05 Mayıs 2020

Endüstri 4.0'ın bileşenleri: Hızlı internet

Endüstri 4.0’ın motoru büyük veri ise yakıtı da hızlı internettir. Elon Musk ve Amazon gibi yatırımcılar bu yakıtın musluğunu ele geçirmek istemektedirler. Çünkü gelecekte, hem bireysel hem de endüstriyel yaşamımızın her alanında, interneti daha fazla kullanır hale geleceğiz. Tüm yaşamımız internete endeksli olarak şekillenirken, internetin musluğunun kimin elinde olacağı son derece önemlidir

Akıllı telefon alırken acaba 32 GB mı olsun, yoksa 64 GB mı, diye düşünüyoruz. Evimize internet bağlatırken hızlı olmasını istiyoruz. Pek çoğumuz, ne kadar hızlı olsun, sorusunu cevaplamakta zorlanıyoruz. Hızlı internet denildiğinde, YouTube’da izlediğimiz videonun kesintisiz izlenebiliyor olmasını anlıyoruz. İnternet kullanıcıları, 100 Mbps hız denilince ne anlıyorlar?

Bu kavramların en basit tanım ve kullanım alanlarını kavramadan Endüstri 4.0’ı anlamamız mümkün değildir. "Endüstri 4.0" adlı yazımızda, bu yeni sistemin pek çok bileşeni olduğunu söylemiştik. Bu bileşenler arasında hiyerarşik bir ilişki yoktur. Birbirleriyle ilişkileri örümcek ağını andırır bir yapıdadır. Bu ilişkiler ağı Endüstri 4.0’ı geliştirmektedir.

Bu bileşenlerden "Büyük Veri", Endüstri 4.0’ın motorudur. Çünkü gelişme bu büyük verinin işlenip, kullanılmasıyla gerçekleşmektedir. "Bulut Bilişim" teknolojisi ise sürekli büyüyen bu veriyi depolayıp, korumak, işlemek, yani var olan verilerden yeni bilgi üretmek, veriler arasındaki karmaşık ilişkileri ortaya çıkarmak ve ihtiyaç duyulduğunda kullanıma sunmak için oluşturulmuştur. Üretilen, depolanan, işlenen ve kullanılan bu büyük verinin hem insanlara hem de akıllı nesne ve makinelere hızla iletilmesi gerekmektedir.

Endüstri 4.0’ın hedefine ulaşabilmesi için, makineler arası iletişimin gerçekleşmesi, makinelerin öğrenir hale gelebilmeleri ve bu sayede yapay zekanın gelişmesi gerekmektedir. Tüm bu gelişmeler elbette verinin hızlı bir şekilde transferi ile gerçekleşecektir. Ancak, günümüzde kullandığımız internet teknolojilerinin gücü, büyük verinin transferini gereken hızda sağlamaktan uzaktır. Bu iletişim, ihtiyaç duyulan hızda gerçekleşmediğinde, Endüstri 4.0 için planlanan hedeflere ulaşmak mümkün olamaz.

 

Aslında mevcut internet iletişim hızı, sadece endüstriyel amaçlı kullanımda değil, bireysel günlük yaşamımızda da oldukça yavaştır. Halen pek çok bilgi işlem dosyamızı, fotoğraflarımızı, müzik dosyalarımızı, videolarımızı bilgisayarlarımızda ya da harici disklerimizde depolayıp, yedekliyoruz. Oysa bulut bilişim firmaları bizlere, bu konuda gelişmiş hizmetlerini son derece makul fiyatlara sunmaktadırlar. Bu makul tekliflere yeteri kadar sıcak bakmamamızın ana nedeni, sahip olduğumuz bu verileri o bulut alanlarına taşıyacak internet ağ hızlarının yetersiz olmasıdır. Kapasite ve hız düşük olunca, 1 Terabyte veriyi buluta taşımamız günlerce, haftalarca sürebiliyor. [1]

Bu açıdan baktığımızda Endüstri 4.0’ın motoru "Büyük Veri" ise, yakıtı da hızlı internettir.

Bazı temel kavramlar: Kapasite ve hız

Mevcut internet ile hızlı internet sistemlerini daha iyi anlayabilmek için, günlük hayatımızda da kullandığımız bazı kavramları anlamamız gerekmektedir. Bu kavramları öğrendikten sonra, Endüstri 4.0’ın diğer bileşenlerini daha iyi anlayabiliriz.

İnternetteki hız kavramını anlayabilmemiz için önce bilgisayarlardaki kapasite ölçülerini iyi anlamamız gerekmektedir. Örneğin, uzunluk için metre, ağırlık için kilogram, alan için metrekare, hacim için metreküp gibi ölçü birimleri kullanılır. Bilgisayar teknolojisinde ise, diskler üzerinde kullanılan alanlar için, kapasite ölçüm birimleri oluşturulmuştur.

Şimdi artık, günlük hayatımızın bir parçası haline gelen, bit’lerden, byte’lardan oluşan bu yeni ölçü birimini biraz daha açmaya başlayalım.

Bilginin veya verinin birimi de "bit" olarak kabul edilir. Günlük hayatta kullandığımız sayı sistemi onluk sistem olduğu için, birbirimizle doğru iletişimde bulunabilmek için sistemimizde on adet sembol (0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9) kullanmaktayız. Diğer bir örnek de 29 sembolden (harf de denir) oluşan Türkçe alfabemiz olabilir.

Ancak, bilgi birimi "bit", ikili sayısı sistemi (binary digit system) kullandığından, sadece iki sembole (0, 1) ihtiyaç duymaktadır. Temel bilgi birimi olan bit’in ikili sayı sistemi üzerine kurulu olduğu için temel bilgi ise "yok" veya "var", diğer bir deyişle "evet" veya "hayır" olarak tanımlanabilir. (0 = yok = hayır, 1 = var = evet gibi).

Buradaki soru, nasıl oluyor da sadece iki sembolü olan ve "bit" olarak tanımlanan bir birim ile nerede ise sonsuz derecede çok olan veriyi tanımlayabiliyor, ayrıştırabiliyor ve hatasız olarak da saklayabiliyoruz? Bunun cevabı çok basit: "Kodlama" ile elbette.

Bu durumda bir sonraki soru ise "Kodlama nedir ?" olmalıdır.

Esasında bu sorunun cevabını çocukluğumuzdan beri hepimiz biliyoruz. Hatta okula bile gitmeden önce öğrendik fakat birçoğumuz cevabı bildiğimizi bilmiyoruz. Hepimiz, çocukken saklambaç oynamışızdır. Oyun sırasında arkadaşlarımız ile haberleşmek için: "Elma dersem çık, armut dersem çıkma!" diye kararlaştırırız ve oyun esnasında "Elma", "Armut" diyerek birbirimize haber veririz. Hemen tahmin edeceğiniz gibi burada elma "Çık" anlamında armut ise "Çıkma" anlamında kullanılan kodlardır. Bilgisayarlar kendi aralarında saklambaç oynasalardı birbirleri ile haberleşirken hangi kodları kullanırlardı? Elbette 0 = "Çıkma", 1 = "Çık" olurdu.

Aslında kodlama hayatın değişik alanlarında da oldukça kullanılıyor. Mesela, müzikte kullanılan notaları belirleyen sembollerin her biri, diyez, bemol gibi işaretler müzisyenlerin kendi aralarında kullandıkları kodlardır.

Basit olarak kodlamayı da kavradıktan cevaplanması gereken diğer bir soru da, bilgisayarların karmaşık veri kavramlarını nasıl iki sembol (0 ve 1) ile kodladıklarıdır.

Neden ikili sistem diye de soracak olursak? Cevap yine çok basit, bilgisayar elektrik ile çalışan bir aygıt olduğu için. Elektrik devresi açık, yani elektrik akımı akmıyorsa "0", akım akıyorsa "1" olarak tanımlanarak, elektrik akımının var olup olmamasını kullanarak nerede ise sonsuz sayıda bilgi aktarımı yapabiliriz.

1 bit’in alabileceği sembol sadece "0" veya "1" olabileceği için taşıyabileceği bilgi de sadece iki adet olabilir. Saklambaç oyununda olduğu gibi 0 = "Çıkma", 1 = "Çık". Peki, bilgisayarın saklambaç oynayan iki arkadaşı "Fatih" ve "Oğuz" varsa ikisine de ayrı ayrı nasıl haber verebilir? "Fatih Çık", "Fatih Çıkma" ve "Oğuz Çık", "Oğuz Çıkma" demek bilgisayarda nasıl olurdu?

Fatih "0" olarak, Oğuz’u da "1" olarak kodlanır ve 0 = "Çıkma", 1 = "Çık" olarak zaten yukarıda tanımlanmıştı

00 = Fatih Çıkma

01 = Fatih Çık

10 = Oğuz Çıkma

11 = Oğuz Çık

İki adet bit kullanarak çok kolayca kodlanabilir.

Peki ne kadar bit ile ne kadar çok kodlama yapılabilir? Bit ekledikçe elimizdeki bir önceki sayıyı iki ile çarparız.

8 adet bit in bir arada bulunduran gruba "Byte" denir. Yani 8 bit = 1 B byte denir (veya 8 b = 1B olarak da gösterilebilir).

Sekiz bit’lik bir gruptan oluşan 1 Byte toplamda 256 değişik bilgi taşıyabilir.

Artık biliyoruz ki, temel bilgi birimi bit’in sembolleri kullanılarak her tür bilgi kodlanabilir ve bu kodlamalar bir "Byte" içinde veya hatta Byte grupları halinde de saklanabilir. Bu harfleri ve şekilleri temsil eden 8 bit’den oluşan kodun her bir sembolüne (karakter de denir) 1 bit diyoruz. Her bir harfi ya da sembolü oluşturan 8 bit birleşerek 1 byte’lık sembol (karakter) gruplarını oluştururlar. Mesala, bilgisayarda klavyede biz A yazdığımızda bu işlem 01000001 olarak kodlanmaktadır.

Tüm harflerin ve işaretlerin (Mesela A B d e f z 1 2 5 ! ’ ? / - & gibi), ve hatta kelimeler arasındaki boşlukların tanımlanmasının bile dahil oluğu, 256 sembolün bulunduğu genişletilmiş Amerikan standardı (American Standard Code for Information Interchange – ASCII) olan kodlamada sadece 8 bit yeterli olmaktadır. Örneğin % işaretinin kodu 00100101 iken boşluk kodu 00100000’dir.

Bu durum aşağıdaki örnekte bit ve byte olarak gösterilmektedir:

Örneğin ben her Hayri yazdığımda, bilgisayar diski üzerinde 5 byte ya da (5 x 8) 40 bit yer kaplıyorum. Hayri Cem yazdığım da ise, adım ve soyadım 8 karakter olmasına rağmen, 9 byte yer kaplıyorum. Nedeni ise adım ve soyadım arasında yer alan boşluk da 8 bit yani 1 byte olarak kodlanıyor.

Aslında teknik olarak 8 bit = 1 byte demek de doğru değildir. Bit elektriksel bir birim iken byte, disk üzerinde fiziksel olarak kaplanan yeri tanımlayan bir ölçüdür. Yani 8 bit’lik bir birim disk üzerinde 1 byte’lık yer kaplar demek daha doğru olur. Bu ayrımın detayına burada girmeyeceğim.

 Bellek yönetimini göreceli olarak kolaylaştırmasından dolayı Byte bazında arttırılıp azaltıldığı için veri birimi için bit yerine Byte kullanılır.

2020 yılı sonu itibariyle dünyada 44 Zettabyte veriye sahip olunacağı tahmin ediliyor. Bu veri büyüklüğünü kavrayabilmemiz için, yukarıdaki 1 bit ve 1 byte tanımlarından yola çıkarak aşağıdaki tabloyu inceleyelim. Seviyelerdeki artışı sırasını ve miktarını hayal etmeye çalışalım.

Dünyamızın 2020’de üreteceği 44 Zettabyte verinin kullanımı için nasıl bir internet alt yapısı gerekiyor? Mevcut internet alt yapımız ile bu veriyi Endüstri 4.0’ın gelişimine adapte edebilir miyiz? Bu soruları cevaplayabilmek için bu kez de internet hız ölçü birimlerine bir göz atmamız gerekir:

Ancak ağlar arası iletişiminde ise kodlanan bilgiden çok daha çok iletilen temel bilgi "bit" veya "b" birim olarak kullanılır.

İnternet hız ölçü birimleri kullanılırken genel olarak Megabit (Mb) ve Megabayt (MB) kavramları karıştırılır. Yukarıdaki tabloya tekrar bakarsak:

1 Megabit (Mb) = 1/8 Megabyte (MB) olduğunu hesaplayabiliriz. Şimdi bu eşitliği kafamızın bir kenarında tutup, devam edelim.

İnternet İletişim Hızı: Genellikle Mbps olarak ifade edilmektedir. Açılımı "Megabit per second" yani bir saniyede iletilen milyon tane bit (Megabit) değeridir.

Veri İndirme Hızı: Genellikle KB/s veya MB/s olarak ifade edilmektedir. (KB/s => Saniyede indirilen 1024 byte (kilobyte), MB/s => Saniyede indirilen 1,038,336 byte (megabyte)

Bu durumda:

1 Mbps internet iletişim hızı ile saniyede 1 Megabit dosya indirebiliriz. 8 bit, 1 byte’a karşılık geldiği için 1 Megabit, 1/8 Megabyte’a karşılık gelecektir. Yani, 1 Mbps internet iletişim hızı ile saniyede 1/8 Megabyte dosya indirebiliriz.

Bu ifadeyi KB cinsinden ifade edebilmek için 1024 ile çarpmamız gerekir. Sonuç olarak, 1 Mbps internet ile saniyede maksimum 128 KB dosya indirebiliriz. (Aslında gerçekte indirilen byte büyüklüğü bunun da altında).

8 Mbps internet iletişim hızı ile saniyede 8 Megabit dosya indirebiliriz. 8 bit, 1 byte’a karşılık geldiği için 8 Megabit, 1 Megabyte’a karşılık gelecektir. Yani, 8 Mbps internet iletişim hızı ile teoride saniyede 1 Megabyte dosya indirebiliriz.

16 Mbps internet iletişim hızı ile saniyede 16 Megabit dosya indirebiliriz. 8 bit, 1 byte’a karşılık geldiği için 16 Megabit, 2 Megabyte’a karşılık gelecektir. Yani, 16 Mbps internet iletişim hızı ile saniyede 2 Megabyte dosya indirebiliriz.

 

Günümüzde kullanılan internet iletişim hızı servis sağlayıcı firmadan firmaya, ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Ülkemizde, evler için sunulan internet kullanım hızı maksimum 100 Mbps veri indirme hızına sahiptir. Yükleme işlemi için sunulan kapasite ise 5 Mbps civarındadır. Servis sağlayıcı firmalar sunulan bu hız için bir de Adil Kullanma Kotası adı altında limitler getirmişlerdir; örneğin 100 Mbps indirme paketini satın almışsanız ayda indirebileceğiniz maksimum veri miktarı 500 GB (Gibabyte) olabilir.

Bazı firmalar ise tarifelerini açıklarken yükleme hızlarını açıkça belirtmemektedirler.

Amerika’da ise evlerde kullanılan internet iletişim hızı bizim ülkemizle kıyaslanamayacak düzeydedir. Örneğin Cox Communication firması, kablo üzerinden, maksimum 940 Mbps (Yaklaşık 1 GBs) indirme ve 35 Mbps yükleme hızı sunmaktadır.

Mobil telefonlarda ise 4G’nin hızı teorik olarak 100 Mbps’dır.

Endüstri 4.0 ve hızlı internet ilişkisi

Bu kavramlara yer vermemizin en önemli sebebi;

* Endüstri 4.0’ın motor gücü olan büyük verinin hacmini

* Endüstri 4.0’ın motorunu çalıştıran yakıtı, yani internet iletişim hızını daha iyi kavramımızdır.

Mevcut internet kapasite ve hız limitlerinin, Endüstri 4.0’ın gereklerini karşılayacak düzeyde olmadığı açıktır. Buna karşın, Endüstri 4.0’ın hayal edilen düzeye gelebilmesi, hatta bir üst düzeye çıkabilmesi için gerekli olan internet hız ve kapasitesine de çok yakın bir zamanda ulaşacağız. Bu konuda bazı teknoloji firmaları ciddi yatırımlar yapıyorlar. Amazon da bu alanda yaptığı yatırımlarla rekabetin içinde yer alıyor. Tesla’nın kurucusu yatırımcı Elon Musk’ın kurduğu SpaceX firması bu alanda çok ciddi yeni araştırmalar ve yatırımlar yapıyor. Firmanın en önemli projelerinden biri olan Starlink projesi bu alandaki rekabeti artıracak ve geniş bantlı (broadband – yüksek hızlı) internet kapsama alanlarını genişletip aynı zamanda gelişmeleri hızlandıracak gibi görünüyor.

Kısaca bu projeden biraz bahsedelim; firma kendi tasarladığı uyduları uzaya yerleştirerek büyük bir internet iletişim ağı kurmayı hedefliyor. Bu amaçla her ay uzaya 60 uydu yolluyorlar; 60 uydu üst üste bir kapsüle diziliyor. Fırlatıldıktan sonra kapsül açılıyor ve bu uydular peş peşe, bir tren misali uzaydaki yerlerini alıyorlar. Bu yolculuk sırasında yaydıkları ışık, peş peşe uçan uzay gemilerini çağrıştırıyor.[2]

Bu yazının kaleme alındığı Nisan 2020’de toplam 422 uyduyu uzaya yolladılar. Bu sevkiyat işi daha yıllar boyu sürecek gibi gözüküyor çünkü projenin ilk etabında 12,000 uydu, ikinci etabında ise 30,000 uydu olmak üzere toplam 42,000 uyduyu uzaya yerleştirip, iletişim ağı kurmayı planlıyorlar.[3]

İlk uydunun uzaya fırlatıldığı 1957 tarihinden günümüze kadar uzaya toplam 9447 adet uydu yollandı. Bu uydulardan görevi bitenler imha edildiğinden, Nisan 2020 tarihide uzayda aktif olan uydu sayısı 2,000 civarında idi. Bu rakamlar ile mukayese edildiğinde, Starlink projesinin büyüklüğü açık ve net olarak ortaya çıkmaktadır.

Doğal olarak proje oldukça pahalı; aylık maliyet 70-80 milyon dolar civarında. Bu maliyetin 50 milyon doları fırlatma, 18 milyon doları ise uydu maliyetlerinden oluşuyor. Önümüzdeki on yıl boyunca her ay, sonrasında ise 15 günde bir uydu yollama işini sürdürecekler.

Amazon firması da aldığı ruhsata göre ilk etapta 3236 uydu yollayacak.

Yüz yılı aşkın bir süredir okyanusların altına haberleşme için kablolar döşenip, kıtalar birbirine bağlanıyor. Önceleri telgraf ve telefon için çekilen bu kablolar günümüzde, büyük çoğunlukla, internet iletişimi için kullanılıyor. Hâlihazırda 1,2 milyon km uzunluğunda internet kablosu mevcut. Bu kablolar vasıtasıyla tüm kıtalar birbirine bağlanmış durumda.

Tüm bu yaygın internet kabloları ile birlikte haberleşme uyduları da mevcut. Ancak söz konusu uydular, yeryüzündeki kablolar kadar verimli ve hızlı çalışamıyorlar. Bu uyduların neredeyse tamamının sahipleri devletler olduğundan, kullanım fiyatları da oldukça yüksek.

İnternet haberleşmesinde hızın öneminden bahsederken söz konusu hızın milisaniyeler (ms) düzeyinde olduğunu belirtmeliyim. Örneğin, New York -Londra arasındaki 12,800 km uzunluğundaki fiber optik kabloda, iletimde 62.7 ms gecikme yaşanıyor. Mevcut haberleşme uydularının hızı henüz, bulundukları yörüngenin dünyadan çok uzakta olmasından dolayı, fiber optikle yarışamıyor. Uydudaki gecikme New York Londra arasında 240 ms’ye kadar çıkabiliyor. İnternet üzerinden paketler halinde gönderilen bilgilerin arasındaki bu seviyelerdeki gecikmeler gerçek zamanlı (real-time) iletişim isteyen çift yönlü uygulamalarda, mesela sesli haberleşme ve/veya video konferans uygulamalarında büyük sorunlara yol açabiliyor, hatta kullanılmaz hale getirebiliyor.

İş dünyası için her milisaniye çok önemli; yatırımcıların böyle bir gecikmeye tahammülü yok.

Burada tekrar Starlink projesine dönelim:

Projenin hedefi, yukarıda bahsettiğimiz New York- Londra arasındaki gecikmeyi önce 43 ms’nin altına indirmek sonra ise 25-35 ms’lere çekmektir.

Spacex 2017 yılında faaliyete geçmeyi planlıyordu. Bu hedef 2 yıl gecikme gerçekleşecek gibi gözüküyor. Elon Musk’ın 23 Nisan 2020 tarihinde yaptığı açıklamaya göre, 2020 yazında ABD’nin kuzeyine ve Kanada’ya beta test amaçlı kullanımı başlatacaklar. Bir sonraki hedef ise, 2021’de Avrupa’ya, 2027’ye kadar da dünyanın her yerine ulaşmak.[4]

Gelelim bu büyük maliyetli yatırımın geniş-bantlı (broadband - yüksek hızlı) internet iletişimine yapacağı katkıya; 100 Mbps civarındaki mevcut internet iletişim hızımızın, projenin ilk etabında 1 Gbps’a yükselmesi hedefleniyor.5 Bu iletişim hızı bugün ABD’de kablotv’ler sayesinde evlerde zaten mümkün olan bir şey, ama bu tür hıza dünyanın her yerinden ulaşabilmek bugün için mümkün değil. 5G mobil iletişim servise girdiğinde bu geniş bantlı internet iletişimin kapsama alanı genişleyecek ama yine de tüm dünyayı kapsayacağını kimse beklemiyor.

Bu arada, mobil telefonlardaki 5G teknolojisinin de Çin ile ABD arasında süren rekabete başka bir boyut getireceği aşikârdır. Bu ikili arasındaki mücadeleyi başka bir yazıda ele alalım. Mobil internetin ulaşacağı hıza tekrar dönersek, 5G teknolojisine geçildiğinde, hızın teorik olarak 1 Gbps’den başlayıp, 2 Gbps’e çıkması mümkün görünüyor. Hatta 20 Gbps hızın bile teorik olarak mümkün olduğu konuşuluyor.

Ulaşılacak bu hız sayesinde, makineler ve sistemler arasındaki veri alışverişi hem hızlanacak hem de transferi yapılan veri hacmi artacaktır. Bu hacim ve hız artışı makinelerin ve sistemlerin alacağı kararları, olaylara verecekleri tepkileri hızlandıracak ve gecikmeleri en aza indirecektir. Gelecek bölümlerde anlatacağımız "Nesnelerin İnterneti" ve "Yapay Zeka" gibi sistemler, ihtiyaç duyulan düzeyde çalışmaya başlayarak Endüstri 4.0’ın hedeflerinin gerçekleşmesini sağlayacaklardır.

SpaceX projesinin toplam değerinin 120 milyar dolar olması bekleniyor. Nasa’nın yıllık bütçesinin 20 milyar dolar olduğu göz önüne alınırsa söz konusu projenin mali değeri daha iyi anlaşılabilir.

Peki bu kadar yatırım yapılmasının amacı nedir?

Starlink projesi hayata geçtiğinde, uydu üretme ve fırlatma teknolojileri maliyetlerini oldukça düşürdüklerinden, dünyanın her yerine Cox Comm ve 5G servis sağlayıcılarından daha ucuza hizmet sunmayı planlıyorlar.

Elon Musk bu projeden gelen paranın tamamını Mars Misyonu projesi için kullanacağını söylüyor. "Mars’a 1 milyon kişi yollayacaksak onlarla haberleşebilmeliyiz" diyor.

Böyle bir hedefin varlığına rağmen ana hedefin bu olduğuna inanmıyorum. Yazımın başında da belirttiğim gibi, Endüstri 4.0’ın motoru büyük veri ise yakıtı da hızlı internettir. Elon Musk ve Amazon gibi yatırımcılar bu yakıtın musluğunu ele geçirmek istemektedirler. Çünkü gelecekte, hem bireysel hem de endüstriyel yaşamımızın her alanında, interneti daha fazla kullanır hale geleceğiz. Tüm yaşamımız internete endeksli olarak şekillenirken, internetin musluğunun kimin elinde olacağı son derece önemlidir.

"Endüstri 4.0’ın Bileşenleri: Büyük veri" başlıklı yazımızda Yuval Noah Harari’nin, önümüzdeki 200 yıl içinde, büyük veriye sahip olanların beyinleri de hack’leyebileceğini öngördüğünü yazmıştık. Harari, büyük veriye kimlerin sahip olacağı sorusunu ise devletlerin değil, büyük şirketlerin ya da dünyayı yöneten büyük ailelerin sahip olabileceği şeklinde cevaplamaktadır.

Harari’nin bu öngörüsüne katılıyoruz. Ancak, tek başına büyük veriye sahip olup, bulut bilişim depolarına koymak bu öngörüyü gerçekleştirmez. O verinin değer kazanabilmesi için hareket etmesi, yani iletişiminin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu sağlanamadığı takdirde büyük veri sadece pahalı bir çöp olur.

Bu veriler ışığında önümüzdeki hafta "Nesnelerin İnterneti" konusunu bilginize sunacağız.


[1] Örneğin, şu anda evlerimizde bize sunulan en yüksek gönderme (upload) hızı 5 Mbps. Teorik olarak internet kapasitesinin sadece bize ayrıldığını ve başka işler için kullanılmadığını düşünsek bile (5,242,880 / 8) = 655,360 byte eder (ki aslında bunu çok altında) yani, saniyede maksimum 655,360 byte gönderebiliriz. 1 TB = 1.024 GB = 1.048.576 MB = 1.073.741.824 KB = 1.099.511.627.776 byte'tır. Yani 1 TB gönderme 1TB / 625,000 = 1,677,721.60 saniye = 27,962 dakika = 466 saat = 19 gün sürecektir.

[2] ÖZCAN Barış, Gökyüzünde bu ışıkları görürseniz korkmayın! STARLINK Uydu Treni, https://www.youtube.com/watch?time_continue=1&v=wBpVQln4MIU&feature=emb_title

[3] Starlink, https://www.starlink.com/

[4] ETHERİNGTON Darrell , Elon Musk says Starlink internet private beta to begin in roughly three months, public beta in six. Techcrunch, 23 Nisan 2020, https://techcrunch.com/2020/04/23/elon-musk-says-starlink-internet-private-beta-to-begin-in-roughly-three-months-public-beta-in-six/

Yazarın Diğer Yazıları

Blockchain ve kripto para teknolojilerinin doğuracağı yeni meslekler

Blockchain teknolojisi, finans sektöründen tedarik zinciri yönetimine, dijital kimlik doğrulamadan oylama sistemlerine kadar geniş bir yelpazede sektörleri dönüştürme potansiyeline sahiptir. Bu dönüşüm, teknolojiyi anlayan ve uygulayabilen, aynı zamanda sektörel zorlukları ve fırsatları değerlendirebilen yeni mesleklerin ortaya çıkmasına yol açacaktır. İşte Blockchain teknolojileriyle ilişkili bazı yeni meslekler

Mühendislik alanındaki yeni meslekler

Geleneksel mühendislik alanlarına, dijital teknolojilerdeki gelişmelere paralel olarak yeni alt dallar eklenmektedir

Siber güvenlik alanında doğacak yeni meslekler

Siber saldırı da siber güvenlik de geleceğin önemli mesleklerinden biri olacaktır. Devletlerin siber savaşçılara olan ihtiyacı günümüzün klasik savaşçılarına ihtiyacından daha fazla olacaktır