04 Ağustos 2022

Gerçek bir "beka" sorunu

Erdoğan'ın atadığı, Erdoğan'ın partisinin milletvekili aday adayı, şimdi Erdoğan yönetiminin vergilerimizi doğru yere harcayıp harcamadığını denetleyecek, öyle mi?

Cennet vatanımızda en az gündeme gelen konu "bütçe hakkı"dır.

Çağımızın modern devletleri ile eskinin monarşilerini birbirinden ayıran çizgi de esasen buradan geçer.

Halk, vergisini öder ve bu verginin nereye, nasıl harcanması gerektiğine kendisi karar verir.

Millet adına yasama yetkisini kullanan organ ki bizim Anayasal düzenimizdeki adı Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir, bu hakkı elinde tutar.
Bütçe kanununu çıkarır, yürütmeyi gelirleri toplamak ve harcamaları yapmak için yetkilendirir.
Böyle bir yetki olmadan bunların hiçbiri yapılamaz. Yapılıyorsa orada temsili demokrasiden söz edilemez.
Yasama, bütçe yapma yetkisini elinde tutarak yürütmeyi dengeler, denetler.
Eğer Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı.

Bu son cümleyi yazdıktan sonra durakladığımı itiraf ediyorum.

Türkiye bir Orta Çağ krallığı filan değil elbette ama yürütme organını temsil eden bir tek kişi vergilerimizi keyfine göre harcıyor, TBMM dahil kimse de bunun hesabını soramıyor.

O kadar ki sarayına doldurduğu danışmanlarının kaç lira maaş aldığı bile "gizli" bilgi!

Davet usulü keyfi olarak dağıtılan ihaleleri filan saymıyorum.

Ödediğimiz vergilerden oluşan kamu harcamalarının doğru mu yanlış mı yapıldığını millet adına denetlemesi gereken bir kurumumuz da var: Sayıştay.

AKP iktidarında bu kurumun faaliyetleri olabildiğince sınırlandırıldı, raporları yayımlanmaz oldu filan ama kâğıt üzerinde de olsa böyle bir kurum var.

Ve Cumhurbaşkanı, o kurumun Başsavcılığına, eski bir AKP milletvekili aday adayını tayin etti.

(Sayıştay Başkanlığı'na da AKP – MHP koalisyonunun oylarıyla Cumhurbaşkanlığı'nın eski Personel Genel Müdürü seçilmişti.)

Sayıştay Başsavcısı, denetçilerin tespit ettiği yolsuzlukları, hesap yargılamalarını, temyiz taleplerini değerlendirip, gereklerini yerine getirir.

Hakkında suç duyurusunda bulunulan sorumluların ve diğer ilgililerin durumlarını, Sayıştay'ca belirtilen süreler içerisinde verilmeyen hesaplar ile istenen bilgi ve belgeleri vermeyen sorumlular ve diğer ilgilileri ve ilamların infazı ile ilgili işlemleri yapar.

Yani kısaca Cumhurbaşkanı'nın başında olduğu yürütmenin akçalı işlemlerinin denetlenmesini yürütür, TBMM'ye raporlar, kamu zararına yol açan bürokratları yargılar.

Erdoğan'ın atadığı, Erdoğan'ın partisinin milletvekili aday adayı, şimdi Erdoğan yönetiminin vergilerimizi doğru yere harcayıp harcamadığını denetleyecek, öyle mi?

Bu atama, Türkiye Cumhuriyeti kurumlarının bu iktidar döneminde nasıl çökertildiğinin bir örneği daha.

Tarihteki devletler bir günde çöküp gitmediler.

Devleti ayakta tutan kurumlardaki yıpranma geri dönülemez noktaya geldiğinde yıkılıp gittiler.

Ercan Uygur'un dün T24'te yayımlanan yazısını kaçırdıysanız, buradan okumalısınız.

Hayali beka sorunlarından değil, gerçek bir meseleden söz ediyorum.

Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Sayıştay Başsavcılığı’na, 2011 genel seçimlerinde Bolu'dan AKP'nin milletvekili aday adayı olan Milli Savunma Bakanlığı Tedarik Hizmetleri Genel Müdürü İsmail Altıntaş atandı.

* * *

Aysel Tuğluk da insan!

Emekli general Çevik Bir, ciddi sağlık sorunları nedeniyle cezaevinden tahliye edildi.

"Çevik Bir'i hapishaneye gönderen irade" nasıl olduysa insafa geldi ve aylar önce yapılması gereken bir iş gecikerek olsa da yerine getirildi.

Çevik Bir ile aynı sağlık sorunlarından mustarip olan eski HDP Milletvekili Aysel Tuğluk ise halen hapishanede.

Tıpkı Çevik Bir gibi Aysel Tuğluk da siyasi bir yargılamanın sonucu olarak altı yıldır hapishanede yatıyor.

İleride Erdoğan dönemi, adalette keyfiliğin, siyasi yargılamanın, idarenin emrindeki yargının en berbat örnekleri ile hatırlayacağımız bir dönem olacak.

Özellikle adalet tarihimiz için son derece utandırıcı sayfalar yazılacak.

Çevik Bir için işleyen kuralların Aysel Tuğluk için de işletilmesi, idarenin insanlığını hala kaybetmediğini ümit etmemizi sağlayacak bir örnek olsun.

* * *

Vatandaşın iradesine ihanet meselesi de var

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "ihanet ettiler, o makama layık oldukları için gelmediler" diye suçladığı iki isimden Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun sinirleri yatışmıyor.

En son katıldığı bir televizyon programında bu konuyu yine gündeme getirdi.

Danışman, bakan ve başbakan olarak görev yaparken, hangi aşamada liyakatsiz bulunduğunun açıklanmasını istiyor.

"İhanet neyse gözümün içine bakarak söyleyecek" diyor.

Kendi aralarındaki mesele deyip geçiştirebileceğimiz bir durum değil elbette.

Erdoğan'ın kendisini nereye konumladığını gösteren ilginç bir örnek bu ve bugünkü tek adam yönetiminin Erdoğan fırsatını bulursa nereye doğru evrilebileceğini de anlatıyor.

Ancak Davutoğlu'nun da "gözümüzün içine bakarak" açıklaması gereken bir durum var.

Türkiye siyasi tarihinin en yüksek oy oranlarından birini alarak (Yüzde 49,5) Başbakan olan Davutoğlu, nasıl oldu da Pelikan Darbesi'ne sessizce boyun eğdi?

Başbakanlık makamı, "otur" denilince oturulan, "kalk" denilince kalkılan bir makam mıdır?

Niye o tarihte parti içinde gerçekleştirilen bu saray darbesine karşı çıkmadı da "dava zarar görmesin" bahanesiyle yapılanları sineye çekti?

Zarar görmemesi için titizlenilen "dava" neydi?

Seçmenin iradesine göre bu "davanın" ne gibi bir üstünlüğü vardı ki "vatandaşın anasının ak sütü gibi helal" oyları yok sayılabildi?

Bir "ihanet" var ise önce burada aramak gerekiyor diye aklımdan geçirdim.

Vatandaşın serbest iradesine yapılan ihanet babında!

Erdoğan "Onlar nasıl bir ihanetin içerisinde olduklarını kendilerinin düşünmesi lazım. Onlar o makamlara kendi layık oldukları için gelmediler, o makamlara getirildiler. Eğer onlara bakanlık, başbakanlık verildiyse; onlara bir irade o makamları verdi. Ama onlar bunun kadir kıymetini bilemedi, ha keza diğeri de aynı..." demişti.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya’da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, ortaokul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi’nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü’nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara’da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi’nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş’e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu’nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları’nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları’nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet’e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu’nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık’ın 1 Numara Yayıncılık’a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30’u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu’nun CEO’luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018’den itibaren T24’te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı”, “Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma”, “Aşktan Sonra Hayat Var Mı”, “Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür” isimli kitapları yayımlandı. “Aşk Herşeyi Affeder mi” isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

“Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci” olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Kontrolsüz göç politikasının sonucu

Esad’ı devireceğiz hesabıyla sayısını bilemediğimiz kadar çok cihatçı teröristi misafir ettik. Gündüz Suriye’ye gidip savaşan, akşam olduğunda Türkiye’deki evine dönüp, çorbasını içenleri bile gördük. Suriye sınırları içinde kalan cihatçı teröristleri de Ruslara ve Esad rejimine karşı biz koruyoruz

Hata mı, "bahis çetesi baskısı" mı?

Türkiye'de hakem hatalarından çok konuşuyoruz da bu hataların kimin işine yaradığı kimsenin dikkatini çekmiyor

Zana, Erdoğan'ı heyecanlandırmış görünüyor

Nasıl ki CHP adaylarına oy veren Kürtler CHP uşağı olmadılarsa, aynı şekilde Kürt partileri barajı geçsin, TBMM'de temsil imkanını kaybetmesin diye Hadep'e, HDP'ye oy verenler de bu partilerin uşağı değillerdi