08 Kasım 2019

Bir şehit anasına niye dava açılır?

Yapılması gereken Pakize Ana’dan özür dilenmesi ve elinin öpülmesidir

Çanakkale’de, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda, Kore’de, Kıbrıs Barış Harekâtı’nda, PKK terör örgütüyle mücadelede, Fırat Kalkanı’nda, Zeytin Dalı’nda, Barış Pınarı’nda on binlerce şehit vermiş bir ülkeyiz.

Her köşesi şehit kanlarıyla sulanmış Anadolu’da, şehitlere borçlu olduğumuz bir ülkede yaşıyoruz. “Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum” diyen bir komutanın, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde…

Böyle bir ülkede bir şehit anasına niye dava açılır ki?

Bu garabetin farkına varmış olmalılar ki, dün, Şehit Anaları Derneği Başkanı “Pakize Ana” olarak tanınan Pakize Akbaba hakkında Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği gerekçesiyle, 4 yıla kadar hapis istemiyle açılan dava, Cumhurbaşkanı’nın avukatlarının şikâyetlerini çekmeleriyle dava düştü. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın avukatları davanın “sehven” yani “yanlışlıkla” açıldığını söylediler. Bir dava açma prosedürü düşünüldüğünde, bir davanın yanlışlıkla açıldığına inanmak çok zordur.

Davanın çekilmesi doğru bir davranış ama böyle bir davanın hiç açılmamış olması çok daha doğru olurdu.

Çocuklarına, askerlerine şehitliğin en yüksek mertebe olduğunun öğretildiği bir toplumda şehit anaları her zaman baş tacıdır. Şehit anaları, şahit babaları, şehit yakınları her yerde en yüksek itibarı görürler.

Pakize Ana da, astsubay oğlunu, Namık Ayhan Akbaba’yı, 1993 yılında Van’ın Başkale ilçesinde PKK’yla çatışırken, bu ülke uğruna 7 kurşunla şehit vermiş bir ana. Böyle bir ananın, suçlanarak hâkim karşısına çıkarılması büyük zûldür.

Pakize Ana’nın dediği gibi dünyada ve Türkiye tarihinde örneği yoktur.

Pakize Ana’yı birkaç kez izledim.

Ne zaman oğlundan, onun bir anısından söz etse doğal olarak gözyaşlarını tutamıyor. Gözyaşları içinde çok yüce konuşmalar yapıyor. Örneğin şöyle diyor:

“Tedirgin değilim ama üzgünüm. Şu sebeple üzülüyorum; acaba şehit oğlum Ayhan üzülecek mi ben hâkim karşısına çıkınca, ona üzülüyorum. Acaba benim şehidim hakkını helal edecek mi onlara? ‘Siz utanmıyor musunuz, benim annemi hâkim karşısına çıkarıyorsunuz’ diyor biliyorum. Onun için üzülüyorum. Yoksa başka bir şey umurumda değil. Koskoca paşaları içeri attılar, o yüzden yadırgamıyorum bana dava açılmasını.”

Şöyle devam ediyor:

“Düşünün, FETÖ’cüler çıkıyor suçlu ve günahkâr olduğu halde. Pakize Ana ise yargılanıyor. Ben bunu şaşkınlıkla karşılıyorum. Beni zindanlara da atsalar umurumda değil. Çünkü ben suçsuzum. Suçlular ise dışarı çıkıyor. Dünyanın neresinde var ve Türkiye’de tarihin neresinde var bir şehit anasını yargılamak? Kınıyorum, yazıklar olsun diyorum.“

Pakize Ana duru Türkçe’siyle çok güzel konuşuyor.

Yüreğiyle konuşuyor…

Pakize Ana yüksek öğrenim görmüş biri değil ama aydın bir Anadolu kadını…

“Benimki de bir şey mi?” diyor. “Ben Atatürk’ün torunuyum. Ayşe Çavuşlar, Kara Fatmalar var Kurtuluş Savaşı’nda. Benim yaptığım onların yanında bir şey mi, benim daha çok çalışmam lazım ve çalışacağım” diyen bir şehit anası Pakize Akbaba…

Buna karşın toplum o kadar politize edilmiş, o kadar kutuplaşmış ki, Pakize Ana’ya, “sözde şehit anası vatan haini” diye mesajlar atanlar olmuş.

Oysa yapılması gereken Pakize Ana’dan özür dilenmesi ve elinin öpülmesidir.

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.