02 Ekim 2021

Yok hükmünde

Bütün bu “yok hükmünde” sihirbazlığının nedeni hafızasızlık, ülkenin kendiyle yüzleşme gayreti olmamasından...

Eskişehir'de Onur Yürüyüşü'ne katılan öğrencilerin bir bölümünün yurttan atıldıkları, bir bölümünün burslarının kesildiği, bir bölümünün okuldan uzaklaştırıldıkları haberi geldi kısa süre önce.

CHP'li Utku Çakırözer, daha önce OHAL düzenlemelerini protesto eden, Boğaziçi Üniversitesi'ne kayyım rektörün atanmasını eleştiren, aylardır haber alınamayan Gülistan Doku'nun bulunmasını talep eden öğrencilere de benzer cezalar verildiğini anımsatarak paylaştı bilgiyi.

Bu öğrenciler, pandemi yasakları döneminde sokakta yaşayanlara bile ceza verildiği dönemde yapılan parti kongrelerine katılıp, ellerine verilen, "Beraber yürüdük" sloganlarını coşkuyla tekrarlasalar, milli ve yerli gençlik ilan edilip, el üstünde tutulacaklardı.

Portakal bıçaklasalar, protesto ettikleri ülke bayrağına en çok benzeyen bir başka bayrağı yaksalar da alkışlanacaklardı.

Yurtta kalmazlar ama yurtların en güzel odaları açılacak, iş olanakları önlerine saçılacaktı.

Ama yaşadığı coğrafyayı, o coğrafyanın bütün insanlarını, varlıklarını, doğasını koşulsuz sevmenin cezaları var.

***

İktidar, her zamanki soğukkanlılığıyla yanıt verdi "barınamıyoruz" diyerek, barınamayan binlerce öğrenciye ses olmaya çalışan "solcu" öğrencilere…

Bir bölümü yurt başvurusu bile yapmamıştı. Bir bölümü zaten yurtta kalmıyordu. Bir bölümünün eğitimi yeni bitmişti.

Zaten hepsi örgüt üyesiydi.

İçişleri Bakanlığı'nın böyle bir özelliği var.

Bir yandan hangi örgütten Türkiye sınırları içerisinde kaç kişi kaldığını sayıyor ve gün gün sayıyı eksiltiyor, bir yandan sokağa çıkan her öğrencinin örgüt üyesi olduğunu belirtiyor.

Bir yandan örgüt üyelerinin sayısı 200'ün altına düşmüş durumda, bir yandan 30 milyon potansiyel örgüt üyesi var ülkede.

Ne de olsa başına "iltisak" kelimesi konulduğunda mesele kalmıyor!

Tarikatlarla, cemaatlerle iltisaklı olanlar ise baş tacı…

***

Hemen ardından iktidarın bir başka özelliği devreye sokuluyor; sihirli rakamlar.

Kaç yurt yapıldığını, yatak kapasitesinin ne kadar arttığını anlatıyor birileri.

İstanbul'a okumaya gelen bir gencin ailesinin toplam maaşı kadar kira ödemesi gerektiğiyle ilgilenmiyor. Devlet yurtlarında yer kalmadığı haykırışı umurunda olmuyor.

"Böyle bir sorun yok."

Bir andan sihirli cümlelerle sorun görünmez oluyor.

***

Sorunları yok etmenin bu inanılmaz yöntemi sadece bu alanda uygulanmıyor elbette.

Cumhurbaşkanı, ülkede kendisine hakaret nedeniyle yargılanan, tutuklanan olmadığını, "Ben inanmıyorum" diyerek yok sayıyor, bir anda binlerce kişi ortadan kayboluyor.

Cezaevindeki bulunanların gazeteci olmadıkları, gazetecilik nedeniyle hapis yatan bulunmadığı söyleniyor, bir anda onlar da yok oluyorlar.

Yatağına aç giren kimsenin olmadığı söyleniyor, çöpten ekmek bulmaya çalışan çocukların, akşam pazarlarında kasalardan düşenleri toplayan annelerin, iş bulmak umuduyla kursağından yemek geçmeden gün boyu oradan oraya koşturan adamların karnı doyuyor bir anda.

Fikir suçlarına ceza verilmediği söyleniyor, sosyal medya mesajı nedeniyle, basın açıklaması, yazı, çizi nedeniyle ceza alan yüzlerce kişi görünmez oluyor.

"Kürt sorunu yok" denildiğinde bir anda güllük gülistanlık oluyor ülke.

***

Elbette bu sihirli yöntem emek gerektiriyor.

Durup dururken nasıl yok edilecek bunca insan.

Onları biraz olsun görünür kılanların görünmez olması için de adım atılması lazım.

Hemen sosyal medya düzenlemesi, internet siteleri düzenlemesi çalışmaları başlatılıyor.

Bunca televizyon, bunca gazete, bunca ajans yetmiyor zira gizlemeye.

O ülkeden bir madde, bu ülkeden başka bir madde alınıp, kamuoyuna "batı ülkelerinde de böyle" açıklamaları yapılarak, yeni kanunlar tanıtılıyor.

"Madem öyle, batıdan şu düzenlemeleri de alın" diyecek olsanız, manası yok elbette.

Sizin sözleriniz de tıpkı AİHM kararları, AB raporları, AYM'nin bazı kararları gibi yok hükmünde.

***

Antalya'da eşine av tüfeğiyle ateş edip serbest kalan adam, gidip kadını boğarak öldürüyor bu sırada.

Bursa'da sokakta yürüyen genç kadına muşta ile saldıran kişi, "başkasına benzettim" dediğinde serbest bırakılıyor.

Eskişehir'de 18 kez uzaklaştırma çıkarttığı eski eşi tarafından öldürülüyor bir kadın.

IŞİD'in, iki askerin yakılması fetvası verdiği iddia edilen kadısı serbest bırakılıyor.

İnternetten Ezidi kadınları satanlar tahliye ediliyor.

Çocukları köleleştirenler, istismar suçluları sokağa salınıyor.

Katillerin adı kader mahkumu!

Ama AİHM kararlarına, AK Bakanlar Komitesi'nin iki kez "serbest bırakın" diyerek süre vermesine rağmen Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hâlâ cezaevinde.

***

Bütün bu "yok hükmünde" sihirbazlığının nedeni hafızasızlık, ülkenin kendiyle yüzleşme gayreti olmamasından aslında.

İktidara gönül verenlerle de sınırlı değil bütün bunlar.

Sedat Peker bile iktidarla kişisel savaşını yürütüp, ortaya hakikaten de bin bir günahı saçarken ve bu nedenle susturulmak istenirken kendi geçmişini de anımsatmak zorunda kalıyor takip edenlere.

Ama kendisi de hafızadan yoksun hale gelebiliyor bir anda.

Eleştirileri olgunlukla karşılayan ve yoluna o eleştirileri de omuzlayarak devam edeceğini söyleyen Erk Acarer'in sesi bile duyulmuyor.

Okumayanların ülkesi burası, başlığa bakıp geçenlerin, derine bakmayanların…

Yaşamını temiz toplum mücadelesine adamış, 12 Eylül'den bu yana işkenceleri, telekulağı, yolsuzlukları, insan haklarını iktidarlarla savaşa savaşa yazmış gazeteci Faruk Bildirici'ye, ne yazdığı okunmadan üstelik ve kendi mesleki siciline bakmadan yazıişleri dersi verenler de alkışlanıyor işte.

Tribünlere oynamak kolay, emek vermek güç bu ülkede.

Zaten ne yapmış olursanız olun, iki sloganla değişiyor dünya.

Yaşananlar, yapılanlar, hakikatler yok hükmünde.

Yazarın Diğer Yazıları

Deprem skandalı: Her şeyden sorumlu Cumhurbaşkanlığı, İsias Otel'de, yıkılan tüm binalarda sorumsuz

Kentler yıkıldı, binlerce insan öldü ancak uçan kuştan bile sorumlu Cumhurbaşkanlığı'nın hizmet kusuru olduğunu iddia etmek bile mümkün değil

Devlet, ağzındaki baklayı çıkardı: "Ölmeniz, tedaviden daha ucuzsa…"

Devlet, ölüm durumunda ödeyeceği tazminat yüksek değilse, ilaç bedelini ödemek yerine ölmemizi tercih ediyor

Bir gün tek başına

Her insanın tek başına olduğu bir zaman gelir. Öyle yalnız başına zaman geçirmek gibi değil. Tek başına olduğunu idrak ettiği bir zaman. Çekilmemiş fotoğraflar bazen yüzüne yüzüne de vurur. Düşüncelerini kaplamak gibi değil. Mutlaka olur, anlarsın ya da anlamazsın olanı biteni ama mutlaka olur