25 Ocak 2021

Demokrasiye geçiş ve demokrasi ittifakı senaryoları (2)

Bütün senaryolarda, demokrasi isteyen muhalefetin başarılı olabilmesi için partiler-üstü bir demokrasi bloğunda buluşması elzemdir

Demokrasiye geçiş için siyasal partilerin önce halka gidip sonra demokrasiyi kurmak için bir araya geldiği ilk iki senaryoyu bir önceki yazıda tartışmıştım. Şimdi ise diğer senaryoları ve tüm bu senaryoların ortak olmazsa olmazlarını inceleyelim.

1. Önce bir araya gelmek sonra seçim I

Bu senaryoda seçimden önce muhalefet partileri kendi aralarında ve demokratik sivil toplumun aktif desteğiyle bir masa etrafında bir araya gelirler. Burada seçim sonrası kuracakları siyasal sistem ve bu sistemi kurmak için izleyecekleri yol planı üzerinde ayrıntılı biçimde anlaşırlar. Örneğin güçlendirilmiş parlamenter sistemin ayrıntıları ve bu sistemi önce kısmi sonra kapsamlı anayasa değişiklikleriyle, hangi yol planıyla kuracaklarını tasarlarlar.

Bunun yanında seçime hangi seçim ittifaklarıyla gireceklerini, bu seçim ittifakların hangi ortak hedeflerde uzlaştığını, CB dahil adaylarının kim olacağını veya bu adayları nasıl belirleyeceklerini belirler.

Tüm bunları birer protokolle saptarlar.

Yani önce (seçim ittifaklarından farklı olarak) kapsamlı bir Demokrasi ittifakı (Bloğu) oluşturup ondan sonra halka giderler.

Bu senaryonun avantajı:

Bu senaryo halkın önüne (tek tek partilerin ve farklı seçim ittifaklarının önerdikleri yerine) net ve ayrıntılı bir demokrasiye geçiş seçeneği koyar. Farklı parti ve seçim ittifaklarının demokrasiye geçiş için ortak olarak yapacakları net bir şekilde belli olur. Seçmenler, hangi partiye oy verirlerse versinler, bu seçeneğe oy verip vermediklerini bilirler. Seçim sonucunda da – eğer şeffaf şekilde gerçekleşirse – halkın tercihinin ne olduğu net bir şekilde ortaya çıkar.

Bu senaryonun dezavantajları:

Bu uzlaşmaya iktidar dâhil olmadığı için seçimleri ne pahasına olursa olsun kazanmak isteyen iktidar unsurlarının, seçimlerin adil, özgür ve şeffaf koşullarda gerçekleşmemesi için her türlü çabayı göstermesi ihtimali yüksektir. Dünyadaki örnekler de bu olasılığı açıkça gösteriyor.

Son on yıl içinde iktidarın gerçekleştirdiği değişikliklerle, ülkemizde seçimlerin demokratik ortamda gerçekleşmesi için gerekli (bağımsız medya ve internet, tarafsız devlet kurumları ve güvenlik güçleri gibi) asgari koşullarda büyük aşınma olmuştur. Örneğin seçimlerden önce içişleri ve adalet bakanlıklarına tarafsız isimlerin atanması gibi çok önemli ve makul uygulama kaldırılmıştır. Mevcut otoriter CB sisteminde zaten bu bakanların CB'dan bağımsız karar alması da çok zor hale getirilmiştir. Yargı bağımsızlığını yitirirken, YSK'nın tarafsızlığı üzerinde de ciddi kuşkular oluşmuştur. Seçimlerin demokratik olabilmesi için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) gibi kurumların tarafsızlığı da şarttır.

En son ABD'de eski Başkan Trump seçim sonuçlarını kabul etmediğinde, halkın iradesinin tecellisi, Cumhuriyetçi Parti mensupları dahil olmak üzere devlet görevlilerinin çoğunluğunun tarafsız ve hukuka uygun davranmasıyla mümkün oldu.

Öte yandan seçim öncesi gerçekleşecek bu bir araya gelmenin tüm vatandaşlarımızı kucaklayan gerçek  bir demokrasi ve umut masası olabilmesi için, ülkemizdeki her on seçmenin birinden fazlasının desteklediği yasal bir parti olan HDP'yi de doğrudan veya dolaylı kapsamalıdır.

Gerek çekirdek HDP seçmenlerinin, gerekse normalde değişik partileri desteklemekle beraber HDP'nin meclis dışında kalmaması için ve demokrasi adına gerekirse HDP'ye oy verebileceğini göstermiş olan stratejik seçmenlerin iradesi doğrultusunda, HDP tek başına da meclise girecek desteğe sahip. Dolayısıyla milletvekili seçimlerinde herhangi bir seçim ittifakına katılması gerekmiyor, hatta bunu HDP de tercih etmeyebilir. Ama HDP'li seçmenler kendi hukuklarına da sahip çıkacağına, dürüstlüğüne, tutarlılığına, adaletine ve demokratik değerlerine inandıkları bir CB adayına destek verebilir.

Önemli olan Demokrasi Bloğu'nun HDP seçmenlerinin ayrılıkçı şiddet içermeyen meşru dilek ve kaygılarını görmesi, dışlamamasıdır diye düşünüyorum. Bunları göz önüne almayan bir demokratik restorasyonun gerçek bir demokratikleşme olmayacağı açık. Bu konuda herkesin iğneyi önce kendine batırması gerekiyor. HDP dışındaki partiler her şeyden önce kendi aralarında ve ülke yararına, seçim sonrası meclis merkezli ve şeffaf bir barış süreci, yerel yönetim reformu ve anadillerde eğitim gibi geniş kamuoyu desteğine sahip diğer reformları konuşmalı. HDP de, her şeyden önce kendi tabanının beklentilerine daha iyi yanıt verebilmek için, ayrılıkçı şiddeti amasız ve ancaksız tarihe havale eden ve geleceğe bakan yeni bir dili ve adımları mutlaka geliştirmek zorunda.

2. Önce bir araya gelmek sonra seçim II

Bu senaryoda muhalefet partileri seçimden önceki masaya iktidarı da davet ederler. Eğer bu gerçekleşirse, iktidar ve muhalefet üç konuyu beraberce kararlaştırırlar:

  1. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek için gerekli reformlarda anlaşılması ve gerçekleştirilmesi.
  2. Seçimlerin adil ve özgür bir ortamda gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeler.
  3. Rövanşizm olmaması.

Sonrasında belirlenen takvimle seçimlere gidilir.

Bu durumda muhalefet partileri seçimde halka, güçlendirilmiş parlamenter sistemin ötesinde hangi reformları yapacaklarını ve nasıl yöneteceklerini anlatır, bunun için oy isterler.

Bu senaryonun avantajı:

Uzlaşmaya iktidar da dâhil olacağı için, seçimler daha az kutuplaştırıcı bir ortamda gerçekleşir ve adil ve şeffaf gerçekleşme olasılığı artar. Memleket masasına iktidar da dâhil olacağı için, HDP konusunun istismar edilmesi ihtimali azalır.

Bu senaryonun dezavantajı:

Parlamenter sistemde CB doğrudan halk tarafından seçilmeyeceği için CB Erdoğan'ın bu uzlaşmaya katılması ihtimali düşük olacaktır. Ancak eğer böyle bir uzlaşma sonrası partisinin mecliste çoğunluğu kazanabileceğini düşünürse katılabilir.

İktidarın ve muhalefetin anlaşabileceği parlamenter sistem gerçek bir demokratikleştirme sağlayacak reformları içermeyebilir.

Öte yandan, seçimlere parlamenter sistemle gidileceği (CB halkın çoğunluğunun oyuyla seçilmeyeceği) için, muhalefetin bir demokrasi ittifakında birleşmesi ihtiyacı zayıflayabilir.

3. Önce bir araya gelmek sonra seçim III

Bu senaryonun bir öncekinden farkı, seçimden önce kurulan uzlaşma masasında muhalefetin ve iktidarın parlamenter sistemde değil, yarı-başkanlık gibi bir ara sistemde anlaşmaları ve seçime bu şekilde gitmeleridir. Bu durumda önümüzdeki seçimde de CB çok daha kısıtlı yetkilerle ama yine doğrudan halk oyuyla seçilir.

Yani masada siyasal partiler üç konuda uzlaşırlar:

  1. Mevcut CB yönetimini demokratikleştirecek reformlarda ve mevcut sistemden parlamenter sisteme geçişte ara bir çözüm olarak yarı-başkanlık sisteminde anlaşılması ve gerçekleştirilmesi
  2. Seçimlerin adil ve özgür bir ortamda gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeler
  3. Rövanşizm olmaması

Sonrasında da belirlenen takvimle seçimlere gidilir.

Bu senaryonun avantajları:

Uzlaşmaya iktidar da dâhil olacağı için, seçimler daha az kutuplaştırıcı bir ortamda gerçekleşir ve âdil ve şeffaf gerçekleşme olasılığı artar. Yarı başkanlık siteminde de CB doğrudan seçileceği için, CB Erdoğan ve AKP'nin bu uzlaşmayı onaylaması ihtimali daha yüksek olacaktır. Aynı nedenle muhalefet partilerinin demokrasi ittifakını sürdürme olasılığı artar.

Bu senaryonun dezavantajı:

Mevcut durumda muhalefet partilerini birleştiren en önemli ortaklıklardan biri, CB Erdoğan'ın ve AKP'nin uygulamalarına karşı birikmiş tepkidir. Dolayısıyla seçimlerden önce muhalefet partilerinin iktidar ile böyle bir uzlaşma masasına oturması tabanlarından önemli tepkiyle karşılaşacaktır.

Rövanşizme yönelmemek ne demek?

Dünyadaki örneklerden ve karşılaştırmalı siyaset teorilerinden biliyoruz ki, demokrasiye geçişte halledilmesi gereken en önemli sorunlardan biri "geçiş adaleti" (transitional justice) meselesidir: demokrasiye geçiş ancak barışçı yoldan ve uzlaşmayla olur, ancak bu durumda geçmiş iktidarların günahları yaptırımsız kalırsa bu adalet duygusunu ve inşa edilen demokrasinin meşruiyetini zedeler. Örneğin Tunus'ta demokrasiye geçiş sonrasının en zayıf halkalarından biri geçiş adaletinin sağlanamamış olmasıdır.

Rövanşizme yönelmemek geçmiş hukuksuz eylemlerin bağımsız ve tarafsız bir yargı tarafından kovuşturulmayacağı anlamına gelmez. Demokrasiye geçiş sonrası iktidarların siyasi rövanşizm içinde olmayacağı, iktidarı desteklemiş toplumsal kesimlere karşı adil davranacağı ve intikamcı olmayacağı, geçiş adaleti konusunu önce bağımsız ve tarafsız olması sağlanacak yargıya bırakacağı anlamına gelir. Demokrasinin yerleşmesi için öncelikle yönetebilmesi ve halkın maddi sorunlarına çare olabilmesi gerekir. Dolayısıyla seçilmiş yeni iktidarların önceliğinin, iç ve dış politikada başarılı olmak, ülkenin önünü açacak toplumsal, ekonomik ve kurumsal reformları gerçekleştirmek olması gerekir. Bunun pratiği 2019 yılında muhalefetin kazandığı yerel yönetimlerde görülmekte ve şekillenmektedir.

Demokrasi birlikteliği (bloğu) olmazsa olmaz

Yukarıdaki bütün senaryolarda, demokrasi isteyen muhalefetin başarılı olabilmesi için partiler-üstü bir demokrasi bloğunda buluşması elzemdir. Örneğin birinci ve ikinci senaryolarda, muhalefet seçimlere farklı seçim ittifaklarıyla girmekte ve bir araya gelecekleri masayı seçimlerden sonra kurmayı vadetmektedir. Yine de seçimlerde halkın önüne net bir demokrasi seçeneği koymak için, seçim sonrasında hangi düzenlemeleri yapmakta anlaştığını bir protokolle düzenlemesi ve açıklaması gerekir.

Öte yandan muhalefetin, seçimlerden önce iktidarla belli konularda anlaştığı (2., 4. ve 5.) senaryolarda başarılı olabilmesi için de, iktidarın karşısına tek bir teklifle çıkması ve bunu bir blok olarak savunması elzemdir. Aksi halde iktidar tarafından bölünmek, eritilmek ve inandırıcılığını kaybetmek (kooptasyon) tehlikesiyle karşı karşıya kalır.

Öte yandan, 18 senedir merkezî iktidarı değiştirmekte başarısız olan muhalefetin bu sefer başarılı olması için mutlaka halkta "güçlüyüz ve kazanacağız" umudu yaratabilmesi gerekmektedir. Bu da, özellikle devlet imkânlarını ve anti-demokratik baskı araçlarını fütursuzca kullanabilen bir iktidar karşısında, ancak bir araya gelerek ve yan yana durarak başarılabilir.

Her şeyden önce demokrasi bloğu, halkın önüne net bir demokratik çözüm seçeneği sunmak için gereklidir.

Sivil toplum desteğinin ve bir yurttaşlar sözleşmesinin önemi

Siyasal partiler demokratik rejimin olmazsa olmaz unsurlarıdır, ancak ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, aktif seçmen ve taban desteği, hatta baskısı olmadan bir demokrasi bloğunda buluşmaları ve sürdürmeleri kolay değildir.

Dünyadaki demokrasiye geçiş örnekleri de, bunun toplumsal hareketlerin destek ve baskısı, siyasal partilerle sivil toplum arasında oluşan sinerji, katılımcı ve dinamik kampanyalar sayesinde başarılabildiğini gösteriyor. 

Gittikçe ağırlaşan gündelik sorunlar mevcut sistemle çözülemez. Bu bağlamda halkın da partilere "yeter artık, oyumu istiyorsanız tüm ayrılıklarınızı bırakın ve demokrasi için bir araya gelin" demesi, siyasal uzlaşmanın aynı zamanda tabandan gelen bir demokrasi ittifakına yaslanması elzem.

Demokrasi-otokrasi ekseninde yeni bir dünya kuruluyor: Türkiye de doğru yerde konumlanmalı

ABD'de Trump Başkanlığı ve arkasındaki halk desteği bir daha gösterdi ki, 21. yüzyılda sadece Türkiye'de değil dünyada da siyaset, demokrasi-otokrasi ekseninde yeniden şekilleniyor. Bilgi teknolojileri devrimi, değişen üretim biçimleri, nüfus patlaması ve ekolojik kriz, tüm dünyada toplumsal ve kültürel çalkantılar ve değişim endişesi yaratıyor. 20. yüzyılın sonunda hemen tüm dünyada egemen konuma gelen neoliberal modellerin 21. yüzyılın sorunlarına çare olmadığı, daha doğrusu bu sorunların kaynağında yattığı günbegün daha net anlaşılıyor.

Bu ortamda tüm toplumlarda bir kesim, umudu özgürlük pahasına güvenlik vadeden kendi yerine karar veren, yeni-otoriter güçlü lider rejimlerinde arıyor. Diğer kesimler ise umudu güçlendirilmiş –yani kapsayıcılığı ve katılımcılığı derinleştirilmiş ve etkinliği artırılmış– demokratik rejimlerde arıyor. Her ne kadar göz önünde olanlar genellikle din, ırk, etnisite ve milliyetçilik olsa da toplumların geleceğini belirleyecek asıl hikâye bu. Macaristan'dan Brezilya'ya, Hindistan'a, İngiltere'ye ve ABD'ye tüm dünyada bu her iki proje arasında kıyasıya bir rekabet yaşanıyor. Eğer ABD'de Trump tekrar seçilebilseydi, orada da yeni-otoriterlik büyük bir zafer kazanacak ve daha da gelişecekti. Biden'ın seçilmesiyle demokrasi yeni bir şans kazanmış oldu.

AKP hükümetleriyle Türkiye, 21. yüzyılda dünyada yeni-otoriter bir rejimin geliştiği erken örneklerden biri oldu. Bu "sayede" de yeni-otoriter rejimlerin çare olmadığının, içlerinde barındırdıkları çelişkiler nedeniyle mutlaka zaman içinde yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları artıracağının, ekonomik ve çevresel sorunları daha da derinleştireceğinin en erken anlaşıldığı ülkelerden biri oldu.

Eğer muhalefet bir demokrasi bloğunda bir araya gelir ve demokrasiye geçiş için ittifak edebilirse, sivil toplum da buna aktif destek olursa, Türkiye yeni-otoriterliği yenmenin ve demokrasiyi seçmenin de erken örneklerinden biri olabilir. Bu şekilde başka ülkelere ilham olabilir. Türkiye içinde bulunduğu durumu hak etmiyor. Bu durumdan çıkış yürekleri ve aklı birleştirmekten geçiyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Halkın egemenliğini hatırlayıp hatırlattığı gün 31 Mart

Acaba Pazar günkü sonuçlar genel seçimde gerçekleşseydi Cumhurbaşkanı balkon konuşmasında bu kadar kolay sonucu kabul eder ve mazbatayı teslim eder miydi?

Pazar günü neyi seçeceğiz?

Pazar günü 2030’ların Türkiye’sinin siyasal aktörleri de şekillenecek

31 Mart: 2017’nin rövanşı ve 2030’ların kuluçkası

2017’de tüm anti demokratik dezenformasyon koşullarına rağmen halkımızın yüzde 49’a yakını ‘Hayır’ diyebilmişti. İstanbulluların ise yüzde 51.35’i ‘Hayır’ demişti. 31 Mart’ta bu oranın azalmak şöyle dursun, artması gerekir