30 Haziran 2022

Atarlı – giderli ergen diplomasisinin sonu

"Diklenmeden dik duran adamın", Biden ile yaptığı bir telefon görüşmesi ve bir kare fotoğraf uğruna yelkenleri suya indirdiğini saklayabildiklerince saklamaya çalışacaklar

İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelikleriyle ilgili olarak Türkiye'nin koyduğu blokajı kaldırmasına aramızda şaşıran oldu mu?

Hadi bizi geçtim, biz şaşırma duygumuzu tamamen kaybettik. Sizce Batılı müttefiklerimizin içinde ya da Rusya'da filan bu işe şaşıran olmuş mudur?

Hiç zannetmiyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir Cuma namazı çıkışında İsveç ve Finlandiya'nın üyeliği için "olumlu bir düşünce içinde değiliz" dediği günden beri (13 Mayıs) bu işin böyle biteceğini biliyorduk.

Nitekim 16 Mayıs günü T24'teki yazımda şunu yazmıştım:

"Eski Hürriyet'in logosunu kullanan gazetede dün şöyle bir başlık vardı: NATO şokta!

Padişahın her yaptığını alkışlamak durumunda olan dalkavuk olmak zor iş tabii.

İsveç ve Finlandiya ve diğer NATO üyeleri bu konuşmayı ne kadar ciddiye aldılar bilmiyorum ama bir şok geçirmediklerine eminim.

Çünkü bu konularda artık Erdoğan'ın ciddiye alınacak bir politikasının olmadığını bizler gibi yabancı ülkelerin diplomatları da biliyor olmalı."

18 Mayıs günü yazdığım yazıdan da bir parça okuyalım:

"Belki bu atar giderli ergen havaları seçmeni nezdinde işe yarıyor ama diplomaside işler böyle yürümüyor.

Eninde sonunda bir pazarlık yapıp, bu işi kabul edeceğinize göre niye kendinizi de Türkiye Cumhuriyeti'ni de bu duruma düşürüyorsunuz?

Bıraksanız da bu işi sizden daha iyi bilen diplomatlar, kırmadan dökmeden Türkiye'nin çıkarlarını korumak için çabalasalar.

Bu işleri sizden çok daha iyi bildiklerini defalarca görmedik mi?"

Kuşkusuz ki şimdi AKP propaganda makinesi, bunun nasıl büyük bir zafer olduğunu anlata anlata bitiremeyecek.

"Diklenmeden dik duran adamın", Biden ile yaptığı bir telefon görüşmesi ve bir kare fotoğraf uğruna yelkenleri suya indirdiğini saklayabildiklerince saklamaya çalışacaklar.

Elbette kendi kemik tabanlarında işe de yarayacaktır ama sorun şu ki millet aç!

Boş midenin gurultusunu bastıracak bir propaganda gürültüsü daha icat edilmedi.

Çizgi: Tan Oral

* * *

Bakan'ın "günü kurtarma" itirafı

Maliye Bakanı Nurettin Nebati, döviz varlığı olan bazı şirketlerin Türk Lirası'yla kredi alamayacağına ilişkin kararı "sermaye kontrolü getiriliyor" diye eleştirenlere şu yanıtı verdi:

"Aldığımız bütün kararlar daimî kararlar değil. Hepsi geçici. Dövizle işiniz yok, TL ile iş yapın diyoruz."

Şirketlerin dövizle işi olup olmadığına karar verecek merci kuşkusuz ki kendileri olmalı.

Eğer serbest piyasa ekonomisinden söz ediyorsak tabii.

Ekonomi yönetiminin yapacağı düzenlemeler ve kurallar öngörülebilir ve herkes için uygulanabilir olmalı ki şirketler de pozisyonlarını ona göre belirlesinler.

Ancak Türkiye'de bir süredir hesap yapabilmek mümkün değil.

Akaryakıt bile bir gün 2 lira artıp, ertesi gün 25 kuruş düşebiliyor.

Maliyetinizi hesaplayabilmenize olanak yok, çünkü bugün bu fiyata aldığınız hammaddeyi üç gün sonra kaça alabileceğiniz de belirsiz.

Zaten bu belirsizlik piyasada fiyatların ABD Doları ya da Euro ile konuşulmasına yol açıyor.

Ve işi bu belirsizlikleri giderip, istikrarlı bir piyasa düzeninin sürdürülebilmesini sağlayacak önlemleri almak olan Bakanlık itiraf ediyor ki aldıkları her karar geçici!

Yani günü kurtarmak için kararlar alınıyor, bunun ekonominin bütünü üzerinde orta ve uzun vadede yaratabileceği tahribat hesaplanmıyor.

Sonra da kısa vadeli döviz dalgalanmaları nedeniyle kendilerini güvence altına almak isteyen şirketlere kızıyorlar.

Belli ki karar vermişler, kendileri batarken beraberlerinde birçok şirketi sürüklemek istiyorlar.

Her ağızlarını açtıklarında bu iktidara desteklerini "istikrar" gerekçesiyle açıklayan iş âlemimize hayırlı ve uğurlu olsun!

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati

* * *

Ağla gözlerim ağla!

Marmaris Bördübet'teki orman yangınının nasıl fedakârca söndürüldüğünü anlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hızını alamayıp "Bay Kemal'e" de seslendi:

"Bay Kemal. Yavruların da var, ortakların da var, onlar da ne yapıldığını böylece tekrar duymuş olsunlar. Sabotaj sonucu çıktığı belirlenen yangında zarar gören 5 bin 142 hektar alan fidan dikilmek suretiyle yeniden ihya edilecektir. Dikkat et, Muğla'da Büyükşehir Belediyesi sende. Acaba ne yaptınız? Ne gibi bir çalışma ortaya koydunuz? Büyükşehir belediyelerinin itfaiyesi yok mu? Onlar ne iş yaptılar? Ama bizler 'Burası CHP belediyesidir' demedik."

Marmaris'teki yangında belediyelerin de kendi olanakları ölçüsünde, gönüllülerin de katılımıyla söndürme çalışmalarında yer aldıklarını biliyoruz.

Erdoğan, böyle bir şey olmamış gibi konuşuyor.

Belki de ona "belediyeler söndürme çalışmasına katılmadı" diye yalan söylediler, o da kendisine söylenen bir yalanı gerçekmiş gibi tekrarlıyor.

Bilemiyorum, ancak artık önemi de yok.

Çünkü Cumhurbaşkanının ne zaman doğruyu ne zaman "uydurulmuş gerçeği" söylediği birbirine karıştı.

Ben şahsen "Gezi'de Dolmabahçe'den Beşiktaş'taki Başbakanlık ofisine tünel kazdılar" palavrasından sonra takibi bıraktım!

Onu söyleyebilen, her şeyi söyler çünkü.

Cumhurbaşkanı'nın konuşmasından bu alıntıyı yapmamın nedeni son cümleye dikkatinizi çekmek:

"Ama bizler 'Burası CHP belediyesidir' demedik."

Bu yüce gönüllülük karşısında duygulanıp, bir iki damla gözyaşı akıtmalı mıyız, bilemedim.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı o kadar alicenap ve yüce gönüllü bir kişilik ki CHP'li bir belediyenin bölgesinde çıkan yangını söndürmekte bir an bile tereddüde düşmemiş!

"Olsun, bunlar CHP'li de olsa, biz yine de yangını söndürelim" diye aklından geçirmiş.

Aklından geçirmekle kalmamış, bunu televizyonda canlı yayında bütün millete de duyuruyor.

Bu kulaklar bunu da duyacakmış, bu gözler bunu da görecekmiş demek ki!

Yazarın Diğer Yazıları

AKP'nin yargıya bakışı: "Yetkili" değil, "görevli"

AKP'nin 2011'deki Anayasa taslağında "yargı yetkisinden" değil, "yargı görevinden" söz ediliyor. Taslakta ayrıca, mahkemelerin "Türk milleti adına" karar vermesi ve AYM kararlarının herkesi bağlayacağı konularında hüküm yok. O tarihte "uzlaşma" gerçekleşmediği için Anayasa tartışması ertelendi. Ancak AKP'nin Anayasa taslağı, adı konulmadan hayata geçmiş gibi bir tablo var karşımızda...

Siyaset yapmayı yasaklama davası!

Kobani davasını çok önemsiyorum, çünkü bu dava, Türkiye'de demokratik siyasetin yasaklanması yolunda atılan büyük adımlardan biri

Reis mazbut lakin o çevresi yok mu?

O çevreyi yaratanın kim olduğu söylenmeden, çevre eleştiriliyor ki Reis, yenilginin suçunu bugünkü çevresine yıkıp, birinci halkayı yeniden oluştursun, bakarsın biz de oradan bir çıkış yakalarız!