20 Eylül 2019

ABD ile ortak üsler

Bu tablo içinde Türkiye'nin stratejik hedefleri açısından doğru tercihler yaptığını söylemek çok zordur

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Türkiye gazetesinden Batuhan Yaşar'ın sorularını yanıtlarken, "Fırat'ın doğusunda ABD ile ortak üsler kurulacağını" açıkladı. 

Akar, Türkiye'nin sonraki amacının, 30 kilometre derinlikte ve sınır boyunca 450 kilometre boyunca güvenli bölge oluşturmak ve bu bölgeden PKK-YPG'nin çıkarılmasını sağlamak olduğunu da vurguluyor.

Akar, ABD tarafının zaman zaman işi ağırdan aldığını ancak ilerleme sağlandığını da belirtiyor. 

Akar'ın tanımladığı gibi güvenli bölge kurulursa, sonraki adımın da Türkiye'deki Suriyelilerin bu bölgeye yerleştirilmesi olduğunu söylüyor.

Akar'ın açıklamalarında dikkat çeken bir yön ise bu planın ortak çalışma süreci içinde, ABD ile uzlaştıkça ilerleyeceğini belirtmesi. Bu durumda, Akar'ın kamuoyuna açıkladığı plan konusunda ABD ile nihai olarak varılmış bir uzlaşmanın henüz olmadığı anlaşılıyor.

Akar'ın şu sözleri de bunu teyit ediyor:

"Eğer ABD yine oyalama yaparsa, buna tahammülümüz yok, o zaman Cumhurbaşkanımızın dediği gibi hazırlıklarımız tamam. B, C planlarımız var. Harekâtı yazın, kışın, gece gündüz yaparız. Bu bir tehdit değil. ABD ile yapalım derken bu bir zafiyet değil. Madem bir stratejik müttefikiz, beraber yapalım. Bunları heba etmeyelim."

ABD kabul etmezse

Akar'ın açıklamalarından çıkan sonuçlara bakalım…

Türkiye ve ABD ortak devriye görevine devam edecekler. Bu devriyeler sırasında ortak üsler için yer seçimleri yapılacak. Bu yerlere, sınır boyunca Türk-Amerikan ortak askeri üsleri kurulacak. 30 kilometre derinliğinde 450 kilometre uzunluğunda güvenli bölge oluşturulacak. Bu alandan PKK-YPG çıkarılacak ve bölgeye Türkiye'deki Suriyeliler yerleştirilecek.

Ancak bunların yapılabilmesi ABD'nin kabul etmesine ve Türkiye'yi oyalamaktan kaçınmasına bağlı olacak.

ABD kabul etmez ve Türkiye'yi Membiç'te yaptığı gibi oyalamaya yönelirse o zaman Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın dediği ve Akar'ın da tekrar ettiği gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Fırat'ın doğusuna girecek ve oradaki PKK yapısını ortadan kaldıracak.

ABD açısından olaya baktığımızda, Washington'dan gelen mesajların Akar'ın açıkladığı planla ilgili olarak net ifadeler taşımadığını görüyoruz. 

ABD'li askeri yetkililer, ABD'nin hem Türkiye'yi hem de YPG'yi desteklemeye devam edeceklerini söylüyorlar. Ayrıca, PKK-YPG siperlerinin kaldırılmasının, (TSK tarafından yapılacak) bir müdahaleye açık oldukları anlamına gelmediğini vurguluyorlar.

Hem TSK ile hem YPG ile devriye

ABD'nın açıklamalarına baktığımızda YPG konusunda görüşlerinde bir değişiklik yok. YPG'yi silahlandırmaya ve eğitmeye devam ediyorlar. 

ABD askerleri TSK ile birlikte devriyeye çıkıyorlar. Bu devriye bitince bu kez YPG'lilerle devriyeye çıkıyorlar. Bu garip bir durum yaratıyor.

TSK'nın ABD askerleriyle devriyeye çıkmasının amacı PKK-YPG'den gelecek bir saldırıyı önlemek. YPG'nin ABD askerleriyle devriyeye çıkmasının nedeni ise TSK'dan gelecek bir harekâtı önlemek. Bu durumda ABD, YPG'ye karşı TSK ile TSK'ya karşı YPG ile devriyeye çıkmış oluyor! 

ABD'nin tavrı bir tür "barış gücü" konumunu andırıyor.

Böyle bir konumun Ankara'yı memnun etmesi herhalde düşünülemez.

Diğer taraftan Fırat'ın doğusunda Suriye sınırı boyunca Türkiye ile ABD'nin ortak askeri üs kurması Washington'u memnun edecektir. Bir taraftan TSK'yı kontrol ederek, YPG'yi korumuş olacak, bir taraftan da Suriye'nin kuzeyine yerleşecektir. Türkiye, bu yolla ABD'nin Suriye'nin kuzeyine yerleşmesini hem kolaylaştırmış hem de bir ölçüde meşrulaştırmış olacaktır. 

ABD'nin Suriye'ye yerleşmesini kolaylaştıran ve meşrulaştıran Türkiye'nin, Fırat'ın batısındaki müttefikleri Rusya ve İran'ın ne tepki vereceği de ayrı bir soru işaretidir.

Bu tablo içinde Türkiye'nin stratejik hedefleri açısından doğru tercihler yaptığını söylemek çok zordur.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.