21 Mayıs 2022

Batı'yla veto pazarlığı: Erdoğan Türkiye'yi cehennem çukurunun kıyısına getirdi!

Yoksa iflas da kapıda mı?.. Çünkü söylentiler dolaşıyor: Türkiye, Londra bankalarındaki "altın stoku"nu döviz bulmak için eritmeye hazırlanıyor!

Dolar, 16 lira sınırında ama
yerinde duramıyor, kıpır kıpır.
Her an 20'lere doğru uçmaya hazır...
Çünkü, doları tutacak para yok,
döviz kasası tamtakır Ankara'da.
Ara sıra bazı Arap ülkelerinden
yalvar yakar bulunan döviz ise
dipsiz kuyuda yitip gidiyor.
Türkiye'ye acilen,
yüksek miktarda döviz borcu lazım.
Bulamazsa,
yandı gülüm keten helva!
Türkiye ekonomisi epeyce zamandır
kıyısında dolaştığı cehennem çukuruna
yuvarlanacak ve Erdoğan'ın seçim şansı
tam anlamıyla sıfırlanacak.
Sorular: Erdoğan'ın başta Amerika olmak üzere
29 NATO ülkesine karşı salladığı
"veto kartı"nın arkasında
acaba bu döviz arayışı da mı yatıyor?
"Bastırın parayı, alın İsveç'le Finlandiya'yı
NATO'ya..." mı demek istiyor Erdoğan?
Ya da borçlanma kapısı aralansın diye
perde arkasında Başkan Biden'dan
torpil istiyor olabilir mi?..

Desen: Selçuk Demirel

Geçen gün derin hazine deneyimi de olan
iktisatçı bir dostla sohbet ederken,
biraz da alaylı bir dille şöyle dedi:

Erdoğan'ın Türkiye'yi
getirdiği yere bak.
Amerika'dan torpille
borç arayan, üstelik yüksek
faizle
borç arayan bir ülke
haline geldik. 

Ankara'da kimi gözlemciler de
Amerika'yla, NATO'yla veto pazarlığını
dövizden çok PKK'ya bağlıyor.
Asker şöyle bastırıyormuş: 

PKK'ya karşı hem içeride,
hem dışarıda, Suriye'de
bu kadar mesafe aldık,
şimdi bastır Amerika'ya,
kucağımıza düştü!
Haziran sonunda NATO
zirvesi var,
o tarihe kadar
bağlayın bu konuyu...

Döviz... PKK...
Her ikisinin de veto kapışmasında
büyük payı var. Ama bu çerçevede
başka kritik sorular
ve bakış açıları da akla takılıyor.
Bunlardan biri Cengiz Çandar'ın: 

Yarım yüzyıldan fazladır tarafsız statüde
bulunun İsveç ve Finlandiya'nın
NATO üyeliği muazzam bir gelişme.
Batı'nın yeni konumunu
ve bir Avrupa Birliği projesi olan
Yeni Avrupa Güvenlik Mimarisi'nin
oluşumunu yansıtıyor.
Bu kadar önemli ve 29 NATO üyesinin
güçlü desteğini almış bir gelişmeyi 
Türkiye'nin tek başına karşı durması
ve bundan istediği sonuçları elde edebilmesi
çok akla uygun gelmiyor.
Hemen herkes Erdoğan'ın
bir şekilde geri basacağı kanısında.
Nasıl 2009'da NATO Genel Sekreteri'nin
Rasmussen olmasına karşı koyup,
sonra geri bastıysa...
Nasıl Birleşik Arap Emirlikleri,
Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail
konularında geri bastıysa...
Bu sefer de ABD'ye, tüm Batı'ya karşı
koyabileceğine ve Putin'in yedek gücü
rolünü oynayabileceğine pek ihtimal veren yok.
Ama bu nasıl olacak, Biden ne verecek,
-ya da verip vermeyeceği- şimdilik
bilinmez bir konu...
Erdoğan sonunda çok az bir şey elde etse de,
bunu müthiş bir diplomatik kazanım
gibi sunmak isteyecek.
Muhalefet uyanık olmazsa, bunu pekâlâ
yapabilir de Erdoğan...
Bir de unutulmaması gereken husus şu:
Türkiye, 29 NATO üyesini alt edemez,
İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya girişini
engelleyerek, ertesi gün hayat normal akışında
devam edemez. Türkiye, bu işte hiçbir fatura
ödemeden, sanki hiçbir şey olmamış gibi
yola devam edemez...

Peki Amerikası, Avrupası NATO vetosundan
vazgeçmeyen Türkiye'ye "ne halin varsa gör"
diyebilir mi, Türkiye'yle ipleri koparabilir mi?
Bu da kolay değil.
Türkiye'nin kıymetli coğrafyası buna engel.
Ama bıçak kemiğe dayandıkça,
"Türkiye'yi kapının önüne 
koyma zamanı artık geldi"
sesleri kulaklara çalınmaya başladı.
(18 Mayıs 2022 tarihli Wall Street Journal
gazetesinde "Does Erdogan's Turkey
Belong in NATO?" başlıklı ve Joe Liberman,
Mark D. Wallece imzalı makale*)
Peki, bundan sonra ne olacak sorusunun
karşılığı henüz belirsiz.
Ama bir nokta kesin:
Erdoğan Türkiye'yi cehennem çukurunun
kıyısına getirmiş durumda...
Ülkenin hızla mali ve ekonomik iflasa doğru
yol aldığına dair haberler, söylentiler
dolaşıyor piyasada...
Bunlardan biri şöyle:
Türkiye, büyük bölümü Londra bankalarda
yatan "altın stoku"nu döviz bulmak için
eritmeye mi hazırlanıyor?..


* Joe Lieberman, bir Demokrat; Al Gore 2000'de
başkan seçilse, Amerikan tarihinde Yahudi kökenli
ilk başkan yardımcısı olacaktı. Mark Wallace
Cumhuriyetçi. Her ikisi de Turkish Democracy
Project
'in eş başkanları.

Yazarın Diğer Yazıları

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..

Osman Kavala nasılsın? Hayırlı bayramlar!

31 Mart güzel bir başlangıç, bir umut kapısı aralanıyor; inşallah senin için de adalet ve hukuk kapısı açılır sevgili kardeşim

31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!

Bu başarıyı bir adım daha ileriye götürmek şart. Bunun da yolu, "demokrasi için bir büyük uzlaşma"yı gerçekleştirmekten, yepyeni bir anayasal çatı kurmaktan geçiyor