20 Haziran 2022

Enflasyon da, bütçe de ‘fevkaladenin fevkinde’…

İktidar bloğu bütçe fazlasını harcamaların kısılmasından değil, halka dönük KDV, ÖTV gibi vergilere ve kamu mallarının satışlarından elde edilen bir seferlik gelir niteliğinde vergi dışı gelirlere yüklenerek sağlamış. Kaldı ki bu fazlanın, yüzde 70’i aşan enflasyon karşısında reel değerinin de gerçek anlamda eridiğini unutmamak da fayda var

Aşağıdaki ‘küresel enflasyon haritasını’ ABD’li Pew Araştırma Merkezi (Pew Research Center) yayımladı.

Wikipedia, Pew Araştırma Merkezi’ni şöyle tanımlıyor (1):

“Pew Araştırma Merkezi, Amerika Birleşik Devletleri merkezli bir düşünce kuruluşudur. Toplumsal sorunlar, kamuoyu yoklaması ve ABD’yi ve dünyayı şekillendiren demografik eğilimler hakkında bilgi sağlamakta ve aynı zamanda kamuoyu araştırması, demografik araştırma, medya içeriği analizi ve diğer ampirik sosyal bilim araştırmalarını yürütmektedir.”

Pew Araştırma Merkezi ise kendini, sitesinde, şöyle tanıtıyor: “Merkezimiz tarafsız bir bilgi deposudur. Tarafsız bir veri ve analiz kaynağı olarak herhangi bir politik pozisyona sahip değildir”.

Türkiye ilk çeyrekte açık ara enflasyon şampiyonu

Merkez’in 15 Haziran 2022 tarihinde sitesinde yayımladığı raporda (2)  yer alan ve 44 gelişkin ve gelişmekte olan ekonomiden (37’si OECD üyesi, kalanı diğer gelişkin ekonomiler)  elde edilen verilere dayanılarak yapılan analize göre:

“Bu ülkelerin neredeyse tümünde tüketici fiyatları (TÜFE) Covid-19 salgını öncesi zamanlardan bu yana önemli ölçüde artıyor. Ancak incelenen bu ülkeler arasında Türkiye 2022 yılının ilk çeyreğinde (Ocak-Mart) en yüksek enflasyon oranına (yüzde 54,8)  sahip ülke olarak açık ara şampiyon konumunda. Türkiye son yıllarda hep yüksek enflasyon yaşıyor, ancak hükümetin faiz oranlarını yükseltmek yerine düşürmek gibi alışılmışın dışında ekonomi politikaları izlemesi nedeniyle 2021 yılının sonlarından itibaren enflasyon çok hızlı arttı”.

Enflasyon sistemik bir sorun

Bu araştırmanın bu yılın sadece ilk üç ayını kapsadığı (bu nedenle Türkiye’deki enflasyon oranının Mayıs enflasyonundan daha düşük olarak yer aldığı), Rusya-Ukrayna savaşının ise Şubat’ta başladığı dikkate alınırsa, dünyada da, Türkiye’de de enflasyonist gidişin savaştan önce hali hazırda var olduğu ortaya çıkıyor.

Her ne kadar bu son savaşın, özellikle de petrol, temel emtia ve temel gıda üretimi konusunda ciddi kesintilere, ulaştırma zorluklarına ve spekülatif fiyat hareketlerine neden olarak enflasyonun bu denli yükselmesine yol açtığı bir gerçekse de,  enflasyondaki bu gidişatı tek başına savaşa bağlamak doğru olmaz. Çünkü bu tür savaşlar olmadan da, 1970’ler ve 1980’lerde yaşandığı gibi,  dünyada ve Türkiye’de yüksek enflasyon görüldü.

Kısaca enflasyonu körüklediği için savaşlardan kaçınmak gerekiyor. Ancak enflasyonun ardındaki asıl faktör, anarşik ve spekülatif özellikleri yüzünden makroekonomik istikrarsızlıklara eğilimli olan kapitalizmin kendidir. Kaldı ki savaşlar da kapitalizm çağında çok sık görülen olgular değil midir?

Ayrıca araştırmada da vurgulandığı gibi, Türkiye’de bu süreçte uygulanan yanlış ekonomi politikalarının (fiyat artışları sırasında faizleri ısrarla yükseltmemek gibi) bu yangına benzin dökmek demek olduğu gerçeğini de akıldan çıkartmamak gerekiyor.

Bu yüzden de, savaşların yanı sıra, hem enflasyon yaratan kapitalist sistemi, hem de bu sistemin siyasal yürütücüsü konumundaki siyasal iktidarları ve bunların uyguladıkları enflasyonu tetikleyen yanlış ekonomi politikalarını sorgulamamız lazım.

Müesses nizamın her iki kanadının eksik enflasyon tespiti

Türkiye’de, iktidar bloğunun yaptığı gibi enflasyonu dünyaya mal edip kendi sorumluluğunun gizleme tutumu, ya da muhalefetin yaptığı gibi sadece iktidarın yanlış ekonomi politikalarına odaklanıp diğer nedeni (sistemi) görmezden gelme davranışı, reel politik olarak cazip olsa da, sorunun daha da büyümesiyle sonuçlanıyor.

Bu yaklaşımların sonucunda ortaya çıkan enflasyonla mücadele konusundaki başarısızlığın bedelini de, aslında enflasyon konusunda sorumluluğu bulunmayan, buna rağmen yüksek enflasyon nedeniyle daha da yoksullaşan, yaşam kaliteleri daha da düşen halklar, emekçiler ödüyor.

Bütçedeki fevkalade fazla!

Enflasyon konusunda bu gelişmeler yaşanırken iktidarın imdadına bütçe gerçekleşmesi verileri yetişti. Çünkü bu yıla ait ilk 5 aylık verilere göre bütçe dengesi ciddi miktarda fazla verdi. Öyle ki geçen yılın ilk 5 ayında Merkezi Yönetim Bütçesi (-) 7,5 milyar TL açık verirken, bu yıl yaklaşık (+) 125 Milyar TL fazla verdi. (3)

Hiç kuşku yok ki, böyle bir fazla sürdürülemez olsa da, başta Bakan Nebati olmak üzere iktidar sözcülerince bu fazla siyasal iktidarın ekonomik bir başarısı olarak gösterildi (4). Enflasyon ve işsizlik başta olmak üzere çok ciddi sorunların iktidarı sarstığı bu dönemde böyle bir başarı hikâyesine de ihtiyaç vardı.

Fazla nasıl sağlandı?

Aşağıdaki tablo bu sorunun yanıtını bulmak için hazırlandı. Bu tabloya göre kamu harcamalarında herhangi bir kısıntıya gidilmemiş. Yani fazlaya neden olan etken harcamalardaki kısıntılar değil. İşin aslı, resmi olarak dahi yüzde 70’i aşan bir enflasyon ortamında bir de harcamalarda kısıntı yapılmış olsaydı, pek çok kamu hizmetini sürdürebilmek mümkün olmazdı.

Ancak tabloda ilk göze çarpan şey, daha bu yılın ilk 5 ayında bu yıl için öngörülen 1,750 trilyon TL’lik toplam ödeneğin yüzde 55’inin kullanılmış olması. Bu, yılın geri kalan 7 ayı boyunca hükümetin kalan ödeneklerle idare edebilmesinin zor olduğunu gösteriyor.

Zira hem ülke bir seçim sürecine girdi, hem de yüksek enflasyon nedeniyle emekçilerin Temmuz’da yüksek bir ücret zammı talebi var. Emeklilerin durumu ise içler acısı. Bu da iktidarını sürdürmek isteyen iktidar bloğunun kesenin ağzını açmasını gerektirecek. Bu nedenle de muhtemelen iktidar bir ek bütçe yapmak durumunda kalacak. Böylece, bu durum da bir ‘başarıdan’ ziyade, yanlış öngörülerden kaynaklanan bir ‘başarısızlık’ olarak adlandırılmalı.

Bütçenin harcamalar kısmında ‘KİT görev zararlarının’ yaklaşık 9 kat, ihracatçıya verilen ‘DFİF desteğinin’ 2,4 kat, bazı müteahhit ödemelerinin de dahil edildiği ‘hane halkı transferlerinin’ 2,3 kat, ‘Savunma Sanayi Destekleme Fonu’na yapılan aktarmaların’ 1,7 kat ve ‘faiz ödemelerinin’ 1,5 kat artmış olması iktidar bloğunun sınıfsal, siyasal ve askeri tercihlerinin bu yıl da sürmekte olduğunu gösteriyor.

Fazla, bütçe gelirlerindeki yüksek artıştan kaynaklanıyor

Bütçe fazlasına neden olan asıl faktör bütçe gelirlerindeki ciddi artışlar. Nitekim bu 5 aylık dönemde MYB gelirleri 2 kat, vergi gelirleri 2,1 kat artmış. Burada da çarpıcı bazı noktalar var. Örneğin kurumlar vergisinin 3,8 kat artmış olması, ‘geçici kurumlar vergisi’ adı altında özellikle de Merkez Bankası da dâhil olmak üzere bazı büyük kamu ve özel sektör kurumlarına yüklenildiğini gösteriyor.

Asıl çarpıcı olan ise ‘ithalde alınan katma değer vergisinin’ 2,2 kat, ‘özel tüketim vergisinin’ 1,6 kat, ‘dâhilde alınan katma değer vergisinin’ 1,5 kat artması. Daha da önemlisi içeriğinde cezaların ve kamu kurumu kârlarının, ‘kamuya ait arsa ve arazilerin satışlarından elde edilen gelirlerin’ yer aldığı ‘vergi dışı gelirlerin’ 1,7 kat artmış olması. Bu tür vergi dışı gelirlerin tutarı 203 milyar TL’yi buluyor. Yani vergi dışı gelirler, MYB gelirlerinin neredeyse beşte biri, vergi gelirlerinin ise dörtte biri düzeyine erişti. Bu durum uzun zamandır görülen bir durum değil.

Kısaca iktidar bloğu bütçe fazlasını harcamaların kısılmasından değil, halka dönük KDV, ÖTV gibi vergilere ve kamu mallarının satışlarından elde edilen bir seferlik gelir niteliğinde vergi dışı gelirlere yüklenerek sağlamış. Kaldı ki bu fazlanın, yüzde 70’i aşan enflasyon karşısında reel değerinin de gerçek anlamda eridiğini unutmamak da fayda var.

Ayrıca mazotun litresinin 30 TL’yi bulduğu bugünlerde devlet bütçesi bu kadar fazla veriyorsa bunun bir de politik olarak sorgulanması lazım. Böyle bir fazla altında iktidarın, geçici de olsa (salgın sırasında olduğu gibi), akaryakıt ve enerji üzerinden aldığı vergilerden vazgeçmesi gerekiyor.

Kısaca halkın ekonomik olarak çok zorluk içinde olduğu, enflasyon, yaşam maliyetleri ve yoksulluğun tarihsel zirvelere çıktığı bir dönemde ve yaratılan fazlanın da halkın ve ekonominin sorunlarını çözmek için kullanılmayacağının belli olduğu bir durumda, bütçe fazlası vermek halk adına da, ekonomi adına da bir başarı değil. 

 2021-2022 (Ocak-Mayıs) Merkezi yönetim bütçesi karşılaştırması (Milyar TL)

 Sonuç

Kıssadan hisse, gelecekte yüksek enflasyondan, işsizlikten, gelir dağılımı adaletsizliği ve yoksulluktan, doğa yıkımından ve ağır vergilerden azade bir dünya ve Türkiye istiyorsak, hem buna neden olan siyasal iktidarlardan, hem de son tahlilde kapitalizmden kurtulmak ve demokratik bir cumhuriyet altında ‘demokratik bir ekonomiyi’ bugünden inşa etmek gerekiyor.


Dip notlar:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Pew_Research_Center (18 Haziran 2022).

https://www.pewresearch.org/fact-tank/in-the-u-s-and-around-the-world-inflation-is-high-and-getting-higher (15 June 2022).

C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Merkezi Yönetim Bütçe Gerçekleşmeleri, https://www.hmb.gov.tr/mayis-2022-butce-gerceklesmeleri (17 Haziran 2022).

https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/son-dakika-bakan-nebati-butce-fazla-verdi-iyi-performans-sergileniyor (15 Haziran 2022).

 

Yazarın Diğer Yazıları

Erdemoğlu’nun önerdiği servet vergisi kimleri hedefliyor?

Süper zengin Erdemoğlu’nun önerileri, depremin ve krizin faturasının halka kesilmesidir, halka kemer sıktırmaktır

Yapay zekâ ve seçimler

Yapılan bir araştırmaya göre, yaygın bir hak mahrumiyeti yaşanmasa bile, hükümetler, yapay zekâyı daha büyük ölçekte kullanarak seçimlere olan güveni sarsıyorlar ve seçmenlerin seçimlere olan güvenini azaltarak demokrasiye zarar veriyorlar

Derin sahtecilik ve yapay zekâ

Derin sahtecilik olarak da bilinen sentetik medya alanındaki gelişmeler yüzünden medyadaki haber ve bilginin bir bilgisayar tarafından mı üretildiğini yoksa gerçekten yaşanmış bir olaya mı dayandığını bilmek giderek zorlaşıyor