24 Temmuz 2019

Bir sen eksiktin Türkiye Gazeteciler Sendikası!

Önüne konanın ardına bakmayan bir gazetecilik olmaz...

"Eğer takdir seslerini; dostlarımızın alkış sadalarından değil de, düşmanlarımızın kin ve garaz dalgalarından duyabilirsek, yolumuz çetin, fakat yolculuğumuz yaşanmağa değer olacaktır..."

Şevket Süreyya Aydemir'in üç ciltlik İsmet İnönü biyografisi "İkinci Adam"ın ikinci cildi bu cümleyle başlar. Aydemir, başkalarında aradıkları kusurda mutluluk arayanlara karşı yılmamanın kıymetini, umudun adresini böyle tarif eder.

Birkaç ay sonra 10 yaşına basacak olan T24 elbette büyük bir mesleki dayanışma ve arkadaşlıkla, gazeteciliğin üzerine titreyen bir birikim ve çıkarsızlıkla, ancak "kin ve garaz"a da pabuç bırakmayarak bugünlere geldi.  Elbette hatalar, yanlışlar yaptık, halen de yapıyoruz; her gün yüzlerce içerik yayımlarken aksini iddia etmek mümkün değil. Ancak "niyet ederek, kastederek" bir mesleki hata yapmamaya özen gösterdik, gösteriyoruz. Kastetmeden yaptığımız hatada/yanlışta ısrar etmiyor, özür dilemek de dâhil, gidermeye çalışıyoruz.

T24'ü durmaksızın yalanlarla hedef alanların çok büyük bir bölümü ile bugüne kadar muhatap olmadık, olmuyoruz; zira ne bir kıymeti var söylediklerinin, ne bir itibarları, ne de etkileri. Gazeteci kılıklı itirafçıları, kiralık tetikçileri, her türlü iktidara müptela yanaşmaları, medyadaki günahları eşliğinde kendi ağırlıklarıyla kendi uçurumlarına yuvarlanan zavallıları sayfalarımıza sıçratmıyoruz, bulaştırmıyoruz.

T24, kuruluşundan bugüne kadar hiçbir şirket, kişi, kurum, dernek, hareket, oluşum, fon ve adı her ne olursa olsun benzerlerinden para veya maddi bir destek almadı, teklifte bulunanları reddetti. Bu gerçeği defalarca ilan ettik. Hiç kimse de aksini -doğal olarak- ispatlayamadı. Nokta!

Journo'nun 'satılık haber'i

Bu durumu elbette bilmesi, defalarca yapılan açıklamalardan okuması, defalarca paylaşılan sohbetlerden öğrenmesi beklenen Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın (TGS) bünyesinde yayın yapan Journo internet sitesi de, T24'ü, içinde bulunmadığı, daima sakındığı para ilişkileriyle sözüm ona kirletmeye çalışan güruha dâhil olabildi.

Genel yayın yönetmenliğini TGS Genel Örgütlenme Sekreteri olan ve yıllardır "dostane" iletişim dışında bir hissiyatımız bulunmayan Mustafa Kuleli'nin yaptığı Journo.com.tr, dün (22 Temmuz Pazartesi) bir iddiayı "haber" olarak yayına koydu. 

"Satılık haber: '50 liradan başlayan fiyatlarla isterseniz röportajınızı da yayımlatırız'" başlığıyla verilen "haber"den öğrendik ki, T24 de "para karşılığı haber ve röportaj yayımlayan" haber sitelerinden biriymiş! "Haber"de ismi gizlenen halkla ilişkiler/PR ajansının "para karşılığı haber ve röportaj yayımlatmayı vaat ettiği" siteler arasında T24'ün fiyatı 2 bin 100 liraymış!

Metinde adı gizlenen ve dün T24'ten Journo'ya yaptığımız çağrıya rağmen ifşa edilmeyen şirketin adını daha sonra tespit ettik: Distile Danışmanlık. 

(T24'ün yaptığı yalanlama ve çağrının ardından, Journo'daki metne sonradan, "reklamını yapmamak amacıyla" şirketin adının gizlendiği ifadesinin eklendiğini not edelim.) 

T24'te yaptığımız teknik incelemeye göre, söz konusu PR şirketi, tam 909 siteyi içeren bu deli saçması listeyi elektronik ortamda 21 Temmuz'da oluşturmuş ve ertesi gün Journo'da "adı gizlenerek" haber olmuş.

Şirketin sitesinde "Ücretli şekilde yayın yaptırabileceğiniz haber sitesi fiyatları için burayı tıklayınız" anonsuyla yönlendirildiğiniz sayfaya gittiğinizde PDF formatındaki bu listeye ulaşıyorsunuz. 

Journo, T24 adına yasal girişim başlattığımız bu şirketin listesindeki 909 siteden, şirketin en yüksek fiyat biçtiği 20'sini seçmiş, 19. sırada T24 var. Oysa, TGS'nin örgütlü olduğu-olmadığı (hepsini tenzih ederim) çok bilinen birçok site Journo haberine konu olmamış. Bir tür "para karşılığı haber yapıyor, ama ucuza satıyorsan kirlenmiyorsun" kafası!

Journo'nun yaptıkları ve yapmadıkları

O listede para karşılığı haber yapan mecra çıkarsa şaşırır mıyız, elbette hayır; bu türde kire, pasa karşı da kurduk T24'ü. "Para karşılığı haber" vaadinde bulunan ve bunu ilan eden bir şirketin girişimi elbette haber yapılır. Ancak Journo şunları yapıyor veya yapmıyor:

T24'te yıllardır inanılması güç kısıtlar içinde, her türlü yerli-yabancı dış kaynağı reddederek kurumsallaştırmaya çalıştığımız bağımsız haberciliğe, gazetecilik açısından kabul edilemeyecek pis bir paranın kirini bulaştırmakta sakınca görmüyor.

Yıllardır, sadece T24'te elde ettiğimiz mütevazı imkânlarla yapmaya çalıştığımız gazeteciliği arsızca pazarlamaya cüret eden bir şirketin iddiasının üzerine iştahla atlayıp, "Satılık haber" ifadesiyle başlayan bir başlık kullanabiliyor. O başlığın altına, bütün emeği ve dikkatine rağmen T24'ün adını hoyratça yerleştirebiliyor.

TGS'nin uzun süredir çeşitli gerekçelerle iletişimde olduğu T24, iş bu kirli iddiayı yayımlamaya gelince bir telefon mesafesindeki imkâna rağmen aranmıyor; yöneticilerine, çalışanlarına tek soru sorulmuyor. Bırakın para karşılığı haber yapmayı, yağmur gibi yağan şirket gezilerinde bedava ağırlanma davetlerini bile reddetmesine, bu türde tenezzül zaaflarının da gazeteciliği kirlettiğini defalarca yazarak örnekleriyle ilan etmesine, velhasıl bu tavrı bilinmesine rağmen T24'e soru sorulmuyor, açıklama istenmiyor.

T24'ün açıklaması, "Journo'nun yarattığı bilgi kirliliği ve gizlenen PR şirketinin adının açıklanması" bölümleri ayıklanarak "Satılık haber" diye başlayan başlığı değiştirilmeyen o metne kısmen/lütfen ekleniyor.

- Journo; gazeteciliği değil, gazeteciliği arsızca pazarlayarak para kazanmaya çalışan bir şirketi, adını gizleyerek kolluyor, sonra bu tavrına "reklamını yapmamak için" bahanesi üretiyor.

- Journo yönetimi T24'e, "durumun tatsız olduğunu, ancak haberde sorun görmediğini" iletebiliyor. Gazeteciliği kirleten, itibarını yok eden alışkanlıklardan biri olan "hataya sadakat"i, söz konusu kendisi olunca kuşanmakta sakınca görmüyor.

Soru, yanıtı duymamak için de sorulmaz

Ne diyelim TGS ve Journo'suna? "Satılık sendikacılık" diye başlayan bir haberle, "TGS'ye istediğiniz iftirayı para karşılığı attırabiliriz, vaadinde bulunan bir PR şirketi var, ama adını gizliyoruz" karşılığını mı verelim?

Olmaz tabii; zira önünüze konanın ardına bakmadığınız bir gazetecilik olmaz.

T24 ile TGS ve Journo’sunun bütçelerini kamuoyuna açarak "kim nereden gelen hangi imkânlarla gazetecilik yapıyor"u tartışsak, o "haber"i kurgulayanların bile üzüleceğine kuşkum yok.

İşte bu nedenlerle, bir sen eksiktin Türkiye Gazeteciler Sendikası! 

Demek ki TGS’nin, ifade ve basın özgürlüğü için bulduğu mali imkânları, -bilerek, bilmeyerek- bağımsız gazeteciliği kurumsallaştırma çabalarının üzerinde hoyratça şüphe yaratmak yolunda kullanmak da varmış.

Çarpık sermayenin kirlettiği medyalarla, ideolojik ve mali takıntılarıyla gazeteciliği berbat edenlerle, gazetecileri zaaflarıyla yönetenlerle T24'ü karıştıranlara verdiğimiz yanıtı, Türkiye Gazeteciler Sendikası'na da -üzülerek de olsa- hatırlatalım:

Yalan dolan peşinde çırpınanlardan, mesleğimizde çeteleşmeye çalışan böceklerden, üretmediği imkânları tüketmeyen T24'e bulaşmaya yeltenen asalaklardan korkmayız.

Bazen, yanıtı duymak istemediğiniz için soru sormazsınız. "Para karşılığı haber" iddiası, böyle bir "yanıtı duymak istememe" arzusuyla T24'e sorulmadan yayına konmuşsa, TGS'ye de, Journo'suna da, ifade ve basın özgürlüğü yolunda harcadıkları kaynaklara da yazık.

Biz, yalan dolan, para pulla berbat edilen gazeteciliği temizlemek için, ellerimizde kovalar, burada olmaya devam edeceğiz.

Evet çetin, ama yaşamaya değer...

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

Schengen vizesi eziyeti için gazetecilere çağrı, AB başkentlerine mektup

Sığınmacı sorunuyla, üstelik milyonlarca insan eşliğinde Türkiye de muhatap. Ancak bu durumun, örneğin Federal Almanya’nın Volkan Konak, Deniz Türkali gibi sanatçıların da vize başvurularını reddetmesiyle nasıl bir ilgisi olabilir? AB ülkeleri diplomatlarının, sürekli mesai yaptıkları gazetecilere, vize talebi söz konusu olduğunda, “Bizim için Edirne sınırına kadar gazetecisiniz” anlamına gelen tavrı vize rejiminin amaçlarına uygun mu? Peki gazeteciler ve meslek örgütleri, yıllardır süren bu kötü muameleye karşı neden sessiz, neden bu eşitsiz ilişkiyi reddetmiyorlar?