10 Şubat 2020

Kılıçdaroğlu’nun buluşma politikası

Kılıçdaroğlu’nun, demokrasiyi en geniş ortak payda, bunu yeniden inşa etmeyi de en önemli ortak amaç olarak önceleyen, kutuplaştırma yerine, buluşturmayı, yakınlaşmayı, iş ve güç birliğini hedefleyen bu siyaset tarzı, iktidar değişikliğini sağlayabilir

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dün karşısında görmeye pek alışık olmadığı bir kitleye hitap etti.

CHP Lideri, partisinin İstanbul İl Kongresi’nden sonra Saadet Partisi’nin düzenlediği Kudüs mitingine katıldı ve meydanları dolduranların sık sık alkışladığı bir konuşma yaptı. Mitinge birlikte geldiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da kürsüden konuştu.

Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi’nin düzenlediği mitingde konuşurken, sosyal medyada CHP Lideri’nin bu mitinge katılmasını destekleyenler de vardı, eleştirenler de…

Ancak, tartışma Kılıçdaroğlu’nun sözleri üzerine değil, böyle bir mitinge katılması üzerinde yoğunlaştı. Bazı izleyiciler, Yenikapı’da toplanan Saadet Partililerin ağırlıkta olduğu bu kitlenin "şeriat" isteyen, "laiklik karşıtı" bir grup olduklarını belirterek, Kılıçdaroğlu’nun o meydana gitmesini "laiklikten ödün" verildiği biçiminde yorumladılar.

Kılıçdaroğlu’na destek mesajı gönderenlerin çoğunluğu ise muhafazakâr oldukları anlaşılan kişilerden oluşuyordu. Sosyal medyada CHP’lilerden de birçok destek mesajı yayınlandı.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında "laiklikten ödün" sayılabilecek bir ifadesi olmadı. Konuşmasının iki temel mesajı vardı. Biri Selahattin Eyyübi’nin Kudüs’ü aldıktan sonra hiçbir yasak getirmediği, herkesin inancını ve ibadetini yaşayabildiği bir özgürlük ortamı kurduğu; diğeri ise Filistin’in haklı davasıydı. Konuşmasını Filistin için de Kudüs için de "hak, hukuk, adalet" diye bitirdi.

Kutuplaştırmaya karşı buluşma

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu bir süredir yeni bir siyaset tarzı izliyor. Son genel ve yerel seçimde bu siyasetinin olumlu sonuçları ortaya çıktı. CHP’nin öncülüğünde oluşturduğu Millet ittifakı ile seçimlere tabanda bir koalisyon kurarak girmeyi hedefledi. Bu yeni siyaset tarzı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a atfedilen "seçim kaybetmez, sandıkta yenilmez lider" kültünü ciddi biçimde sarstı ve İstanbul ve Ankara dahil olmak üzere 25 yıla yakın AK Parti’nin elinde olan 11 büyükşehir belediye başkanlığını kazandı.

23 Haziran İstanbul yenileme seçiminde Ekrem İmamoğlu’nun 816 bin oy farkla kazanması siyasi denge açısından çok önemli bir kırılma noktasıydı.

Kılıçdaroğlu’nun, Saadet Partisi’nin Kudüs mitingine katılmasını da bu yeni siyaset tarzının bir uygulaması olarak görmek gerekiyor.

CHP Lideri, bir süre önce benim de katıldığım T24 yazarlarıyla buluşmasında yeni siyaset anlayışını anlatırken, "amacımız bize oy vermeyen kesimlerle buluşmak, onlara kendimizi anlatmak, bize niye oy vermediklerini öğrenmek, onları kazanmaya çabalamak" demişti. Bu amaçla CHP’ye oy çıkmayan beldelerde kanaat önderleriyle, kadın vaizlerle buluştuklarını, sorularını yanıtladıklarını ve böyle çalışmaya devam edeceklerini aktarmıştı.

Bu açıklamadan da anlaşılacağı gibi Kılıçdaroğlu, CHP tabanı dışındaki kesimlere ulaşmaya, onlarla buluşmaya, CHP’yi anlatmaya ve o kesimlerde "hak, adalet, hukuk, eşitlik, özgürlük, iş, aş" isteyen kitlelerin desteğini almaya, CHP’yi büyütmeye çalışıyor. 

Erdoğan'ın stratejisine karşı strateji

Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Lideri Tayyip Erdoğan’ın seçimlerde "kutuplaştırmayla çoğunluğu kazanma" stratejisi izlediği biliniyor. Erdoğan’ın bu yönteminin seçim kazanmasını sağlamakla birlikte toplumu da ciddi şekilde kutuplaştırdığı ve böldüğü bir gerçek.

Erdoğan’ın  televizyonlarda ve mitinglerde böyle bir söylem kullanması seçimlerde etkili bir faktör oldu.  "Seçkinler-gariban halk", "inananlar- inanmayanlar", "milliler ve yerliler-gayri milliler ve yabancılar", "biz ve onlar", çözüm sürecinde "barış isteyenler-kandan, şehit cenazesinden beslenenler", çözüm sürecinden sonra "milliyetçiler- teröristler-bölücüler" konjonktüre göre seçmeni iki tercihe sıkıştırarak seçimleri bir bakıma plebisite çevirdi ve çoğunluğu hep kazandı.

CHP ise AK Parti’nin kurduğu bu kutuplaştırma stratejisi içinde kalarak verdiği mücadelede başarılı olamadı. Bu durum, mütedeyyin ama yoksul kesimlere, çiftçiye, küçük esnafa, Anadolu’nun iç kesimlerine ulaşmasına engel oldu. CHP, eğitimli, meslek sahibi, laiklik konusunda hassas, cumhuriyet niteliklerine bağlı, büyük kentlerde ve kıyı şeridinde yaşayan seçmenlerin desteği dışındaki kesimlere ulaşamadı.

Şimdi Kılıçdaroğlu bunu deniyor.

Yeni siyaset tarzının amacı bu…

 Demokrasi ortak paydası

Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın "kutuplaştırma" yöntemine karşılık "buluşma-buluşturma" yöntemini uyguluyor.

Bunu yaparken demokrasiyi en geniş ortak payda olarak belirlemiş görünüyor. Bu nedenle olsa gerek, dün, İstanbul İl Kongresi’ndeki konuşmasında Millet İttifakı’nın aslında bir "demokrasi ittifakı" olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin sorunlarını sıralarken bir numaraya demokrasi sorununu koydu. "Cumhuriyeti 100 yıl sonra yeniden demokrasiyle taçlandıracağız" dedi. İktidara geleceklerini, demokrasiyi ve gerçek demokratik parlamenter sistemi kuracaklarını ilân etti.

Kılıçdaroğlu, bu yaklaşımla; Türkiye’nin demokratik açıdan gerilediğini, demokratik karar mekanizmalarının yerine tek kişinin karar verdiğini, özgürlüklerin baskılandığını, adaletin kalmadığını, yargının siyasallaştığını, kayırmacılığın, çıkar ve rantın ekonomiye hakim olduğunu, gelir dağılımı adaletsizliğinin zirveye ulaştığını düşünen siyasi partileri ve kesimleri bir araya getirerek seçimden önce toplumsal bir koalisyon kurup, güçlendirmek için hamleler yapıyor.

Kılıçdaroğlu bunu yaparken, "laiklikten, cumhuriyetin niteliklerinden ödün mü veriyor" biçiminde gelen ve gelmesi muhtemel olan eleştirilere karşı da "Atatürk ve onun izinden ayrılmayacaklarını" sık sık vurguluyor.

Kılıçdaroğlu’nun, demokrasiyi en geniş ortak payda, bunu yeniden inşa etmeyi de en önemli ortak amaç olarak önceleyen, kutuplaştırma yerine, buluşturmayı, yakınlaşmayı, iş ve güç birliğini hedefleyen bu siyaset tarzı, iktidar değişikliğini sağlayabilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.