30 Haziran 2019

Eşcinsellik sağlıktır

Başlıktaki sözün tersidir hep bu topraklarda duymaya alışık olduğumuz: “Eşcinsellik hastalıktır” şeklinde... Bugün, hastalığın, bu sözü büyük bir rahatlık, hoyratlık ve zorbalıkla dilinden düşürmeyen homofobik-heteroseksist zihinlerde ve ruhlarda olduğunu haykırma zamanı!..

Lût kavmi neden helâk oldu? Allah, Lût kavmini eşcinsel oldukları için helâk ettiyse nasıl oluyor da günümüzde lezbiyen, gay, trans bireyler arasında kalbi inanca açık olanlar karşımıza çıkıyor?..

Zeki Müren inançsız bir insan mıydı?

Ağzına Allah kelâmı Bülent Ersoy kadar güzel yakışan; ezanı onun kadar büyüleyici şekilde, aşkla ve yakıcı okuyan başka kaç kişi var?..

2015 yılında kendisiyle görüşme yaptığım trans aktivist Öykü Ay, namazında-niyazında olduğunu, eş-dost konu-komşu Kur’an buluşmalarına da (“Mukabele”) gayet muntazaman devam ettiğini belirttikten sonra kendi varoluşuyla ilgili olarak bana şunu söylemişti:

“Rabbim böyle yaratmış!”

Öykü’nün, kadınlığın ağır bastığı ruhunu erkek bedenine sokmuş olan yaratıcısı hata mı yapmıştır?

Ya da Şeytan’ın lânetli bir saptırma/sapıttırması ise bu, neden Öykü tertemiz bir kalple iman ediyor, “Âlemlerin rabbi”ne ibadette kusur etmiyor?..

Helâkin sebebi, gerçekte ne?

Off, kendi sorularımdan sıkıldım, bunaldım, bîzâr oldum!

Gel gelelim burası öyle bir ülke ki LGBTİ+Q haklarını savunmak isteyenler, bu davaya “İnsanlık” adına yürek koyanlar, hemen “İslamlık” üzerinden gaddarca bir saldırganlığın hedefi haline getiriliyorlar.

Bunu yapanların hareket noktaları, Kitab-ı Mukaddes’te ve ondan aktarıldığı bariz olduğu üzere Kur’an’da karşımıza çıkan Lût kavmi bahsinde geçen ifadeler.

Ancak o bahse biraz daha dikkatle bakıldığında orada asıl meselenin “zorlamak” olduğu fark edilecektir.

Her iki kutsal kitap da ataerkil dil kurulumu doğrultusunda erkeklere seslenerek, onların kadınlar yerine erkeklerle ilişkiye yönelmeyi “azgınlık” noktasına getirmiş olmalarına vurgu yapar.

Tevrat’ta da Kur’an’da da bunun en açık şekilde ifade edildiği olay, kavminin helâk edileceğini haber vermek üzere Lût Peygamber’in evine insan (ve tabii ki erkek!) kılığında gelen melekleri “zorla” almak üzere kapıya dayanan “azmış”lardır.

Lût, konuklarına saldırmamaları için onlara kızlarını dahi “teklif eder”.

Aldığı cevap, “Sen aslında bizim neyin peşinde olduğumuzu pek iyi bilirsin” şeklindedir.

“Erkeğe zorla zina”dır günah olan…

Demek ki kutsal kitaplarda Lût kavminin azgınlığıyla kastedilen, esasen böylesi bir zorla ilişkiye girme yolundaki saldırganlıktır.

Yani günümüz terminolojisiyle ifade edecek olursak, Lût kavmini helâk eden azgınlık, tacizdir.

Hani şu dinî vakıflarda ha bire karşımıza çıkan ve dinbaz iktidarca da kırk dereden su getirilerek üstü örtülmeye çalışılan cinsten taciz-ler!..

Lût kavmi, kutsal anlatılarda aktarıldığı kadarıyla, erkek eşcinselliği üzerinden “cinsel taciz”i yaygın bir eylem haline getirdiği için helâk edildi.

“Zorlama” olarak karşımıza çıkan nüans çok önemli burada… Aynen Öykü Ay’ın kendisiyle yaptığım söyleşide gayet berrak şekilde ifade ettiği gibi:

“Orada çok büyük bir yanlış anlaşılma var. Aslında İslam’ı şarlatan gibi kullanan beylere söyleyeceğim! Lût kavminin sebebi onlar. Çünkü neden? Erkeğe zorla zina günahtır. Ben, bunu isteyerek yapıyorum. Kimseyi de bu konuda eğilime teşvik etmiyorum, etmem de. Hiçbir eşcinsel de yapmıyordur. Bu benim kişisel tercihim. Ama o dönemde [Lût kavmi dönemi] çocuğa taciz, erkeğe taciz, kadına taciz ve zevk-u safa; bunlar olduğu zaman, eşcinselliğin üzerine yapıştırılmış bir damga bu… Erkeğe zorla taciz, kadına zorla taciz, tecavüz, içki, âlem, kavga-gürültü derken Lût kavmi helâk olmuş. Bu, başımızın üstünde! Ama bir avuç travestinin veya bir avuç LGBTİ bireyinin kalkıp da Lût kavmi helâkine uğrayacağını sanmıyorum. Lût kavmine sebep, o şarlatanlar.”

“Hepsi bizim canımız ciğerimiz evlâtlarımız…”

Trans Müslüman Öykü Ay’ın bu sözleri elbette yorum… Ve elbette erkek-egemen katır-kuturluklarını hadis/kelâm/tefsir ilimlerine hakimiyetleriyle sarıp sarmalayan “yerli ve millî” dinbaz ulemamızın böyle bir yorumu şiddetle tel’in ve ret edeceği muhakkaktır. 

Mesela ilahiyatçı Hayrettin Karaman, 2015 yılında böylesi bir tel’in (lanetleme) dilini seferber ettiği yazısında, “Müslüman halkımız eşcinselliği ahlâksızlık kabul eder ve yaptıkları kabahat tiksintiyle karşılanır” ifadeleriyle karşımıza çıkmıştı. Bunun ardından da Ankara sokaklarında bir İslamcı örgütün astığı, “Lût kavminin çirkin işini yapanı görürseniz, faili de mef’ulü de öldürünüz” yazılı afişleri gördük.  

Yine de hakkını teslim edelim, Nihat Hatipoğlu hocamız bu yılki Ramazan programlarının birinde “Acun-aşkı” ile kendisinden medet uman eşcinsel bir gence elinden geldiğince sağduyulu, ötekileştirmeden uzak ve farklılığı baş tacı eden bir yaklaşım sergilemesini bildi:

“Reşat bizim evladımız. Bizden biraz farklı Reşat. Bizden daha rahat hareket edebiliyor. Ama Reşat, Reşat’ın benzeri kardeşlerimiz, farklı, daha farklı olan kardeşlerimiz var. Hepsi bizim canımız ciğerimiz evlâtlarımız. Hepsine sahiplenmek zorundayız. Biz hiçbirini dışlamayacağız.”

Sapkınlık değil, farklılık

Hasılıkelam, günümüz dünyasında Müslümanlığın en yumuşak karnı eşcinsellik dense yeridir.

Uygar ve olgun insanlık nezdinde bu, (Nihat Hatipoğlu’nun da üst üste vurguladığı üzere) bir farklılık olarak kabul görüyor ve “farklılıkların harmonisi”ne dayalı bir yaşamın imkânları telkin ediliyor.

İslam’ı, ataerkil zorbalık ve ergenliklerine kılıf kılmış dinbaz iktidar sahipleriyle onların yardakçısı medya şarlatanları, tıbbın yüz karası doktorlar ve din değil saray ulemasına göre ise eşcinsellik, daha doğru deyişle LGBTİ-Q kültür, hastalık, sapkınlık, anomali sayılıyor.

Onlar ne Zeki Müren’in ruhî ne Bülent Ersoy’un kalbî ne de Öykü Ay’ın imanî seviyesine vakıf ve vasıl olabilirler.

Ahirette ilk sorulacak sorunun kimle cinsel ilişkiye girildiği değil, Hakk’a inanılıp inanılmadığı, İslam’ın 5 şartının yerine getirilip getirilmediği olacağını unuturlar.

Ve eşcinselliği, İslami kisve altında ama özde şeytani bir zevkle mahkûm etmeyi, katletmeyi kendilerine vazife sayarlar.

“İnsana dair hiçbir şey bana yabancı değil”

Çünkü kendilerinden korkmaktadırlar. 

Hislerinden, itkilerinden, dürtülerinden, eğilim ve yönelimlerinden korkmaktadırlar.

Cinselliğin yekpare bir beton parçası değil, gökkuşağı ferahlığıyla açılan bir yelpaze olduğu, sabit değil “süreçsel” olduğu gerçeğinden korkmaktadırlar.

“İnsana dair hiçbir şey bana yabancı değil” (Terentius) diyen bilge sesten korkmaktadırlar.  

Korkunun adını hepimiz biliyoruz: Homofobi.

Onun kışkırttığı azgın ideolojik tavrın adını da biliyoruz: Heteroseksizm…

İşte bu homofobik-heteroseksist dinbaz ve de “ergen” siyaset anlayış ve pratiği, bu yıl bugün gerçekleştirilecek “LGBTİ+Q Onur Yürüyüşü”nün önünü zalimce ve utanmazca kesmekten geri kalmayacak yine…

Ve biz, her daim olduğu gibi bu yıl da; ömrümüz el verdiği, nefesimiz yettiği, kalemimiz kâğıda değmeye devam ettiği müddetçe de LGBTİ+Q kardeşlerimizin yanında, bu mücadelede onlarla el ele, kol kola, kalp kalbe olmaya devam edeceğiz.

“Gökkuşağı Çocukları”na selam olsun!

Heteroseksüalite-dışı cinselliklerden, trans-gender kimliklerden ve Queer hareketinden, daha fazla insan olma, daha tamamlanmış, daha tam, kâmil insan olma yolunda öğrenilecek çok, pek çok şey vardır.

Dolayısıyla eşcinsellik hastalık değil, sağlıktır.

Yakın akraba tecavüzüne uğrayan oğlan ve kız çocuklarının hiç de sıradan olmadığı hastalıklı bir toplumda…

LGBTİ+Q, sağlıktır.

Dünyaca ünlü barış elçisi Pippa Bacca’ya otobanda tecavüz edip öldürecek kadar sapıkların dahi hiçbirimize hiç mi hiç şaşırtıcı gelmediği hastalıklı bir toplumda…

LGBTİ+Q, sağlıktır.

Din-iman telkiniyle güven verdiği insanların kendisine emanet ettiği oğlan çocuklarını iğfal eden din adamlarının “hoca” diye at oynattığı vakıfları aklamaya uğraşan yöneticilerin olduğu hastalıklı bir toplumda…

LGBTİ+Q, sağlıktır.

Cinsel şiddeti adeta norm yaparken, cinsel yönelimi korku ve nefret odağı yapmış hastalıklı bir toplumda…

LGBTİ+Q, sağlıktır.

Nihayet, yine sevgili Öykü Ay’ın sözleriyle tamamlamak gerekirse, insanın cinsiyetine ve cinsel yönelimine, yaratıcıyı da aşıp karar vermeye, değer biçmeye ve hesap kesmeye kalkışan hastalıklı ve "sapıtık" bir toplumda…

LGBTİ+Q, sağlıktır.

O halde, sağlık sular olsun LGBTİ+Q Onur Haftası’na!.. 

Yazarın Diğer Yazıları

Kitabın ölümü

Artık 'bestseller' değil, 'fastseller' kitaplardan bahsedilebilir; tıpkı fastfood gibi. Ama bizde 'fastseller' kitap olgusuna başka boyutlar eklemek mümkün: Kitabın 'tılsım' ya da 'oyuncak' olarak da ayırt edilir hale gelmesi…

'O Ses Türkiye'de Kürt realitesi ve halklara selâm!

O Ses Türkiye yarı finalinde Kürtçe ninni okuyup "Türkiye halklarına selâm olsun" diyen genç müzisyene yönelik alkışlar, aynı evrende 20 yıl önce benzeri eylem ve söylemi hayatı pahasına sergilemiş Ahmet Kaya’nın ruhuna bir ferahlık olmuştur!..

Diziler ve reytingler

Yıllanmış dizi 'Reis'te irtifa kaybı ortada olunca yeni bir ruh, coşku ve umutla sahneye konan bir başka 'dizi'ye seyirci ilgisinin önüne geçilemedi. 2009 Davos'unda reyting doruğuna çıkmış 'Reis', 2019 İstanbul'unda bir Haziran gecesi zirvedeki yerini 'İmam'ın Oğlu'na kaptırdı!