25 Ocak 2021

Birleşik Devletler'de bir aktivizm olarak nefret grupları (2)

Dizinin bu sayısında FAIR'den (Amerikan Göçmen Reformu Federasyonu) bahsetmek istiyorum. FAIR'in aslında tek misyonu var: Amerika'ya göçmen girişini maksimum oranda sınırlamak

Geçtiğimiz haftaki yazım, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki nefret gruplarından en kapsamlı olanlarından biri olan Act for America üzerineydi. Act for America, Müslüman karşıtı nefret söylemleriyle Amerika'nın her yerinde faaliyet gösteren bir grup olarak özellikle Washington D.C.'deki lobi faaliyetleriyle Trump yönetiminin aldığı ırkçı kararları desteklemesiyle ünlü. Tabii başkentte Müslüman karşıtı grup sadece Act for America değil. American Public Policy Alliance, Center for Security Policy, Clarion Project, Unconstrained Analytics gibi gruplar da nefret söylemleri ve faaliyetleriyle dikkat çeken diğer Müslüman karşıtı gruplar. Bununla birlikte, Joe Biden'ın başkanlık konuşmasında altını çizdiği hususlardan birinin "ülke içi terörizm" ve "ırkçılıkla mücadele" olması, ülkedeki nefret gruplarına dair üretilecek politikalarda önemli bir projeksiyon olacağa benziyor. Bu noktada bu yazının konusu bir başka nefret türü olan göçmen karşıtlığını ete kemiğe büründüren bir grup olacak.

Washington D.C.'de oldukça etkin faaliyet gösteren üç göçmen karşıtı grup var: Federation for American Immigration Reform (FAIR), Center for Immigration Studies ve Immigration Reform Law Institute. Ben, dizinin bu sayısında FAIR'den (Amerikan Göçmen Reformu Federasyonu) bahsetmek istiyorum. FAIR'in aslında tek misyonu var: Amerika'ya göçmen girişini maksimum oranda sınırlamak. Özellikle federal hükümet ve Kongre'deki lobi faaliyetleri ile öne çıkan grup, her ne kadar faaliyetlerini meşru gösterse de bu faaliyetlerin satır aralarında nefret söylemini görmek çok da zor değil.

Grubun, yakın temasta bulunduğu yapılar arasında özellikle beyaz üstüncülüğü ve insan ırkının en mükemmelini yaratma ülküsü olan öjenizmi öne çıkaranlar bulunuyor. Bu temaslar, FAIR'in amaçlarından olan, Amerika'yı baskın beyaz nüfusun oluşturduğu bir ülke haline getirmek ve 1965 Göçmenlik ve Ulusalcılık Yasası'nı tekrar reforme etmek çabasında kendisine önemli bir destek sağlıyor. FAIR'in kurucusu John Tanton, 1993'te öjenist profesör Garrett Hardin'e yazdığı bir mektupta Avrupalı Amerikalı toplumun ve kültürün kalıcı olması için Avrupalı Amerikalı bir çoğunluğun olması gerektiğinin önemle altını çiziyor. FAIR'in başkanı Dan Stein ise 1997'de verdiği bir demeçte göçmenlerin "kiliseyi sevmeyen, özgürlüğü sevmeyen, Tanrı korkusu olmayan" ve aslında "Amerika'dan ve Amerika'yı Amerika yapan değerlerden nefret eden" kişiler olduklarını belirtmişti.

Federasyon 1979'da kurulduğunda, ilk faaliyetleri daha çok nüfus artışının çevreye etkisi üzerine odaklanmıştır. Ancak kısa sürede bu faaliyetler göçmen karşıtlığına doğru evrilmiş ve günümüzde federasyonun temel amacı, göçmen kotasının maksimum seviye çekilmesi ve yasadışı göçmenliği engellemek olarak belirlenmiştir. Tanton ayrıca beyazları homo contraceptivus ("aile planlaması yapabilen insan") olarak nitelendirirken Latinoları homo progenitiva ("üreyen insan") olarak tanımlamıştır. Bu tanım, ırkçılıkla göçmen karşıtlığını aynı potada eriten bir tanımlama olmasıyla dikkat çekicidir. Bu, Anglo Sakson Protestanları (WASP) akıl ve rasyonel düşünceyle, beyaz olmayanları ise cinsellik ve üremeyle ilişkilendiren Kartezyen, dikatomik bir bakış açısını da ima eder. Buna ek olarak Tanton, Katolik Kilisesi'nin de Latinolar üzerinde olumsuz etkisi olduğunu dile getirmiş, Katolisizm nedeniyle Latinoların kürtaj ya da doğum kontrolüne sıcak bakmayıp nüfus artışına ve dejenerasyona sebebiyet verdiklerini her fırsatta beyan etmiştir. Arizona Republic'in 1988'de yayımladığı kısa yazılarda, Tanton'ın federasyon üyelerine gönderdiği mesajların önemli bir kısmında Neo-Nazi, Afrikalı Amerikalı karşıtı ve beyaz üstüncü bir söylem kullandığı dikkat çekmektedir. Kamuoyunda, WITAN Memos olarak bilinen bu dokümanlar açık birer nefret söylemi olarak ahlaki panik literatüründe önemli bir yere sahiptir.

Özellikle ilk yıllarında Pioneer Fund'dan milyonlarca dolar fon alabilen grup, faaliyetlerini bu fonlarla ülke geneline yaymakta zorlanmamışlardır. Pioneer Fund ise 1930'larda kurulan ve Nazizme yakın görüşleriyle bilinen bir kurum olarak özellikle Amerikalı beyaz ırkın diğerlerine üstünlüğünü kanıtlamaya çalışan "bilimsel" çalışmaları fonlayan bir yapı. Her ne kadar FAIR bu fonların, faaliyetlerinde bir önemi olmadığını belirtse de grubun yöneticilerinin bu organizasyonun yönetim kadrosuyla olan sıkı ilişkileri medyada bilinen bir gerçek. 

Bunların dışında, FAIR'in en çok görünür olduğu yer ise televizyon ekranı. Örneğin, 1996'da Borderline adlı bir televizyon programına başlanmış ve programda beyaz ırkın üstünlüğü, üçüncü dünyanın beyazlara ve Batı medeniyetine verdiği zarar gibi konuları Sam Francis ve Jared Taylor gibi ülkenin önde gelen ırkçı figürleriyle sürekli tartışmaya sokarak nefret söyleminin medyada dolaşımda olmasını mümkün kılmıştır.

Özellikle Arizona, Oregon, Kaliforniya ve Kansas gibi eyaletlerde göçmen karşıtı yasaların çıkarılması için çalışan grup, bu konuda Kongre'de de lobi faaliyetleri yürütmektedir. Bu noktada en önemli tezlerinden birini işsizlik üzerinden kuran FAIR, işsiz her bir Amerikan vatandaşının iş bulabilmesi için yasadışı göçmenlerin teker teker yurttan çıkarılması gerektiğini belirtiyorlar. Bunun yanı sıra grup üyeleri Amerika'da doğan herkesin doğal Amerikan vatandaşı sayılmasını sağlayan Doğum Hakkı Yurttaşlık Yasasının da iptali için fazlaca mesai harcıyorlar. Ayrıca, 2018'de Maryland eyaletinin sığınmacı eyaleti olmasını protesto etmişler ve Marylandlilerin yabancı suçlulara maruz kalacaklarından endişe duyduklarını ve buna son verilmesini istediklerini belirtmişlerdir.

Son olarak, Trump'ın ilk seçim kampanyasında ve sonrasında başkanlık döneminde de tıpkı Act for America gibi oldukça faal olmuştur FAIR. Örneğin, grubun eski yöneticilerinden Julie Kirchner, Trump kampanyasında Trump'ın göçmen politikaları danışmanı olduktan sonra Yurttaşlık ve Göçmenlik Hizmetleri'ne ombudsman olarak alınmıştır. Bir başka eski FAIR üyesi John Zadrozny de Dışişleri Bakanlığında görev almıştır. Bu yüzden Trump'ın başkanlığı boyunca sık sık göçmenlere karşı izlediği sert tutum ve göçmen karşıtı politikalarında FAIR'in de etkisi olduğu belirtilebilir. Kısaca, bu nefret grupları tarafından ülkedeki ekonomik açmazların günah keçisi olarak görülen göçmenlerin Amerikan Rüyası görmek adına, Biden döneminde Amerika'ya gittiklerinde bu rüyanın göçmenlik karşıtı yapılar tarafından nasıl kabusa dönüştürülmeye çalışılacağı ve bunda ne kadar başarılı olabileceklerini önümüzdeki günlerde göreceğiz.



Yazının içeriğindeki bilgilerin kaynağı büyük oranda SFLC'nin (Southern Poverty Law Center) araştırmalarına dayanmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

2023 insan hakları endekslerinin satır aralarında Türkiye

Bu yazıda özel olarak Türkiye'ye ayrılan yerleri irdelemekten ziyade, metinlerin Türkiye'ye ayrılan özel kısımlarından ayrı olarak, farklı kısımlarda Türkiye'nin hangi durumlara örnek gösterilerek adının geçtiğini ortaya koyacağım

Yirminci yüzyıl öncesi Amerikan edebiyatı geleneğinde savaşlar, çatışmalar ve aykırı sesler

1700'lere kadar erken koloni döneminde Amerikan edebiyatının kanon eserlerinde, doğayla savaş başta olmak üzere yerlilerle çatışmalar detaylı bir şekilde anlatılarak Püriten ahlakına karşı barbarlığın savaşında, Avrupa medeniyeti ve inanışının gücü ve galibiyeti vurgusu yapılır. Burada karşıt güçler şeytani, barbar ve yıkıcı olarak düşmanlaştırılarak Amerikan tarihinin çatışmaları haklı bir zemine oturtulmaya çalışılır. Bu eserler, gelecek kuşaklar için Amerikan ulusunun tuğlalarını birbirine yapıştıran tutkallar olarak önemli bir rol oynayacaklardır

Savaşlar döneminde savaş karşıtlığının imkânı (2): Tim O'Brien'in Taşıdıkları Şeyler romanı üzerine

Romanda bir insanın öldürülmesi askerlerde farklı düzeylerde psikolojik travma yaratırken ve bu, birine yüklenmesi gereken bir suç olarak algılanırken milyonlarca balığın öldürülmesinde veya köpek ya da mandanın katledilmesinde aynı etki ortaya çıkmaz. Orman, pirinç tarlaları ya da nehir yaşayan bir öğe değil aksine taraflar için bir mücadele sahası ve hesaplaşma yeridir