05 Temmuz 2020

"Görme ve işitme engelli Selma'nın azmi" (2)

Selma Altay Öztürer'in hayat öyküsünü birkaç yazıya sığdırmak mümkün değil. Benim yapmaya çalıştığım biz engellilere, engelli çocukları olan ailelere ve topluma "Bakın böyle bilinmeyen bir kahramanımız var" diyerek Selma'nın yaşamından bazı kesitler sunabilmek

Geçtiğimiz hafta Braille yazı sisteminin görme engelliler için önemini anlatmış, işitme ve görme engelli arkadaşım Selma Öztürer'den söz etmiştim. O yazının final cümleleri: "Selma Öztürer ile 1987 yılında başlayan dostluğumuzu zaman eskitemedi. İstanbul'a gittiğimde onlara uğramaya çalıştım. Yıllarca yazıştık, haberleştik. Haberleşme diyaloğumuz Braille yazışmalarından telefon görüşmelerine evrildi. 'Nasıl olur?' diyeceksiniz. 'Hiç duymayan bir kişi nasıl telefon kullanabilir?' Dilerseniz bunu da daha sonraki yazımda anlatayım" şeklindeydi.

Evet, Selma iç kulağına takılan bir implant sayesinde duymaya başladı. Fakat implant ameliyatı sonrası zorlu bir süreçti. Ben o süreçte de Selma'nın irade ve zekasının belirleyici olduğunu düşünüyorum. Ancak Selma'nın konuşma dönemine geçmeden önce avucuna yazı yazılması konusunda bir iki ilave yapmak istiyorum. Bana sosyal medya ve e-posta yoluyla yapılan geri dönüşlerde çift engelliyken Selma'nın yegâne iletişim yöntemi olan sol avuç içine sağ eli işaret parmağıyla harfleri yazmanın nasıl ortaya çıktığı soruluyordu. Gülten Öztürer bu gelişmeyi şöyle anlatıyor:

"Bu yöntemi annem buldu. Ablam işitme yetisini de kaybettikten sonra iletişimimiz ortadan kalkmıştı. Annem önce 29 harfin plastik formlarını masaya serip ablamın eline dokundurarak harfleri ve kelimeleri tanıttı. Biz bir şey söylemek istediğimizde plastik harfleri tek tek ablamın eline verdik ve kelimeleri algılamasını bekledik. Bunda pek başarılı olunamadı. Daha sonra annem böyle yapmak pek pratik değil. Biz Selma'nın eline tek tek vermek yerine onun avucuna parmakla harfleri yazalım dedi. Böylece iletişim kurmaya başladık. İngilizce Braille yazı çalışmalarında da Emin Demirci avucuna yazarak ablama İngilizce Braille okumayı öğretti."

Gülten Hanım'ın bu sözlerinden anne Öztürer'in ufkunun geniş olduğunu anlıyor ve Selma'nın yaşamına yaptığı katkıyı görüyoruz. Bir diğer ve hayli önemli katkısı da, Selma'yı Maltepe Sigara Fabrikası'nda çalışmaya teşvik etmesi. Anne Öztürer Selma'ya: "Yarın bir gün bizler olmayız. Senin hayatını kazanman, kimselere muhtaç olmadan ayakların üzerinde durman gerekir" diyor. Ve Selma yıllarca Maltepe Sigara Fabrikası'nda "Duyamıyor ve göremiyorum ama aklım ve ellerim iş görüyor" anlayışıyla çalışıp emekli oluyor. Gerek anne Öztürer'in gerek Selma'nın burada birkaç cümleye sığmayacak öyküleri, engelli çocukları olan ailelere ve engelli bireylere güzel bir örnek niteliğinde. Bu örnekle bizlere verilen önemli mesajın, "yaşamdan ve engelli olmaktan korkmayın. Rasyonel davranın ve mücadele edin" olduğunu düşünüyorum.

Selma'nın duyup konuşmasını sağlayan implant konusuna devam edersek; o sürecin zorluğu implant aracılığıyla iç kulağa gelen seslerin harf karşılıklarının öğrenilmesi ve ezberlenilmesinden kaynaklanıyordu. Selma'nın bana anlattığı kadarıyla implantın iç kulağa dolayısıyla beyin ilettiği tınılar normal olarak işitilen "A", "B" ya da "C" sesleri değildi. Cihaz çevreden gelen sesleri, konuşmaları mekanik tınılar formuna çeviriyordu. Bu mekanik tınıların harf karşılıklarını öğrenmek, ezberlemek ve sonrasında birleştirip anlam bütünlüğü oluşturmak gerekiyordu. Selma işitme terapisinde sebat etti, zekasını kullandı ve bazı küçük aksamalar olmakla birlikte bunu başardı. Bu güzel gelişmeleri telefondan Selma'nın sesinden öğreniyordum.

İstanbul'a gittiğimde Öztürer Ailesi'nin evine uğradım. Selma ile karşılıklı oturup konuştuk. Unutkanlıklarından, söz etti bir ara. Bilhassa bazı telefon numaralarını hatırlayamadığını, zorluk yaşadığını anlattı. Ne yapması gerektiğine dair fikrimi sordu. Önce dijital bir ses kaydedici kullanabilir diye düşündüm. Daha sonra cep telefonu aklıma geldi. Bizler Türkiye'de yeni yeni menüleri seslendirilen tuşlu telefonları kullanmaya başlamıştık. Telefonumu çıkartıp ona gösterdim ve sesini duyup duyamadığını, tuşlara hakimiyetini test ettik. Tuşları kullanabiliyor, menüyü duyuyordu. Bir tuşlu telefon alıp üzerine menü okuyucu yüklenmesi halinde haberleşmede yaşadığı sorun kökten çözülecekti. O da bende sevindik. Daha sonra çağrışımsal olarak telefonu sesli kullanabileceğine göre bir ekran okuyucuyla bilgisayar kullanmasının da mümkün olduğunu düşündüm. Bu kez görme engellilerin nasıl bilgisayar kullandıklarını anlattım. Mutlu oldu. Böylece o gün Selma'nın bir telefon ve birde diz üstü bilgisayar alıp ses programlarıyla kullanabileceği ortaya çıkmış oldu.

Bu iki konudaki haberleşmemizi daha sonrada sürdürdük. Selma bilgisayar öğrendi. Artık başarıyla kullanıyor. Bilgisayar eğitimine görme engelli arkadaşımız Engin Albayrak ile başladı ve uzunca bir süre de birlikte çalışmaları teknik desteği de içerecek tarzda devam etti. Selma'nın bilgisayar eğitimlerindeki özveri ve başarısı sebebiyle Engin Albayrak'ı içtenlikle kutluyorum. Şu an kardeşi Gülten hanım ve eşi görme engelli arkadaşımız İlhami Altay ile Ayvalık'ta yaşayan Selma Altay Öztürer'in hayat öyküsünü birkaç yazıya sığdırmak mümkün değil. Benim yapmaya çalıştığım biz engellilere, engelli çocukları olan ailelere ve topluma  "Bakın böyle bilinmeyen bir kahramanımız var" diyerek Selma'nın yaşamından bazı kesitler sunabilmek. Selma şu günlerde sağlık sorunları yaşıyor. Ona canı gönülden şifalar diliyorum.

Bir sonraki yazımızda aksama olmazsa Selma'nın avucuna yazarak İngilizce öğreten görme engelli arkadaşımız Mehmet Emin Demirci'nin anlatımlarına yer vereceğiz.

Herkese esenlikler.

Yazarın Diğer Yazıları

Direnmek ve umut etmek

Mumla aydınlatılan o küçük mekânda bana acıyan vatandaşla şu an karşılaşsak acaba nasıl bir şaşkınlık yaşar ve bana neler söyler bilemiyorum. Fakat benim ona söyleyeceğim ilk sözler; "Umutsuzluk hastalıktır. Kördüm ama güzel günlerimin de olacağını umut ediyordum. Şiirler söyledim, zorluklara direndim, kendimi bırakmadım ve mutluluk sonradan geldi ve bugünlere ulaştım." olurdu düşüncesindeyim

Hakkı Baba'nın anısına saygıyla

Ben vefa duygusunu çok önemserim. Bu manada Hakkı Baba'yı, baba mizacıyla Atina Maraton sürecinde verdiği desteği unutmadım

Ölümcül maraton Kasumigaura

Alabildiğince zorlu, fizik kapasitemi hayli aşan o süreçleri nasıl göğüsleyebildim? Mantıksız inadımın kaynağında ne vardı?