22 Nisan 2019

Yerevan'da 24 Nisan'da Türkleri görmek alışkanlık oldu...

"24 Nisan için Yerevan’a gelen Türkler, artık sıradan oldu…"

Türkiye dahil, farklı ülkelerden,  24 Nisan’da Ermenistan’ın başkenti Yerevan’a gelen (tabii ki demokrat) Türkler, Kürtlerin sayısı 100. yıldönüm olan 2015’te doruğa çıkmıştı… 

Artık yadırganmıyordu… Bugüne kadar keza öyle…

Hiçbir siyasal parti, hiçbir siyasi fraksiyon, felsefi gruba dahil olmayan, sıradan vatandaş profilinde insanların gelişi, daha bir önem arz ediyordu…  

Marangozundan tutun da okul öğretmeni, üniversite öğretim üyesi, doktoru, aşçısı, taksi şoförü, kalifiye işçisi, sendikacısı, çiftçisi, zanaatkarı, öğrencisi, gazetecisi, sanatçısı, hizmet- turizm sektörüne kadar insanlar, sessizce, Ermenistan Gümrük Kapı’sında görevlinin ‘Ne amaçla ziyaret ediyorsunuz?’ sorusuna çok ilginç cevaplar vererek vize almış ve ülkeye ilk kez ayak basarak, otele yerleşmiş, ertesi gün de ellerinde çiçekleriyle korteje katılıyorlardı… 

Bunun yanında, tabiki bu veya şu siyasal partiye, siyasi fraksiyona, felsefi gruba üye olanlar da vardı ama görüntü itibariyle, hiçbir mecburiyet hissi duymadan yani bir görev ‘ifa etmek için’ değil de, kendi şahsi tercihi ve kararıyla gelenlerin önemi bir başkaydı … 

Zira onları, kendi imkanlarıyla, işi gücü bırakıp, masrafa girerek, ta Yerevan’a gelenlerin motivasyon nedeni tekti…. Vicdanları!

İşte buydu önemli olan …

Tabii bunun, yani Türklerin 24 Nisan’da Yerevan’a teşriflerinin tarihçesine bakarsak; merkezi Frankfurt’ta bulunan; tarihteki tüm soykırımlara karşı tavır almayı, hatırlamayı-hatırlatmayı, tanınmamış olanların tanınması için mücadele vermeyi şiar edinmiş, demokrat Türk, Kürtlerden oluşan Soykırım Karşıtları Derneği’nin hakkını teslim etmek gerekir…

Eşbaşkanlar,  Ali Ertem ve Bülent Gül’ün önderliğindeki ilk heyet, 16 kişiyle, 1999 yılında, Almanca, Türkçe ve Ermenice pankart, çelenkleriyle, 24 Nisan anma törenine katılmıştı… Jean Claude Kebapçıyan (CRDA Paris) ile kendilerine refakat etmiştik …

Hatırlıyorum o zamanlar, bu hareket bomba tesiri yaratmıştı Ermenistan’ın gündemine…

Tabii ki daha önce 24 Nisan tarihi dışında tek tük kişisel girişimler olmuş, örneğin eski Esenyurt Belediye Başkanı Dr Gürbüz Çapan ile tarihçi Prof. Taner Akçam, gazeteci Cengiz Çandar ve diğer kişiler de (bunu dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den habersiz olduğunu şahsen zannetmiyorum) ziyaret etmişlerdi Soykırım Anıt’ını…

Hatta Hürriyet ‘Bitsin artık bu kin’ diye 16 puntolu manşet bile atmıştı fotoğraflarla yaptığı özel haberine, La Uno yani birinci sayfadan…

Sokaktaki insan kuşkuyla yaklaşmıştı buna… Komplo teorilerinin bini bir para etmişti…

Ama başta dediğimiz gibi 24 Nisan için Yerevan’a gelen Türkler, artık sıradan oldu…

Bu hareketi başlatan SKD’nin katkıları unutulamaz…

Ayrıca, SKD’nin eşbaşkanlarından ve bu hareketin kurucusu, Şereflikoçhisar’lı Ali Ertem’in 1999’dan itibaren, her yıl, yıllık kazancının bir bölümünü, Soykırım Müzesi’ne ‘başkalara emsal teşkil edecek’ şekilde bir tür ‘simgesel tazminat’ olarak ödemesi, katılaşmış birçok önyargının paramparça olmasına vesile olmuştu…

                                                               ***

2019’dayız… 24 Nisan anma gününe özel olarak gelen Türk ve Kürtlerin çemberi gitgide genişliyor. Bu yıl, İskandinav ülkelerinden, İngiltere’den, Portekiz’den bile gelenler var… Türkiye, Almanya ve Fransa’yı artık ‘sıradan’ telakki ettiğimiz için saymıyoruz bile …

Kendisinden izin almadığımız için, adını yazmakta imtina ettiğimiz, İskandinav ülkelerinden birinden gelen Türk mühendis arkadaşımızın otel lobisinde söylediklerini ilginç buluyorum …

Azerbaycan’ın Türkiye ile kardeşliği nasıl bir kardeşlikse, Türkiye FETO’cu diye tabir edilen çevrelere savaş açtığını söylüyor ama Azerbaycan’ın iş çevreleri, diplomasi ve de devletin önemli görevlerde bu insanlar hâlâ etkinler’ diyor … 

Konuya vakıf olmadığım için, sorularla hayli sıkıştırmış olacağım ki, gülerek ‘anlaşıldı’ diyor ve anlatıyor ….

‘(…) Bildiğiniz üzre, Azerbaycan ve Türkiye arasında, daha Haydar Aliyev zamanından beri vücut almış bir ulus, iki devlet diye tanımlanmış, bir ilişki adı var, böyle konmuş adı…

İyi de bu ilişkiye ister ‘evlilik’, ister ‘kardeşlik’, ister ‘ortaklık’ diyelim, sorunlu gözüküyor… Zira Türkiye Cumhuriyeti devleti, Azerbaycan’ı ‘kardeş devlet’ olarak görüyor, görebilir… Azerbaycan da, Türkiye Cumhuriyeti'ni böyle gördüğünü söylüyor, tamam, o da olabilir.. Ama eğer Türkiye Cumhuriyeti, resmen savaş açtığını ilan ettiği bir örgütü, tüm ülkelerdeki izini silmek, okul ve örgütlerini kapatmak istiyorken, Azerbaycan, hiç oralı olmuyor ise, bu kardeşlik sorgulanmamalı mı acaba?’ diye soruyor …

"Dahası var’ diyor ve ‘(…) 15 Temmuz hakkında eğer Türkiye Cumhuriyeti başka ve Azerbaycan da başka türlü değerlendirmeler yapıyorlarsa bu da sümen altına atılmamalı ve konuya açıklık kazandırmak gerek" diye de ekliyor …  

Bu arada, bu konuda İnternet’te gezinirken, Zaman gazetesinden (2009) öğrendiğimize göre, Haydar Aliyev’in daha Nakhiçevan Özerk Bölgesi Cumhurbaşkanı olduğunda, söz konusu örgütün bölgeye girdiğini, zamanla ilk ve orta okul düzeyinde 12, kolej düzeyinde 11 ve 1993’te kurulan Kafkasya olmak üzere 1 üniversite kurmuş olduğunu öğreniyoruz … 

Bu 5 bin öğrenci kapasiteli alanın, Azerbaycan’dan silinmesine karşı çıkmış baba Aliyev… Türkiye birkaç kez uyarmış ama o ’uyarı’ da öylesine havada kalmış… Gerçi arada, bazı temizlikler olmuş ama kökten bir temizlikten konuşmak hayli zor…  Zira, 2014’te, İlham Aliyev, Cumhurbaşkanlığı Siyasi Analiz bölümü şefi, Elnur Aslanov’un görevinden azad etmesi, bunlardan bir örnek olarak gösterebiliriz ama çok ama çok sınırlı gözüküyor …

İskandinav ülkelerinden birinden gelen Türk mühendis, ayrıca Azerbaycan’ın petrol ile ilgili kurumların idarecilerinin ezelden beri, söz konusu okullara yaptıkları dev bağışlarıyla göze battıklarını, ima ediyor bizlere …  

Ne demişler ‘bazen olay yerinden uzakta, bir kuş bakışıyla meselelere bakmak, daha bir sağlıklı olabilir’… Dolayısıyla, Ermenistan’ın başkentinde, farklı ülkelerden gelen Türk arkadaşlar ile ‘Türkiye-Azerbaycan’ havzasını irdelerken ‘Türk Diasporasından al haberi’ diyoruz …

Kalın sağlıcakla ….

Yazarın Diğer Yazıları

16'ncı Altın Kayısı Festivali'nde Türk asıllı yönetmen ve Türkçe filmler de ödül aldı

Ermenistan Başbakanlığın ödülü, bizim ‘GAIFF Sinema’yı Kalkındırma Platformu’, Ermenistan’dan Datev Hagopyan’ın ‘Tagart (Tuzak)’ filmine takdim edildi…

Ve "iyi ki var" dediğimiz 16'ncı Yerevan Altın Kayısı Film Festivali'nin sonuna geldik...

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi… 

‘Azerbaycan Filmi’ derken

İnsanlığın unuttuğu ulvi değerleri, günümüzde inatla yaşatan Malakanlar!