25 Nisan 2020

Bilgi notundan yapılan haber, 9 yaşındaki ölü çocuk ve hakikat

Kişiye karşı suç işleyenlere karşı af çıkartmayın, mahkemelerin ahlak, tahrik, iyi hâl vb. gerekçelerle ceza indirimleri yapmasına engel olun, şiddet mağdurlarını caydırıcı bir kararlılıkla koruyun…

Yaşanılanlarla ilgili olarak nerede durduğunuz, aklınızın, fikrinizin, kalbinizin sizi götürdüğü yer, hayatınızı nasıl kurduğunuzu gösteren bir aynadır.

Haklılık hastalığına yakalanmış bir kesim için bunun bir önemi yoktur elbette. Bu insanlar için ayna, sadece bir düşmandır.

* * *

Geçtiğimiz hafta boyunca eşitsiz ve ayrımcı infaz paketiyle ilgili onlarca haber yapıldı. Tahliye olanların cezaevinden çıkar çıkmaz daha önce tehdit ettikleri, darp ettikleri kadınların kapısında bitmeleri, husumeti bulunan kişileri öldürmeleri veya yaralamaları, mafya babalarının dinlenmeye çekildikleri vs.

Elbette iktidar ne yaparsa yapsın hemen o duruma göre pozisyon alanlar boş durmayacaktı. Bütün bu haberlerin bir tepkiye neden olacağı düşünülerek, sosyal medyada nasıl bir yalan rüzgârı estirildiğine yönelik haberler de yapıldı. En trajik haberler de bunlardı.

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan bilgi notuyla yazıldığı bin metreden anlaşılan bu haberler, sanıldığından çok daha faydalı aslında. Kaç haber yazarsanız yazın, hukuk ve infaz sisteminin hali, bu haberlerde anlatıldığı kadar iyi anlatılamazdı.

* * *

En trajik haberlerden biri "sosyal medyadaki yalan rüzgârı" başlığını taşıyordu. Bazı twitter paylaşımlarına yer verilerek, "kazın ayağı öyle değil" diyor bakanlıktan gelen bilgi notundaki ifadelerin bile değiştirilmeye gerek görülmediği haber.

"İşte tahliye yalanları ve gerçekler" denilerek, aslında bir sistem, bütün çıplaklığıyla deşifre ediliyor.

Önce en trajik, en emin olunan örnekler sıralanıyor haberde.

Evine giden Ceren Özdemir’i öldüren Özgür Arduç’un tahliye edildiği iddiasının yalan olduğu, büyük harflerle anlatılıyor. Kasten öldürme suçlarının infaz paketi dışında olduğu belirtilerek, cezası kesinleştiğinde de tahliye olamayacağı net biçimde söyleniyor.

Hemen ardından Ceren Damar’ın katili Hasan İsmail Hikmet’in, Emine Bulut’un katili Fedai Varan’ın, Gamze Pala’nın katili Savaş Dalançıkar’ın tahliye edildiği iddialarının da yalan olduğu, bu kişilerin yasa kapsamında olmadığı vurgulanıyor.

Liste uzatılabilirdi haberde ama kadınların öldürülmesi ile ilgili kısım burada bitiyor. Kısa zaman içerisinde bu kadar kadının nasıl ve neden öldürüldüğü, cinayeti işleyenlerin sabıkaları, tehdit ve yaralama suçlarına rağmen nasıl ellerini kollarını sallayarak dolaşıp, bu cinayetleri işleyebildikleri yok elbette haberde. Özdemir’in katilinin açık cezaevinden izne gönderildiğinde cinayeti işlediği de yok. Ve elbette binlerce katilin salgın nedeniyle şu anda izinli olarak evlerine gönderildiği de.

Hemen ardından Berfin Özek’in yüzüne kezzap atan Ozan Çeltik’in durumu anlatılıyor. Ağırlaşmış yaralamadan ceza alması durumunda yasa kapsamında olmayacağı belirtiliyor. Kanuna "kezzapla" ilgili özen düzenleme konulduğu için bu mümkün ama "kasten yaralama" suçundan ceza alırsa yasadan yararlanacağı söylenmiyor. Benzer biçimde kadınları bu şekilde yaralayan ve neredeyse tamamı kasten yaralamadan ceza alanların kapsamda olduğu ve yasadan yararlanabilecekleri de elbette belirtilmiyor.

* * *

Hemen ardından "tosuncuk" olarak bilinen, Çiftlik Bank’ın sahibi Mehmet Aydın’ın tahliye edildiği iddiasının trajikomik olduğu belirtiliyor. Bunun gerekçesi de Aydın’ın yurtdışında firari olmasıyla, ceza infaz kurumlarında bulunmamasıyla, yakalanırsa yargılanacağıyla açıklanıyor. Doğru. Neden yakalanmadığı, nasıl yurtdışına kaçtığı da unutturulan konulardan… Benzer dolandırıcılık suçlarını işleyenlerin de kolayca kaçabilmesi gibi Aydın da onlarca suç duyurusuna rağmen kaçıp kurtulanlardan. Üstelik, yakalanması ve hüküm giymesi durumunda yasanın olanaklarından faydalanma ihtimali çok yüksek. Haber bu anımsatmaları yapmıyor elbette ama hatırlayabilmemizi, görebilmemizi sağlıyor.

* * *

Gezi eylemleri sırasında dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın faillerinin tahliye edildiği iddiası için de büyük harflerle "yalan" yazılmış haberde. Son tekmeyi atan polis Mevlüt Saldoğan’ın zaten denetimli serbestlik sayesinde 3 Ocak 2019’da tahliye olduğu, 10 yıl ceza alan diğer sanık Yalçın Akbulut’un da denetimli serbestliğe ayrılıp, 20 Ocak 2020’de şartlı tahliye olduğu belirtiliyor.

Ali İsmail’in katilleri ile ilgili yanlış bilgi, bir çocuğu sokak ortasında döverek öldürenlerin bir iki yılda nasıl tahliye olabildiklerini net biçimde görmemizi sağlıyor. Üstelik, cezaevinden çıkmamış olsalardı, yasadan yararlanabilecekleri de gizlenerek.

* * *

Haber son bölümüne mahcup biçimde Aladağ yurt yangını sanıkları ile Soma katliamı failleri gizlenmiş.

Aladağ’daki sanıkların hâlâ yargılandıkları, yasadan "henüz" yararlanmadıkları belirtiliyor yalanlara örnek olarak. Devamında ise yargı makamlarının kararlarına göre yararlanabilecekleri belirtiliyor.

Hemen altında ise Adana’da yargılaması süren sanıkların tamamının zaten çoktan tahliye edildiklerini öğreniyoruz.

Tıpkı Soma failleri gibi… Yasadan yararlanıp yararlanmayacaklarının yargının takdirinde olduğu belirtildikten sonra, bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet suçundan 18 yıl 9 ay ceza alan Ramazan Doğru ve Ertan Ersoy’un dosyalarının hala Yargıtay’da olduğu belirtiliyor. Yargıtay’ın kararı onaması durumunda yasadan yararlanacakları belirtilmeden…

Hemen altındaki örnek, Çorlu tren kazası… Sanıklar Turgut Kurt, Özkan Polat, Çetin Yıldırım ve Celaleddin Çabuk’un soruşturma aşamasında adli kontrolle serbest bırakıldıkları anlatılıyor haberde. Olayla ilgili tutuklu ve hükümlü bulunmadığı belirtilerek… Böyle bir olay nedeniyle nasıl hükümlü ve tutuklu kimsenin olamayacağı geliyor akla. Asıl sorumluların yargı önüne bile çıkartılamadıkları sonra…

* * *

Haberin son bölümü oldukça renkli…

İşledikleri suçlar bir habere veya yazıya sığamayacak kadar çok olan Alaattin Çakıcı’nın yasadan yararlandığı belirtiliyor. "Zaten 19 Ekim 2020’de denetimli serbestlikten yararlanacaktı" anımsatması yapılarak. Buradan da cinayet, yaralama, çete vb. hangi suçu işlerseniz işleyin zaten bir siyasi suçlu kadar yatmayacağınızı açıkça görebiliyorsunuz. Yasadan yararlanılabildiğini de…

Çakıcı’dan sonra bir döneme damgasını vuran Erol Evcil’in de kronik rahatsızlığı ve salgın nedeniyle infaz durdurma kararı doğrultusunda 20 Mart’ta tahliye edildiğini de haber sayesinde öğreniyoruz. Parmağını oynatamayacak durumda bulunan, 80 yaşındaki hükümlüler için risk yokken, Evcil’in durumu riskli yargıya göre. Ama yasadan yararlanmadan önce tahliye edilmesi yeterli habere konu olabilmesi için.

Bütün bu bilgi notlarının hazırlanmasının, haberlerin yapılmasının nedenleri ortada elbette… Sonradan duyacağımız "yeniden suç işledi" haberlerine karşı bir yandan ön alınırken, diğer yandan tutukluların, düşünce suçlularının tahliye edilmemesi de meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Yasanın, hangi suç mağdurlarının canını nasıl yaktığına da bakılmadan…

* * *

Halkı soyanların, mafyanın, katliamlara imza atanların, cinayet işleyenlerin nasıl cezasız bırakıldığını, nasıl kolayca cezaevinden çıkabildiklerini, kısaca adalet sistemini deşifre eden habere küçük bir katkıda bulunmak şart…

Geçen hafta en çok babasının döverek öldürdüğü 9 yaşındaki Ceylan’la ilgili haberler tartışıldı. Haberde "infaz paketiyle tahliye oldu" denilmemesine rağmen, böyle algılandığı için tepki büyüdü, açıklamalar sonrasında zaten paketten çok önce mahkeme kararıyla tahliye olduğu anlaşıldı.

Oysa kadınların korunamaması, çaresizlik, yargı kararlarının engelleyemediği şiddet de vardı haberlerde, 9 yaşındaki küçük Ceylan’ın kısacık hayatına sıkıştırdıkları da…

Annesi Rukiye Aslan, şöyle anlatıyordu cinayeti: "Boşanma davası açtığım eşimden sürekli şiddet gördüm. Eşim beni daha önce sürekli dövüyordu. Geçen yıl ramazan ayında boğazımı makasla keserek beni darp etti. Ben de çocuklarımı alarak babamın evine geldim. Ölümden zor kurtuldum. Boşanma davası açarak şikâyetçi oldum. Polisler, bunun üzerine Müslüm'ü yakalayarak cezaevine koydular. Çıktıktan sonra bana 'barışalım sorunları halledelim' dedi ama kabul etmedim. Cezaevinden çıktıktan sonra çocukları birkaç günlüğüne görmek için yanına almak istedi. Ben de babaları olduğu için izin verdim. Ama geri göndermesini istediğimde beni hep oyaladı. Çocuklarıma sürekli şiddet uyguluyormuş. Kızımı 'annen buraya geldi mi yalan söyleme' diyerek dövmüş. Kollarından duvara asmış, sonra hortumla döve döve bayıltmış. Ceylan kanlar içinde kalınca da 2 oğlumu taksiyle bizim evin önüne bırakıp kaçmış."

Kasten yaralama nedeniyle ölüme sebebiyet suçundan ceza alırsa infaz indirimi de söz konusu olacak katil için.

"Adam tutuklanmış, yasa böyle, tahliye olmuş, ne yapılsın başka" haberleri yazılmadan, eleştiriye zerre tahammül etmeyenlerden de önce savunmak için öne atılanların sözlerini beklemeden önce iri harflerle anımsatmak şart ne yapılması gerektiğini:

Kişiye karşı suç işleyenlere karşı af çıkartmayın, mahkemelerin ahlak, tahrik, iyi hâl vb. gerekçelerle ceza indirimleri yapmasına engel olun, şiddet mağdurlarını caydırıcı bir kararlılıkla koruyun…

Yazarın Diğer Yazıları

Kırıkhan’daki büyük skandal açığa çıktı: Yoğun bakım hastaları boğularak öldü, “doğal ölüm” belgesi düzenlendi

Depremde yıkılan birçok hastanede unutulan hastaların hayatını kaybettiğini öğrendik. İlk kez yıkılmamış, faal bir hastanedeki hastaların ölüme terk edildiklerini de öğreniyoruz. Ve bunun nasıl itinayla gizlendiğini de görüyoruz

Cezaevi, dava ve yasaklar ülkesinde seçim sonrası "kulisleri": Erdoğan AKP'yi, Çukurambar Erdoğan'ı bırakır mı?

AKP'nin hikâyesi çok uzun bir zaman önce gecekondu mahallelerinden Çukurambar'a taşındı

Deprem skandalı: Her şeyden sorumlu Cumhurbaşkanlığı, İsias Otel'de, yıkılan tüm binalarda sorumsuz

Kentler yıkıldı, binlerce insan öldü ancak uçan kuştan bile sorumlu Cumhurbaşkanlığı'nın hizmet kusuru olduğunu iddia etmek bile mümkün değil