışığına çıkmayan pek çok hayat hikâyesi mevcut kuşkusuz.

Özellikle yabancı terörist savaşçıların yaşamları fazlasıyla dikkat çekici. Yaşamdan ve IŞİD’den umdukları, Suriye gelişleri ve örgüte katılmaları, sonrasında çatışma bölgelerinde geçen hayatları,
yaşadıkları hayal kırıklıkları ve nihayetinde örgütten kaçış ve Suriye’yi terk edişleri.

Bu arada, her üç kadınla ilgili Fransa adli makamlarının Interpol’ün kırmızı bülteniyle arama yaptığı ve yakalanmaları halinde ülkeye iade edilmelerini istediği belirlendi. Kadınlar ve çocuklar halen ülkeye
yasa dışı girdikleri gerekçesiyle haklarında devam eden adli yargılama nedeniyle Gaziantep’te tutuluyorlar. Yargılamanın sonucuna göre hareket edilecek.

Yazarın Diğer Yazıları

Burdur'daki taciz skandalında ikinci perde: Tacizi tespit eden müdür vekili görevden alındı!

Yönetimindeki kurumda olanı biteni tespit ederek raporlayan ve devletin önlem almasının önünü açan Kılınç, sonuçta sisteme yenik düştü!

Burdur'da taciz skandalı: Skandalın adresi Burdur Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü!

İşin içinde taciz var, mahkemeden alınan uzaklaştırma kararı var, il müdürlüğünde görevli kamu personeli var, şüpheli, tanık ve mağdura ait adliye yansıyan ifadeler var, adı tacize karışan personelin görevden uzaklaştırılması amacıyla bakanlığa ve valiliğe yazılan yazılar var. Yetmedi, benzerlerinde olduğu üzere dini cemaat iddiası var. Yetmedi, siyaset var

Ayhan Bora Kaplan, polis muhbiri oldu mu?

17 - 25 Aralık 2013'te Gülen cemaatinin emniyetten tasfiyeye başlanması sonrasındaki personel değişimi sırasında yeni göreve gelen ekipler, Ankara'yı kasıp kavuran Aramaz'ı bir türlü yakalayamazken, muhbir olmak amacıyla şubeye gelen genç, Aranmaz'la ilgili önemli bir bilgiyi polise aktardı...