27 Mart 2020

Cumhurbaşkanlığı forslu yüzüğüyle Koronavirüs testi yapanlar, seçilmişlerle cuma kılanlar...

Şaşırıyor muyuz bu olanlara? Şaşkınlık kadar üzüntü de yaşamıyor muyuz? Cumhurbaşkanlığı makamı bu ülkenin tamamını eşit derecede kavraması gereken bir makam. Partili cumhurbaşkanlığı sürecinde bunu kaybettik. Ama insanların canının tehlikede olduğu şu günlerde daha farklı bir davranış bekliyor insan

"Aziz kardeşlerim! Bugün cuma vaktinde ezan okunduktan sonra evlerimizde öğle namazını kılalım. Bizleri her türlü belâ, musibet ve tedavisi olmayan hastalıklardan koruması için Rabbimize dua ve niyaz edelim. Cumanız mübarek olsun…"

Bu mesajın sahibi kim? Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş. Ne zaman yayımlandı bu mesaj? 20 Mart 2020 Cuma günü. Yani geçen hafta. Peki niye yayımladı? Çünkü dünyayı kasıp kavuran, hızla yayılan Koronavirüs'e (Covid-19) karşı toplu yerlerde bulunmamak gerekiyordu. İslam'ın en kutsal yeri Kabe bile kapatılmıştı.

Aradan bir hafta geçti. Virüsün yaygınlığında bir azalma mı oldu? Yoksa tedavi mi bulundu? Tam tersine her geçen gün virüse yakalananlar katlanarak artarken muhtemel bir koruyucu aşı için minimum 1 yıl beklenmesi gerektiği yolunda -Dünya Sağlık Örgütü'nün de aralarında bulunduğu kurumlar ve bilim insanlarınca- tahminler yapılıyor.

Durum böyle iken… Pek çok inanan 'Cuma namazı gibi toplu yapılması gereken bir ibadeti' Diyanet'in çağrısını dikkate alarak evinde öğle namazı kılarak gerçekleştirmeye çalışırken… Bugün (27 Mart 2020) Cumhurbaşkanlığı'nın Beştepe'deki yerleşkesinde çağrıyı yapan isim Ali Erbaş bir grup 'seçilmiş' ile cuma namazı kıldı. Diyanet'in açıklamasında şöyle dendi:

"İslam medeniyetinin en önemli coğrafyalarından olan cennet vatanımızda, İslam toplumunun şiarlarından biri olan bu ibadetin devam etmesi ve cuma namazına gidemediği için milletimizin yaşadığı üzüntünün bir nebze giderilebilmesi adına; Türkiye'de sadece Ankara'da Beştepe Millet Camii'nde, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenen çok az sayıda katılımla ve salgına karşı gerekli tedbirler alınarak cuma namazı eda edilecektir."

Gerekli tedbirlerden başlayalım. Namaz için seçilenlerin (din görevlileri oldukları belirtiliyor) ağızlarında maske ve birbirlerinden uzak şekilde saf tuttukları görülüyor.

Burada birkaç soru ortaya çıkıyor:

Birincisi; "Evlerde namaz kılın camilere gitmeyin" mesajı verildiği günlerde kimilerinin "Biz her koşulda gider kılarız" itirazları olmuş, kimi yerlerde güvenlik güçleriyle büyük tartışmalar yaşanmıştı. Şimdi ya insanlar "Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde kılındıysa diğer yerlerde de kılınır" diye virüs salgınına rağmen camilere tekrar gitmeye başlarlarsa…

İkincisi; Diyanet'in "salgına karşı gerekli tedbirler alındı" duyurusu, "Gelenlere önceden Koronavirüs testi yapıldı mı" sorusunu da akla geliyor.

Test demişken… Hayatımızı emanet ettiğimiz sağlık çalışanlarına bile yeterince test bulunamıyor. Sosyal medyada devlet hastanelerinde üst üste yığılmış insanların test yaptırmayı bekledikleri görüntüler yayılıyor.

İşte böyle bir ortamda paylaşılan bir videoda bir grup kişinin kendilerine Koronavirüs testi yaptığı görülüyor. Videonun ayırt edici özelliği sadece binlerce insanın yapılması için sıra beklediği testin arkadaş ortamında şakalaşılarak yapılması değil, aynı zamanda testi etrafındakilere yapan kişinin parmağında "Cumhurbaşkanlığı Forsu" işlenmiş bir yüzüğün oluşu. Kısa bir süre sonra bu ismin AKP'li işadamı Ethem Sancak'ın yeğeni Murat Sancak olduğu ortaya çıktı. Tepkiler üzerine Sancak Twitter'dan şöyle bir açıklama yaptı:

"Sosyal medyada dolaşan bir videoda denediğimiz görülen ürün CCA Sağlık Hizmetleri'nden ücreti mukabili şirketimize temin edilmiştir. Aile ortamında deneme amaçlı yapılan testin videosu hiçbir amaç güdülmeden tamamen bilgim dışında paylaşılmıştır.

Sancak aynı tweet'te ürünün faturasını da paylaşmış. Tanesi 97 TL'den 125 ürün satın alınmış, KDV dahil 13 bin 95 lira ödenmiş.

Biliyorsunuzdur; test kitlerinden vatandaş alamıyor. Hastaneler tarafından satın alınabiliyor ve sonuçları analiz edebilen uygun hastaneler tarafından kullanılıyor. Paylaşılan belgeden, faturanın Sancak'ın sahibi olduğu, sağlık işleri yapan MT Holding'e kesildiğini de görmek mümkün.

Murat Sancak'ın 'sağlık' ilişkisini yazınca 'kan ihalesi'nden bahsetmemek olmaz. Birgün'den İsmail Arı'nın bir süre önce yaptığı haberi hatırlayalım. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu müfettişleri 9-12 Aralık tarihleri arasında 'Kızılay'ın Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi'nde denetim yaptı. Kurum Başkanı Hakkı Gürsöz imzasıyla Sağlık Bakanlığı, SGK, Kızılay ile Maxicells İlaç Sanayii'ne bir yazı gönderildi. 17 Şubat tarihli ve "ivedi" ibareli teftiş raporunda, Ethem Sancak'ın yeğeninin şirketinin, kanları Almanya'ya göndermesinin DNA bilgileri açısından risk yarattığı vurgulandı. Raporda, yurttaşların kanlarının bilgilendirme yapılmaksızın yurt dışına gönderilmesinin Kızılay'ın kan toplama faaliyetlerini sekteye uğratabileceği uyarısında da bulunuldu.

Teftiş raporunda yer alan bilgilere göre, "Yerli İnsan Kanı Plazmasından İlaç Üretim Projesi" kapsamında Sağlık Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Kızılay protokol imzaladı. Protokolle kan toplama ve ilaç üretimine uygun plazma elde etme görevi Kızılay'a verildi. Kızılay da bu iş için Ethem Sancak'ın yeğeni Murat Sancak'a ait Maxicell AŞ ile anlaştı. Üç yıl boyunca protokolün gereğini yerine getirmeyen, Türkiye'de de tesis kurmayan Sancaklar'ın MAXICELLS Şirketi de Almanya'daki Biotest AG Şirketi ile plazma ve kan göndermek üzere anlaşma imzaladı.

Peki şaşırıyor muyuz bu olanlara? Şaşkınlık kadar üzüntü de yaşamıyor muyuz? Cumhurbaşkanlığı makamı bu ülkenin tamamını eşit derecede kavraması gereken bir makam. Partili cumhurbaşkanlığı sürecinde bunu kaybettik. Ama insanların canının tehlikede olduğu şu günlerde daha farklı bir davranış bekliyor insan. Cumhurbaşkanlığı yerleşkesindeki camide 'seçilmişlerden oluşan kişilerce cuma namazı kılınmasından', parmağındaki 'Cumhurbaşkanlığı forsu işlenmiş yüzüğüyle' test yapan işadamına...

Sahi o yüzükten kaç kişide var, dağıtan kim, herhangi bir kapının açılmasında faydası oluyor mu?

Yazarın Diğer Yazıları

Selahattin Demirtaş, nasılsın?

Seçimin son düzlüğünde gözler üzerinde…

Erdoğan İstanbul seçimini kendi eliyle, kendisi için referanduma çevirdi, 2028 fragmanı izlenecek

2028 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin fragmanını yaşayacak gibiyiz. Erdoğan ile İmamoğlu erken bir final oynayacak

Alkışlar arasında tercüme edilmeyen acı reçete: İşsizlik ve artacak yoksulluk…

Yoksulluğun her şeklinin yaşandığı bir ülke artık burası… Derin yoksulluk, yatay yoksulluk, insani yoksulluk, kadın yoksulluğu, kentsel yoksulluk, kırsal yoksulluk…