20 Şubat 2022

1918 | Savaş biterken Azerbaycan, petrol ve Bakülü 26'ların hikâyesi

Başlarında Stepan Shaumian'ın bulunduğu Ermeni, Rus, Gürcü, Azeri ve Musevilerden oluşan Bakü Halk Komiserleri Konseyi'nin 26 üyesinin katledilmesi, Sovyetler Birliği tarihinin hemen kuruluş sürecinde yaşanan en acı ve duygusal olaylardan biridir

İnfaz Treni

1918 yılı 20 Eylül sabahının erken saatleri. Demiryolu işçisi Alexei Dirdikin şafak sökmeden kısa bir süre önce Hazar'ın kuzeyinden geçen demiryolu hattı boyunca evine doğru ilerlerken Krasnovodsk yönünden bir trenin yaklaşmakta olduğunu hissederek irkilir. Bildiği kadarıyla tek hat olarak çalışan, ülkenin en ücra bölgesindeki demiryolundan o saatlerde herhangi bir trenin geçmesi mümkün değildir. Tren yaklaştıkça ışıklarının yanmadığını fark eder. Kendisini apronun hemen girişindeki beton duvarın arkasına gizleyerek trenin geçmesini izlemeyi düşünürken, vagonların sarsılarak hız kestiğini farkeder. Lokomotif yavaşça durur. Kapalı vagonlar büyük bir gürültüyle açıldığında içindeki silahlı muhafızların dışarıyı kontrol ettikten sonra elleri arkadan bağlı insanları adeta tekmeleyerek inmeye zorladıkları anı dehşetle izler.

Bakü'den ayrıldıktan hemen sonra bulundukları gemi Astrakhan yerine yön değiştirilerek Hazar Denizi kıyısındaki Krasnovodsk'a götürülen ve Bolşevik karşıtı yönetim tarafından tutuklanan bu insanlar, Sovyetler Birliği'nin ilk siyasi komünlerinden birini Bakü'de kuran, aralarında Lenin'in en yakın arkadaşlarından Stepan Shaumian'ın da bulunduğu Halk Komiserleri Konseyinin 26 üyesidir.* Krasnovodsk'da trene bindirildikleri istasyondan üç saat kadar sonra Aşkaabat'a ulaştıklarını düşünürlerken kendilerini beton zeminde bulurlar. Ayağa kalkıp, muhafızların önünde çöle doğru kaçmaya çalışırken, yakalanarak tüfek atış mesafesine çekilen tutsaklar, gözlerinin bağlanması talimatını reddederler. Alexei, heyecanla olanları izlemeye devam eder. İdam mangası yerini aldığında, tutsaklar slogan atarak tepki göstermeye çalışırlar. Ateş başladığında bir kısmı hemen ölen komitacılardan, yaralı olup, düşenler başlarına acımasızca kurşun sıkılarak katledilir.

Stepan Shaumian

Muhafızlar 26 Konsey üyesinin cansız vücudunu bir hendeğe atarak üzerlerini kürekle çöl kumu örterek göstermelik kapatırlar. Amaç sonradan geçen trenlerin yol boyundaki katliamı fark etmelerini önlemek ve izleri kısmen de olsa kapatabilmektir. İşleri bitip, trene bir çırpıda atlayan muhafızlar, tren hareket ederken Alexei'yi fark ettiklerinde bu sefer tekrar zemine fırlayarak yanına koşarlar. Alexei, Rus olduğunu, çalışırken olayı tesadüfen gördüğünü anlatır. Kimseye hiçbir şey söylemeyeceğine dair söz vererek yalvarır. Muhafızlar, 26 kişiyi katletmelerine rağmen Alexei'ye dokunmazlar. Olayın heyecanı ile trene atlayıp, Aşkabat'a doğru yol alırlar. Dirdikin, heyecanla evine giderken kendisinin de dahil olduğu demiryolu ekibine ve ustabaşına rastlar ve olayı anlatır. Onları olay yerine götürerek, katliamı yerinde görmelerini sağlar. Çöldeki vahşi hayvanların parçalamaması için cesetler derin mezar kazılarak, toplu halde gömülür. Korku içinde bu olaydan hiç kimseye bahsetmeme kararı alırlar. Ancak muhafızların Dirdikin için yarım kalan bir hesabı vardır. Cesedi ertesi gün dağ başında çobanlar tarafından bulunacaktır.

Başlarında Stepan Shaumian'ın bulunduğu Ermeni, Rus, Gürcü, Azeri ve Musevilerden oluşan Bakü Halk Komiserleri Konseyi'nin 26 üyesinin katledilmesi, Sovyetler Birliği tarihinin hemen kuruluş sürecinde yaşanan en acı ve duygusal olaylardan biridir. Gerçek bir devrim hikâyesi olarak efsaneleştirilmiş ve tam yetmiş yıl boyunca bütün okullarda okutulmuştur. Sovyet Devrimi dönemi şairlerinden Vladimir Mayakovsky 1924 yılında yazdığı Doğu Şafağı başlıklı şiirinde "Yirmi-altılının kanı hiç soğumadı, hiçbir zaman soğumayacak!" ifadesini kullanacaktır.

Lenin, Stalin ve Troçki'nin birlikte, başta İngiltere olmak üzere emperyalist devletlere açtıkları savaşın ilk kıvılcımı bu katliamın duyulması ile ateşlenmiş, İngilizler ve onların anti-Bolşevik işbirlikçileriyle bugünkü Türkmenistan'da yapılan savaş kısa sürede kazanılarak tüm bölgenin Sovyet yönetimine geçişi tamamlanmıştır.

Isaak Brodsky'nin 26 Bakü Komiserinin Kurşuna Dizilmesi adlı eseri

Çarlık Rusya'sının çöküşü ve parçalanma süreci

1917 Devrimi ile başlayan ve sonrasında ortaya çıkan büyük kaos, Rus askeri gücünün adeta yok olmasına ve ülkenin sürüklendiği girdapta yeni ve beklenmedik gelişmelerin ortaya çıkmasına neden olur.

Birinci Dünya Savaşı devam ederken Sovyet devrimi gerçekleşmemiş olsa ve iki müttefik ülke, Rusya ile İngiltere önceden planladıkları harekatı başarıyla tamamlayıp 70.000 kişilik Çarlık ordusu ile İngiliz Komutan Maude'nin Bağdat'ın kuzeyindeki 150.000 kişilik ordusunu bir araya getirebilselerdi, Doğu cephesindeki Türk ordusunun tamamen yok olması işten bile değildi. Böyle bir ortak harekatın gerçekleşmemiş olması, doğu cephesini rahatlatarak, ilerde yapılan Kurtuluş Savaşı için derin bir nefes alınmasını sağlamıştır. Öte yandan cephede başıboş kalan 70.000 Rus askeri, bir yandan Kafkasya'daki sert kış koşulları ile mücadele ederken, erzak tedarikinde çıkan güçlükler nedeniyle açlık ve kıtlıkla karşı karşıya kalacaktır. Günlük tayınları yarım kuru ekmek ve hangisi mevcutsa eşek veya köpek et ve kemiğinden yapılan çorbayla hayatta kalma mücadelesini sürdürmeye çalışan Rus askerleri için en kolay yol cepheden kaçmak olacaktır. Yıllar önce Boris Pasternak'ın yazdığı roman esas alınarak çekilen Doktor Jivago filminde izlediğimiz, batıda Alman cephesinden kaçan askerlerin yaptığını güneyde Kafkas cephesinden kaçan askerler de izleyecek, bu kuvvetler ilerde Kızıl Ordu için devşirilerek Bolşevik harekete güç katacaklardır.

Sovyet devrimi sürecinde Rusya'da yeni kurulan Kerenski hükümeti ülke genelinde memnuniyetle karşılanmış olsa bile Çar'ın azledilmesi haberinin ulaştığı her yerde ciddi bir asayiş sorunu ortaya çıkar. Kafkasya'da, Gürcü, Ermeni ve Azeriler ile Lezgi, Avar ve Çeçen toplulukları kendilerini bağımsız ülke görme eğilimi içine girerler. Kafkasya'da Çarlık yönetiminin askeri merkezi sayılan Tiflis'te bir araya gelen Gürcü, Ermeni ve Azeri yetkililer sonunda Transkafkasya Devletini kurarlar. Bu devletin yönetimine Bolşevikler alınmaz. Menşevikler, Sosyal Devrimciler ve diğer gruplar katılır. Yönetim bir Gürcü'nün başkanlığında üçer Gürcü, Ermeni ve Azeri ile iki Rus yetkiliden oluşur. Transkafkasya yönetimi ilerde gerçekleşen ve kendilerini Rusya'nın gerçek sahibi ilan eden Bolşevik rejimini tanımayacaktır. Ancak Tiflis'te oluşan bu yönetimi tanımayan ve Bolşeviklerin hakim olduğu başka bir bölge vardır. Zengin kaynaklarıyla dünyanın o günlerde en büyük petrol rezervlerinin bulunduğu Bakü şehri.

26 Bakü Komiseri'nin yıkılan anıt mezarları

1890'larda Bakü'de petrol üretimi; dünyada petrol rekabeti başlıyor

Şimdi 1888 yılına, yirmi yıl öncesine gidelim. Sanayi devrimi sonrasında katı yakıtlara göre makine ve araçların çalışmalarını kolaylaştıran, daha etkili ve verimli bir gücün, petrolün fark edilmesiyle Bakü şehri dünyanın dikkatini üstünde toplamaya başlar. Bu yıllarda petrolün önemini çok iyi değerlendirerek, dünyadaki petrol ticaretini adeta avucunun içine alacak olan genç Gülbenkyan** ilk iş seyahatini Bakü'ye yapma planlarını tamamlar. 1887 yılında Londra'daki eğitimini tamamlayarak İstanbul'a dönen ve daha sonraki yıllarda Bay Yüzde Beş olarak tanımlanan Calouste Gülbenkyan, sıcak bir Eylül sabahında Bakü'ye gitmek üzere İstanbul'dan ayrılır. Buharlı gemiyle Batum'a ulaşmak üç gün sürecektir. Daha sonra Transkafkasya demiryolu güzergahı üzerinden Kutaysi ve Tiflis'e de geçen Gülbenkyan, Hazar kıyısındaki Bakü'ye geçmeden önce iki hafta Tiflis'te kalır. Bakü'de yaşadığı on gün boyunca petrol arama bölgeleri ve rafinerilerini inceledikten sonra Batum üzerinden İstanbul'a döner.

1890'lı yıllarda Ermeniler, Gürcistan'da ve tüm Kafkasya'da danışmanlık, tercümanlık ve bankerlik gibi hizmet faaliyetlerinin neredeyse tamamını ele geçirdikleri gibi, siyaseten de çok güçlüdürler. Tiflis'in en önemli iş insanlarından biri Alexander Mantashev'dir. İngiltere'de tekstil eğitimi alan Alexander, 1872 yılında Tiflis'e döndükten sonra işlerini büyüterek bölgenin en büyük petrolcüsü olduğu gibi, Gülbenkyan'ın petrol işine girerek bu alanda dünyanın bir numarası ünvanı almasına vesile olacaktır.

Kasım ayı içinde Bakü'ye ulaşan Gülbenkyan'ın gözlemlerine göre şehrin petrol bölgesi kapkara ruhsuz bir görünümdedir. Gülbenkyan, Ermeni petrolcü Ohannes Zovyanof'tan ödünç aldığı atlı arabayla şehrin tamamını inceler ve gezer. O günlerde petrol basit bir rafine işlemi ile kerosene (gazyağına) dönüştürülüp, teneke kutular içinde trene yüklenerek Batum'a gönderilmekte ve gemilerle dünya limanlarına aktarılmaktadır.

Bakü'deki en büyük petrol üreticisi meşhur Nobel ailesidir. İsveç'den Rusya'ya göç eden aile, St. Petersburg'da silah ve askeri malzeme üreten İzhevsk şirketini kurar ve Rus ordusunun temel tedarikçilerinden biri olur. Robert Nobel, 1873 yılında Bakü'ye yaptığı bir seyahatte, tüfek dipçik imalatı için gereken kereste alışverişi sırasında çevrede gördüğü petrolden etkilenir. Bakü'ye olan ilgisi artar. 1879 yılında Branobel şirketini kurarak Bakü'ye demir atar. 3 milyon Ruble olarak koyduğu sermayesini 12 yıl içinde 5 kat artırır.Güçlü mali yapısı, mükemmel organizasyon kabiliyeti ve Periodik Tablo'yu keşfeden Dimitri Mendelev gibi güçlü araştırmacılarıyla Branobel, kıt kanaat petrol işi yapmaya çalışan mütevazi mahalli tacirlere göre müthiş bir avantaj yakalar. Rusya'daki gücüyle herkesin imreneceği bir ulaşım ağı kuran Nobel ailesi petrol türevi vazelin, gazyağı ve mazot gibi ürünleri Hazar ve Karadeniz'in her noktasına başarıyla ulaştırır. İlk yakıt tankeri, Zoroaster'i sefere koyarak dünya devi olma yolunda hızla ilerler. Bronobel şirketinin bu başarısını Bakü'deki diğer şirketler korku ve kıskançlıkla izlemeye başlarlar.

Bakü'deki başarılı çalışmaları devam ederken Nobel şirketinin karşısına hiç beklenmedik büyük bir rakip çıkar. Çok zengin bir banker ailenin Paris'te yerleşik şirketi Rothschild Freres. Rothschild'ler, Gülbenkyan'ın Bakü'ye gelişinden iki yıl önce, 1886 yılında Batum Petrol ve Ticaret Şirketi Bnito'yu kuran iki Rus tacir, Bunge ve Palashkovsky'un hisselerini satın alarak bölgedeki rekabete yeni bir heyecan getirirler.

Alphonse James de Rothschild

Rothschild ailesi bu sefer 1 milyon Ruble gibi mütevazi bir sermaye ile yeni bir şirket kurar. Hazar ve Karadeniz Petrol Ticareti ve Sanayi Şirketi. Banker bir aile olarak petrol üretimi konusunda çok fazla tecrübeli olmayan Rothschild'lar sonunda kendilerine uygun bir model geliştirirler. Piyasada üretim yapanlara geri ödemesi gazyağı olarak yapılmak üzere bol miktarda kredi açarlar. Kredi alanlara ürünlerini başkalarına satmamaları için ön koşul koyarlar. Rus bankaları yüzde on faiz uygularken, yüzde altı gibi daha makul bir oranla piyasaya girerek büyük bir başarı kazanırlar. Yeni gelişen piyasada Nobel ailesi Rusya üzerinde çalışırken, Rothschild'ler Batı Avrupa, Hindistan ve Uzak Doğu pazarına yönelir.

Dünya petrol üretiminin diğer önemli bir merkezi Amerika Birleşik Devletleri'dir. Petrol işi upstream (arama ve çıkarma), midstream (taşıma) ve downstream (arıtma, satış ve pazarlama) olarak şekillenirken, 1870'li yıllarda Pennysylvania'da Standart Oil adı altında ilk kuyusunu açan Amerikalı yatırımcı John D. Rockefeller, fiyat dalgalanmalarını kontrol edebilmek ve petrol kuyusu sahiplerini hisse satışına zorlamak için kendi rafinerilerini ve Standard'ın demiryolu taşıma gücünü ciddi bir koz olarak kullanır. Amerikalı Standart Oil, sondaj işinden uzak durarak karşılaşabileceği risklerden uzak kalmayı başarır. Rafineri, taşıma ve pazarlama işlerinden büyük paralar kazanır. 1880'lere gelindiğinde A.B.D.'nin petrol işleme kapasitesinin yaklaşık yüzde doksanı ile rafine edilmiş petrol türevleri pazarının yüzde sekseni Standart Oil'in kontrolünde bulunmaktadır.

Tekrar Azerbaycan'a döndüğümüzde, 1888 yılına gelindiğinde Absheron yarımadasındaki yeni kuyularla birlikte Rusya genelinde petrol üretimi son on yıl verilerine göre yaklaşık on kat artarak 23 milyon varil seviyesine ulaşır. Bakü ile Batum arasında boru hattı inşası başlar. Amerikalı Standart Oil'i Rusya topraklarına sokmayan Nobel, Avrupa'da yeni pazarlar arayışına girecektir. Standart'ın tepkisi ciddi bir fiyat indirimi şeklinde olur. Nobel ve Rothschild İngiltere'de petrol pazarlama şirketleri kurarak karşılık verirler. Standart Oil de İngiltere'de Anglo-American Petrol Şirketini kuracak ve sonunda her üç şirket Avrupa'nın her yerinde çeşitli şirketlerle ortaklıklar kurarak uluslararası şirket olma yolunda hızla adım atacaklardır.

Gülbenkyan'ın Bakü ziyareti bu açıdan ilginç bir dönüm noktasına tesadüf etmiştir. Standard Oil ve Amerika'nın hakim olduğu petrol sanayi şekil değiştirerek bugün bilinen ve sayıları parmakla sayılabilen birkaç şirketin egemenliğine geçmek üzeredir. Bakü'de fışkırmaya başlayan yeni petrol kuyuları bu geçişin belki de en iyi örneklerdir. Gülbenkyan'ın Bakü'de gördüğü petrol platformları, günümüzdekilerle karşılaştırıldığında son derece ilkel bir görünümündedir. Petrol artıkları ve çamur karışımından yapılan duvarların içinde biriktirilerek, depolanan petrol, havanın ağır bir kokuyla kaplanmasına ve gökyüzü renginin bakırımsı bir renge dönüşmesine neden olmaktadır. Üstelik bu zorlu üretim, çıkarılan petrolün sadece yüzde otuzunu oluşturan gazyağını elde etmek için yapılmakta, sonuçta ekonomik olarak faydalanılamayan muazzam kirli bir atık ortaya çıkmaktadır. Ekipmanların ve kazanların temizlenmesi için işçilerin kaynar petrolün içine indirilmesi, yapılan işin görünmeyen acımasız tarafıdır.

Rothschild'lerin Bibiheybat petrol sahalarının işçileri. Fotoğraf: Azerbaycan Ulusal Fotoğraf ve Film Arşivi

Azerbaycan'da kurulan Bolşevik yönetimi

Çarlık Rusya'sının bitiş düdüğünü çalan bölgelerden biri Bakü Sovyeti olur. 1918 yılının Nisan ayında Lenin'in yakın arkadaşı Stepan Shaumian Kafkasya'da kurulan Transkafkasya yönetimini tanımayarak, Bakü Sovyetinin kurulduğunu ilan eder. Askeri Konsey olarak kurulan yönetime değişik uluslardan işçiler ve askerler destek verir. Bakü Sovyetinin 4.000 askerine, Batı cephesinden yeni dönen ve Bakü Ermeni Milli Konseyi Başkanı Abraham Gyulkhandanyan'a bağlı çoğu Ermeni kökenli 6.000 asker de katılacaktır. Yeni yönetimin en büyük sorunu bölge nüfusunu oluşturan Azeri ve Ermeni toplumları arasında var olan çatışma ve düşmanlıktır. Rusya Çarlığı döneminde yönetimin siyaseten iki tarafı birbirine karşı kışkırtarak, bilinçli olarak yarattığı bu düşmanlığın çözülmesi oldukça zor görülmektedir. Türk - Azeri toplumu askeri mühimmat açısından hiçbir varlığa sahip olmamakla beraber, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılan Çarlık rejimi sonrası ortamdan yararlanarak Azerbaycan dahil Türk topluluklarını yeniden özgürlüğüne kavuşturacağından emin olarak beklemektedir.

Aynı gelişmeyi hisseden ve petrolü kaybetmek istemeyen İngilizler, İran'ın kuzeyindeki Meşhed şehrinden Hazar'ın her iki kıyısına müdahaleye devam ederken, doğu kıyısına Bakü üzerinden yeni operasyon planları hazırlamaya başlar. Operasyonun içinde, Türkler ve Ermeniler arasındaki düşmanlığı körüklemek için başlatılan kampanya da vardır. Orta-Asya'daki esir kamplarında Alman ve Avusturyalı 40.000 kadar eski askerin serbest kalarak tekrar savaşa dahil olması ihtimali Bakü üzerinde çok hassas davranan İngiliz yönetimindeki tedirginliği daha da artıracaktır.

Almanya'da savaşın sonuna yaklaşılan günlerde yaşanan enerji darboğazı nedeniyle şehir merkezlerini aydınlatan lambalarının sönmeye başlaması, General Ludendorff dahil askerlerin de aklına petrol zengini Bakü'ye bir an önce ulaşılması düşüncesini getirecektir. Almanların Gürcüler üzerinde ciddi bir ağırlığının olduğunu ve stratejik olarak bölgeye en yakın askeri birliklerinin Bağdat'ta olduğunu farkeden İngilizler, kendilerine en yakın savaş müttefikinin Ermeniler olduğuna karar vererek planlarını yeniden şekillendirirler. 1917 yılının soğuk bir Aralık sabahında Tiflis'te görevli Binbaşı MacDonnel özel bir görevle Bakü'ye gitmek üzere yola çıkar. Rusça ve Farsçayı ana dili gibi konuşan MacDonnel eski Çarlık subaylarını kullanarak yaklaşık bir milyon rubleyi Ermeni milislerine aktarmaya başlar.

MacDonnel, Bakü'yü ele geçirmelerini sağlayacak her türlü formül üzerinde çalışmaktadır. Bakü'de bulunduğu zamanlar Bakü Sovyeti lideri Shaumian'la dostluk kurmayı başaran MacDonnel, zaman zaman evine gittiğinde küçük oğlu ile oyuncak trenle bile oynamaya katlanmış; ancak muhtemel Osmanlı saldırısına karşı İngiliz birliklerinin Bakü'ye destek olarak çağrılması konusunda onu ikna edememiştir. Bir sohbetlerinde Shaumian, MacDonnel'a "Siz gerçekten bir İngiliz Generalinin bir Bolşevik Komiserle iyi bir ortak olacağına inanıyor musunuz?" sorusunu soracaktır. MacDonnel, daha sonra yazdığı anılarında Londra'dan aldığı talimatlar arasında "Bakü'deki petrol kuyularını Türklere teslim etmek yerine imha etmenin daha doğru olacağı yönünde planlarının olduğunu" itiraf edecektir.

Hazar-Karadeniz Derneği'nin mekanik atölyesi. Fotoğraf: Azerbaycan Ulusal Fotoğraf ve Film Arşivi

Şubat 1918 Bakü'de iç savaş ve sonrası

Sonunda beklenen gün gelir. Osmanlı ve Kafkas Türk Ordusunun varlığını ensesinde hisseden 6.000 silahlı Bolşevik ve 4.000 Ermeni, Azeri ve Tatarlara karşı saldırıya geçer. Bakü'de çatışma ve saldırılar devam ederken, Shaumian'ın Lenin'e yazdığı mektuplarda 12.000 Azeri'nin öldürüldüğü iddiasının ve katliamın doğru olmadığı, ölü sayının sadece 3.000 olduğu bildirilmektedir.

Bakü Bolşevik yönetimi tarafından Lenin'e gönderilen 23 Mayıs 1918 tarihli diğer bir telgrafta Osmanlı ordusunun Bakü'yü ele geçirme riskinin daha da arttığı bildirilir. Ayrıca, Serdarabat ve Başaparan'daki yenilgiler sonrasında binlerce askerlerinin öldürüldüğü ve Türk birliklerinin Haziran ortalarına doğru Gence'de toplanacağı bilgisi iletilir. Telgrafta Mürsel Paşa'nın 7.000 kişilik ordusunun Nuri Paşa'nın ordusu ile birleşeceği belirtilmekte, Haziran ortasından sonra tüm askeri birliklerin Kafkas İslam Ordusu adı altında toplanarak 20.000 kişiye ulaşacağı acil durum olarak bildirilmektedir.

Lenin'in Bakü yönetimine gönderdiği mesaj çok açıktır. "Şehrin Türklere bırakılması bile alternatif olarak düşünülebilir; ama hiçbir şekilde sömürgeci İngilizlerden yardım istenilmeyecektir. Böyle bir tercih asla ve asla gündeme getirilmeyecektir." Türk'lerin baskısını Lenin'den daha fazla hisseden Tiflis Ermeni Milli Konseyi 10 Haziran'da Martiros Harutunyan ve Michael Arzumanyan'ı Bakü'ye göndererek Ermenileri Türklerle yapılması muhtemel bir çatışmaya katılmamaları konusunda uyaracaktır. Ermeniler bu uyarıyı dinlemeyip, 12 Haziran günü Gence'nin 250 kilometre uzaklığındaki Kuyudemir istasyonuna saldırınca, Türk ordusu karşı saldırıya geçerek Haziran sonunda Bakü'ye daha da yakın bir konuma ulaşmayı başaracaktır.

Hızla yaklaşmakta olan Türk ordusuna karşı Moskova'dan ısrarla yardım talep eden, ancak gereken desteği alamayan Bakü Sovyeti, yapılan son toplantıda Lenin'in talimatına rağmen 236'ya karşı 259 oyla İngilizlerden askeri destek alınması kararının çıkması üzerine gücünü kaybeder. Ermenilerin ağırlıklı olduğu karar sonrasında Shaumian toplantıdan çok gergin ayrılır. "Sovyet rejimi için ölmeye geldiğimiz Bakü'den artık ayrılma zamanı geldi" der ve 31 Temmuz günü Bakü Sovyeti olarak yönetimi bırakır. Takip eden gün Sosyal Devrimcilerin liderliğini yaptığı Merkezi Hazar Diktatörlüğü (Centro-Caspian Dictatorship) Bakü'de yönetimi ele geçirecektir. Bolşeviklerin karşıtı olan yeni yönetim, İngilizlerin yardım talebini kabul eder. Albay C.B. Stokes komutasında 1.800 kişilik askeri birlik Bakü'de karaya çıkar. Bolşevikler, İngilizlerin gelişinin hemen ertesinde şehirden ayrılma kararı alacaktır. İrili, ufaklı on yedi gemi dolusu Kızıl Ordu mensubu askeri mühimmatları ile birlikte Bakü limanından ayrılarak Hazar'ın kuzey kıyısındaki, Bolşeviklerin elinde olan Astrakhan'a doğru yol almaya başlar.

Bakülü Halk Komiserleri için sonun başlangıcı

Bakü'lü Bolşeviklerin bindiği geminin neden Astrakhan yerine Sovyet karşıtı Krasnovodsk'a yöneldiği konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bazıları gemi kaptanının sonradan yön değiştirdiğini söylerken, diğerleri yakıtın yetersiz olması nedeniyle yeni rotanın Krasnovodsk olarak değiştiğini ifade eder. Yolcular için asıl sürpriz ertesi sabah ortaya çıkacaktır. Gemi Krasnovodsk limanına yanaştığında limanda hiç kimse bir anormallik hissetmemesine rağmen, kaptanın çaldığı uzun siren üzerine gelen yetkililer Bolşevik misafirlerinin önemini kavrarlar. Cossack kökenli kumandan Kuhn güverteye çıktığında kararını verir. Limanın eski ve karanlık zindanı yeni misafirlerini ağırlamaya hazırdır.

Birkaç gün sonra tutsaklar için nasıl bir yol izleneceği konusu gündeme gelir. Alternatiflerden biri o anda müttefikleri konumundaki İngilizlere teslim edilerek, ilerde Bolşeviklere karşı rehin olarak kullanılmalarıdır. Ya da bir an önce vurularak etkisiz hale getirilmeleri sağlanacaktır. Tutsakların vurularak idam edilmelerinin uzun dönemde yaratacağı düşmanlığın ne olacağını kestiren yöneticiler yaptıkları toplantılarda İngilizlerin isteksiz kalmaları üzerine, infazın nasıl yapılacağı konusunu kara kara düşünmeye başlarlar.

19 Eylül 1918 akşam saatlerinde karanlık, ağır kokulu bir zindanda bir grup insan endişe ile verilecek kararı beklemektedir. Aralarındaki yirmi yedinci kişi, 1964-65 yılları arasında Komünist Partisinin en üst organı olan Yüksek Sovyet Prezidyumunun Başkanlığını yapacak olan Anastas Mikoyan'dır. 23 yaşındaki Ermeni kökenli Anastas Ivanovich Mikoyan, Stalin dönemindeki günlerde "26 Bakü'lü Halk Komiseri öldürülürken nasıl ve neden sağ kalabildiği" şeklinde sürekli psikolojik baskıyla karşı karşıya kalır. Sağ kurtulmasının nedenlerinden biri kumandan Kuhn tarafından tutuklanırken verilen listede isminin olmadığı şeklinde açıklanmaktadır.

Zindandaki son saatleri anlatırken Mikoyan "…Krasnovodsk'taki hücrede, kimimiz ranzada kimimiz sıralar üzerinde uyurken, bazılarımız yorgunluktan yerde kıvrılıp endişe ile verilecek kararı bekliyorduk. Gece yarısı iki gibi zindanın merdivenlerinden inen ayak sesleri ile irkildik. Sonra kapı ağır bir gıcırtı ile açıldı. Muhafızlar 26 kişinin ismini sayarak derhal koridora çıkmalarını söylediler. Artık burada size yer yok. Hemen Aşkaabat'a gidiyorsunuz. Bölge hapishanesine." ifadesini kullanacaktır.

Listede adı olmayan genç Mikoyan arkadaşlarına eşlik etmesinin mümkün olup, olmadığını sorunca, muhafızlar tarafından terslenir. Tam ayrılırken ona dönen Shaumian "Seni çok yakında serbest bırakacaklar, doğru Astrakhan'a git ve oradan Moskova'ya ulaş. Lenin'i mutlaka gör. Burada neler olduğunu anlat. Ona ilerde bizimle mübadele edilmek üzere bazı Menşevikleri ve Sosyal Devrimcileri şimdiden yakalayıp, tutsak etmesini söyle" der. Shaumian ve beraberindeki yoldaşları, Mikoyan'la vedalaştıktan sonra demiryolu istasyonuna götürülürler. Sonrası, Mikoyan'ın ifade ettiği gibi, "Doğuya, Aşkaabat'a gidecek vagonların üzerine soluk ayın hain gölgesinin vurduğu sırada muhafızlar tutsaklarını istasyona en yakın trene yerleştirdiler." Shaumian'ın tahmin ettiği gibi Mikoyan kısa bir süre sonra Stepan Shaumian'ın iki genç oğlu ile birlikte serbest bırakılır. Trende kalan Halk Komiserlerine artık kimse yardım edecek durumda değildir.

İngiliz istihbaratçı MacDonnel'in Shaumian'ın Bakü'deki evinde oyuncak treni ile oynadığı oğlu yıllar sonra babasının öldürüldüğü tren istasyonunda dolaşırken, infazcılardan kalan bir mermi kovanı bulur. İstasyondan ana yola döndüğünde yıllar sonra Sovyet yönetiminin olayın anısına yaptırdığı anıt dikkatini çekecektir. Bakü'de 26 kişi için yapılan diğer bir anıt, Sovyet egemenliğinin yıkılıp, bağımsız Azerbaycan'ın kurulduğu günlerde Azeri gençler tarafından parçalanacak, 80 yıllık Bakü Halk Komiserleri efsanesi zamanla unutulmaya yüz tutacaktır.

Ve sonunda Bakü Türk kontrolüne geçiyor

Bakü'de Bolşeviklerden sonra Sosyal Devrimcilerin kurduğu Merkezi Hazar Diktatörlüğü yönetimi de çok uzun sürmez. Yeni yönetimin askeri konulardaki beceriksizliğini gören ve şaşkınlığa kapılan İngilizler, Türk kuvvetlerinin şehri kısa sürede ele geçireceğini düşünerek Bakü'den ayrılma kararı alır. İngilizlere göre bundan sonrasının bir Türk-Ermeni hesaplaşması olması kaçınılmazdır. 4 Haziran 1918 tarihinde Azerbaycan Milli Şurası ile Osmanlı Devleti arasında yapılan anlaşmadan hemen sonra Osmanlı yönetimi Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa'nın gayretleriyle kurulan Kafkas İslam ordusunu Filistin'den gelen 106 ve 107nci Piyade ve 56ncı Topçu Alayı ile takviye eder. Harekat, Nahçivan üzerinden Güney Azerbaycan topraklarına doğru yapılacaktır. Irak Cephesinden gelen Ali İhsan Sabis Paşa komutasındaki 4ncü Kolordu kuzeye doğru ilerleyerek Tebriz'i ele geçirir. Daha sonra Ermeni kontrolündeki Hoy ve Karabağ alınarak,Kuzey ve Güney Azerbaycan fiziki olarak birleştirilecektir. Bakü'nün alınması sonrasında, Ekim 1918 ayı ortalarında bir Osmanlı Müfrezesi Dağıstan'a da geçerek orada kurulan Kuzey Kafkasya Cumhuriyetine destek verecektir.

13 Eylül günü Bakü'nün giriş noktaları Türklerin eline geçmeye başlar. İngiliz General, Bakü yönetimini uyararak, uygun koşullarda teslim görüşmelerinin yapılmasını önerir ve birliklerini deniz yoluyla tahliye etmeye başlar. 15 Eylül sabahı Merkezi Hazar Devleti yönetimi, Ermeni Milli Konseyini izleyerek deniz yoluyla şehri terk eder. Bu göç sırasında yaklaşık 70.000 Ermeni ve Bolşevik rejimi yanlısı insan Bakü'yü terk ederek, Hazar kıyısındaki İran limanı Enzeli, Rus limanı Astrakhan ve Türkmenistan limanı Krasnovodsk'a ulaşır. Geride kalanlar için zor günler başlayacaktır. Halil, Nuri ve Mürsel Paşalar muhteşem bir törenle girdikleri Bakü şehrini tamamen kontrol altına alırlar. Azerbaycan'ın rüyaları gerçeğe dönüşmüştür. Bakü'nün ele geçirilmesi Osmanlı'nın son zaferi olur.



* Bakü Halk Konseyinin 26 üyesi:

Anatoli Bogdanov,Aram Kostanyan, Armenak Boryan, Arsen Amiryan, Bagdasar Avakyan, Eyzhen Berg, Fyodor Solntsev, Gregoriy Korganov, Grigori Petrov, Irakliy Meteksa, Isay Mişne, Ivan Fioletov, Ivan Gabışev, Ivan Malıgin, Ivan Nikolayşvili, Mark Koganov, Meşedi Azizbeyov, Meyer Basin, Mir Hasan Vezirov, Prokofiy Caparidze, Solomon Bogdanov, Stepan Shaumian, Suren Osepyan, Tatevos Amirov, Vladimir Poluhin ve Yakov Zevin.

** Calouste Gülbenkyan:

Gülbenkyan, yıllar sonra Osmanlı İmparatorluğu'nda yönetimi ele alan İttihat ve Terakki Cemiyeti ile çok iyi ilişkiler sürdürecek ve Maliye Bakanı Cavit beyle yakın arkadaş olacaktır. 1909 yılında Türkiye Milli Bankasını (National Bank of Turkey) kuran Gülbenkyan, 1912 yılında da Türk Petrol Şirketini (Turkish Petroleum Company) kurarak orta doğuda petrol üretiminin başlaması, üretime açılması ve geliştirilmesinde büyük rol oynamıştır. Öldüğü güne kadar dünya petrol piyasaların etkileyecek bir güce sahip olduğu söylenir. Ermeni kökenli olmasına rağmen Osmanlıdaki ayrılıkçı hareketlere hiç ödün vermediği için Ermeni diasporası ve örgütleri tarafından çok sık eleştirilip, tehditler almıştır.


KAYNAKÇA: 

  • LIKE HIDDEN FIRE, THE PLOT TO BRING DOWN THE BRITISH EMPIRE- Peter HOPKIRK
  • MR FIVE PERCENT, THE MANY LIVES OF CALOUSTE GULBENKIAN -Jonathan CONLIN
  • ARMENIANS and TURKS-FROM WAR to COLD WAR to DIPLOMACY-Tatul HAKOBYAN
  • BİR ERMENİNİN ANILARINDA AZERBAYCAN OLAYLARI 1918-1922- Leonard Ramsden HARTILL

Yazarın Diğer Yazıları

Bize mutluluğun GNP'sini hesaplayabilir misin, Kuznets?

Birçok sorunun dikkate alınmadığı milli gelir hesaplamaları ve bu değerlere göre karar veren yöneticiler -mali analistler- şirketler bizleri hâlâ yanlış yönetip, yönlendirmeye devam ediyorlar...

On dokuzuncu yüzyılda Kırım, Kazan ve Türkistan'da aydınlanma: "Cedidçiler"

"Tarih bir intihar notu değil, hayatta kalmamızı sağlayan uyarı kaynağıdır." Jeanette Winterson

Sapere Aude; "öğrenmeye cesaret et"

Filozof Immanuel Kant aydınlanmayı "insanın doğasında olan olgunlaşmamış halinden kurtulması, aklını baskı altında kalmadan kullanabilmesi" şeklinde tanımlar. Aydınlanma, matbaanın icadından sonra insanların "baskılayıcı devlet ve dine, muhafazakar toplum yapısına, batıl inanışlara, zulüm ve adaletsizliğe karşı akıl, hoşgörü ve eşitlik gibi düşüncelerle bayrak açtığı bir akım" olarak ortaya çıkar