24 Eylül 2021

Mübarek Cuma soruları – 7

150 milyon doların ne kadarı çarkları yağlamak için kullanıldı? Ne kadarı siyasete, ne kadarı adalete harcandı?

“Sorar sorar bıkar” diye düşündüklerine eminim, çünkü bizim memlekette kamu yöneticilerinin en iyi bildiği şey budur.

Gazetecilerin sorularına yanıt vermezlerse, bir süre sonra konunun unutulacağına inanırlar.

Haksız da sayılmazlar.

Gündemin hızla değiştiği bizimki gibi bir ülkede gazetecilerin de vatandaşların da ilgisi kolayca başka konulara kayar.

Onun için bu başlığı kalıcı hale getireceğimi daha önce açıklamıştım. Böylece yedinci haftaya girmiş bulunuyoruz.

Soruların muhataplarının Cuma’ya gidip gitmediklerini bilmiyorum tabii ama Reis her Cuma cami avlusunda basın toplantısı yapmayı adet haline getirdi.

Belli ki seçime kadar da böyle gideceğiz. Kim bilir, beli bir Cuma namazı çıkışında bu soruları yanıtlar.

Siyasal İslamcıların ahlak anlayışı konusunda böylece bir fikir sahibi oluruz diye düşünüyorum.

* Recep Tayyip Erdoğan ile Binali Yıldırım’ın çocuklarının inanılmaz ticari başarıları ile ilgili soruyu bir kez daha yazmayacağım.

Çünkü iktidar el değiştirene kadar bu sorunun yanıtını alamayacağımız belli oldu.

Ancak unutulmasın diye konuyu her hafta hatırlatacağım.

Kim bilir belki “Bulgurcu Hoca” bu soruların yanıtını bizden daha iyi biliyordur.

Dimyat’a gitmeyi de uygun görmediğine göre hazır İstanbul’da kalmışken bir yanıt yazar gazetesinde.

* En kolay yanıtını alacağımız sorunun muhatabı ise Adalet Bakanı Yardımcısı yapılan bir savcı ile bir hâkim.

Bunlar, olmayan bir MASAK raporunu gerekçe göstererek, Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığı üzerindeki tedbiri kaldırdılar.

O da bunu fırsat bilerek, İçişleri Bakanı ile görüştükten sonra yurt dışına kaçtı ve bu arada da 150 milyon dolarlık malı başkalarına devredebildi.

O savcı iktidar tarafından ödüllendirildi ve bakan yardımcısı yapıldı.

Bu nasıl oldu? Savcı ve hâkime birileri emir mi verdi? Yoksa onlar şahsi istikballeri için kenara bir şeyler koymayı mı düşündüler?

Bu işler bedava olmaz, bunu biliyoruz.

Acaba, bu 150 milyon doların ne kadarı çarkları yağlamak için kullanıldı?

Ne kadarı siyasete, ne kadarı adalete harcandı?

* İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, son günlerde görünmez adam oldu ama mafyanın maaşa bağladığı politikacının kim olduğunu biliyor, savcıya da söyledi.

Aslında savcı da bu ismi, elindeki bir başka soruşturma dosyasından biliyor olmalı ama bu politikacıyla ilgili her hangi bir adım da atılmış değil.

 “Mafyanın memuru” olmayı içine sindirip maaş alan politikacı kim?

Bakan ve Savcı bu politikacıyı neden koruyor?

* Kendisine gazeteci süsü veren bir tip Sezgin Baran Korkmaz’dan 10 milyon Euro istedi.

Bu parayı alınca Bakan Soylu ile Korkmaz’ı buluşturup, aralarındaki sorunu çözecekti.

Bu 10 milyon Euro’yu kim alacaktı? Bakan’ın payına buradan bir şey düşecek miydi?

Bakan Soylu’nun, yurt dışına kaçmasından önceki gün Sezgin Baran Korkmaz ile görüşmesi ve bu görüşmede 2 de polis memurunun bulunması bu tür ilişkilerin sonucunda mı gerçekleşti?

* İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ankara ve İstanbul belediyelerinin elinden aldığı yolsuzluk dosyalarını neden saklıyor ve savcılığa göndermiyor?

Bakan’ın bu işten çıkarı sadece siyasi midir? Yoksa yolsuzlukları yapanların ortağı mıdır?

Dosyaları geciktirerek, hakkında böyle bir kuşku doğmasından hiç çekinmiyor mu?

 

***

“Yıpratmaya yönelik algı oluşturma çabası”

 

Beş generalin emekliliğini istediği ile ilgili haberler üzerine “Millî Savunma Bakanlığı kaynakları” başlıkta aktardığım bu açıklamayı yaptı.

Beş değil, iki generalmiş!

Buradan anlıyoruz ki TSK iki generali emekli olursa zarar görmüyor ancak emekli olmak isteyen general sayısı beşe çıkarsa yıpranmaya son derece açık.

Aslına bakarsanız bu pek olacak bir şey değil.

150 general ve amiralini darbe girişimi nedeniyle bir gecede içinden atan bir ordu, her halde 5 generali istifa etti diye batmayacaktır.

Elbette beş değil, iki general istifa ettiyse, bunun açıklanması ve yanlış haberin düzeltilmesi gerekir.

Ama bu açılamayı yaparken “yıpratmaya yönelik algı yaratma çabası” tezini ileri sürmenin anlamı nedir?

Bu haberi yazan gazetecinin, “algı yaratarak TSK’yı yıpratmak için” nasıl bir nedeni olabilir?

Kuşkusuz ki böyle bir çaba içinde değildi, ya kaynağı tarafından yanıltıldı, ya da aldığı haberi yeterince kontrol etmedi.

Yanlış haberi düzeltmek elbette gereklidir ama üslup da her halde bu olmamalıdır.

Bu “algıyla yıpranma” alınganlığı bu son olayda olduğu gibi sadece TSK’ya özgü değil.

Türkiye’de Erdoğan yönetimine yönelik her eleştiri, idarenin eksikliklerini vs. ortaya koyan her haber artık böyle karşılanıyor.

Öğrenci yurtları ile ilgili tartışma mı var? Algı yaratıyorlar!

Gıda fiyatlarının artmasından mı yakınılıyor? Algı yaratıyorlar!

Rejim o kadar kusursuz ve o kadar iyi ki her şeyi mükemmel yapıyor, mükemmel yapmadığı iddia ediliyorsa bu algı yaratma çabası!

Böylece vatandaşın zihninde “mükemmel bir yönetim” algısı yaratabileceklerini zannediyorlar.

Boşuna bir çaba içinde olduklarını söylemeliyim.

Propaganda bir yere kadar işe yarar ama herkes yaşadığı hayatı, karşılaştığı sorunları propaganda makinelerinden daha iyi biliyor.

Kaçınılmaz gidişi durdurmak istiyorsanız önce gerçekleri kabul etmelisiniz ki kötü giden işleri düzeltebilesiniz.

Bu da benden “yapıcı eleştiri” olsun!

Yazarın Diğer Yazıları

Adalet Bakanı, Hukuk’ta okuduğunu unutmuş

1 Mayıs’ta Taksim Meydanı yine kapatılacak....

Yenisi yapılana kadar eskisini uygulasak?

Cumhurbaşkanı madem özgürlüklerin kullanımı konusunda hassas, kendi talimatıyla hapiste tutulan bu insanları salıverse, daha inandırıcı olurdu

İktidar için cinayete göz yumuyor

Erdoğan rejimi, yargı konusunda geçmişte Fetullahçılara yakasını kaptırmıştı, sonucunu hep birlikte izlemiştik. Bu yeni filmde Erdoğan başrolü kiminle paylaştığının farkında mı?