13 Şubat 2022

Köre merhamet etmeyin!

Yanlış, acıma soslu yaklaşımlarınız salt Kör Kız tablosuyla sınırlı kalmıyor. Gündelik yaşamda da bizlerin birer birey olduğunu unutup yeti farkımız üzerinden tutum alıyorsunuz

Herkese merhabalar. Bir süredir John Everett Millais'in "The Blind Girl" eseri üzerine okumalar yapıyorum. "Hem körsün, hem de görsel bir fenomen ile ilgileniyorsun" yaklaşımıyla bu tabloya olan ilgim garipsenebilir. Körlerin görsel ögelere olan duyarlıklarını asla ve asla garipsememenizi öneririm zira körler de tıpkı sizler gibi beyinlerinde görebilirler. Tek farkla; zihinlerine aldıkları imajları gözleri haricindeki diğer duyu organlarının verileriyle oluşturmaktalar.

Fenomenler dünyasındaki her şeyi, körlerin de belleklerine taşıyabilmeleri o kadar ama o kadar önemli bir konu ki, bilhassa kör çocukların nörolojik gelişimi, yaşama hakimiyetleri bu prosesin gerçekleşmesiyle mümkün olabilmekte.

John Everett Millais'in The Blind Girl eseri hayli güçlü bir çalışma. Kör bir kızı küçük kardeşiyle tabloya ışınlamışlar sanki. Pırıl pırıl bir gün, sol tarafta, pelerini altındaki küçük kardeşinin sağ elini tutan kızıl saçlı kör kız, diğer eliylede bir çiçek sapına uzanmış, gözlerini kapatmış. Adeta meditasyon yapıyor. Onun ve kardeşinin elbiseleri eski, yıpranmış durumda. Küçük sarışın kız hayretle gökkuşağını izliyor. Bir yağmur sonrası ışıldayan güneş altında olmalılar. Kör kızın kucağında bir de akordiyon var. Tabloda Beni düşündüren ayrıntı ise kör kızın boynunda asılı olan "Pity the Blind" yani köre merhamet edin yazısı. Yıpranmış giysileri ve akordiyonuyla "Köre Merhamet Edin" yazısını birleştirerek tablonun belleklere yüklediği sanatsal ve toplumsal mesajların neler olabileceğini düşünüyorum. Eseri sanatsal manada değerlendirmek benim için çizmeyi aşmak olur. Toplumsal manada da değerlendirirken çamlar devirmekten korkarım. Tıpkı "Karanlık Körlük ve Jose Saramago" yazımda olduğu gibi...

O yazımda Nobel Ödüllü Portekizli yazarın Körlük kitabıyla hiç farkında olmadan bizlere yönelik ayrımcı duyguları besleyip beslemediğini ve adeta bir joker olan körlük metaforunu kullanmasının içsel derinliğinin ne olabileceğini ifade etmeye çalışmıştım. Kelimeleri dikkatle seçme gayretim nedeniyle çam devirmediğim ve Saramago'ya saygısızlık etmediğim kanaatindeyim. Umarım şimdi de öyle olur ve Pre-Raphaelism akımının ünlü ressamı John Everett Millais'e saygısızlık yapmaksızın düşüncelerimi dile getirebilirim..  

Pre-Raphaelism Kardeşliği İngiltere Kraliyet Akademisi'nin sanat anlayışına karşı bir tutum. olarak 19. yüzyılda ortaya çıkıyor. Monarşinin ulusal ve dini sanat anlayışı dışında doğayı ve sosyal yaşamı ele alan grup üyeleri sanayileşmeyle gelen toplumsal sorunlara da tablolarında yer veriyorlar. Yalın ve doğal olandan yanalar ve ışığı cömertçe kullanmayı çok önemsiyorlar. John Everett Millais Kör Kız tablosunda da böyle yapmış. Daha öncede yazdığım gibi pırıl, pırıl, aydınlık, saydam bir gün. Bir yağmur sonrası. Gökkuşağı doğmuş. Pembe, çilli yanaklı kör kız gözlerini kapatmış. Sükûnet içinde. Çevresini hissediyor olmalı. Buraya kadar her şey gayet güzel. Ancak boynuna asılı olan "Köre merhamet edin" yazısı niye? Bu yazıda bir gariplik yok mu? Tabloya dair tüm yorumlarda yırtık, sökük elbiseli, akordiyon çalan, gözleri kapalı genç kızın kör olduğunun rahatlıkla anlaşıldığı belirtiliyor. Hâl böyleyken güzelliği ile sempati, duyguları uyandıran kör kızın boynuna o yazı niye iliştirildi acaba? Bu soruya en açıklayıcı ve doğru yanıtı John Everett Millais'ın verebileceği kanaatindeyim. Millais "Ben olanı tuvalime taşıdım. O dönemde kör müzisyenler boyunlarına böyle bir not asarlardı" diyebilir ve şunu da ilave edebilir: "Siz asıl o nota değil, kör kızın yüzüne, omzundaki kelebeğe bakınız. Böylece tabloyu doğru manada görmeniz mümkün olabilir."

Ben tekrar tekrar çevremdekilere Kör Kız tablosunu anlattırdım. Zira bir hata yapmaktan çekiniyor, bu şaheseri doğru okumak istiyordum. Galiba okudum da... Sanat sitelerinde önyargı kalıplarıyla yapılmış bir dolu hüzünlü, yanlış yoruma da rastladım. Örneğin bir yorumda; "Kör Kız umudun sembolü olan çifte gökkuşağını göremiyor. Maalesef onun için umut da yok" denilmekte. Pes yani, umudu olmayan, mutsuz bir kimsenin yüzü bu denli aydınlık, dingin ve huzur içinde olabilir mi? Huzursuz, gergin bir kişinin omuzuna kelebek konabilir mi? Dahası Kör Kızın yüzündeki bahtiyarlık niye görülemiyor da, "Kör Kız için umut yok" deniliyor? Ben bu tablonun mesajını, körlük umutsuzluk değildir ve mutluluğa engel oluşturmaz, şeklinde algılıyor ve tabloda görülmesi gerekenin bu olduğunu düşünüyorum. Bu düşünüşle tabloyu dolayısıyla bizleri yanlış algılayanlara seslenmek istiyorum: Yanlış, acıma soslu yaklaşımlarınız salt Kör Kız tablosuyla sınırlı kalmıyor. Gündelik yaşamda da bizlerin birer birey olduğunu unutup yeti farkımız üzerinden tutum alıyorsunuz. Acıma duyguları, ses tonu değiştirmeler, üstenci davranışlar vs. Gelin tüm bunları bir tarafa bırakın ve köre merhamet etmeyin. Acımayın. Zira bu anlamsız tutumlarınızın bizlerin yaşamlarına hiçbir katkısı yok. Kör çocuklarımıza, gençlerimize de diyeceğim şu: Aldırmayın siz, onların kör duygularına, algılarına. Özgür ve aydınlık zihinlerimizle biz yolumuza devam edelim...

Herkese sevgiler...

Yazarın Diğer Yazıları

Direnmek ve umut etmek

Mumla aydınlatılan o küçük mekânda bana acıyan vatandaşla şu an karşılaşsak acaba nasıl bir şaşkınlık yaşar ve bana neler söyler bilemiyorum. Fakat benim ona söyleyeceğim ilk sözler; "Umutsuzluk hastalıktır. Kördüm ama güzel günlerimin de olacağını umut ediyordum. Şiirler söyledim, zorluklara direndim, kendimi bırakmadım ve mutluluk sonradan geldi ve bugünlere ulaştım." olurdu düşüncesindeyim

Hakkı Baba'nın anısına saygıyla

Ben vefa duygusunu çok önemserim. Bu manada Hakkı Baba'yı, baba mizacıyla Atina Maraton sürecinde verdiği desteği unutmadım

Ölümcül maraton Kasumigaura

Alabildiğince zorlu, fizik kapasitemi hayli aşan o süreçleri nasıl göğüsleyebildim? Mantıksız inadımın kaynağında ne vardı?