30 Ekim 2019

Latin Amerika'da protestolar: Şili, Bolivya, Ekvador, Venezuela ve Haiti

Yönetimlerden usanan halk kitleleri Latin Amerika’da ve dünyada sokaklara iniyor

Geçtiğimiz hafta sonunda 20 milyon nüfuslu Şili’nin başkenti Santiago’da bir milyon kişi meydanları doldurarak Cumhurbaşkanı Pinera’nın istifasını talep etti. Ülkenin diğer büyük şehirlerinde de benzer gösteriler gerçekleştirildi: 10 gün kadar önce hükümetin metro ücretlerine yaptığı cüzi zam (%4) beklenmedik ölçülerde tepkilere neden oldu, özellikle öğrencilerin başlattığı protestolar giderek halka yayıldı. Yüz kadar metro istasyonu kullanılamaz biçimde tahrip edildi, bir tekstil fabrikası yakıldı, 20 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce insan yaralandı, yedi bin kişi tutuklandı. Devlet Başkanı Pinera, olayların başında, gelişmelerin boyutunun farkına varamadı. Demokrasilerin kendini müdafaa hakkı bulunduğunu öne sürerek, sıkıyönetim ve gece sokağa çıkma yasağı ilan etti, askerleri ve tankları yollara çıkardı. 2010-14 döneminde Şili’yi yöneten tecrübeli lider, bir hafta içinde, durumun vahametini ve derinliğini kavrayarak yanlıştan ve inattan geri döndü. Göstericilere “mesajınız alınmıştır” diyerek metro ve elektrik zamlarını iptal etti, asgari ücrete ve emekli maaşlarına zam yaparak uzlaşı çağrısı yaptı, reform sözü verdi, sekiz bakanı değiştirdi. Hükümetin göstericilere uzattığı bu barış eli boşlukta mı kalacak? Ya da, kitleler “maksat hasıl oldu” diyerek evlerine mi çekilecek? Bekleyip göreceğiz.

Latin Amerika’yı ve Şili’yi izleyen emekli diplomat olarak, bu olağan dışı kitle hareketinin ve makul tepki boyutlarını çok aşan protestoların bizi de şaşırttığını itiraf etmemiz uygun olacaktır. Zira, Şili, Latin Amerika’nın refah seviyesi en yüksek ülkeleri (kişi başı GSMH: 15 bin dolar) arasında yer almaktadır. 1973-1990 askeri diktatörlüğün ertesinde, demokrasi ve insan hakları alanındaki eksiklikleri gidermiş, ekonomik sıçrama gerçekleştirmiş, 2006 yılında yüzde 28 düzeyindeki fakirliği 2017 yılında yüzde 8 seviyelerine düşürmeyi başarmıştır. Şili’de göze batan en olumsuz gösterge gelir dağılımı adaletsizliğidir. Bu dalda kıtanın liderleri Şili ve Meksika’dır. Ancak gelir eşitsizliğinin, eskiden beri, tüm Latin Amerika ülkelerinin yaygın, yerleşik ve ortak sorunu olduğu bilinmektedir. Bizim değerlendirmemize göre yaşanan vahim olayların gerisinde, ülkenin benimsediği kalkınma modelinin yansıması mahiyetinde sosyal devlet kavramından uzaklaşması yatmaktadır. Eğitim ve sağlık sektörünün neredeyse tamamen özel girişime bırakılmasının, düşük ve orta gelirli vatandaş üzerinde ciddi sıkıntılara ve şikayetlere yol açtığı bilinmektedir. Baba bursunuz yoksa, kaliteli bir eğitim sadece borçlanarak (eğitim kredisi) mümkün olmaktadır. Şili’de yönetimlerin vatandaşları birey olarak değil, tüketici olarak görmeyi benimsedikleri anlaşılmaktadır. Her şeyi özelleştiren hükümet, emeklilik sistemini, hatta şebeke suyunu dahi özelleştirmiştir. Neticede, eğitim-öğretim alanındaki sıkıntılar, hayat pahalılığı ve son zamlar bardağın taşmasına yol açmış ve televizyon ekranlarından günlerce seyrettiğimiz şiddet olayları ve protestolar patlak vermiştir. Başkan Pinera hatasını kavrayarak U dönüşü yapmış, Şili halkının gönlünü kazanma çabası içine girmiştir. Kızgın öğrencilerin ve sokaklara çıkan diğer protestocuların Şili’yi, Hong Kong'a dönüştürmemelerini temenni ediyoruz.

 

Bölgenin geçtiğimiz günlerde çalkantılara maruz kalan diğer ülkesi Bolivya’dır. Denize çıkışı olmayan, kısmen Amazon ormanlarıyla kaplı, yerli halkın nüfus oranının yüzde 40’ına yaklaştığı, 11 milyon nüfuslu Bolivya’daki rahatsızlıklara, geçen hafta düzenlenen başkanlık seçimleri neden olmuştur. 2006 yılından itibaren Bolivya’yı yöneten Evo Morales, bu defa, başkanlık yarışına 4. kez katılmış ve rakibinden yüzde 11 fazla oy alarak yarışı kazanmıştır. Bununla birlikte, Yüksek Seçim Kurulu’nun oy sayımına gerekçesiz 24 saat ara vermesi, bu aranın ardından Morales’in oylarında artışlar kaydedilmesi ve ikinci tura kalması beklenen seçimlerin ilk turda Morales lehine tamamlanması kuşkulara yol açmış, ülke dışından itirazlara neden olmuştur. Muhalefet lideri seçimlere hile karıştırıldığını öne sürmekte, taraftarlarını sonuçları reddetmeye çağırmaktadır. Kıtanın prestijli bölgesel kuruluşu “Amerikan Devletleri Örgütü” yanında, Brezilya, Arjantin ve Kolombiya gibi ülkeler, ikinci tur seçimlerin yapılması tavsiyesinde bulunmuşlardır. Bolivya’da halkın sokaklara inmesi, sadece bu defaki seçim hilelerinden kaynaklanmamakta, rahatsızlıklar 2016 yılına kadar uzanmaktadır. Ülkenin seçim mevzuatı başkanların görev süresini iki dönem ile kısıtlamasına rağmen, Evo Morales, 2016 yılında düzenlediği referandum vasıtasıyla, bu sınırlamayı kaldırarak 3. kez seçimlere katılmak istemiştir. Ancak referandum sonuçları aleyhte çıkmış, seçmen başkanın talebini geri çevirmiştir. Bu gelişme üzerine Evo Morales’in başında bulunduğu siyasi parti, “iki dönem tahdidinin” yasal olmadığı savıyla, Anayasa Mahkemesine başvurarak iptalini istemiştir. Yüksek Mahkeme, kişilerin siyasete katılma haklarına kısıtlama getirilemeyeceği görüşüyle başkanın yolunu açmıştır. Böylece, 2016 yılında, ihtiraslı  başkan seçimlere üçüncü kez katılmış ve yine ilk turda kazanmıştır. Halen Latin Amerika’nın en uzun süre görev yapan başkanı konumundaki Evo Morales, son şaibeli seçim zaferiyle 2025 yılına kadar koltuğunu garantilemiş gözükmektedir. Ancak kitleler nezdinde bugüne kadar yarattığı rahatsızlıklar ve son seçimlere düşen gölgelerden ötürü, işinin hayli zorlaştığını söylemek mümkündür. İnatçı başkanı ve Bolivya’yı pembe günler değil kara günler beklemektedir.

 

Ekim ayı başında 15 gün süreyle büyük protestolara sahne olan Ekvador’da, hükümetin geri adım atmasıyla, durum şimdilik sakinleşmiş gözükmektedir. Başkan Lenin Moreno’nun akaryakıta yapılan geleneksel sübvansiyonları kaldırması üzerine halk sokaklara dökülmüş, özellikle yerli nüfusun başını çektiği gösterilerin yoğunluğu ve yaygınlığını dikkate alan hükümet, Birleşmiş Milletler ve Katolik Kilisesi’nin arabuluculuğu neticesinde, muhalefet ile uzlaşmak zorunda  kalmıştır. Olaylarda 7 kişi ölmüş, 1300 kişi yaralanmış, binin üzerinde gösterici tutuklanmıştır. Başkan Moreno’nun IMF'nin baskılarıyla, on yıllardır yürürlükte bulunan akaryakıt sübvansiyonlarını kaldırma girişimi böylelikle başarısız kılınmış, tartışmalı liderin halk nezdindeki desteği daha da erozyona uğramıştır. Sol görüşlü eski başkan Rafael Correa’nın desteğiyle, sol partiler koalisyonunu temsilen 2017 yılında başkan seçilen Lenin Moreno’nun, koltuğuna oturduktan sonra yön değiştirmesi, merkez sağ ve ABD yanlısı politikalar izlemesi, hem ülke içinde hem bölgede, tepki ve şaşkınlık yaratarak yadırganmıştır.

 

Latin Amerika’nın en sorunlu ülkesi Venezuela'da, halkın yarısının, artık düşman olarak algıladığı Maduro yönetimine karşı mücadelesi iki yıldır devam etmekte, ancak sonuç alınamamaktadır. Rusya ve Çin’i arkasına alan başkan Maduro, bölge ülkelerine ve uluslararası topluma kafa tutmayı sürdürmekte, yegane çözüm yolu olan seçimleri reddetmeye devam etmektedir. Sandinist lider Daniel Ortega’nın yönettiği Nikaragua’da benzer vaziyette acınacak bir durumdadır. 2018 yılı ilk baharında başlayan yaygın protesto hareketleri halen düşük düzeyde devam etmekte olup hükümet ile muhalefet arasında gerçekleştirilen uzlaşma çabalarından sonuç alınamamaktadır. Her iki ülkede ekonomik çöküş devam etmekte, ümitlerini kaybeden insanlar çaresiz yurtlarından kaçmaktadır. Latin Amerika’nın ve Karayipler’in en bahtsız ve fakir ülkesi Haiti’nin durumu, maalesef, anılan iki ülkeden de kötüdür. Son 15 yıldır fasılalarla devam eden karmaşa ve iç çatışma sona ermemekte, tüm bölgesel ve uluslararası gayretlere rağmen siyasi istikrar sağlanamamakta, huzur ve iç barış bir türlü geri gelmemektedir.

 

Latin Amerika’dan uzaklarda, dünyanın diğer bölgelerinde, mevcut yönetimlerden usanan Cezayir ve Sudan halklarına, son dönemde Hong Kong, Irak ve Lübnan’daki geniş kitleler de dahil olmuşlardır. Gelir adaletsizliği ve yolsuzluklar devam ettiği sürece kitlelerin sokaklara inmeye devam edeceği görülmektedir. Sonuç alınıp alınamayacağı ise, ülkelerin koşullarına ve bölgesel/küresel dengelerin devreye girip girmemelerine bağlı kalacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları

2023 yılında Latin Amerika'da neler oldu?

Ekonomi çevrelerinin ve uluslararası finans kuruluşlarının gözü 2023 sonunda Arjantin’e çevrildi. Sürpriz biçimde seçimleri kazanan aşırı sağcı ve ultra-liberal devlet başkanı Javier Milei tango ülkesini sonu gelmeyen ekonomik krizlerden çıkarabilecek mi?

2023 yılında Afrika'da neler oldu?

2023 yılında Afrika'da kaybeden ülke açık ara Fransa'dır. Ukrayna ile savaşta olmasına ve Wagner isyanına rağmen, Rusya, Fransa'nın çekildiği alanları başarıyla doldurarak yılı kazanç ile kapatmıştır. Biden döneminde Afrika'ya geri dönen ABD, 3 yıl içinde kıtada siyaseten en etkili ülke konumuna erişmiştir der isek abartmış olmayız

Sırbistan'da erken parlamento seçimlerini yine Aleksandar Vuçiç kazandı

Özellikle başkent Belgrad'da, çeşitli gerekçelerle, büyük kitlesel protestolar düzenleyerek iktidarı rahatsız etmeye muvaffak olan bu gruplar, kaybedilen seçimler ertesinde evlerine çekilmezler, ortadan kaybolmazlar.