20 Şubat 2021

Ahmet Atakan 31 yaşında: Akla zarar raporlar, suçluluk ve güçlülük

Akla zarar kararlarda yazsanız da "kanıtlar kanıtlamamıştır" diye, Atakan'ın gencecik başının üzerinde hesabı verilmesi zorunlu bir gaz kapsülünün resmi raporlara geçmiş izleri var

Gaz kapsülü, insanın başına durup dururken isabet etmez.

Üzerinde havaya doğru nasıl ve kaç derece açıyla ateşleneceği büyük harflerle yazılı olan gaz kapsülleriyle bir insanı başından vurmanız için hem hedef almanız hem kurallara aykırı biçimde silahı kullanmış olmanız gerekir.

Ancak Türkiye'de yaşıyorsanız, kuşun taşla vurulması kuşun suçudur.

Haksız atamaları protesto eden gençlerin suçudur liyakatin bir tarafa bırakılması.

Haksız yere işten çıkartılanların suçudur, "bizi neden çıkarttınız" diye sormaları.

İnsanca maaş almak ve yaşamak isteyen işçilerin suçudur "hak talep etmeleri…"

Soma'da başlarına madenin çökmesinden madenci suçludur.

Çorlu'daki tren kazasından, trende ölen çocuklar.

Gözünüzün üzerinde kaşınızın olmasının, cümle kurmanızın, nefes almanızın suç oluşturabileceği gibi, suçlusunuzdur hep bu kadar.

* * *

Gezi eylemlerinin bütün Türkiye'ye yayıldığı 2013'te, Hatay'da gaz fişeğiyle vurularak öldürülen Ahmet Atakan, yaşasaydı bugün 31 yaşında olacaktı.

Yaşama veda ettiğinde, yolculuğunun başında, 23'ündeydi.

Ölümünün üzerinden tam sekiz sene geçti.

Sekiz sene boyunca çocuklarının ölümünün hesabını sormak için çalmadık kapı bırakmayan ailesi, yine, kaya gibi bir duvarın önünde şimdi.

İnsan aklıyla alay etmek için örülmüş, insana hiçbir şey olmadığını bir anlam ifade etmediğini söylemek için yükseltilmiş alçak bir duvar.

O duvarın adı zaman zaman değişir.

Atakan ailesinin önündeki duvarın adı, "Hatay Valiliği'nin soruşturma izni vermemesi" şimdi.

* * *

Belki, insan aklıyla ne derece alay edildiğini anlamak için bu kısmı büyük harflerle yazmak gereklidir.

AHMET ATAKAN'IN ÖLÜMÜNE YOL AÇAN GAZ KAPSÜLÜNÜN ÜZERİNDEKİ KAN İZLERİ İNCELENDİĞİNDE, ANNESİ VE BABASINDAN ALINAN KAN ÖRNEKLERİYLE YÜZDE 99,9 UYUMLU OLDUĞU GÖRÜLDÜ.

Bilirkişi raporundaki bu tespite rağmen, Hatay Valiliği'nin geçtiğimiz Ekim ayında verdiği, "Soruşturma izni verilmemesi" kararına bakalım hemen ardından:

"KANIN KESİNLİKLE AHMET ATAKAN'A AİT OLDUĞU İDDİASININ SÜBUTA ERMEDİĞİ… AYRICA KANIN KAPSÜLLERE NASIL SİRAYET ETTİĞİ (ATIŞ SONRASI ÇARPMA, ŞAHSIN DÜŞMESİ SONUCU SIÇRAMA VEYA HERHANGİ BİR ŞEKİLDE SÜRTME NETİCESİNDE) KONUSUNDA AYDINLATICI BİLGİLERE ULAŞILAMADIĞI…"

* * *

Ahmet Atakan, üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulamamış, inşaatlarda çalışmaya başlamıştı. Gezi eylemleri başlamadan çok önce, Hatay'da, cihatçıların kent merkezine yerleştirilmesine karşı yapılan eylemlere katılmış, fazlasıyla dikkati çekmişti.

Gezi başladığında da sokaktaydı.

10 Eylül 2013'te inşaatta çalıştı, evine gelip yemek yedi, giyinip bir arkadaşının düğününe gitti. Ardından, yaşadığı bölgede polisin yapılan eyleme müdahale ettiğini öğrenince, gidip bakmak istedi. Ardından yaşamını kaybetti.

Uzun süre hayatını nasıl kaybettiği ile ilgili ailesine bir açıklama yapılmadı.

Tanıklar, Akrep aracından ateşlenen gaz fişeği ile kafasından vurulduğunu anlatıyordu. Ancak televizyonlara, bir çatıdan düşme görüntüsü servis edilmişti. Servis edenlerin kim olduğunu bulmak belki Atakan'ın vuranların kim olduğunu da anlamak için yeterdi anlamak isteyen için. Öyle ya tıpkı Ethem Sarısülük'ün, tıpkı Berkin Elvan'ın ölümlerinden sonra görüntülerin servis edilmesi gibi, Atakan'ın ölümünden sonra da apar topar görüntüler bulup servis etmenin bir nedeni olmalıydı.

Bunun yerine her zamanki mekanizma işledi. Atakan'ın, neden "makbul bir ölü" olmadığını, zaten öldürülebileceğini ve bunun meşru olduğunu kanıtlamak isteyen mekanizma. Meşruiyetle, hakla, hukukla, adaletle, yasayla ilgisi olmayan o büyük ve sesi çok gür çıkan mekanizma.

* * *

Hatay Valiliği, önce ölümünün gaz fişeği ile ilgisi olmadığı gerekçesiyle soruşturma izni vermedi.

Ailenin ve Avukat Hatice Can'ın büyük uğraşları sonucu hazırlanan bilirkişi raporunda, gaz fişeklerinin üzerinden çıkan kanın Atakan'a ait olduğu yüzde 99,9 oranında kanıtlandı ve bunun üzerine yeniden soruşturma izni istenildi. Ancak Hatay Valiliği'ne bu da yetmedi. İkinci kez soruşturma izni verilmemesi kararı aldı.

Oysa bilirkişi raporuna ek olarak tam 11 tanık, Atakan'ın gaz fişeğiyle vurulduğu yönünde ifade vermişti. Üstelik ortada daha bilirkişi raporu olmadan. Üstelik bütün resmi makamlar Atakan'ın çatıdan düşerek öldüğü yönünde açıklama yaparken. Kimse ne olduğunu bilmezken vermişlerdi bu ifadeleri.

Onlar da makbul sayılmıyor olacak ki ifadeleri de dikkate alınmadı.

Onun yerine, 8 yıldır 23 yaşında bir genci öldüren ve soruşturmayı bu hale getiren kişileri açığa çıkartamayan ve yargılayamayan devlet, Atakan'ın annesine sosyal medya paylaşımı nedeniyle dava açtı. Emsal Atakan, "Devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağıladığı" gerekçesiyle yargılandı. Mahkeme, yakın zamanda, hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verdi Atakan hakkında. Yargı, canı isteyince nasıl da hızlı işledi.

* * *

17 Şubat 1990'da doğmuştu Ahmet Atakan. Geçen hafta doğum günü yüreklerde büyük bir sızıyla yeniden kutlandı.

Kanunlara işaret edilerek yazılan, hiçbir anlam ifade etmeyen, akla ziyan kararlar büyük bir gölge gibi duruyordu kalplerdeki sızının üzerinde.

O gölgenin bir parçası Diyarbakır'da gaz fişeği ile öldürülen çocuklar Mahsum Mızrak ve Enes Ata… Bir parçası Berkin Elvan…

Avukat Hatice Can, valilik kararının kaldırılması için dava açtı. Atakan'ın annesini mahkeme önüne kısa sürede çıkartan yargı, aylar sonra bir karar verecek başvuru için.

Büyük bir duvar, karanlık bir gölge…

Ama ne yapsanız da gizlenmiyor hakikât. Bir gün mutlaka hesap verecek sorumlular.

Ve akla zarar kararlarda yazsanız da "kanıtlar kanıtlamamıştır" diye, Atakan'ın gencecik başının üzerinde hesabı verilmesi zorunlu bir gaz kapsülünün resmi raporlara geçmiş izleri var.

Yazarın Diğer Yazıları

Cezaevi, dava ve yasaklar ülkesinde seçim sonrası "kulisleri": Erdoğan AKP'yi, Çukurambar Erdoğan'ı bırakır mı?

AKP'nin hikâyesi çok uzun bir zaman önce gecekondu mahallelerinden Çukurambar'a taşındı

Deprem skandalı: Her şeyden sorumlu Cumhurbaşkanlığı, İsias Otel'de, yıkılan tüm binalarda sorumsuz

Kentler yıkıldı, binlerce insan öldü ancak uçan kuştan bile sorumlu Cumhurbaşkanlığı'nın hizmet kusuru olduğunu iddia etmek bile mümkün değil

Devlet, ağzındaki baklayı çıkardı: "Ölmeniz, tedaviden daha ucuzsa…"

Devlet, ölüm durumunda ödeyeceği tazminat yüksek değilse, ilaç bedelini ödemek yerine ölmemizi tercih ediyor