23 Kasım 2020

Peru'da devlet başkanları resmi geçit hâlinde, Evo Morales ülkesine döndü

Konumuz Peru ve Bolivya'daki siyasi gelişmeler. Türkiye'de "bu kadar olmaz" dedirtecek gelişmelere sık sık şahit oluyoruz ya; Peru iç siyasetinde geçtiğimiz günlerde yaşananlar karşısında da, gerçekten bundan başka söylenecek söz bulamazsınız

Küba görevimden bugüne, Latin Amerika ülkelerini imkanlar ölçüsünde izlemeyi sürdürüyorum. Ekim - Kasım aylarında Şili, Bolivya, Brezilya ve Peru'da meydana gelen siyasi gelişmeler global çapta dikkat çekti. Venezuella cephesinde değişen bir şey yok: Hugo Chavez'in ülkesi yokuş aşağı yuvarlanmaya devam ediyor. Kolombiya'da işler karışık, Juan Manuel Santos sonrasında ülke çalkantılı bir seyir izliyor, bir adım ileri, bir adım geri gibi. Son yıllarda, Trump yaptırımları ve pandeminin döviz kaynaklarını kurutmasıyla sıkıntıları tavan yapan Küba, Biden'ın seçim zaferi ile bir ölçüde rahatlamış gözükmektedir. Geçtiğimiz yıllara benzer şekilde, aralık ayı sonunda, "Latin Amerika'da 2020 yılında neler oldu" başlığıyla, yeni kıtanın güneyindeki başat gelişmeleri, özet halinde, T24 okuyucularına sunduğumuz zaman, "Büyük Latino Resmi" daha net görülecektir.

Bugünkü konumuz Peru ve Bolivya'daki siyasi gelişmeler. Türkiye'de "bu kadar olmaz" dedirtecek gelişmelere sık sık şahit oluyoruz ya; Peru iç siyasetinde geçtiğimiz günlerde yaşananlar karşısında da, gerçekten bundan başka söylenecek söz bulamazsınız.

Bu And ülkesinde düzenlenen son başkanlık seçimlerini (2016) merkez sağ aday Pablo Kuczynski'nin kazandığını, Brezilya kaynaklı "Oderbrecht Rüşvet Skandalı"nın Peru'ya da yansımasıyla, Başkanın 2018 martında istifa etmek zorunda kaldığını, görevin bu şekilde yardımcısı Martin Vizcarra tarafından devralındığını hatırlıyoruz. Yolsuzlukla mücadeleyi temel amaç ilan eden yeni başkanın, Parlamento'yu, çıkardığı engeller üzerine, halk desteğini arkasına alarak, 2019 ekim ayında feshettiğini, 2020 başında düzenlenen erken seçimler ile yasama organının yenilendiğini ve sağcı Forza Popular adlı partinin meclis çoğunluğunu kaybettiğini biliyoruz.

Martin Vizcarra ile Parlamento arasındaki çekişme, maalesef, yeni dönemde de devam etmiş, farklı partilere mensup milletvekilleri, başkanı azletmek üzere aralarında mutabakat oluşturarak iki girişim gerçekleştirmiş, eylül ayında yeterli oya ulaşamayan muhalifler geçtiğimiz hafta başkanı koltuğundan indirmişlerdir. Böylece yasama, geçen ekim ayındaki mağlubiyetin adeta rövanşını alırken, oylamada, Martin Vizcarra'nın vali olduğu dönemde, yöneticileri şaibeli bir inşaat firmasından rüşvet aldığı iddiası, gerekçe gösterilmiştir. Gelişmenin ardından, anayasa gereği, mevcut Parlamento Başkanı Manuel Meiro geçici devlet başkanı ilan edilmiştir.

Covid - 19 ile mücadele nedeniyle çok zorlanan ve pandemiden ötürü ekonomisi yüzde 40 civarı küçülen Peru halkı, olanları parlamenter darbe mahiyetinde görerek sokakları doldurmuş, Martin Vizcarra'ya desteğini ortaya koyarak güvenlik güçleriyle çatışmıştır. İki kişinin hayatını kaybetmesi üzerine, önce yeni atanan bakanlar, ardından da geçici devlet başkanı, 5 gün içinde, görevlerinden istifa etmişlerdir.

Peru Parlamento'su, bu defa, ılımlı isimlerden Francisco Sagasti'yi Meclis Başkanı seçmiş, müteakiben, adıgeçen anayasa uyarınca, 2021 nisan ayında düzenlenecek seçimlere kadar geçici devlet başkanı görevini üstlenmiştir. Gerginliklerden ötürü Peru halkından özür dileyen yeni Başkanın, Martin Vizcarra'nın ekibiyle birlikte çalışmayı arzuladığını vurgulaması ve yolsuzluklarla mücadeleye devam edeceğini duyurması neticesinde, sükunet ülke sokaklarına geri dönmüştür. Bu şekilde, başkent Lima'da, kırmızı - beyaz başkanlık kuşağı, son 10 gün içinde 3 siyasetçiye, son seçimlerden (2016) bugüne ise 6 siyasetçiye takılmıştır.

Peru'da, son iki haftada yaşananlara baktığımızda, siyasetçilerin ve siyaset kurumunun bir kez daha sınıfta kaldığı rahatlıkla söylenebilecektir. Pandeminin, bir milyon vaka ve 35 bin ölü ile ülkeye büyük zararlar verdiği bir dönemde, ekonomik çöküntü zamanında ve seçimlere sadece 6 aylık bir süre kalmış iken, halkın sevdiği ve desteklediği başkanı, rövanşist güdülerle, görevinden azleden Peru'lu milletvekillerinin çoğunluğu, "reformlara hayır yolsuzluklara devam" anlayışında ısrarı sürdürmüştür.

Peru'da 1990 yılından itibaren devlet başkanı olarak görev yapan politikacıların tümünün, yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya kaldıklarını biliyor musunuz? Ülkeyi 1990 - 2000 yılları arasında yönettikten sonra Japonya'ya iltica etmek zorunda kalan, sonrasında ülkesine iade edilen 82 yaşındaki Alberto Fujimori halen hapistedir. Eski başkanlardan Alan Garcia, polisin tutuklamaya kapısına gelmesi üzerine, 2019 nisan ayında evinde intihar etmiştir. ABD'de yaşayan önceki başkanlardan Alejandro Toledo'nun, rüşvet suçlamasıyla Peru'ya iade edilmesi talebi üzerine, ABD'de geçen yıl tutuklandığı, bilahare kefaletle serbest bırakıldığı bilinmektedir (9 Ekim 2019 tarihli T24 yazımızda, Peru'da yürütme ve yasama arasındaki mücadele ayrıntılı ele alınmaktadır).

Peru halkının, dürüstlüğüne ve iyi niyetine inanarak arkasında durduğu ve desteklemek üzere sokaklara indiği, ülkeyi iki buçuk yıl yöneten Martin Vizcarra'nın, sadece cebini düşünen siyasetçilerin hedefi haline dönüştüğüne inananlar çoğunluktadır; bununla birlikte, adıgeçenin masumiyeti tabiatıyla yasal süreç sonunda anlaşılacaktır.

Latin Amerika'nın denize kıyısı olmayan ülkelerinden Bolivya'nın ilk yerli devlet başkanı Evo Morales hem bölgesinde, hem dünyada çok tanınan ve hayli sevilen solcu liderler arasındadır. Ülkesine büyük hizmetler verdiği, özellikle dar gelirli yerli halkın refah seviyesini yukarılara taşıdığı hususunda yaygın mutabakat mevcuttur. Ancak o da siyasi ihtirasına yenilip koltuğunu bırakmamakta direnmiş, geçtiğimiz yıl dördüncü kez katıldığı başkanlık seçimleri ertesinde, hile iddialarıyla ortalık kaosa dönüşünce, kasım ayında ülkesini terk ederek önce Meksika'ya, bilahare, Arjantin'e iltica etmek zorunda kalmıştır. Morales ve yardımcısının gitmelerinin ardından, geçici devlet başkanı ilan edilen muhafazakâr sağ kanattan, Senato başkan yardımcısı Jeanine Anez, başkanlık seçimlerinin pandemi gerekçeleriyle ertelenmesinden yararlanarak ülkeyi bir yıl süreyle yönetmiştir. Sonunda geçen ay yapılan seçimleri, hem de ilk turda, Evo'nun partisi MAS tarafından aday gösterilen önceki hükümetlerin başarılı ekonomi bakanı Luis Arce'ın kazanmasıyla, Bolivya'da siyasi dengeler değişmiştir: Jeanine Anez döneminde ülkesine dönemeyen, hakkında tutuklama kararı çıkarılan Evo Morales, taraftarlarının sevgi gösterileri eşliğinde önceki hafta evine dönmüştür.

2016 yılında düzenlenen referandum sonucunda, Bolivya seçmeninin başkanın üçücü kez seçimlere katılma talebine sandıklarda hayır demesine karşın, koltuğu bırakmayan Evo, katıldığı 2019 yılı seçimleri ertesinde yaşanan can kayıpları ile bir yıl ülkesinden uzaklaşmasına yol açan vahim siyasi yanlış adımlardan gerekli dersi artık çıkarabilecek midir? Kendisine mesafeli duran yeni devlet başkanı Luis Arce'ye gölge etmeksizin onun önünü açabilecek makul bir ilişki kurabilecek midir?

Bolivya'yı bir yıl boyunca pandemi koşulları altında yöneten Jeanine Anez içeride ne kadar başarılı olmuştur bilmiyoruz. Ancak seçilmiş bir hükümet olmamasına karşın, dış politika alanında Washington'un gözüne hayli girdiği kesindir. Anez yönetimi, görevi devraldıktan hemen sonra Bolivya'da yıllardır görev yapan Küba'lı doktorları ülkelerine göndermiş, ardından Venezuela'daki sosyalist Maduro yönetimiyle bağını keserek ABD'nin destek verdiği Juan Guaido yönetimiyle ilişki kurmuştur. Anez, Evo Morales'in, 10 yıl önce ilişkisini kestiği İsrail ile ilişkileri tazelemekte de gecikmemiş, (genellikle Cezayir yakını solcu hükümetlerin tanıdığı) Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti'ni tanıma kararını da iptal etmiştir. Listede her nasılsa, sadece Kosova'nın La Paz tarafından tanınması eksik kalmıştır.

İyi bir ekonomist olduğu kabul edilen yeni devlet başkanı Luis Arce'ın işi hayli çetin gözükmektedir. Bir süre sonra Evo Morales'in yanlışları unutulacak ve sadece başarıları hatırlanacaktır. Yaşayan efsanenin gölgesinde ülkeyi yönetmek zor olsa gerektir. Morales'in mevcudiyetini, külfet olmaktan avantaja çevirmesi durumunda, örneğin, ilgisini uluslararası konulara yöneltmesi halinde, yeni başkanın başarı olasılığı yükselecektir. 

Yazarın Diğer Yazıları

Sudan'da ordular savaşı bir yılını doldurdu; uluslararası toplum ilgisiz ve sessiz

Son bir yıldır ülkede yaşanan vahşet ve insani dram maalesef uluslararası kamuoyunun dikkatinden kaçıyor. Afrika Boynuzu bölgesinde Kızıldeniz’e kıyısı bulunan, stratejik açıdan önem arz eden bu ülkeye karşı genel bir sessizlik ve ilgisizlik dikkati çekiyor...

2023 yılında Latin Amerika'da neler oldu?

Ekonomi çevrelerinin ve uluslararası finans kuruluşlarının gözü 2023 sonunda Arjantin’e çevrildi. Sürpriz biçimde seçimleri kazanan aşırı sağcı ve ultra-liberal devlet başkanı Javier Milei tango ülkesini sonu gelmeyen ekonomik krizlerden çıkarabilecek mi?

2023 yılında Afrika'da neler oldu?

2023 yılında Afrika'da kaybeden ülke açık ara Fransa'dır. Ukrayna ile savaşta olmasına ve Wagner isyanına rağmen, Rusya, Fransa'nın çekildiği alanları başarıyla doldurarak yılı kazanç ile kapatmıştır. Biden döneminde Afrika'ya geri dönen ABD, 3 yıl içinde kıtada siyaseten en etkili ülke konumuna erişmiştir der isek abartmış olmayız