08 Şubat 2016

Meraklısına 10 adımda Amerikan seçimleri

Ön seçimler, eyaletlerin önemi, seçim nasıl yapılacak, bütçeler, finansmanlar, en güçlü adaylar...

Amerikan seçimleri haber bültenlerinde sık sık yer almaya başladı. Adaylar, vaatler, kampanya süreçleri… Süreç ve seçim sistemi hakkında biz neler biliyoruz? Meraklısına 10 adımda Amerikan seçimleri… 

1- Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimleri ne zaman ? 

ABD Başkanlık seçimleri 8 Kasım 2016 tarihinde yapılacak. 

2- Kasım ayında yapılacak seçimleri neden şimdiden konuşuyoruz? 

Amerikan seçimleri şubat ayında ön seçim süreci başlayan ve kasım ayında biten uzun bir süreçten oluşuyor. Amerikan seçim sistemine göre, her iki parti de, Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti, başkan adaylarını ABD eyaletlerinde yaptıkları ön seçimlerle belirliyor. 1 Şubatta Iowa eyaletinde başlayan ön seçimler yaklaşık 5 ay sürecek. Ön seçimleri kazanan adaylar partilerinin yazın yapılacak Ulusal Kongresi’nde (National Convention) resmen parti adayı olarak açıklanacak ve 8  Kasım’a kadar sürecek kampanya sürecine parti başkan adayı olarak başlama hakkı kazanacaklar. 

3- Ön seçim olarak Geçen “Caucus” ve “Primary” farkı ne? 

Partiler eyaletlerde düzenledikleri  ön seçimlerde 2 farklı sistem kullanıyorlar: “Caucus” ve “Primary”. 

“Primary”  34 eyalette uygulanan ve seçmenlerin sandıklara giderek oy verdikleri sistem.  “Kapalı”, “Açık” , “Yarı-Kapalı” ve “Yarı-Açık” olarak kendi içerisinde de dört farklı uygulama şekli bulunan bir ön seçim sistemi. 

“Caucus” ise sadece 16 eyalette uygulanan biraz daha karmaşık sayılabilecek bir sistem. Seçmenler bağlı bulundukları mahalledeki bir takım kamusal alanlara giderler. Bu bir kütüphane, okul salonu hatta kilise olabilir. İsteyen herkes söz alarak çeşitli tartışmalar yapılabilir, sonra oylamaya geçilir. Cumhuriyetçi Parti seçmenleri tıpkı diğer seçimlerde olduğu gibi sandığa giderek destekledikleri adayın ismini sandığa atarlar. 

Demokrat Parti’de ise uygulama biraz daha karışık: Farklı adayları destekleyen seçmenler odanın farklı taraflarında toplanırlar. Partililer kararsızlar için ayrılan bir köşede oturan kararsız seçmenleri kendi taraflarına çekmeye çalışırlar. Odadaki toplam seçmen sayısının %15’ine ulaşamayan adayların adaylıkları düşer. O aday için gelmiş seçmenler ya diğer adayların seçmenlerini ikna ederek %15’e ulaşmaya çalışırlar ya da kendilerini yakın hissettikleri diğer adaylardan birine kayarlar. Gecenin sonunda her adayın seçmenleri tek tek sayılır. 

4- Bahsi geçen Iowa ve New Hampshire neden önemli?

Iowa “Caucus” sistemini New Hampshire ise “Primary” sistemini kullanarak ön seçim yapan ilk iki eyalet. Toplam seçmen bazında bakıldığında oldukça küçük bir oranı temsil etmelerine rağmen geleneksel olarak bu eyaletleri kazanan adayların kampanyaları büyük bir ivme kazanıyor. Adayın kampanyasının organizasyon gücünü göstermesi ve adayın popülaritesini ispat etmesi bakımından bu iki eyaletteki galibiyetin ciddi bir gösterge olduğu düşünülüyor. John Kerry’nin 2004, Barack Obama’nın 2008 yılında Iowa galibiyeti seçim başarısının anahtarı olarak gösteriliyor. 

5- Ön seçimler ne zaman sonuçlanacak? 

1 şubatta Iowa ile başlayan ön seçimler 9 şubatta New Hampshire ile devam edecek. Şubatta Nevada ve Güney Carolina ‘da yapılacak seçimlerin ardından Mart ayının ilk salısı 13 eyalette birden ön seçimler yapılacak. “Super Tuesday” olarak bilinen bu tarihte 13 eyalette birden sonuçlar gelecek ve ön seçim sonuçları büyük ölçüde belirlenmiş olacak. Ön seçimlerin resmi bitiş tarihi 14  Haziran ama adayların belirlenmesi bugüne kadar hiç bir ön seçimde bu kadar uzamadı. 

6- Başkan nasıl seçiliyor?

Genel kanaatin aksine, Amerikan başkanı, dünyadaki birçok seçimin aksine, teknik olarak doğrudan halk oyu ile seçilmiyor. Sandık başına giden Amerikan halkı seçiciler kurulu (“Electoral College”) denen ve sadece başkan seçmekle görevlendirilen bir meclisin delegelerini seçiyor. Aslında seçilen bu meclis tamamen sembolik bir görevi yürütüyor. Nitekim, delegeler oyları ile bağlı. Yani 8 Kasımda hangi aday için seçilmişlerse, o aday için oy kullanmak mecburiyetindeler. (Zaten artık oy pusulasında  da sadece partilerin başkan adayının adı yazılmakta ve bu meclisten hiç söz edilmemekte.) 

“Seçici kurul”da her eyalet, 538 üyeli Amerikan Kongresine gönderdiği toplam üye kadar, seçici delege oyuna sahip. Seçim günü sayısal olarak adayların bu mecliste kazandıkları oy sayısına göre başkan belirlenmekte. Salt çoğunluk (yarının bir fazlası) oyu (270 seçici delege) kazanan aday başkan seçilmiş kabul ediliyor.

6- Seçiciler kurulu ABD başkanını ne zaman seçiyor?

Sanıldığının aksine 538 delege ortak bir yerde toplanmıyor. Seçiciler Kuruluna seçilen delegeler seçimden sonraki aralık ayının ikinci çarşamba günü seçildikleri eyaletin başkentlerinde toplanarak oylarını ilan ediyor. 

7- Her eyalet aynı öneme mi sahip?

Her Eyalet Amerikan Kongresindeki üye sayısı kadar delege ile temsil edilebiliyor. Dolayısı ile her eyalet aynı delege sayısına sahip değil. 

Örneğin, California 55, New York 29, seçici delege oyuna sahipken, Alaska, South Dakota gibi küçük eyaletler 3’er delege oyuna sahipler. Genel seçimde eyalette en çok halk oyunu kazanan aday, seçici delegelerinin tümünü kazanılmış sayılıyor. Yani bir oy farkla seçimi kazanan aday tüm delegeleri kazanıyor (“Winner takes all”). (Maine ve Nebraska bu kurala uymayan tek 2 eyalet). 

Örneğin, 2000 yılındaki seçimlerde Al Gore Florida’da Bush’a 500 oy farkla yenildiği zaman Florida’nın 27 delegesini de Bush kazanmış oldu. (Kazandığı bu 27 delege Bush’un aynı zamanda Başkan seçilmesini sağladı. Oysa ülke çapında Al Gore yaklaşık yarım milyon daha fazla oy almıştı.) Barack Obama da 2012 seçimlerinde ülke çapındaki oyların %51’ini almasına rağmen seçici delegelerin %61’ini kazanmış oldu. 

Bu nedenle, adaylar kampanyalarında seçici delege oyu sayısı yüksek eyaletlere daha fazla yoğunlaşıyor. Sisteme göre örneğin New Jersey (14), North Carolina(15), Michigan(16), Georgia(16), Ohio(20), Illinois (20), Pennsylvania (21), New York(29), Florida (29) Texas(34 oy), ve California(55) gibi 11 eyaleti kazanan aday, geri kalan diğer tüm eyaletleri (39 eyalet) kaybetse bile Amerikan başkanı olabilir.

8- Amerika’da seçim bütçeleri neden bu kadar yüksek? 

Seçim bütçelerinin milyar dolarları aşmasının en temel nedenlerinden biri kampanyalarının çok uzun sürüyor olması. (2012 yılında iki partinin seçim kampanyaları bütçeleri toplamda 2 milyar doları geçmişti) Birçok Avrupa ülkesinin aksine adayların kampanyaya başlamaları için ön görülmüş bir süreç yok. Dolayısı ile diledikleri kadar erken başlama imkanına sahipler. 

Ön seçimleri kazanmak zorlu bir süreç olduğu için adaylar yaklaşık bir yıl öncesinden kampanya yapmaya başlıyorlar. Örnek vermek gerekirse, bu seneki başkan adaylarının hemen hepsi 2015 yılının mart-nisan aylarında adaylılarını açıkladılar ve kampanya çalışmalarına başladılar. 

2015 mart ayında adaylıklarını açıklayan isimlerin yaklaşık 20 ay tüm ülkede kampanya yapacaklarını düşünecek olursak bütçenin yüksekliği tahmin edilebilir. Seyahat, reklam, TV, gönüllülerin finansmanı vs. gibi harcama kalemlerini hesaba katar ve üstelik harcama üst limitinin olmadığını düşünecek olursak bütçelerin yüksekliğini anlamak zor olamayacaktır. 

9- Kampanya finansmanını nasıl sağlanıyor?

Amerikan seçim kampanyalarının finansmanı 4 ana yol ile sağlanıyor: 

  1. Küçük bireysel bağışçılar (200 usd’den az bağış yapanlar)
     
  2. Büyük bireysel bağışçılar ( 200 usd’den çok bağış yapanlar)

     
  3. Politik Eylem Komiteleri (Political Action Committee): Bir adayın seçim kazanması için oluşturulmuş özel eylem grupları. ABD Yüksek Mahkemesinin 2010 yılında şirketleri de “kişi” sayarak politikaya istedikleri katkı ve etki yapmalarını “kişisel ifade hürriyetinin bir yansıması” kabul etmesiyle “SuperPAC” denen yeni bir eylem komitesi oluştu. Federal Temyiz mahkemesinin SuperPAC’lere sınırsız harcama yapma yetkisi vermesi ile şirketler istedikleri adaya büyük miktarlarda para verme olanağına kavuştu.
     
  4. Kişisel finansman 

     

10- 2016 seçimlerinin en güçlü adayları kim?

Donald Trump (Cumhuriyetçi Parti): Gayrimenkul krallığı ile ün yapmış zengin işadamı. Göçmenler, müslümanlar, güvenlik ve ISID ile mücadele vs. gibi konularda yaptığı çıkışlarla medyanın ilgisini çeken Trump tüm anketlerde önde gözükmesine rağmen Iowa ön seçimlerinde Ted Cruz’un ardından ikinci olabildi.   

Ted Cruz (Cumhuriyetçi Parti): Muhafazakar Teksas Senatörü. Muhafazakar değerlerin savunuculuğunu üstlenen Cruz, Iowa ön seçimlerinde birinci olmayı başardı.  

Marco Rubio (Cumhuriyetçi Parti): 1971 doğumlu Florida senatörü seçimlerde yarışan en genç aday olan Rubio, Iowa ön seçimlerinde üçüncü sırayı alarak iddialı olduğunu gösterdi. 

Hillary Clinton (Demokrat Parti) 2008 yılında girdiği ön seçimlerde Barack Obama’ya karşı kaybeden Clinton, Obama döneminde Dışişleri Bakanı olarak görev almıştı. Demokrat Parti’nin favori adayı olarak çıkış yapan New York Senatörü, Iowa ön seçimlerinde birinci olmayı çok ufak bir farkla (0,2%) başardı.  

Bernie Sanders (Demokrat Parti) : Vermont Senatörü, kendini “Demokrat Sosyalist” olarak tanımlayan Sanders, özellikle İskandinav tipi sosyal demokrasinin faydalarından bahsederek kendine ciddi bir seçmen kitlesi yarattı. Gelir adaletsizliği ve orta sınıfın ekonomik çıkmazı ile ilgili çıkışları gençler ve kadınlar arasında büyük ilgi görerek seçimin sürpriz favori adayı olmayı başardı. Iowa ön seçimlerinde çok ufak bir farkla (0,2%) Clinton’a kaybeden Sanders’ın 41 puan geriden geldiğini düşünecek olursak Clinton karşısında ciddi bir şansı olduğunu söylemek zor olmaz.  

8 Kasım seçimleri Amerikan siyasi tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı olacak... O tarihe kadar da gerek bütçesi, gerek adayları, gerek tartışma konuları ile medyanın gündemini yoğun bir şekilde kaplayacağı şimdiden belli oldu...

Yazarın Diğer Yazıları

Genç seçmene nasıl ulaşılır?

Gençlerle birliktelik kurabilen parti ve siyasetçiler bağ kurabilmede bir adım öne geçebilecekler. Bakalım bu dönem siyaseti ne kadar "gençleştirebileceğiz"?

AKP "Yalan Üretim Merkezi" reklam filmini neden sildi?

Unutmamak gerek ki, seçimleri strateji kazandırır ve doğru strateji halkın gündemini yakalayandır

ABD'nin seçilmiş başkanı Biden'ın kurduğu ittifak Türkiye'ye örnek olabilir mi? 

Özellikle parti içi dengeler açısından baktığımızda, uzlaşma zemini söz konusu olduğu zaman, siyasiler birtakım fedakârlıklarda bulunulması gerektiğini kabul etmeleri gerektiğinin farkındalar mı acaba?