04 Kasım 2024

Ahmet Türk: Bak Hasan Cemal, bunlar iktidardan gitmemek için her şeye başvuracaklar!

Sesinde her zamanki hüzün vardı Ahmet Beyin: "Demokrasi de adalet de kapımızı çalmıyor."

Ahmet Türk

Sabahın köründe Ayşem uyandırdı:

      - Kalk kalk! Mardin'e, Batman'a,
        Halfeti'ye kayyım atandı.

Esenyurt'tan sonra şimdi de Mardin'e...

Hemen cep telefonumu açtım,
Ahmet Türk'ü aradım.
Sesi hüzünlüydü:

       - N'apalım Hasan Cemal,
       alıştık artık. Evdeyim, gülüyoruz.
       Sabah beş buçukta geldiler,
       tebligat yapıp gittiler.
       Arama falan yapmadılar.

Ahmet Beyin sesindeki hüzün
içimi acıtıyor.

            - Hep demokrasi dedik,
            adalet dedik, diyoruz ama
            demokrasi de adalet de
            kapımızı çalmıyor.

Ve ekliyor Ahmet Türk:

            - Bak Hasan Cemal,
            bunlar iktidardan gitmemek için
            her şeye başvuracaklar!

"Kendine iyi bak Ahmet Bey" deyip
telefonu kapatıyorum, bilgisayarımı açıyorum.
Başka ne yapabilir ki gazeteci,
oturup çabuk tarafından bir yazı yazmaktan başka...
Hasan Cemal Ahmet Türk yazıp
Google'luyorum, bir dolu yazı çıkıyor
karşıma. Birini aşağı alıyorum. 

(20 Ağustos 2019)
Ahmet Türk'ün sesi hüzünlüydü.
Bakışları da öyledir.
Bir ömür boyu hiç yalnız bırakmadığı Kürtlerin acıları
Ahmet Türk'ün yüz hatlarında da kendini belli eder.
Bu acılar bir türlü bitmek bilmiyor.
Yoksa acı, Kürtlerin alın yazısı mı?
Acı çekmek Kürtler için kader mi?
1990'lı yıllardan beri kim bilir bu konuyu
kaç kez konuştuk sevgili Ahmet Türk'le,
özellikle de Kasrı Kanco'nun terasında...
Kasrı Kanco, Ahmet Türk ailesinin ovaya nazır taştan konağıdır.
Terastan Mezopotamya Ovası’nı seyre dalmak bana her
seferinde sonsuzluk duygusu verir.
Hele güneşin son ışıkları, Mardin’den Suriye’ye doğru açılan
bu uçsuz bucaksızlığın üzerine vurmaya başlamışsa,
harikulade bir manzara insanı büyülemeye başlar.
Mehtabı da ayrı bir güzelliktir.
Mezopotamya’da ay ateşten bir portakal gibi doğar.
Böyle bir mehtaplı gecede, baş başa rakılarımızı yudumlarken 12 Eylül’de, 
Diyarbakır Askerî Cezaevi’nde gördüğü işkenceleri dinlemiştim kendisinden...

Demişti ki:

-Bak Hasan Cemal acıların, o geçmişin esiri olursak, barışı kuramayız.

Ama acılar bitmek bilmiyor.
Ne yazık ki öyle.

Ahmet Türk
Mardin'de
yüzde 56
oy aldı;
Adnan Selçuk Mızraklı
Diyarbakır'da
yüzde 63
oy aldı;
Bedia Özgökçe Ertan
Van'da
yüzde 54
oy aldı.

HDP'nin belediye başkanları olarak seçim sandığından
bu kadar yüksek oy oranıyla çıktılar, devlet hayır dedi.
'Millet iradesi'ni tanımadı.
Saray darbesi yapıldı.
Saray, öyle anlaşılıyor ki 31 Mart'la 23 Haziran'ın intikamını almaya yöneldi.

Sesi hüzünlüydü Ahmet Türk'ün:

Kanunsuzluk, hukuksuzluk!
Başka ne diyeyim?
Mardin'de belediyenin etrafını sarmışlar, ne var ne yok götürüyorlar.
Bunca yıl, bunca acı...
Ama hâlâ ders almadık.
Hâlâ halkın iradesini tanımıyorlar.
Ne kadar hazin Hasan Cemal...

Ahmet Türk, Kasrı Kanco'daki o teras sohbetlerimizden birinde bana demişti ki:

- Geceyi dışarıda, bu terasta geçirdin mi, yıldızlar üstüne dökülüyormuş gibi olur.

Diyarbakır'da yüzde 63 oyla başkan seçilen Adnan Selçuk Mızraklı'yla dün öğleden sonra konuşuyorum, diyor ki:

Hukuku, demokrasiyi, halkın iradesini hiçe sayan bu operasyon büyüyebilir.
Demokrasi, hukuk, özgürlük konularında kaygısı olan herkesin karanlığa karşı ayağa kalkması lazım.
Hukuksuzluk git gide büyüyor.
Şimdilik Diyarbakır'da 150 gözaltı var,
bölgede 400'ü geçti derler.
Kabaran bu dalgada her şey mümkün...

Yüzde 63 oy alıyorsun.
Yüzde 56 oy alıyorsun.
Yüzde 54 oy alıyorsun.
Hukuk tanımayan devlet gücü tüm oyları çöpe atıyor.
Bu yalnız hukuksuzluk, bu yalnız adaletsizlik değil,
aynı zamanda vicdanlıksızdır.
Elbette farkındayım.
Bu kafa bunca yıldır değişmedi.
Ama bu kafa bunca yıldır barış ve huzur da getirmedi Türkiye'ye.
Bundan sonra da getirmez.
Hep aynı şeyi yapıp farklı bir sonuç beklemek ahmaklıktır, ahmaklık!

Halk TV'ye bakıyorum.
Mardin Belediyesi'nin önünde itiş kakış.
Ahmet Türk de orada, dimdik,
konuşuyor, gerekeni söylüyor.
Ben de tekrarlıyorum:
Bu kafa bunca yıldır barış ve huzur
getirmedi Türkiye'ye.
Bundan sonra da getirmez.
Hep aynı şeyi yapıp farklı
bir sonuç beklemek
ahmaklıktır, ahmaklık!
Bunun adı "zamane diktatörlüğü"dür.
Zamane diktatörleri ile
demokrasi, barış,
hak hukuk adalet gelmez.
Yazık!
Gözüm Halk TV'ye ilişiyor, Esenyurt Belediyesi'nin önünde itiş kakış...

 

Hasan Cemal kimdir?

Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara'da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979 - 1981 yılları arasında Ankara Temsilciliği yaptı. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesini Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986'da Sedat Simavi Ödülü'nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi. 

1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi. 

28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı. 

Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar, bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı. Türkiye medyasının en etkili ve kıdemli isimlerinden olan Hasan Cemal, Mart 2013'ten beri T24'te yazıyor. Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk gazeteci oldu. 

Bir dönem Bilgi Üniversitesi'nde "Medya ve Politika" dersleri veren Hasan Cemal'in yayımlanmış 14 kitabı, tarih sırasıyla şöyle: 

Tank Sesiyle Uyanmak (1986)

Demokrasi Korkusu (1986)

Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987) 

Özal Hikâyesi (1989)

Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999)

Kürtler (2003)

Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005)

Türkiye'nin Asker Sorunu (2010)

Barışa Emanet Olun (2011)

1915: Ermeni Soykırımı (2012)

Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014)

Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014)

- Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor (2018)

- Zamane Diktatörleri (2024)

 

 

 

 

 

     

 

 

 

 

 

 

 

 

 

     

Yazarın Diğer Yazıları

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

Eyy Erdoğan, öylesine adaletsiz, hak ve hukuksuz bir dünya yaratıyorsun ki!

Eyy Erdoğan, yaratmakta olduğun bu dünyanın altında kalacaksın, seçim sandığında kaybolup gideceksin, az kaldı!

"
"