30 Temmuz 2019

Suriyeli mültecilerin hatırlattıkları (1)

Ensar’lıktan ‘halkta büyük tepki’ ya da ‘büyük sorunlar çıkması’ gerekçesine evrilen sürecin miladı, en kolay ikna edilebileceği öngörülen AKP tabanında bile yaşanan oy kaybı ve bu oy kaybında Suriyeli mültecilerin rolüydü. İdeolojik olandan pragmatik ve hak ihlallerini barındıran dönüşümde de bu anketlerin rolü vardı

Suriyeli mülteciler artık siyasal iktidarın konjorktürel “koz”u olma özelliğini gün be gün yitiriyor.

15 Temmuz darbe girişiminin savuşturulmasını, Türkiyede doğan 450 bin Suriyeli çocuğun hayrına bağlayan ve böylece memleketin kurtulduğuna inanan İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun bu konuşmasının üzerinden sadece 1.5 ay geçti. 

Şimdilerde ise Bakan Soylu İstanbuldaki Suriyeli göçmenlerin kayıtlı bulundukları illere geri gönderileceğini söyledi. İstanbuldan gideceği/tehcir edileceği söylenen Suriyeli sayısının 80 bini bulacağı söyleniyor. 

Peki ne oldu da siyasetin şirazesi Suriyelilerin aleyhine döndü? Ortada alınacak hayır duası” mı kalmadı? Yoksa Suriyelilerin iç siyasetteki özgül ağırlığı aleyhte bir sonucu mu beraberinde getirdi? Zira Bakan Soylu aradan geçen 1.5 aydan sonra bambaşka bir dille şöyle diyordu: 

"Eğer (kayıtsız olan Suriyelileri) İstanbul'da muhafaza etmeye çalışırsak, kimse kusura bakmasın, İstanbul'da hiçbirimizin kontrol edemediği, yönetemediği ve karşı karşıya kalmış olduğumuz bir sıkıntı baş gösterir. Düzenimiz, kuralımız, açık ve nettir. Herkes, sağladığımız oturum belgesinin tarif ettiği vilayette hayatını devam ettirecektir.[1] 

Suriyeli mülteciler meselesi çapraşık, Suriyede yaşanan iç savaşın reel politik tarafından kullanılması/istismarı ile, ölümden kaçan bir halkın yaşam hakkının Türkiye açısından savunulması düne kadar geçer akçeydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye sizin de vatanınızdırderken herhalde İstanbulu da bu sınırlar içinde görüyor olsa gerekti. 

Burada bulunan muhacir ve ensar tüm kardeşlerim, vatanın ne demek olduğunu çok iyi biliyorlar. Her zaman söylüyorum, burada bir kez daha tekrar edeyim: Bizim ülke olarak resmî sınırlarımız başkadır, gönül sınırlarımız başkadır. Gönül sınırlarımızın hududu, bizim kardeş olarak gördüğümüz, bizi kardeş olarak gören herkesin yaşadığı yerleri içine alır. Dolayısıyla, Suriyeden gelen misafirlerimize diyorum ki; biz sizi kardeşimiz olarak görüyoruz, siz de bizi kardeşiniz olarak görüyorsanız, vatanınızdan uzak değilsiniz, sadece evinizden, toprağınızdan uzaksınız. Türkiye, sizin de vatanınızdır."[2] 

Peki ne oldu da Suriyelilerin kayıtlı bulunduğu yerlere gönderilmesi ya da sınırdışı edilen Suriyelilerin İdlibe gönderilip El Nusra tarafından tutuklanması[3] gibi garabet uygulamalar meşru bir kimliğe büründü? 

Suriyeli mülteciler ve onlara sahip çıkan çevreler tarafından gerçekleştirilen gitmeyizeylemi sonrası Bakan Soylu, İstanbulda 547 bin Suriyeli mülteci olduğunu vurgulayarak şöyle diyordu: 

"Şu andaki durumun sürdürülmesi kesinlikle mümkün değil. Türkiye'nin her yerinde Suriyeli sığınmacıları, onların ileri gelenlerini uyarıyoruz. Halkta tepki büyüyor. Önümüzdeki günlerde daha büyük sorunlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle önlem almak zorundayız.[4] 

Halkta tepki büyümesiya da büyük sorunlar çıkması” gibi gelişmeler hangi sürecin ürünüydü? Bu öngörünün kaynağı ne olsa gerekti? Ne olmuştu da devlet ricali gönül sınırlarını” Suriyelilere kapatmıştı? 

Önce bir araştırmanın çarpıcı sonucuyla başlayalım. Dissensus Araştırma tarafından İstanbulun 9 ilçesinde yapılan ve doğrudan AKP tabanının ekonomik kriz algısına dönük araştırmada üç ana grup vardı.  AKPye sadık olanlar (sabırlı umutlular), AKPyi eleştiren ama kopma eğilimi taşımayanlar (sabırlı karamsarlar), ve AKPden kopma eğiliminde olan ya da halihazırda kopmuş olanlar (telaşlı karamsarlar) 

Bu gruplar içinde AKPyi derinden etkileyecek olan asıl kategori ikincisiydi. Zira oy vermekle birlikte, ne ilk grup gibi sadık ne de üçüncü grup gibi artık uzaklaşmış olandı. Yani AKP açısından öncelikle elde tutulması ve yeniden sadakatinin sağlanması gereken taban onlar yani sabırlı karamsarlardı. 

Dissensus Araştırmanın verilerine göre bu tabanın AKPye dönük eleştirilerinde iki ana eksen vardı. Bu kişilere göre, yaşanan ekonomik sorunların sorumlusu AK Partiden başkası değil. Hemşehricilik yapıp yakınlarını kayırıyorlar. Halk sürünürken kendilerine daha çok maaş ve imkan sağlıyorlar. Ülkeye Suriyelileri doldurdular.[5] 

AKPye “şimdilik oy vermeye devam edensabırlı karamsarların ruh haline damgasını vuran iki eksenden biri “ülkeye Suriyelileri doldurdular” şikayetiydi. Gerçekten de Metropoll tarafından yapılan ankete göre AKP seçmeninin yüzde 78i Suriyelilere vatandaşlık verilmesine karşı çıkıyordu.[6] 

Bu olguya dikkat çeken bir yazar ise Yeni Şafak Yazarı Mehmet Acetti şöyle yazıyordu: 

2011den itibaren savaştan kaçıp gelenler için açık kapı” politikası uygulayan, Ensar/Muhacirteşbihiyle bu politikanın arkasını dolduran Ak Parti, Defolup gitsinlerpropagandasının ürettiği siyasi iklim karşısında önceki pozisyonunu korumakta güçlük çekmeye başladı.

Son günlerde, Suriyeli göçmenlere dönük olarak yürütülen yeni uygulamaları takip ediyor olmalısınız.[7]

PİAR tarafından yapılan ve 23 Haziran seçimlerinde AKPnin oylarının yüzde 7 düşeceğini iddia eden araştırmaya göre AKP oylarındaki düşünün üç nedeni vardı. Ekonomi (yüzde 34.5),   işsizlik (14.6) ve Suriyeliler (12.6) oy kaybının sac ayağını oluşturuyordu.[8] 

Ensarlıktan halkta büyük tepkiya da büyük sorunlar çıkması’ gerekçesine evrilen sürecin miladı,  en kolay ikna edilebileceği öngörülen AKP tabanında bile yaşanan oy kaybı ve bu oy kaybında Suriyeli mültecilerin rolüydü. İdeolojik olandan pragmatik ve hak ihlallerini barındıran dönüşümde de bu anketlerin rolü vardı. 

Bu ülkede yabancı” olarak addedilen ile siyasetin ilişkisi bütünüyle güncel konjonktür ve ideolojik tarihsel bir geleneğin ürünüydü. Kozlar, Rehinler ve merhamet nesnelerininkullanım ömrü dolduğunda vicdana değil, getiri/götürüsüne bakılırdı. 

Suriyelilerden vazgeçişin ardında yatan da sadece buydu 

*Irkçılığı ve bu memlekette yabancı” olana müstahak görülen politikalardaki benzerliği ise ikinci yazıda tartışacağız.


 

[1] https://tr.euronews.com/2019/07/23/suleyman-soylu-bu-yil-80-bin-kacak-gocmeni-sinir-disi-edecegiz

[2] Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kilis konuşması, 2.7.2016

[3] https://www.haksozhaber.net/vicdan-disi-uygulamalar-basladi-400-suriyeli-muhacir-zorla-idlibe-gonderildi-116793h.htm

https://www.artigercek.com/haberler/suriyeli-genc-sinir-disi-edilip-el-nusra-ya-teslim-mi-edildi

[4] https://www.haberler.com/suriyelilerin-eylem-kararinin-ardindan-soylu-12279618-haberi/

[5] https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2019/06/04/sikayetim-var-ak-partililerin-krizle-imtihani/

[6] https://www.timeturk.com/suriyelilere-vatandaslik-verilsin-mi-anketi/haber-197506

[7] https://www.yenisafak.com/yazarlar/mehmetacet/ak-partinin-suriyeliler-sinavi-2052173

[8] https://tr.sputniknews.com/analiz/201901231037245436-piar-arastirma-ak-parti-oylar-yuzde-dusus/

Yazarın Diğer Yazıları

Suna Kıraç'ın ardından: Yaşamı ve yaptıklarıyla ölüme inanmadı, ömründen uzun idealleri vardı…

Suna Kıraç’ın ‘teamüllere aykırı’ tek tercihi bir Koç profesyoneli olan İnan Kıraç’la evlenmesi olmadı. Çiftin aldığı bir başka karar, yine o dönem ve temsil ettikleri ‘sınıf’ açısından büyük bir devrimdi. Mademki çocukları olmuyordu onlar da bir çocuğu evlat edineceklerdi

Satın alınan demokrasi

Demokrasi için cebinden para harcayıp oy veren seçmen kazandı; devletin parasını ve demokrasinin değerlerini harcayanlar kaybetti.

Yeniden…

Aradan 30 yıl geçti, dün yine sevindim; yine yenilen “3. Milliyetçi Cephe” ittifakıydı