07 Ekim 2025

Adli soruşturmaların gölgesindeki siyaset: Dışişleri Bakanı Fidan ne demek istiyor?

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump’la yaptığı görüşmeden hemen sonra söylediği "Almayı beklediğimiz F-35 ve Kaan’ın motorları var. Onların lisanslarının hayata geçirilmesi ve motorların gelmesi lazım ki Kaan’ların üretimi başlayabilsin" sözleri ciddi biçimde yankı buldu. Fidan, söz konusu projeyi yönetenleri “ABD motorları vermiyorsa, başka kaynaktan temin edilmenin planlaması yapılmalıydı” şeklinde uyardı kanımca

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, geçen ay ABD’ye yaptığı ziyaret, ülkenin siyasi tarihinde önemli yer tutacak gibi duruyor.

Erdoğan’ın gezisinin diplomatik ve siyasi sonuçlarından bağımsız biçimde iç siyasetteki yansımaları da sürüyor. ABD Başkanı Donald Trump’la yaptığı ikili görüşmenin detayları kamuoyuna yansıdıkça hem muhalefet hem de iktidar cephesinde farklı tartışmalar yürüyor.

Geziyle ilgili değerlendirmeleri yaparken, hemen öncesinde İstanbul’da başlatılan adli soruşturmaları göz ardı etmek yanlış okuma yapılmasının önünü açar kanımca.

Önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen ve özellikle AKP’yi sarsan iddiaları gündeme getiren adli soruşturmaları kısaca hatırlamakta fayda var.

Süreç, ünlü avukat Rezan Epözdemir’in tutuklanmasıyla sonuçlanan operasyonla başladı. Epözdemir’in AKP ve AKP’ye yakın bürokratlarla olan ilişkileri gündem oldu. Bu soruşturmayla ilgili ilk girişimin, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vekâletini taşıyan Gaziantepli avukatlar olduğu” iddiası konusunda henüz açıklama yapılmadı.

Peşinden bu kez, MHP’ye ve Ülkü Ocakları’na yakınlığıyla bilinen Selahattin Yılmaz, suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Soruşturmanın adresi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı oldu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Ülküdaşım” demesi de Yılmaz’ı tutuklanmaktan kurtaramadı.

Yılmaz’ın ardından Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile yeni göreve gelen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu’na yakın olduğu öne sürülen eski MKE Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Sayhan tutuklandı. Sayhan’la birlikte operasyon, Assan Grup adlı, hem MHP’ye hem de AKP’ye yakın gösterilen sanayi firmasına sıçradı.

Hem Sayhan hem de Assan’ın sahibi Emin Öner ile firmanın genel müdürü Gürcan Okumuş’a yönelik FETÖ bağlantısı iddiaları tartışıldı.

Sayhan ve Assan’ın merkezinde olduğu operasyonun yansımaları tartışılırken, son dönemin en çok tartışılan soruşturması olarak tanımlanabilecek Can Holding dosyasının kapağı açıldı.

Diğer soruşturmalar bu kadar tartışılmazken, Can Holding dosyası iktidar kanadında epeyce gürültü koparttı. Soruşturmayı Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı gerçekleştirdi. Ardından dosya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na devredildi.

Kulislerde söz konusu devir işleminin gerekçesi, dosyadaki adli ve siyasi iddialar olduğu ifade ediliyor. Can Holding soruşturmasının dumanı üzerinde tüterken bağlantılı olarak Ciner Holding soruşturması başlatıldı. Bu soruşturmanın adresi de yine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı oldu.

Dosyanın içindeki en dikkat çekici isimlerden biri, önce Ciner Grubu’nun, ardından da Ciner Ailesi’ne ait Habertürk’ü satın alan Can Holding’in üst düzey yöneticisi Kenan Tekdağ oldu hiç şüphesiz.

Tutuksuz yargılama kararı verilen Tekdağ’a MHP lideri Bahçeli’nin “geçmiş olsun” telefonu açtığı biliniyor.

Dosyalarda ismi geçtiği söylenen AKP’liler

İşte bu beş soruşturma dosyasının yarattığı siyasi hareketlilik gölgesinde ABD’ye gitti Erdoğan.

Cumhurbaşkanı’nın ABD ziyaretinden kısa süre önce düğmeye basılan Can Holding soruşturmasının yarattığı dalgalı siyasi atmosferin New York ve Washington’daki temasları “yerel siyaset” bakımından etkilediğini söylemek yanlış olmaz.

Zira, özellikle Can Holding dosyasında isimleri Ankara kulislerine yansıyan AKP’li isimler var.

Tutuklanan Kemal Can, ticari faaliyetlerinin arkasında “devlet büyükleri”nin olduğunu öne sürüp örtülü biçimde AKP yönetimindeki bazı isimleri işaret etti.

Kulislerde bu isimlerden birinin eski Başbakan Binali Yıldırım olduğu iddiası konuşuldu. Can Ailesi’nin Yıldırım’a yönelik ziyaretine ilişkin fotoğraflar sosyal medyaya yansıdı.

Ayrıca, kabineden önemli bir isim de yine Can Grubu’yla ilişkilendiriliyor. Yine Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde en yakınında yer alan isimler arasındaki bir AKP’li siyasinin de adı benzer şekilde Can Ailesi’yle geçiyor kulislerde.

Hakan Fidan’ın açıklamalarının hedefinde kim var?

İstanbul merkezli operasyonlardan dolayı süreçleri yakından izleyenler nasıl ve ne şekilde pozisyon alacakları konusunda kararsızlar. Bu kararsızlık açıkçası halen devam diyor.

İşte bu ortamda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump’la yaptığı görüşmeden hemen sonra New York’ta basın toplantısı düzenledi.

Fidan’ın Türkiye’nin yerli ve milli uçak projesi Kaan hakkındaki cümleleri ciddi biçimde yankı buldu.

Ne demişti Fidan?

“Şu anda almayı beklediğimiz F-35 ve Kaan’ın motorları var. ABD Kongresi’nde bekletiliyor ve lisansları durmuş durumda. Onların lisanslarının hayata geçirilmesi ve motorların gelmesi lazım ki Kaan’ların üretimi başlayabilsin. Bizim ABD ile olan ilişkimizde sınırlamaların olması, bizi ister istemez uluslararası sistemde daha farklı arayışların içerisine itecek. Kendi yeteneklerimizi elbette geliştiriyoruz ancak hiçbir ülke, sadece kendi geliştirdikleri ile kendisi için yeterli hale gelemez.”

Fidan’ın açıklamasının ardından iktidara yakın yorumcular, Dışişleri Bakanı’nın adrese teslim mesajının üzerini kapatmak için o günden bugüne halen büyük çaba sarf ediyorlar.

Hatta öyle ki bir yorumcu işi “Cumhurbaşkanı’nın motor konusundan haberi yoktu”ya kadar getirdi. Ancak İletişim Başkanlığı, AKP’li bu yorumcuyu yalanladı!

İktidar kanadının tüm çabalarına karşın farkındaysanız Dışişleri Bakanı, bu açıklamasının özellikle muhalefet tarafında “yanlış anlaşıldığı” yönünde tek bir cümle bile kurmadı. Fidan, iktidarı zor durumda bırakan bu açıklaması sonrasında yaşananları izlemeyi tercih etti.

Bakan Fidan ABD’deki açıklamasından sonra bu konudaki ilk değerlendirmesini önceki gün yaptı.

TRT Haber’e konuşan Fidan, her ne kadar ABD’deki açıklamasını eleştirenleri “fitne çıkarıyorlar” diyerek eleştirse de aynı değerlendirmesinde, “Ben bunu kaldırmaya uğraşırken karşı taraf bana makul bir izah getiremezse, milli güvenliğim bunu başka yerden almayı gerektirir. Ve bu muhatabın bunu bilmesi lazım. Bak ben senden almak istiyorum fakat sen bunu vermezsen başka alternatiflerim olacak. Bu yüksek devlet konularıdır” diye konuştu.

Fidan, bu sözleriyle ABD’yi eleştirirken, aynı zamanda söz konusu projeyi yönetenleri de “ABD motorları vermiyorsa, başka kaynaktan temin edilmenin planlaması yapılmalıydı” şeklinde uyardı kanımca.

Hatta daha ötesinde, bu işin gerçekleşmesi ya da gerçekleşememesinin “milli güvenlik sorunu” olduğunu kayda geçirdi.

Zira böylesi projeler hayata geçirilirken, işletme biliminin en basit ve uygulanabilir teorilerinden birisi, “üretim bandına konulacak aşamaya gelen projelerin alt yapısı baştan temin edilir” ilkesidir.

Bilimsel bu ilkenin gerçekleştirilememesi, projeleri baştan sakatlar.

Siber Güvenlik Başkanı kim olacak?

Öte yandan AKP içindeki diğer bir mücadele konusu kuruluşu gerçekleşen ancak başkanı henüz atan(a)mayan Siber Güvenlik Başkanlığı.

Bilindiği üzere; milli güvenlik önlemleri çerçevesinde oluşturulması öngörülen Siber Güvenlik Başkanlığı’nın kuruluşu için gereken Cumhurbaşkanlığı kararnamesi geçen ocakta Resmi Gazete’de yayımlandı.

Böylece başkanlığın kuruluşu gerçekleşti. Alt kadrolara görevlendirmeler yapıldığı biliniyor. Ancak AKP içindeki mücadelenin sebebi, kuruma kimin başkan olacağı!

Parti içinde dikkat çekici yoğunlukta kulis faaliyetleri mevcut.

AKP içindeki bir kısım siyasiler, başkanın siyasetten gelmesi görüşünde. Kurumu oluşturan alt yapının hazırlanmasında görev alan bir grup bürokrat ise, siyasetten gelen bir başkan atanmasına karşı.

Gerekçe ise böyle önemli bir görevin siyasete bırakılmasının yaratacağı sıkıntı.

Başkanlığa ismi geçenleri belirtmeden önce Siber Güvenlik Başkanlığı’nın, ülkenin bilişimdeki her türlü çalışmalarını yürütmekten sorumlu olduğunu aktarmakta fayda var. Mevcut Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) çok daha ilerisinde bir kurum Siber Güvenlik Başkanlığı.

Başkanlığa adaylar var elbette. İlk sıradaki isim, Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan. Peşinden daha önce MİT’te üst düzey görev yapmış bürokrat var. Üçüncü isim ise, yine MİT’te üst düzey görev yapmış ve halen kendisine ait firma üzerinden bilişim sektöründe yer alan iş insanı.

Bu adayların dışında atama sürecinde mutlaka yeni isimler gündeme gelecektir. Ancak her şeye rağmen başkanlık ataması için AKP içinde kulis faaliyetleri tüm hızıyla devam ediyor.

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel olarak yayınlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği , Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberler Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık görüldü. 

Ayrıca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'ta yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma sürecindeki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te en çok güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor .

Yazarın Diğer Yazıları

Mal varlığıyla dikkat çeken emekli bürokrat Acar için MASAK ne rapor verdi?

Savcılık MASAK’tan gelen raporun yanı sıra Acar’ın malvarlığının güncel değerinin belirlenmesi amacıyla bilirkişi görevlendirdi. Raporda "Şüpheli Mehmet Cemil Acar’ın dosya kapsamı ile sınırlı olarak mevcut malvarlığının 237 milyon 105 bin 981 lira hesap edildiği, 26 yıllık maaş gelir toplamının 13 milyon 310 bin 648 lira hesaplandığı" yer aldı

DHMİ'den emekli bürokratın dudak uçuklatan mal varlığı!

Evinden 26 kilogram altın çıkan emekli bürokrat Mehmet Cemil Acar'a yönelik başlatılan soruşturma çerçevesinde müfettişler, Acar’ın bildirimlerine bağlı kalmayıp tapu kayıtları başta olmak üzere devletteki kayıtlara ulaştı. Peki raporda Acar’ın sahip olduğu ve bildirimde bulunmadığı mal varlığı nasıl sıralandı?

İki dosya, iki karar: Kartalkaya ve Sisli Vadi dosyalarından çıkan farklı kararlar!

Bolu’daki dosyaya bakıldığında, Grand Kartal Otel’de yaşanan katliama karşın bazı yasal işlemlerin yapıldığı görülüyor. Ve mahkeme buna rağmen “olası kastla ölüme sebebiyet vermek”te karar kıldı. Oysa Sisli Vadi dosyasında yapılan yasal hiçbir işlem yok! Tesisin inşaat ve faaliyet ruhsatı olup olmadığı bir yana, acil eylem planı bile hazırlanmamış

"
"