23 Ağustos 2019

Kayyım hamlesinin yan etkileri

CHP’yi ve İyi Parti’yi terörist ilân eden iktidar, seçimden sonra kayyım atayarak, Millet İttifakı’nı bozmak istemekte

İktidar, yerel seçimlerin üzerinden 4,5 ay gibi kısa bir süre geçtikten sonra Diyarbakır, Mardin ve Van’ın HDP’li belediye başkanlarını görevden alarak hızlı ve sert bir müdahalede bulundu. Belediye başkanlarının yerine de vali kayyımlar atadı. Seçimden önce de kayyım olan bu isimler, görevden alınmış belediye başkanlarına karşı aday oldular ve açık farkla seçimi kaybettiler. Seçimi kaybettiler ama belediye başkanlığını kaybetmediler, tekrar kayyım olarak atandılar. 

İktidarın bu kararıyla seçmen iradesi yok sayıldı, seçim boşuna yapılmış gibi bir sonuç ortaya çıktı. Görevden alınan başkanların, YSK’nın onayından geçerek aday olmalarının iktidar açısından yarattığı çelişki bir yana, kayyım kararı esasa ilişkin olarak ortaya konulan bir mahkeme kararına dayanmıyor. Kayyım atanmasına karşı itirazların yoğunlaştığı iki temel nokta bu.

Kapatma gerekçesi

İçişleri Bakanlığı’nın açıkladığı gerekçeye göre, belediye başkanları terör örgütü PKK ile ilişkili oldukları ve PKK’ya kaynak aktardıkları için görevden alındılar.

Bu iki suçlama, belediye başkanlarının mensup olukları partinin kapatılmasını gerektirecek faaliyetlerdir. Bu durumda İçişleri Bakanlığı’nın bu suçlamalarını belgeye bağlayıp, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın önüne koyması gerekir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na kapatma istemli başvuru yapıldığına ilişkin bir bilgi kamuoyuna yansıdı ama, başvurunun kim veya kimler veya hangi kurumlar tarafından, ne zaman, nasıl bir dilekçeyle yapıldığına ilişkin bilgi yansımadı.

Ayrıca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bir parti hakkında kapatma davası açması için bir başvuru yapılmasına da ihtiyaç yok. Başsavcılık, zaten siyasi partileri yasalara uygun faaliyette bulunup bulunmadıkları açısından denetliyor. Kapatmayı gerektirecek bir faaliyet saptadığı zaman da davayı açıyor.

Ancak bugüne kadar HDP’nin kapatılması talebiyle Başsavcılıkça bir dava açıldığına ilişkin kamuoyuna yansıyan bir bilgi de yok.

İktidarın kayyım hamlesinden sonra böyle bir hamlenin gelip gelmeyeceğini henüz bilmiyoruz.

Siyasi yan etkileri

İktidar sözcüleri kayyım hamlesinin siyasi değil hukuki bir hamle olduğunu söylüyorlar. Bu durumda hukukun gerekleri ne ise yargı organlarının bunu yerine getirmeleri beklenecektir. Bu yönde İçişleri Bakanlığı’nın bir girişimi olacak mı, zaman içinde göreceğiz.

Ancak, hukuki hamle “başkanları görevden almak, haklarındaki soruşturmaları ve kovuşturmaları yıllarca sonuca bağlamamak, kayyımların bir dahaki seçime kadar görevde kalmalarını sağlamaktan” ibaretse, bu durumda, bu tasarrufun amacı ve iç siyasetteki etkileri tartışılacaktır. Ki bu tartışma şimdiden başlamıştır.

HDP’li siyasetçilerin bu hamlenin amacıyla ilgili olarak yaptığı yorumlardan biri, “iktidarın Abdullah Öcalan’dan mektup getirip, kardeşi Osman Öcalan’ı TRT’de konuşturmasına karşın, HDP’li seçmenin, 23 Haziran İstanbul seçimlerinde Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu’nu daha güçlü desteklemeleri”dir. HDP’ye göre iktidar, 23 Haziran İstanbul seçiminin intikamı almak için bu tasarrufta bulunmuştur.

Yine HDP’ye göre iktidar, HDP seçmenine gözdağı vermiştir. İktidarın mesajı, “Millet İttifakı’na destek olursanız, kimi seçerseniz seçin ben izin vermedikçe görev yapamaz” mesajıdır. Seçmenin iradesini istediği zaman yok sayabileceğini göstermektir.

CHP’li siyasetçilere göre ise iktidarın bu tasarrufunun örtülü amaçlarından biri, seçimleri kazanan Millet İttifakı’nı parçalamaktır.  Seçim kampanyası boyunca CHP’yi ve İYİ Parti’yi PKK’yla yan yana olmakla suçlayan ve terörist ilân eden iktidar, seçimden sonra HDP’li üç büyükşehir belediye başkanını görevden alarak, CHP ile İYİ Parti’nin arasını bozmak ve ittifakı zayıflatmak istemektedir. İYİ Parti’nin özellikle ülkücü tabanının hassas olduğu bir konuda kayyım atayarak, bu partiden farklı sesler çıkmasını hedeflemiş olabilir.

Yine CHP’lilere göre, bu adımın bir diğer amacı ise, MHP’nin ve ülkücü tabanın destekleyeceği bir hamle olarak, hem ittifak ortağını memnun etmek hem de İYİ Parti’ye gitmiş desteğin bir kısmını MHP’ye geri döndürmek de olabilir. Bu etki Cumhur İttifakı’nda safları sıklaştırabilir. 

Ters tepebilir

Umarım bu yorumlar doğru değildir. İktidar gerçekten hukuki gerekçelerle hareket etmiştir ve iddialarını kanıtlayacak belgeleri ortaya koyacaktır.

Aksi halde bu yorumlar gerçeklik kazanır ki, bu da aleyhine sonuçlar doğurabilir. Seçim sandığına siyasi amaçla müdahale edilmesi, İstanbul seçimlerinde görüldüğü gibi, bu kez HDP’ye olan desteği artırabilir. Millet İttifakı’nın tabanını genişletebilir.

İktidar 23 Haziran İstanbul seçimlerinde olduğu gibi daha büyük kayıplara uğrayabilir.

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.