24 Ocak 2020

Yasadışı telefon dinleten Emniyet Genel Müdürü ile İstihbarat Dairesi Başkanı hakkında neden işlem yapılmadı?

Yasadışı telefon dinlemeleri çerçevesinde yapılan usulsüz işlemlerin büyük bölümünün gerçekleştirildiği adres belliydi: Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı

Eski Korgeneral Metin İyidil’in darbe girişimindeki rolüyle ilgili yargılanması sürecinin yanı sıra MHP lideri Devlet Bahçeli’nin FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması yönündeki açıklamaları, FETÖ ile mücadele konusunu bir anda yeniden alevlendirdi.

Siyasete odaklı tartışmaların bir bölümü eski olmakla birlikte son dönemde FETÖ’yle mücadelede yeni gün ışığına çıkan konu başlıkları da gündemde yer buluyor.

FETÖ’yle mücadele ülke gündeminde tartışılmaya devam ededursun, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, önceki gün FETÖ konusunda çok önemli bir davayı sonuçlandırdı.

Heyet, kamuoyunda "VIP dinleme davası" adıyla bilinen ve FETÖ’nün aktif olarak faaliyet gösterdiği dönemdeki yasadışı telefon dinlemeleri konusunda 2015’te başlayan yargılamayı sonuçlandırdı.

Mahkeme; 30’u tutuklu 211 sanığı yargıladığı davada, 131 sanığa 3 yıl 9 aydan 45 yıla kadar hapis cezası verdi. 37 sanığa beraat veren mahkeme 43 sanığın dosyasını ise ayırdı. Verilen cezaların gerekçeleri ise; "silahlı terör örgütü yöneticiliği", "haberleşmenin gizliliğini ihlal", "resmi belgede sahtecilik", "resmi belgenin yok edilmesi", "FETÖ üyesi olmak" ve "siyasal ve askeri casusluk" suçlarından mahkûm oldular.

* * *

Neydi bu yargılama dosyasının konusu?

Neredeyse beş yıla yakın süre devam eden davada; Fethullah Gülen cemaatinin 2008’den sonra devlet içinde daha faal ve kontrolü ele alacak biçimde örgütlenmeye başlamasıyla birlikte sanıklar aralarında siyasetçiler, akademisyenler, iş insanları, bürokratlar, askerler, yargı ve emniyet mensupları, gazeteciler ve kimi özel kişilerden oluşan bine yakın kişinin, anayasadan aldığı haberleşme hürriyeti ihlâl ettikleri iddiasıyla yargılandılar. 

Belirlenen kişi ya da kişilere yönelik sistematik biçimde bu ihlâli gerçekleştiren Gülen cemaati mensuplarınca "hedef kişi" kapsamına alınarak iş ve özel hayatlarının didik didik edilmesiydi.

Hatırlayalım; sokaktaki sıradan vatandaşın bile telefonla konuşmaktan çekindiği dönemde telefon görüşmeleri üzerinden yaratılan "korku imparatorluğu"yla hedef kişilerin tüm yaşamları ve mahremleri adeta ortalığa saçılmıştı.

Telefonları dinlendiğinden kuşkulanan insanlar deyim yerindeyse "paranoyak" hale dönüşmüştü. Telefon, FETÖ’nün kullandığı en tehlikeli silah olarak karşımıza çıkıyordu.

Yasadışı elde edilen bilgiler ve belgeler havada uçuşuyordu. Hedef seçilen kişiler, yasadışı telefon dinlemeleriyle elde edilen bilgilerle itibarsızlaştırıldı.

İnsanlar,  elde edilen bu bilgilerin FETÖ’cü yapılanma tarafından kullanılmasıyla kumpas mağduru oldular. Hiç akıllarına gelmeyen gerekçelerle adli soruşturmaların konusu oldular. Kendilerin suça karışmadığını ispat etmek için savcılık ve mahkeme kapılarında ıstırap çektiler. Nerdeyse her gün yeni bir operasyonla uyandı, bu toprakların insanları.

* * *

Devlette organize olmaya başlayan FETÖ yapısı bu işleri nasıl yapmıştı?

Hedef kişi olarak tespit edilen kişi ya da kişilerin kullandıkları cep telefonlarının numaraları veya cep telefonlarının dijital kimliği olan IMEI numaraları üzerinden sahte isimler adına, gerçekleşmemiş suç iddiaları üzerinden alınan mahkeme kararları kullanılarak, insanları telefonları yasadışı biçimde dinlemeye tabi tutuldu.

FETÖ, telefon dinleme işlerini organize etmek amacıyla yasal düzenlemeler yapmanın yanında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) adıyla özel ve özerk bir kurum bile kurdu. Türkiye’de GSM hatları üzerinden yapılan tüm telefon konuşmaları kimi zaman yasal kimi zaman da yasadışı olarak bu birimde depolandı. İstenildiği zaman bu kayıtlar, adli merciler ve medya üzerinden kamuoyuna servis edildi.

Adli soruşturmalarda yan delil olması gereken telefon dinleme kayıtlarının, asli delil olarak kullanılmasıyla pek çok insan cezaevine gönderildi, kovuşturmadan geçirildi.

17-25 Aralık 2013’ten sonra o dönemki adıyla Fethullah Gülen cemaatinin devletten ve bürokrasiden tasfiyesini sağlamak amacıyla başlatılan çalışmalarda ortaya çıkarılan bu organizasyon, FETÖ’nün ÖSYM’deki soru çalmalarıyla birlikte devleti ve ülkeyi yeniden biçimlendirmede kullandığı en önemli enstrüman oldu kanımca. 

* * *

Tabii bu organizasyonların hazırlanması, uygulamaya konulması ve sonuç alınması öyle gizli kapaklı olmadı.

Her şey kamuoyunun gözünün önünde cereyan ediyordu.

Yasadışı telefon dinlemeleri çerçevesinde yapılan usulsüz işlemlerin büyük bölümünün gerçekleştirildiği adres belliydi: Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı.

Bu daire yapısal olarak teşkilat şemasında doğrudan Emniyet Genel Müdürü’ne bağlıdır. Arada herhangi bir makam yoktur.

Buna karşın FETÖ döneminde görev yapan Emniyet Genel Müdürleri’nin bu dairenin iş ve işlemleri üzerinde ne kadar denetim sağladıkları ya da kontrol mekanizması kurdukları da adli makamlarca incelenmesi gereken bir durumdur.

Mesela, FETÖ’nün usulsüz faaliyetlerde tavan yaptığı 2011-2014 yılları arasında görev yapan dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar hakkında herhangi bir adli işlem yapılmış mıdır?

Kaldı ki aynı Kılıçlar, 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişimi sonrasında TBMM’de oluşturulan komisyona verdiği ifadede, kendisinin göreve başlarken 65 olan FETÖ’cü il emniyet müdür sayısının kendi görev süresi içinde 75’e çıktığını açıklamıştı.

Kılıçlar, bu atamalarda imzası olmasına karşın, "Ama bunların atamasını ben yapmadım" deme cesaretini göstermişti.

İşte Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sonuçlanan telefon dinleme davasının şikâyetçilerinden birisi de bu satırların yazarıdır.

Adli kayıtlarda yapılan müfettiş çalışmalarında FETÖ’cü yapılanmanın bu satırların yazarını "hedef kişi" yaparak, gerek haber kaynaklarıma ulaşmak, gerekse iş ve özel hayatıma ait olanları öğrenmek amacıyla usulsüz telefon dinlemesi hedefi yaptığı ortaya çıktı.

Aynı davada ifade veren sanıklar benimle ilgili yasadışı telefon dinlemesi talimatını bizzat dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar ile İstihbarat Dairesi Başkanı Ömer Altıparmak’ın verdiğini hâkim önünde itiraf ettiler.

Bu itirafların tamamı mahkeme dosyası içinde mevcut.

Buna karşın mahkemenin Kılıçlar’la ilgili herhangi bir adli işlem başlatmaması üzerine, avukat aracılığıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurunda aradan geçen zamana rağmen hiçbir işlem yapılmaması dikkat çekici hâl aldı.

Şimdi buradan Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit Gül, HSK Başkanvekili Sayın Mehmet Yılmaz ve Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Yüksel Kocaman’a, "FETÖ’cülerin yasadışı telefon dinleme işlemleri sırasında Emniyet teşkilatının bir numaralı ismi olan dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar ve İstihbarat Dairesi Başkanı Ömer Altıparmak hakkında yapılan suç duyurusunun, bu konudaki davanın sonuçlanmasına karşın neden henüz bir aşama kaydedemediği" sorusunu yöneltiyorum.   

Kılıçlar ve Altıparmak’la ilgili dosya halen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Anayasal Suçlarla Mücadele Bürosu’nda duruyor. Üstelik dosya kaydı UYAP'ta bile gözükmüyor.

Bu işlerde doğrudan talimatı olan bürokratlar, hakkındaki mahkeme tutanaklarına karşın birileri tarafından korunuyor mu?

Ayrıca, Sayın Gül, Sayın Yılmaz ve Sayın Kocaman, acaba kendilerinin sesinin bulunduğu telefon kayıtlarını hiç dinlediler mi?

Temennim, dinleyecek durumla hiçbir zaman karşılaşmasınlar.

Yazarın Diğer Yazıları

Emniyet'te "sular ısınıyor", ekipler arasındaki savaş kızışıyor...

Şu anda birbiriyle mücadele eden en az üç ekip var. Devre kardeşliği ile tarikat ve cemaat birliktelikleri ekiplerin çimentosu. Mücadelenin asıl hedefi, mevcut İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş'ın yakın zamanda emekli olmasıyla boşalacak İstanbul Emniyet Müdürlüğü

Burdur'daki taciz skandalında ikinci perde: Tacizi tespit eden müdür vekili görevden alındı!

Yönetimindeki kurumda olanı biteni tespit ederek raporlayan ve devletin önlem almasının önünü açan Kılınç, sonuçta sisteme yenik düştü!

Burdur'da taciz skandalı: Skandalın adresi Burdur Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü!

İşin içinde taciz var, mahkemeden alınan uzaklaştırma kararı var, il müdürlüğünde görevli kamu personeli var, şüpheli, tanık ve mağdura ait adliye yansıyan ifadeler var, adı tacize karışan personelin görevden uzaklaştırılması amacıyla bakanlığa ve valiliğe yazılan yazılar var. Yetmedi, benzerlerinde olduğu üzere dini cemaat iddiası var. Yetmedi, siyaset var