11 Ağustos 2020

"Büyük oyunu" göremedi

Eski Kral Juan Carlos, hapse girmemek için memleketini terk etti. Oysa bu İspanya'ya karşı girişilmiş büyük oyunun bir parçasıydı...

Suudi Arabistan Kraliyet ailesinin, farklı ülkelerin yönetici elitleriyle ilişkilerine hep özel bir ilgi duydum.

Söylemesi ayıptır, bu Kraliyet ailesi biraz görgüsüzdür.

Görgüsüzlüğü sadece alanı zor durumda bırakacak pahalı hediyeler vermeleriyle sınırlı değil tabii.

O görgüsüzlüklerde hediyeleri kabul edip, üzerine yatanların da sorumluluğu ve payı var.

Zamanında bu konuyu çok kurcalamıştım ama Türkiye'de adam gibi bir siyasi etik yasası yok, kamu görevlilerine verilecek hediyeler ile ilgili kısıtlamalar getiren kanunun uygulandığına da bugüne kadar pek rastlamadık.

Takip ettiniz mi bilmiyorum, 2008 yılında Suudi Arabistan Kralı olan Abdullah, eski İspanya Kralı Juan Carlos ve Kral VI. Felipe'ye ait bir vakfın (Lucum Vakfı) İsviçre'deki bir bankadaki hesabına 100 milyon ABD Doları bağışlamış.

Eski kral da, eski kız arkadaşı Orinna Larsen'in hesabına  2012 yılında 65 milyon Euro aktarmış.

Larsen, bu paranın "Kralın sevgi ve ihtimamının göstergesi olduğunu" söylüyor.

(Juan Carlos'un maceralarını merak edenler için T24'te Pazar günü yayımlanan Işık Özel'in harika yazısını öneriyorum, buradan ulaşabilirsiniz.)

"Kral'ın 100 milyon doları" denince Bilal Erdoğan'ın vakfına aynı kralın yaptığı 100 milyon dolarlık bağışı hatırlatmam kaçınılmaz oldu.

Biz Türklerin hafızası nisyan ile maluldür ama arşiv kolayca unutmuyor tabii.

Kral, 99 milyon 999 bin 990 doları, (100 milyon dolardan niye 10 dolar eksik, bunun yanıtını hala merak ediyorum ama bir türlü nedenini bulamıyorum.) Bilal Erdoğan'a ait Vakıfbank'ta bulunan bir hesaba göndermişti.

Bu para daha sonra TÜRGEV isimli vakfa aktarılmıştı.

Paranın yarısı Fatih'te bir inşaat için kullanılmış, diğer yarısı Al Baraka'daki bir başka hesaba aktarılmıştı. Sonrasını bilmiyoruz, izini kaybettik.

O tarihte bu paranın Kral Abdullah'a ait Boğaz'daki Sevda Tepesi'nde yapılaşma izni için verildiği de iddia edilmişti.

O günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, imar değişikliği yaparak, Sevda Tepesi'nde yapılaşmaya izin verdiği için çıkarılmış bir dedikodu olabilir tabii.

Savcı beyler bakın açık söylüyorum: Bu konuda kanıtlanmış bir bilgimiz yok, kimseyi suçlamıyorum.

Ancak bu çapta bir yardımı Kral'ın niye yaptığını da hala öğrenemedik.

İspanya'nın eski Kralı'nın vakfına da 100 milyon dolar gönderdiğini öğrenince, hatırladım bu eski olayı.

Bu Suudi Kralları acaba bunu mahsus mu yapıyorlar?

Güçlü liderlerin hesaplarına para yağdırıp, ileride onları zor duruma bırakmak mı niyetleri?

Gördüğünüz gibi demokrasilerde hiçbir şey gizli kalmıyor.

Eski Kral Juan Carlos, hapse girmemek için memleketini terk etti.

Oysa bu İspanya'ya karşı girişilmiş büyük oyunun bir parçasıydı.

Kral bunu göremediği gibi, Kral'ın yandaşları da farkına varamadı.

* * *

İstatistik, işsizleri kandırabilir mi?

Pazartesi sabahının ilk müjdesini TÜİK verdi: Mayıs ayında 15 ve daha yukarı yaşlardaki vatandaşlarımız arasında işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 331 bin kişi azaldı!

İşsiz sayısı azalırken, çalışan insan sayısı da azaldı: Geçen yılın aynı dönemine göre 2 milyon 411 bin kişi de çalışma hayatından çekildi.

İşte Türkiye ekonomisinin nasıl uçup gittiğini gösteren şahane bir istatistik!

İnsanlar o kadar çok para kazandılar ki 2 milyon 411 bin kişi "bu kadar yeter, gidelim sahillerde keyfimize bakalım" diyerek çalışma hayatına veda etti.

Türk mucizesi diye buna derim!

İş buldum diye sevinen insanların 8 katı vatandaşımız çalışmaktan vazgeçmiş.

Türkiye'de çalışma yaşındaki insanların sadece yüzde 41,4'ü istihdam edilebiliyor.

Geri kalan yüzde 58,6 ise "ne çalışıyorsunuz, enayi misiniz, gelin yatalım ağaç gölgesinde" diye intizar ediyor.

Hayır, böyle olmuyor tabii.

2 milyon 411 bin kişi artık işsiz bile sayılmayacaklar çünkü iş bulma ümitlerini tümüyle tüketim, işgücü piyasasından çıkıp gittiler!

Cumhurbaşkanı geçen Cuma günü Ayasofya'da Cuma namazını kıldıktan sonra, Türk ekonomisinin nasıl şaha kalktığını anlatırken şunu söylemişti:

Türkiye'de istihdam edilen insan sayısı 2005 yılında 19 milyon 600 bin kişi iken, 2019 yılında 28 milyon 80 bin kişiye yükseldi!

"2020 yılının Ağustos ayında, Ayasofya'da kılmayı hasretle beklediği Cuma namazından çıkan bir lider, niye 2019 rakamını verir" diye merak etmiştim.

Yanıtı TÜİK'in dün açıkladığı rakamlarda.

2020 Mayıs ayı itibariyle Türkiye'de istihdam edilenlerin sayısı 25 milyon 858 bin kişiydi.

Cumhurbaşkanı'nın "büyük başarı" diye verdiği rakamın 2 milyon 222 bin kişi altında!

Cumhurbaşkanı'nın bu rakamların ardındaki gerçeği bilmiyor olması mümkün mü?

İnsanların kitleler halinde iş bulmaktan ümitlerini kestiklerinin farkında değil mi?

İşsiz kalmış ve iş bulma ümitlerini tümden kaybetmiş insanların istatistikler ile kandırılabileceklerini mi düşünüyor?

Bir tuhaf durum bu.

Muhalefet partileri için büyük bir fırsat penceresine de işaret ediyor.

Ancak, ben bu sorunu nasıl çözeceklerini anlattıkları bir konuşmaya, programa vs. rastlamadım, bilmiyorum.

Bir şeyler söylemenin zamanı gelmedi mi?

Yazarın Diğer Yazıları

Kontrolsüz göç politikasının sonucu

Esad’ı devireceğiz hesabıyla sayısını bilemediğimiz kadar çok cihatçı teröristi misafir ettik. Gündüz Suriye’ye gidip savaşan, akşam olduğunda Türkiye’deki evine dönüp, çorbasını içenleri bile gördük. Suriye sınırları içinde kalan cihatçı teröristleri de Ruslara ve Esad rejimine karşı biz koruyoruz

Hata mı, "bahis çetesi baskısı" mı?

Türkiye'de hakem hatalarından çok konuşuyoruz da bu hataların kimin işine yaradığı kimsenin dikkatini çekmiyor

Zana, Erdoğan'ı heyecanlandırmış görünüyor

Nasıl ki CHP adaylarına oy veren Kürtler CHP uşağı olmadılarsa, aynı şekilde Kürt partileri barajı geçsin, TBMM'de temsil imkanını kaybetmesin diye Hadep'e, HDP'ye oy verenler de bu partilerin uşağı değillerdi