27 Kasım 2020

Başarılı gözükmek uğruna...

Turkuaz tablonun yarattığı güvensizlik o boyutta ki, 28 bin olarak açıklanan vaka sayısının da gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konusunda yine yaygın ve güçlü bir şüphe var

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, aylardır saklanan Koronavirüs vaka sayısını önceki gün açıkladı.

Bakan Koca vaka sayısının 28 bin olduğunu söyledi.

Önceki güne kadar bu sayının neden açıklanmadığını ve açıklanmasına neden karar verildiğini ise söylemedi.

Aylardır başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere bilim insanı sorumluluğu taşıyan doktorlar turkuaz tablodaki rakamların gerçeği yansıtmadığını, vaka sayısının açıklanması gerektiğini söylüyorlardı. Vaka ile hasta sayısının ayrılmasının yanlış olduğunu Sağlık Bakanı Koca'nın da hocası olduğunu açıklayan Prof. Dr. Rukiye Ömeroğlu, "Benim de öğrencim olan Sağlık Bakanı Koca vaka eşittir hasta olduğunu bilir. Kavramları politik çıkarları için değiştirdiler" dedi.

Sağlık Bakanı, hocasına bir yanıt veremedi.

Prof. Dr. Ömeroğlu'nun dediği gibi iktidar politik çıkarları için kavramları değiştirip gerçekleri sakladı.

İnsanların sağlığını hiçe sayan, Türkiye'nin itibarını yerle bir eden bu politik çıkar nedir?

İktidarı salgınla mücadelede başarılı göstermek.

Bunun için Türkiye vaka sayılarını sakladı.

Sadece hastaneye yatmış hasta sayısını açıkladı.

Böylece düşük hasta sayısı, düşük vefat sayısı ile Koronavirüs salgınıyla dünyada en iyi mücadele eden ülke algısı yaratmaya çalıştı.

Türkiye'de rakamlar düşük gösterildikçe, "bakın Avrupa, ABD kırılıyor, 20 bin, 30 bin, 40 bin, 80 bin, 200 bin vaka, yüzlerce, binlerce vefat var. Oysa Türkiye'de 100'ün altında vefat 1000'in altında hasta var, Türkiye çok başarılı" diyerek Türkiye'yi ve dünyayı aldattılar.

Hükümet her şeyi sadece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve iktidarını başarılı gibi göstermek için yapıyor. Sadece salgınla mücadelede değil her alanda bu böyle...

Ekonomide, dış politikada, adalette, emniyette, dış politikada, akla gelebilecek her konuda iktidar her halükarda çok başarılı.

Olaylar, gerçekler ne olursa olsun her şey başarı algısı yaratmak için kullanılıyor.

Ancak gerçekler bir yere kadar saklanıyor. Ve mutlaka ortaya çıkıyor.

Ekonomide olduğu gibi…

Aylardır Türk ekonomisinin çok iyi olduğunu, uçuşa geçtiğini, OECD ülkeleri içinde birinci olduğunu, işinden olan, dükkanını kapatmak zorunda kalan, iş bulamayan, verilen gülük 34 lira ile geçinmeye çalışan, hastalıktan kırılan vatandaşın gözüne baka baka onlarca televizyondan ekonomide başarıyı anlattılar.

Ancak bir hafta içinde ekonominin çakıldığını, Merkez Bankası rezervlerinin eritildiğini, doların 8.50 liraya, Euro'nun 10 liraya çıktığını daha fazla gizleyemediler. Ekonomide başarısızlığı dolaylı da olsa kabul ettiler ve faturayı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal'a keserek ekonomi yönetimi değiştirdiler. Faiz lobisine teslim olmayız, faizler yükselmeyecek daha da düşüreceğiz, diye diye faizi yüzde 15'e çıkarmak zorunda kaldılar. Ekonomide anlatılan başarı hikâyesinin gerçekten hikâye olduğu, gerçek olmadığı ortaya çıktı.

Gerçeği çarpıtarak, gizlenerek, kendine göre TÜİK rakamları açıklayarak yaratılan başarı algısı çöktü.

Aynı çöküş şimdi sağlıkta yaşanıyor.

Salgınla mücadeledeki başarısı yere göğe sığdırılamayan Türkiye'nin, vaka sayısında Avrupa ülkeleri arasında birinci, dünyada da üçüncü en kötü durumdaki ülke olduğu açığa çıktı.

Bir taraftan Dünya Sağlık Örgütü'nün aşıları ülkelere, vaka sayısına göre dağıtacaklarını açıklaması, daha önce Türkiye'de açıklanan rakamlara güvenilmediğinin duyurulması ve son dönemde İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun bulaşıcı hastalıktan İstanbul'da vefat edenlerin sayısını açıklamaya başlaması iktidarı sıkıştırdı. İçeriden ve dışarıdan gelen baskıyla ve sadece İstanbul'daki günlük vefat sayısının Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı tüm Türkiye'deki vefa sayısından fazla çıkmasıyla, turkuaz tabloya olan güvensizlik dibe vurdu. Bakanlık bu durumda vaka sayılarını açıklamak zorunda kaldı.

Turkuaz tablonun yarattığı güvensizlik o boyutta ki, 28 bin olarak açıklanan vaka sayısının da gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konusunda yine yaygın ve güçlü bir şüphe var.

Vaka sayıları salgının başından beri açıklansaydı, insanlar durumun vahametini görüp önlemlere daha sıkı uyabilirler, hareketlerini sınırlayabilirler, kalabalık yerlere girmekten daha çok kaçınabilirlerdi. Belki vefat sayısı daha az olurdu.

Sırf başarılı gözükmek uğrana, gerçeği saklayıp, sorumluluğu vatandaşlara yüklemek büyük sorumsuzluktur.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.