25 Nisan 2022

Zam veremedik, şehit cenazesi verelim

Halkın sıkıntıları, acıları, tepkisi, isyanı tıpkı morfin gibi şehitlerin kanıyla uyuşturulmaya çalışılıyor.

Taşa toprağa, talana dolana, yandaş müteahhidin kasasını doldurmaya, diyanete cemaate, savaşa silaha, Saray’ın akla ziyan masraflarına cömertçe kaynak ayıran iktidar emeklilere, asgarî ücrete, bayram ikramiyesine kuruş zam yapılmayacağını açıkladı. Cumhur İttifakı ortaklarının seçmen desteğinin azaldığı, oylarının gün be gün eridiği bir dönemde on milyonlarca seçmeni olumsuz etkileyecek böyle bir karar alınırken, kayıpları kazanca çevirecek önlemler de düşünülmüştü kuşkusuz.

Hayat pahalılığının yoksulu açlığa, orta sınıfı yoksulluğa ve silinmeye sürüklediği, son yarım yüzyılın en derin ekonomik bunalımının yaşandığı, tarımın çöktüğü, kepenk kapayan esnafın intihar sınırında dolaştığı, türlü cambazlıkla manipüle edilen resmî enflasyon rakamlarının bile tüketicide yüzde 60’ı üreticide yüzde 100’ü aştığı bir ortamda ipin ucunu kaçırmış olan iktidar, kitle desteğini daha fazla yitirmemek için üç oyunu birden devreye soktu.

Birincisi: Seçim yasalarından başlayarak çeşitli katakullilerle seçim güvenliğini ve eşitliğini yok etmeye yönelik adımlar atarken, gerçeklerin yazılıp çizilmemesi, halka yansıtılmaması, seçmenin gözünün açılmaması için eli kulağındaki medya yasakları türünden çoğu anayasaya aykırı bir dizi ceberrut, baskıcı, engelleyici önlem. Buna paralel olarak HDP’nin kapatılması, HDP’lilerin bitmez tükenmez kovuşturulmaları, önünde engel gördüğü her türlü siyasal ve toplumsal hareketi (misal kadın hareketi) güç kullanarak, devlet terörüyle bastırmak…

İkincisi: Ustası olduğu “vatan-millet-bekâ” sömürüsünü sürdürebilmek için Mehmetçiği komşu ülkelerin topraklarında komşu bir halkla savaşmaya göndermek; kaçınılmaz şehit haberleri geldiğinde de, “Pahalılık, geçim sıkıntısı, yokluk, açlık var ama ne yapalım, vatanı kurtarmak için şehitler veriyoruz” yutturmacasıyla kitleleri uyutmak.

Üçüncüsü: İnsanları terör umacısıyla korkutmak. En başta Kürtler olmak üzere bıçağın kemiğe dayandığı kesimleri sürekli tahrik ederek, olmadık baskılar uygulayarak, haklarından mahrum bırakarak, cinayetlere varan yöntemler kullanarak şiddet eylemlerine yöneltmek. Olmadı, terör eylemlerini bizzat örgütleyip kotarmak.

Bunların hepsi yıllardır gördüğümüz, izlediğimiz, acısını çektiğimiz, etkili olduğunu gördükçe kahrolduğumuz malum ve melun yöntemler, kirli siyaset…

Savaş bu rejimin varlık garantisidir

Tek adam rejiminin temeli; Erdoğan’ın savaşçı, yayılmacı, ilhakçı zihniyetine ve eski Osmanlı topraklarında (en azından bir bölümünde, özellikle de Ortadoğu’da) nüfuz kazanma emellerine/hayallerine dayanıyor. Erdoğan’ın ortağı ve koltuk değneği Bahçeli ise derin devlet zihniyetinin en şoven, en savaşçı kesiminin sözcüsü ve müfettişi. Onun iktidar koalisyonundaki ağırlığı, Türk-İslam şoven milliyetçiliğinin devletin derinliklerindeki arkaik köklerinden kaynaklanıyor.

Son on yıldır bu ülkeye, bu halka yaşatılanlar vatanın, milletin bekası uğruna değil ucube tek adam rejiminin ve Erdoğan-Bahçeli koalisyonunun bekası içindir. Şu sıralarda da aynı oyun sahneleniyor. Halkın sıkıntıları, acıları, tepkisi, isyanı tıpkı morfin gibi şehitlerin kanıyla uyuşturulmaya çalışılıyor.

Son Pençe-Kilit sınır ötesi harekâtının zamanlamasına dikkat edin. Çok geniş toplum kesimleri için bıçağın gerçekten kemiğe dayandığı, hatta kemiği kesmeye başladığı, Kürt siyasî hareketinin yok edilmeye çalışıldığı, bütün baskılara karşın Kürt halkının ve HDP’nin yine de provokasyona gelmediğinin görüldüğü bir dönemde Kuzey Irak’a havadan karadan saldırı başlatılıyor. Ve tabii ne zamandır durmuş olan “terör eylemleri”de anında Bursa’dan start alıyor. Bir önceki yazıda anlatmaya çalıştıklarımı tekrarlamaktan kendimi alamıyorum: AKP’nin 7 Haziran seçimlerini kaybetmesinden 1 Kasım erken seçimine kadarki kanlı ortamı, şiddeti terörü hatırlayın.

Muhalefet bu defa da ayılmazsa…

Başta Millet İttifakı, birlikte hareket ettiklerini beyan eden altı parti, ülkedeki sağlı sollu muhalefet 7 Haziran-1 Kasım arasında izlediğimiz bu kirli oyunun yeniden sahnelenmesine imkân tanıyacak mı? Beka, terör, dış düşman, iç düşman teranelerine kapılıp, ama oy yitirme kaygısı, ama fıtratları, ideolojileri, zihniyetleri yüzünden iktidarın beka savaşını destekleyecekler mi, iktidara kan verecekler mi? Bu şehitler kimin, hangi davanın şehitleri diye sormadan dökülen kana, çekilen acılara, yıkıma ortak olacaklar mı? Daha da önemlisi bu toprakların insanlarının yüreğinde onmaz yaralar açılmasına, ekilen ayrılık tohumlarının filizlenmesine, düşmanlıkların güçlenmesine olanak sağlayacaklar mı? İktidarın Irak’ta, Suriye’de savaşı kendi bekasını korumak için menfur bir araç olarak kullanmasına, Kürt halkını vurmak için terör umacısına sarılmasına göz yumacaklar mı?

Pençe-Kilit Harekâtı ilan edildikten sonraki ilk tepkiler -veya suskunluklar- ders alındığı umudu vermiyor. Sınır Ötesi Harekât Tezkeresi’ne "hayır" demiş olan CHP, kendi oyuna ters düşerek, "hayır" dediğini unutarak Kılıçdaroğlu’nun ağzından Pençe-Kilit harekâtına övgüler düzüyor. Üstelik böyle bir savaşı gerekli kılan bir neden, yeni bir gelişme, bir tehdit yokken.

“Biz operasyonu değil Mehmetçiği koruyoruz, askerlerimizin ayağına taş değmesine bile razı değiliz” türünden ezberler hiç de inandırıcı olmuyor. Mehmetçiğin ayağına taş değmesine razı gelmeyen yürek, şehitliğine razı geliyor. Tek doğru soru ve itiraz: Bu harekâtlara neden son vermiyorsunuz, neden barışçı politika izlemiyorsunuz, oralarda ne işimiz var, sınır ötesindeki Kürtleri tarumar ederek kendi Kürtlerimizi kaybetmemize neden yol açıyorsunuz, olması gerekirken bu destek ya da suskunlukla muhalefet iktidarı güçlendiriyor.

Oyunu bozmak sizin elinizde ama oyuna geliyorsunuz

İktidar cephesi beka, terör, Kürt kartı silahlarını ustalıkla kullanıyor. Amaçlarından biri de muhalefetin birliğine kama sokmak, Millet İttifakı'nın dağılmasını sağlamak. O kartları tek tek kırmak, oyunu boşa çıkarmak mümkün. Ancak cesur olmak ve iktidarın dümen suyundan kurtulmak gerek. Savaşa karşı olmak suç değil erdemdir ve inanın ki kitlelere bu savaşçı politikaların maddî manevî nelere mal olduğunu, bugün içinde debelendiğimiz ekonomik-toplumsal yıkımın başlıca nedeninin iktidarın savaşçı, ayrımcı siyaseti olduğunu  çok iyi anlatabilirsiniz. Teröre, şiddete kararlı şekilde karşı çıkarken iktidarın “terör=PKK=HDP (Kürt siyasal hareketi)” yalancı denklemini benimsemek yerine bozabilirsiniz. Özellikle Millet İttifakı olarak, 6 partili ittifak olarak ortak bir karşı duruş ve söylemle kitlelere seslenebilirseniz. Hiç korkmayın yankısı gelir ve kazanırsınız, hepimiz kazanırız, ülke kazanır.

Benden duymuş olmayın demeyeceğim, benden duymuş olun. Bunu başaramazsanız kamuoyu yoklamalarına, çevrenizdeki kısa görüşlü hayal tacirlerine, çıkar çemberlerinin saptırmalarına bakarak çantada keklik sandığınız seçimleri kaybedersiniz. Hepimiz kaybederiz, ülke kaybeder, halklar kaybeder.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Desteğim DEM Parti'ye, oyum İmamoğlu'na

İstanbul Büyük Şehir'de İmamoğlu'na verilmemiş her oy Cumhur İttifakı'na, özünde Erdoğan'a gidecek

Vicdanını yitirmiş dünyanın vicdanını, ahlakını yitirmiş siyasetin ahlakını savunmak 

Ahlakını yitirmiş siyaset ve onun kadroları aşılmadıkça toplumdaki çürümenin önüne geçmek mümkün değil...

CHP, kuş mu deve mi olacağına karar veremezse…

Tek adam rejiminin yol açtığı toplumsal-siyasal çürümeyi engelleyecek, ortak vatanda hak, hukuk, adalet içinde ortak yaşamı sağlayıp ülkeyi yaşanabilir kılacak güçlü ve -sözde değil özde- demokratik bir muhalefete ihtiyaç var. Ana muhalefet partisinin kendini toparlaması ve demokratik güçleri kendi etrafında toplaması (6'lı Masa gibi değil, turnusol kağıdı Kürt meselesi olan gerçek demokratik güçler) bu yüzden önemli