29 Ocak 2020

Bu binaları yapanlar kimler?

Deprem bir tek binayı seçip onu vurmadığına göre tek izahı binanın çürük olduğudur

Bitişiğindeki ve etrafındaki binalar hasar görmezken bir binanın yerle bir olması nasıl izah edilir?

Deprem bir tek binayı seçip onu vurmadığına göre tek izahı binanın çürük olduğudur. Binayı inşa edenin maliyeti düşürmek için inşaat malzemesinden çaldığı; kumunu, demirini, betonunu depreme dayanaklı olacak şekilde kullanmadığıdır. Çöken binanın ortaya çıkardığı bir diğer gerçek de inşa edilirken sorumlu mühendisin görevini yapmadığı, inşaatı denetlemesi gerekenlerin bu görevlerini ihmal ettikleridir.

Kalitesiz ve eksik malzemeyle yapıldığı ancak sanki deprem şartnamesine uygun inşa edilmiş gibi satıldığı ve haksız kazanç elde edildiğidir.

Bu binaların yıkılmasından ve içinde yaşayanların ölmesinden deprem değil, inşaatı bu şekilde yapanlar ve denetim görevini yerine getirmeyip, inşaat ruhsatı ve iskân izni verenler sorumludur.

Malzeme hırsızlığı

1999’daki Büyük Marmara Depremi’nde de ondan sonraki depremlerde de ve son olarak Elazığ depreminde de yıkılan ve can kaybına yol açan binalarda deniz veya dere kumu kullanıldığı, taşıyıcı kolonların gerektirdiği kadar demir içermediği ve bazı binalarda da dükkânlara yer açmak için kolonların kesildiği ortaya çıktı.

Büyük depremden sonra inşaatlarda uyulacak deprem şartnamesi yeniden düzenlendi. Yapı denetimlerinin çok sıkı şekilde takip edileceği ilân edildi.

Ancak anlaşılıyor ki, bu şartnameye uymadan inşaatlar yapılmış ve gereği gibi denetlenmemiş.

Yap-sat, kap-kaç müteahhitliği devam etmiş…

İnşaat müteahhitliği konusunda Türkiye’de ciddi bir standart yok. İsteyen herkes müteahhit olup bina yapabiliyor. Hatta inşaat müteahhitliği kısa zamanda zengin olmanın en yaygın yollarından biri haline gelmiş durumda.

Türkiye gibi bir deprem ülkesinde inşaatlar en sıkı şekilde, ödünsüz denetlenmeli. İnşaat yapanlar malzemeden çaldıklarında, denetim görevini ihmal edenler veya maddi çıkar karşılığında deprem şartnamesine uymayan inşaat ve binaları ruhsat ve iskân verenler yargıda çok ciddi şekilde cezalandırılmalı. Aksi takdirde diğerleri gibi Elazığ depremi de unutulduktan sonra aynı yap-sat, kap-kaç zihniyeti ilk depremde yıkılacak yeni binalar inşa edecektir.

İdarenin sorumluluğu

Depreme dayanaksız, çürük binaların inşa edilmesinden devlet sorumludur. Bu nedenle depremle birlikte onun yol açtığı can ve mal kayıplarını kadere bağlamak yanlış bir yaklaşımdır. Depreme engel olunamaz ama binaların çökmesine ve can kayıplarına engel olunabilir.

Depremde yıkılan binalardan ve dolayısıyla can ve mal kayıplarından devletin sorumlu olduğuna ilişkin yargı kararları vardır.

Avukat İrem Çiçek, bu konuyla ilgili Yargıtay 11. Dairesi’nin 29.6.2007 tarih ve 1353-6248 esas sayılı kararını kamuoyunun bilgisine sunarak konuyu aydınlattı. Bu kararında Yargıtay'ın, "deprem kuşağında yer alan bir bölgede, deprem tehlikesi göz önünde bulundurularak, yerleşim alanları belirlenmesi, bu alanda yapılaşmaya ilişkin tedbirler alınması, uygulanması ve denetlenmesi şeklindeki idari faaliyetlerde ortaya çıkan eksikliklerin, idarenin olumsuz eylemi olması nedeniyle, bu olumsuz eylemle deprem sonucu oluşan zarar arasında illiyet bağının bulunduğu ve depremin illiyet bağını kesen mücbir sebep olarak kabul edilemeyeceği" hükmü yer alıyor.

Bu karar, devletin denetim görevini gerektiği gibi yerine getirmediği için can ve mal kayıplarından sorumlu olduğunu gösteriyor.

Devlet bu sorumlulukla hareket etmeli, Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunu unutmamalı ve yapı denetim görevini hakkıyla yerine getirmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.