27 Haziran 2020

İlk pub’ımız 30 yaşında

Türkiye’nin ilk İngiliz stili pub’ı North Shield, 30 yılını devirdi. Bu uzun serüven, renkli anılarla dolu…

Dünyayı gezip gördüğü her halinden belli kalantor müşteri hesabı ödedikten sonra garsona sordu:

- "Mekânınızı pek beğendim. Buranın patronu kim?"

- "Barın köşesinde birasını içen Teoman Bey."

Müşteri hesabı ödedikten sonra Teoman Hünal'ın yanına uğradı ve "Tebrik ederim kardeşim" dedi. "Tıpkı Londra'daki North Shield'ler gibi bir mekân yaratmışsınız…"

Hünal, müşterisini bozum etmemek için "Londra'da henüz bir şube açmadık. North Shield tamamen burada bizim yarattığımız bir pub zinciri" diyemedi tabii. Teşekkür etmekle yetindi.

Artık Londra'da bile bu denli rüstik ve zarif dekorlu olanlarına az rastlanan İngiliz pub'larının ülkemizdeki ilk örneği North Shield, bu ay 30 yaşına giriyor. Kızıl kahverenkli ahşaplar, deri kanepeler, ekose yün halılar ve duvarlardaki kır manzaralı resimlerle insanın kendisini adeta İngiltere'deki bir malikânede hissettiği bu pub'lar, "üçüncü kuşak" müşterilerini ağırlayarak ülkemiz için bir rekor kırıyor…

1990'da Ataköy Marina'da açılan North Shield, Türkiye'nin ilk İngiliz stili pub'ıydı...

Malt viskilerin cennetiydi

North Shield'lerin kurucusu Teoman Hünal, üniversite eğitimini Londra'da görmüş bir iç mimardı. Türkiye'ye döndüğü 80'lerin ikinci yarısında ülke dışa açılıyor, Özal'ın liberal politikalarıyla ithalat serbest bırakılıyor, Türkiye batı dünyasının pek çok yeniliğiyle ilk kez tanışıyordu. Taksim'deki ilk Mc Donald's'ın açılışını şık sosyete mensupları yapıyor, raflar o zamana kadar tezgâh altından kaçak satılan viski başta olmak üzere dünya mallarıyla doluyordu. Böyle bir iklimde Teoman Hünal ve eşi Lâle yurtdışında çok sevdikleri İngiliz pub'larına ülkemizde de ihtiyaç olduğunu düşünüp, Ataköy Marina'da ilk pub'larını açtılar. İnce işçilikli ahşap bir dekorasyon için haftalarca marangozlarla, ustalarla boğuştular, markalı aynalar, porselen bira kupaları, İngiliz kır hayatını yansıtan resimler gibi aksesuarları da İngiltere'den valizlerinde taşıdılar. Ve tabii en önemlisi Türkiye'nin tanımadığı "single malt" viskilerle ülkeyi tanıştırdılar.

90'ların başında içkilerle ilgili yazılar yazmaya başlamış genç bir gazeteci olarak North Shield'e gittiğimde yaşadığım şaşkınlık, bugün bile hafızamda taze... Henüz dünya bile İskoç maltlarını tanımaya yeni başlamışken Lagavulin'den Talisker'e, Glenlivet'dan Springbank'e onlarcasını bir arada görmek, doğrusu müthişti. Teoman Hünal'la da bu ortamda arkadaş olduk, viskileri birlikte tattık, bir akşam "pîrimiz-üstadımız" içki yazarı Michael Jackson'un Malt Whisky Companion kitabını karıştırırken "Yahu bir viski kitabı da biz yazsak" diyerek Türkiye'nin ilk viski kitabı A'dan Z'ye Viski'yi yayımladık. Teoman hızını alamadı, valizinde ülkeye viski taşımaktan yoruldu ve Macallan, Bowmore, Highland Park, Auchentoshan, Glengarioch gibi prestijli malt viskilerin distribütörlüklerini alarak Türkiye'yi bunlarla da buluşturdu.

90'larda Türkiye sadece iki büyük markanın "lager" tipi hafif içimli biralarını yudumluyor, İngilizlerin geleneksel yöntemle yapılmış tok içimli "ale"lerini ise tanımıyordu. Hünal bu konuda da öncülük üstlendi ve İngiliz ale'lerinin en tanınmışlarını Türkiye'ye getirdi. 90'ların ikinci yarısında Ataköy marinanın sosyal profili değişip müşteri kalitesi düşünce, pub'ı Nişantaşı'nda bir binanın üst katına taşıdı, burada tam bir "Gentleman's Club" havası yakaladı. Bu arada yoğun talepler üzerine franchise da vermeye başladı. Böylece pub'lar İstanbul'un dışına da çıktı, ilk olarak Ankara North Shield'e lisans verildi. Onu Antalya izledi, bu arada havaalanlarında da şubeler açıldı, zamanla Adana'dan Gaziantep'e, Van'a kadar da uzanıldı...

North Shield'lerin kurucusu Teoman Hünal, viski ve bira tutkusunu iç mimarlığın avantajıyla birleştirdi ve özgün bir pub zinciri yarattı

Adını eski bir gemi çanından aldı

Adını ilk pub'ın tam göbeğinde yer alan eski bir İngiliz gemisinin pirinç çanından, çanın üzerine kazınmış geminin bağlı olduğu limanın adından alan North Shield, içki kültürünü de zenginleştirdi. Pahalı ve sofistike malt viski buralarda o kadar popüler oldu ki, bir ara Levent'teki pub'da malt satışı toplam içki satışının yüzde 38'ini buldu. Bu adeta bir dünya rekoruydu. Burada bir kart dağıtılıyor, değişik zamanlarda 20 farklı malt viskiyi deneyip kartı damgalatanlara bir şişe malt viski armağan ediliyordu. Raflardaki malt çeşidi 70'i bulmuştu. Hünal bu dönemde Gusto dergimizde ve Vatan gazetesinde de içki yazıları yazıyor, bira, cin ve rom gibi içkilerin yanı sıra viskinin inceliklerini okurlara keşfettiriyordu. Bu hizmetlerinden ötürü İskoç viskicileri tarafından Keepers of the Quaich (Viski çanağı koruyucusu) ödülüyle de onurlandırıldı.

Ülkenin pek çok yerinde franchise ile açılmış şubeleri bulunan bu pub zincirinin Vadi İstanbul, Yeşilköy ve Bursa şubelerini Hünal ailesi bizzat işletiyor. Teoman Hünal'ın eşi Lale ve şef kızları Esen daha çok yemeklerle ilgileniyor, diğer kızları Seda ise meslekdaşı babası ile birlikte pub'ların dekorasyonlarını yapıyor. Yeni içkiler bulmak, konsept geliştirmek, personele eğitim vermek gibi görevler yine Teoman Hünal'ın omzunda.

Teoman'la 30 yıllık serüvenini konuşurken gözleri uzaklara dalıyor, "Bu işe girerken aslında ailemdeki herkes karşı çıkmıştı" diyor. "Ama sonra onlar da büyük destek verdiler. Hiç unutmuyorum, ilk pub'ımızda yemek olarak gulaş verirdik. Her gün bir tencere gulaşı Lâle evde hazırlardı, ben de arabanın arkasında pub'a getirirdim. İskoçya'ya gittiğimiz zamanlarda da görev Lâle'nin annesine düşerdi. Ne yaptıysak büyük bir aile dayanışmasıyla yaptık…" Hünal, gördükleri ilgiden mutlu olduğunu da gizlemiyor:

"Gün oldu, İngiliz bira devi Scottish Newcastle'ın dünya başkanı yeni pub'larımızın açılışına özel uçağıyla geldi. Gün oldu, Ankara'daki pub'ımızın önünde 100 metreyi bulan kuyruklar yaşandı. 30 yılı müşterilerimizin bizleri sahiplenmesiyle geçirdik. Burada tanışanları, evlenenleri, yıllar sonra çocuklarıyla gelip onlara bira ısmarlayanları çok gördük. Sanırım hayli büyük bir aileye dönüştük… Pub'larda bunca yıl hiç olay çıkmaması, kimsenin kimseyi rahatsız etmemesi, uygar bir ortamın korunması da bu sayede başarılabildi."

Birkaç yıl önce yapılan bir araştırmada Türkiye'deki yiyecek-içecek işletmelerinin ömrünün ortalama 3 yıl olduğu ortaya çıkmıştı. North Shield zinciri bunu ülkemizde ender rastlanan biçimde 10'a katlamış gözüküyor. Öyleyse, bize de "Nice yeni yıllara, nice yeni rekorlara…" demek düşüyor.

30 yılını dolduran North Shield'ler rüstik dekorlarıyla ünlü

Yazarın Diğer Yazıları

Fındıkağacı malikânesi

İskoçya'nın bir numaralı malt viski üreticisinin miras bıraktığı paha biçilmez fıçılar şişelendi, Türkiye'ye kadar geldi…

İçki dünyasından bir Levent Kömür geçti

İçki dünyamızın en büyük şirketi Mey Diageo’yu 7 yıl boyunca yöneten, görevini soranlara “Yeni Rakı’nın genel müdürüyüm” diyen sıradışı bir insanın serüveni…

“Ramazan'ın gülü” giderek soluyor…

Güllaçlarda gül tadının “eser miktarlara” indiği, gül reçelinin hepten unutulduğu, gül likörünün anılarda kaldığı günlerde, sitemli bir Ramazan yazısı…