19 Temmuz 2020

Pandemi hakkında yapılan sosyal medya paylaşımlarına 'suçsuz' ceza soruşturmaları

Hangi sosyal medya paylaşımı, hukuki güvenlikten yoksunluk kadar halk arasında korku ve panik yaratabilir?

Koronavirüs pandemisi sürecinde, alınan/alınmayan tedbirlere yönelik yapılan sosyal medya paylaşımları sıkça soruşturma konusu yapıldı. Bunlardan özellikle "Beni bu virüs öldürmez, senin bu düzenin öldürür" diyerek "Evde Kal" çağrılarını eleştiren TIR şoförü Malik Yılmaz'ın gözaltına alınması ülke çapında uzun süre gündemde kaldı,[1] uluslararası düzlemde de yankı buldu.[2],[3]

İçişleri Bakanlığı'nın resmi Twitter hesabından paylaşılan bilgiye göre "asılsız ve provokatif" paylaşımlar sebebiyle 21 Mayıs 2020 tarihine kadar 10 bin 111 sosyal medya hesabı incelendi, 1.105 sosyal medya kullanıcısı şüpheli bulundu, 510 kişi yakalandı.[4] Bakanlık benzer bir duyuruyu 6 Nisan 2020 tarihinde resmi internet sitesi üzerinden yapmış ve yapılan sanal devriye faaliyeti sonucunda "sosyal medya üzerinden toplumu korku, panik ve endişeye sevk e[den]" ve "yetkili/sorumlu kuruluşları ve kişileri kamuoyu nezdinde hedef göster[en]" paylaşımlar tespit edildiğini açıklamıştı. Paylaşımların içeriklerinin ise "ilgili kurum ve görevlilerce gerekli/yeterli tedbirler alınmadığı" ve "konunun halktan saklandığı" yönünde olduğu belirtilmişti.[5] Bunun yanında Mart ayında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Koronavirüs ile ilgili "[g]enel güvenliği ve iç huzuru tehdit eder mahiyetteki maksatlı yayın, yalan haber ve paylaşımlar hakkında inceleme ve soruşturma başlatıldığı" da bilinmektedir.[6]

Bu inceleme ve soruşturmaların, ilgili içerikteki sosyal medya paylaşımlarının suç teşkil edebileceği düşünülerek yürütüldüğü açıktır. Hal böyle olunca akla şu soru gelmektedir: Hangi suç?

Bu hususta adli verilere ulaşılması mümkün olmasa da yapılan açıklamalardan soruşturmaların Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenen Kamu Barışına Karşı Suçlar Bölümü'ndeki suçlar (TCK m. 213-217) ve bilhassa halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçu (TCK m. 213) çerçevesinde yürütüldüğü anlaşılmaktadır.[7] Bu suçlara kısaca göz atalım:

TCK m. 213 - Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit

"(1) Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak amacıyla hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da malvarlığı bakımından alenen tehditte bulunan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun silahla işlenmesi halinde, verilecek ceza, kullanılan silahın niteliğine göre yarı oranına kadar artırılabilir."

Suç tanımından görüldüğü üzere bu suçun faili;

  • Bir tehditte bulunmuş,
  • Tehdidine aleniyet kazandırmış,
  • Tehdidini kişi veya kişilerin hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da malvarlığına zarar vermeye yöneltmiş,
  • Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak amacını taşıyor olmalıdır.

İlgili fiiller, sosyal medyada paylaşım yapmak suretiyle işlendiğinden aleniyet şartını çoğunlukla sağlar. Fail, suç tipinde öngörülen amacı taşıyor olabilir. Bu fiilin, tedbirlere uymamayı teşvik ettiği vb. gerekçelerle halkın sağlığı bakımından tehlike oluşturduğunun söylenmesi, bunun "Halk sağlığını tehdit ediyor." şeklinde ifade edilmesi de mümkündür. Ancak öngörülen fiil tehditte bulunmaktır.[8] İşlenen fiilin halk bakımından tehlike oluşturması, suçun oluşması için yeterli değildir. Suçun oluşması için fail, bir kişiye veya birtakım kişilere bizzat zarar vereceğini ifade etmiş olmalıdır. Bunu ikinci fıkradaki "suçun silahla işlenmesi"ne yönelik düzenleme de doğrulamaktadır. Dolayısıyla "Covid-19 diye bir virüs yoktur.", "Pandemi, resmi verilerden çok daha ağır boyuttadır", "Tedbir alınması gerekmiyor. Sosyal mesafeye uymayalım!" gibi[9] doğrudan ifadeler dahi suç tipinin oluşması bakımından elverişli değildir. Ancak "Koronavirüs taşıyıcısıyım. Şu semtte dolaşıp her gördüğüm insana sarılıp virüs bulaştıracağım" şeklindeki ifadeler TCK m. 213 anlamında suç teşkil edebilir. Harici bir örnekle, toplumun bir kesimine yönelik olarak "Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız" denmesi suç tipine uygun olabilir.[10]

TCK m. 216 - Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama

"(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama suçunun ilk fıkrası bakımından kısaca, söz konusu paylaşımların halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmeye elverişli olmadığı söylenebilir. Bu kasıtla bir paylaşım yapılmış olsa dahi "bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması" olası değildir. Buna rağmen bu suç kapsamında soruşturmalar açıldığı medyaya yansımaktadır.[11]

Paylaşımlarda toplumun bir kesimine yönelik aşağılama bulunabilir. Ancak TCK m. 216'nın oluşması için tedbirlere uyan veya uymayan insanlara yönelik değil, fıkrada sayılan farklılıklara dayanan bir aşağılama olmalıdır. Aksi halde – şikâyete tabi olan – hakaret suçu bakımından cezai sorumluluk gündeme gelir.

Bu suç bakımından elbette AİHS m. 10/1 ve AY m. 26/1'de yer alan ifade özgürlüğünün gözetilmesi zorunludur. Bir ifadenin ne zaman ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirileceği ne zaman TCK m. 216 anlamında bir tahrik veya aşağılama teşkil edeceği özel bir hukuki değerlendirme gerektirmektedir. Bu bakımdan yalnızca Yargıtaydan alıntı yapmakla yetinelim: "Sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarda, özellikle güncel kullanımda hemen her konuda düşünce ifadesine rastlanıldığı, buna özel anlam atfedilebilmesi için çok kapsamlı, özellikle hazırlanmış ve bilinçli bir şekilde belli bir amaca yönelik planlı bir paylaşım gerekeceği düşünülmelidir. Özenli ve özellikli bir yaklaşımla bu amaç gerçekleştirilebilir. Dosya kapsamı sanığın böyle bir kastının var olduğunu işaret etmemektedir. […] Özgürlük esas, kısıtlama istisnaidir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda, çağdaş olduğuna inandığımız ülkemizde, varlığına her koşulda güvendiğimiz hukuk sistemimizde, özgür bireylerden oluşan özgür bir toplum olmak adına daha hoşgörülü ve geniş bakış açısına sahip olmak gerekmektedir.".[12]

TCK m. 217 - Kanunlara uymamaya tahrik

"Halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik eden kişi, tahrikin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır."

İlgili paylaşımların tedbir kararlarına uymamaya tahrik niteliğinde olması mümkündür. Ancak kanunlara uymamaya tahrik suçu, kanun hükümleriyle sınırlı bir uygulama alanına sahiptir.[13] Anayasa'nın 87. maddesi uyarınca kanun yapma yetkisi TBMM'nindir. Kanun, bir yasama işlemidir. Dolayısıyla idari işlem niteliğindeki tedbir kararlarının TCK m. 217 kapsamında değerlendirilmesi söz konusu değildir. Oysaki örneğin TIR şoförü Malik Yılmaz hakkındaki soruşturma bu suçtan açılmıştır.[14]

TCK m. 214 - Suç işlemeye tahrik

"(1) Suç işlemek için alenen tahrikte bulunan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kısmını diğer bir kısmına karşı silahlandırarak, birbirini öldürmeye tahrik eden kişi, on beş yıldan yirmi dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Tahrik konusu suçların işlenmesi halinde, tahrik eden kişi, bu suçlara azmettiren sıfatıyla cezalandırılır."

Soruşturma konusu yapılan türden paylaşımların, pandemi tedbirlerine uymamaya yönelik tahrik teşkil etmesi mümkündür. Ancak pek az tedbire aykırı davranışlar suç teşkil etmektedir. Bunlar TCK m. 195 uyarınca karantina tedbirine aykırı davranmak ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunu m. 284 uyarınca bir kişinin muayenesine veya salgın hastalığa yönelik yapılan incelemelere engel olmaktan ibarettir.[15] Yine 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu m. 11/C'nin 2. fıkrasına uygun olarak Valilik tarafından usulüne uygun olarak alınmış sokağa çıkma yasağına aykırı davranışlar da suç teşkil etmektedir.[16] Dolayısıyla ancak bu tedbirlere aykırı davranmaya yönelik bir tahrikin söz konusu olduğu durumlarda TCK m. 214 uyarınca ceza soruşturması açılması mümkündür.

TCK m. 215 - Suçu ve suçluyu övme

"İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, bu nedenle kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması hâlinde, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." 

Suçu ve suçluyu övme suçu bakımından da yukarıda sayılan tedbirlerle sınırlı bir uygulama alanı mevcuttur. Bu tedbirlere uyulmamasının veya uymayan kişilerin sosyal medya üzerinden övülmesi durumunda TCK m. 215'in gündeme gelmesi mümkündür. Ancak kanaat önderi pozisyonunda olmayan bir kişinin bu yöndeki bir fiilinin "kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması"na sebep olması muhtemel değildir.

Sonuç 

Hukuk devleti ilkesi (AY m. 2); vatandaşların hukuki güvenliğe sahip oldukları, devletin eylem ve işlemlerinde hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistemi ifade etmektedir.[17] Hukuk devletinin bir gereği olan, ceza hukukunun en temel prensiplerinden suçta ve cezada kanunilik ilkesi (AY m. 38) ise kanunda açıkça suç olarak tanımlanmayan fiillerin suç sayılması ve cezalandırılmasını yasaklar.

Yukarıda açıklandığı üzere asılsız, provokatif ve kötü niyetli olsa dahi söz konusu içerikteki sosyal medya paylaşımları bahsi geçen suç tanımlarına uygun düşmemektedir. Anlaşılmaktadır ki emniyet müdürlükleri suç olmayan paylaşımları bulmak için binlerce sosyal medya hesabını incelemekte, Cumhuriyet savcılıkları "suçsuz ceza soruşturmaları" açmaktadır.

Hal böyle olunca akla şu soru gelmektedir: Hangi sosyal medya paylaşımı, hukuki güvenlikten yoksunluk kadar halk arasında korku ve panik yaratabilir?


[1] "Beni bu virüs değil, düzeniniz öldürür" dediği için gözaltına alınan TIR şoförü: İş yerini aradım dönmediler; galiba işsiz kaldım

[2] Alman Max Planck Sosyal Antropoloji Enstitüsü blogunda konu ile ilgili olarak gariban kavramı üzerinden kaleme alınan inceleme yazısı, Ceren Deniz, "Why the Voice of the ‘Poor Underdog' is so Alarming"

[3] Washington Post - The coronavirus is exposing the flaws of Erdogan’s strongman rule, Alman Zeit'ın ilgili haberi için

[4] İçişleri Bakanlığı

[5] İçişleri Bakanlığı

[6] İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 'Koronavirüs' soruşturması başlattı

[7] Rize Valiliği, NTV - Karabük'te asılsız corona virüs paylaşımlarına soruşturma

[8] Özge Apiş, Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçları (TCK m. 216), Ankara, Adalet Yayınevi, 2017, s. 249-250

[9] Sivas'ta 'Koronavirüs söylentisi' çıkaranlar hakkında adli soruşturma başlatılacak

[10] Sedat Peker'e 'akademisyenleri tehdit' davasında beraat

[11] Nurcan Baysal'a Koronavirüs yazıları ve paylaşımları nedeniyle soruşturma açıldı; "Bunu da yazamayacaksak ne yazalım?"

[12] T.C. Yargıtay 18. Ceza Dairesi E. 2016/18864, K. 2018/16714, T. 10.12.2018

[13] Apiş, a.g.e., s. 257, 258

[14] Koronavirüs | "Beni bu virüs değil, düzeniniz öldürür" dediği için gözaltına alınan TIR şoförü serbest bırakıldı

[15] Ayrıntılı bilgi için yazarın önceki yazısının "Toplum sağlığının korunması" başlıklı bölümüne bakınız.

[16] Ayrıca bkz. Engin Turhan, Salgın Dönemlerinde Ortaya Çıkabilecek Ceza Sorumlulukları - Korona Tecrübesi, Suç ve Ceza Dergisi, 2020, Sayı: 1, s. 206-216.

[17] Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, 22. Baskı, Bursa, Ekin Basım Yayın Dağıtım, 2018, s. 82

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyetin 100. yılında laiklik ve Ceza Hukuku

Çoğunluğun inancına, diğerlerini aşan bir dokunulmazlık atfetmek hukuksuz olduğu kadar anlamsızdır. Özgürlük prensip olarak çoğunluktan ve/veya gücü elinde bulundurandan doğru tehdit altındadır. Bu, inanç ve ifade özgürlükleri için de geçerlidir. Çünkü modern bir hukuk sisteminin var olmadığı bir gücü gücü yetene düzeninde tehlikeye girecek olan çoğunluğun değil azınlığın inancı ve sözüdür

Laiklik, kolektif cinsel istismar ve çocuğun üstün yararı

Ülkenin bu tür olayların yaşan(a)mayacağı bir yer haline gelmesi ve istismar alanlarının kapatılması laik hukuk devletinin asli görevi, bu görevi yerine getirecek siyasetin oluşması ise tüm toplumun sorumluluğudur

Yasasız haberleşme yasakları

Mahkemelerin veya hâkimliklerin yayın yasağı kararı vermesine dayanak olacak hiçbir düzenleme bulunmamaktadır. Dayanak sayılan genel nitelikli düzenleme Basın Kanunu'nda bulunmaktadır ve ironiktir ki başlığı "Basın Özgürlüğü"dür