01 Eylül 2019

Tasarımda optimizm

İyimser bir dünya ideali bu türden bir düşünce tarzı ile başlıyor

İnsanlık bilimsel, teknolojik ve ekonomik anlamda büyük gelişimler gösterse de siyasi, psikolojik ve sosyolojik bakımdan farklı kırılganlıklar içerisinde. Güvenlik ve insanlar arasındaki güvenilirlik için araştırmalar düşük istatistikler sunuyor. İçinde bulunduğumuz dönemin pek çok bakımdan çok da iyimserlik içerdiği söylenemez.

Kendine "problemleri tanımlamak ve onlara çözüm geliştirmek" gibi bir misyonu yükleyen tasarım alanında buradan ilham alan, iyi ve iyimser olana yönelik bir eğilim var. Bu eğilime iyilik için tasarım veya optimist tasarım deniyor.

Herhangi bir tasarım problemi ile karşılaşan tasarımcı, o probleme yönelik olarak çevresiyle empati kurarak başladığı tasarım süreçlerinde, olumlu ve olumsuz, aslında daha çok olumsuz, pek çok önerme ile karşılaşır. Tasarım sürecinde problemleri çözmek için atılması gereken en önemli adımlardan biri o sorunu tanımlayabilmektir. Özel veya tüzel soruların çözümü için sıklıkla karşılaştığımız aksaklık, ilgili sorunun aslında olabilecek en basit biçimde tanımlamamasından kaynaklanmaktadır. Bir kez bu tanım gerçekleştirildiğinde çözüme giden basamaklar daha da netleşir.


Empati (Kaynak: IDEO)

Bir tasarımcı yaptığı pek çok araştırma, görüşme seansı ve bunlar üzerindeki düşünme mesaisi sonrasında problemleri iyi bir biçimde tanımlayabilir. Bu "düşünme" mesaisi soyut bir kavram olduğundan, toplumda algılanması ve takdir görmesi en zor kısımdır.

Kısaca "düşünmek" konusuna bir alan açmak istiyorum. Uzmanlar, insanların düşünme şekilleri üzerinde çeşitli araştırmalar yapıyorlar. Farklı insanların farklı düşünme biçimleri vardır. İnsanları birbirinden ayıran en önemli özelliklerin başında olayları kavrama, idrak etme, yorumlama ve nihayet bunlarla ilgili bir düşünce tarzı geliştirme becerileri geliyor. Pek çok araştırmacı bu düşünme tarzının bilişsel olarak ortaya çıktığını, yani kavrama becerimizle alakalı olduğunu savunsa da, Grigorenko ve Sternberg'in çalışmalarına göre (1995) düşünce tarzı, insanların yeteneklerini ifade etmek üzere ortaya koydukları bir yöntem.

Buradan düşünme şeklimizin içgüdüsel bir beceri değil; varoluşsal bir tercih olduğu çıkarımını yapabiliriz. Nitekim De Bono'nun 1991 yılında düşünme biçimleri üzerine yaptığı tanımda bu çıkarımı destekler nitelikte:

"Düşünmek , belirli bir amaç doğrultusunda deneyimin bilinçli bir biçimde keşfidir. Bu amaç, anlama, karar verme, planlama, problem çözümü, yargılama, eylem vb. olmak üzere çeşitlenebilir."

Pogrow'un 2005 yılında öğrencilerle yaptığı çalışmalarda, düşünce tarzına ilişkin şu çeşitleme yapılmış: Hatırlama, analiz, karşılaştırma, çıkarımlar ve değerlendirme. Bu evreler, açıkça yaratıcı düşüncenin de temelleridir.


Human brain made with hands - Limited Edition of 20 | Angelo Cordeschi (Kaynak: Saatchi Art)

Zeka ve düşünme tarzının tercihleri yönetmedeki gücü yine yapılan araştırmalarla ortaya konmuş bir gerçek. Bu düşünme tarzı pesimist de optimist de olabilir. İnsanların büyük bir kısmı, olaylar karşısında savunmacı bir düşünce tarzı geliştiriyorlar. Bu düşünceler olumlu veya olumsuz olabilir; her iki uçtaki düşünme biçiminin psikolojik, sosyolojik, fiziki veya siyasi olmak üzere pek çok etkeni olabilir. İyimser olmanın, pozitif düşüncenin genel kanı olarak başarıya ulaşmada daha etkili olduğunu biliriz. Diğer yandan negatif düşünce tarzının da başarı ile ilişkilendirildiği pek çok vaka bulunuyor.

Optimist düşünce tarzının en öncü savunucularından olan Schwartz ve Perkins'in belirttiğine göre (1991) iyi düşünmenin köklerinde hepimizin aşina olduğu başarı deneyimi yatıyor. Dikkatli seçimler yaparak problemleri etkili bir biçimde çözdüğümüzde, genellikle başarıyoruz ve bu duygu deneyimsel olarak bizde aşinalık yaratıyor. Aile görüşü, yetiştirilme tarzı gibi genel psikolojimiz üzerinde etkili olan unsurlar elbette düşünce tarzımızı da etkiliyor.


1989 yapımı Ölü Ozanlar Derneği filminde, bir öğrentmenin öğrencileri üzerindeki etkisini izliyoruz

Akademik alanda yapılan bir araştırma da göstermiş ki, öğrencilerin düşünce tarzları kendi psikolojilerinin yanında onlara eğitim veren akademisyenlerinkinden yüksek oranda etkileniyor; kendi düşünce tarzlarını öğretmenlerininki ile eşleştirebilen öğrencilerin akademik başarısı da yükseliyor. Diğer yandan akademisyenlerin düşünce tarzları, kendi psikolojilerinin yanında öğretmenlik deneyimlerinden ve içinde çalıştıkları kurumların dikte ettiği gereklerden yüksek oranda etkileniyor. (Zhang, 2002) Aynı örneklemeyi toplumsal düşünme tarzı ve bunda etkili olan siyasi ve sosyolojik ortama da uyarlayabiliriz.

Ben tasarım alanına geri dönmek istiyorum.

Tasarımcı düşünme tarzı her zaman optimist olmak durumunda değildir. Pek çok zamanda negatif düşünce de geliştirebilir. Ne var ki bütünsel olarak ele alındığında tasarımcının tasarım geliştirme süreci, eylemleri ve üretimi her zaman optimisttir.

Tasarımcı, fayda üretmek, daha iyi bir dünya yaratmak idealine koşan kişidir.

Bu koşu sırasında o kadar çok pesimist görüşle ve olumsuz, yıkıcı, haksız eleştiri ile karşılaşır ki, yoluna devam edebilmek için bir bakıma optimizmi strateji olarak içselleştirmek durumunda kalır. Durup durup tekrarlıyorum ama daya iyi bir örnek de gelmiyor aklıma. Henry Ford, tarihteki en optimist tasarımcılardan biri. "Eğer insanlara ne istediklerini sorsaydım; daha hızlı atlar istediklerini söylerlerdi" sözü yaratıcı düşüncenin bakış açısını ortaya koyan en önemli örneklerden biridir. Şu sözünü de çok severim pek çoklarının yanında: "Hata bulmayın; çözüm üretin !"


Henry Ford ve ilk otomobili Quadricycle, 1896

Tasarımcılar 100 yılı aşkın süredir "iyi" tasarım yapmanın peşinde koşuyorlar. Artık düşünme mesailerini "iyilik için tasarım" için de harcıyorlar. İyilik için tasarım, sosyal değişim için optimist bir hayalperestlikten başkası değil. Hayalperestlik kavramını, işe yaramazlıkla eşdeğer bir anlamda kullanmıyorum, aksine düşünce eylemi ile olmayanı hayal etme işini tanımlamak üzere kullanıyorum. Tasarımcı optimist bir hayalperesttir.


Optimist Mavi, Pantone

İngiltere'nin yağmurlu kasvetli ve gri bulutlarla kaplı havasını bilirsiniz. Bu karamsar topraklardan çıkan ünlü çay markası Twinnings, insanlar üzerinde yapılan bir araştırmaya kulak verip, hafızamda yer etmiş en güzel reklam kampanyalarından birine imza atmıştı. İngilizlere ne zaman kendilerini iyimser hissettikleri sorulduğunda "Masmavi bir gökyüzü gördüğümüzde " diye cevap vermişlerdi. Twinnings bunun üzerine dünyadaki önde gelen renk laboratuvarı Pantone ile işbirliğine giderek yeni bir renk tanımladı: Optimist Mavi / Optimist Blue ". Tahmin edeceğiniz gibi gök ve deniz mavisinden esinlenerek hazırlanan bu renk ile birlikte yürütülen kampanya onları bekleyen yaz aylarında daha çok sokağa çıkmalarını, açık havadan ve doğadan daha çok faydalanmalarını teşvik etmeyi ve elbette daha iyi hissetmelerini sağlamayı hedefliyordu. Markanın yöneticilerine göre daha iyi hisseden insanlar daha sağlıklı ve pozitif seçimler yapabileceklerdi.


John Bielenberg

John Bielenberg Amerikalı bir grafik tasarımcı. Kendi ifadesi ile şans eseri tasarımcı olan bu isim, bugün 250 kadar ödülün de sahibi olan bir optimizm öncüsü. İyilik için tasarım hareketi başlatan figürlerden biri olan Bielenberg'e göre bu işe kalkışmasının sebebi, tasarım mesleğinin fazlaca kapitalist düşünce ile haşır neşir olması ve bunun bir bakıma geri ödemesinin yapılması için her tasarımcının mesailerinin bir kısmını iyilik için tasarıma yöneltmelerine duyulan gereksinim. Nasıl doktorlardan veya avukatlardan mesailerinin yasal olarak bir miktarını karşılıksız olarak pro bono işlere ayırmaları bekleniyorsa, tasarımcıların da bu tür işbirlikleri içinde bulunması için ön ayak olan pek çok projeye imza attı bu tasarımcı. Bielenberg bugünlerde düşünme tarzları alanında geliştirdiği ve son kitabına da konu olan "yanlış düşünme/think wrong" üzerine çalışıyor. "Status-quo yer çekimi gibidir " diyen tasarımcı, alışkanlıkların, alışılagelen yöntemlerin insanların düşüncelerini de dibe çektiğini, yaratıcılık ve gelişim için, sistemlerin dışında düşünebilmenin önemli olduğunu vurguluyor kitabında.

Bugün karşılaştığımız yoksulluk, göç, iklim krizi gibi problemlerin çözümü için inatçılık gerekiyor. Bielengberg'e göre bu inatçılık ancak optimist bir bakış açısı ile sağlanabilir. Eğer optimist olmaz isek böylesine boyumuzu aşan problemlerin çözümü için gerekli olan deneme - yanılma süreçlerinin altından kalkmamız imkansız. Çözüme ulaşamayacağımız kadar büyük sorunları çözmede istikrarlı ve kararlı davranabilmek için, henüz ulaşamamış olsak bile çözümün gelecekte bir yerlerde olduğuna inanmak durumundayız. Bu düşünme tarzı optimizmden başkası değil.


MINI'nin A/D/O tasarım merkezinde ele alınan konulardan biri "Diplomasinin Hayvanat bahçesi"

MINI markasının NYC Brooklyn deki tasarım merkezi A/D/O içerisinde tasarımcılar tarafından yürütülen programların çıktıları herkese açık. Zorlu toplumsal sorunlara çözüm üreten projelerin yer aldığı bu merkezde çalışma kültürü, kentsel yaşam, ulaşım gibi pek çok alanda yenilikçi araştırmalar yürütülüyor. Programların tümü tasarımda kritik düşünce üreten projelere ve tartışmalara ev sahipliği yapıyor. Hayvanat bahçelerindeki pandaların siyasi amaçlar için nasıl kullanıldığından, sınır duvarlarının optimist bir biçimde yeniden ve çok yönlü ele alınmasına kadar pek çok konu var bu merkezde üzerinde çalışılan. Ortak paydaları ise, tasarımcı bakış açısı ile daha kaliteli bir yaşam biçimi yaratabilmek.

İyilik arandığı zaman bulunabilen bir kavram. İçimizi ve en önemlisi düşüncelerimizi iyi ve pozitif olana yönlendirmek bizi de yaşantımızı da sadece daha sağlıklı yapan bir yaklaşım. Eğitimde kritik bakış açısının geliştirilmesi tasarım dünyasında da kritik yaklaşımı yaygınlaştırıyor. Burada hedeflenen tek bir şey var; kritik tasarımda ve negatif düşünce tarzında bile, her zaman pozitif bir amaç ve çıktı geliştirilmesi.

İyimser bir dünya ideali bu türden bir düşünce tarzı ile başlıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Kavuşturan tasarım

Taksim Meydanı yarışması için gerçekleştirilen ve İBB TV’den de canlı olarak yayımlanan buluşma toplantısı kolektif tasarım adına atılabilecek en önemli ve gerçek adımlardan biriydi

İstanbul'dan Saskia Sassen ve Richard Sennett geçti

Sassen’e göre yapılaşmayı nihayetinde öğrendik; çünkü doğaya ve çevremize saygılı olmamız gerektiğini, insan odaklı olmanın kaçınılmaz olduğunu acı deneyimlerle idrak ettik. Artık bunu nasıl uyguladığımız önemli

Doğal afetler için tasarım

Telefonların çalışmadığı, internetin kesildiği, evimizin olmadığı, arabamıza atlayıp bir yere gidemediğimiz bir ortamda ne yapacağımıza dair bir fikrimiz var mı?